Assassin's Creed IV: Black Flag
Eğer bugün, geçen günlerde çıkan -fakat bizim hâlâ oynayamadığımız- Assassin's Creed: Syndicate'ın iyi olacağına dair bir inancımız varsa, na sebebi burada. Çünkü muhteşem Assassin's Creed II - Brotherhood - Revelations şekli Ezio üçlemesinden sonra çıkan seri hız trenine bağladı. Asssassin's Creed III baya, bildiğin kötüydü. Tam ümidi kesmek üzereydik, Ubisoft bizi açık denizlerde sonsuz keyifli korsanlık maceralarıyla tavladı; sonra da tokadı suratımıza çalışmayan bir Unity ile çarptı. O yüzden, diyoruz ya. Syndicate iyi çıkmak zorunda. Adamlar iyi oyunu iki senede bir çıkartabiliyorlar, n'apsınlar?
Monkey Island
Alfabetik sıralanan bir listede, A harfinden direkt M'ye geçmek kaderin bir cilvesi gibi oldu, ama yapacak bir şey yok; korsan oyunları ekseriyetle alfabede sonlara doğru sıkışmış vaziyetteler. Onların başını da Ron Gilbert, Tim Schafer ve Dave Grossman'ın koca ve harika kafalarını bir araya getirerek yarattıkları muhteşem komik Monkey Island çekiyor. 1990 senesinde çıkan Monkey Island, size buram buram bir korsanlık hissi vermeyecek. Ama karnınızı iki büklüm edecek, gülmekten sağı solu devirtecek, bir de çok net ve tartışmasız bir şekilde Guybrush Threepwood'a aşık edecek. Kesin! Pirates of the Burning Sea
Listemizde çok fazla "değeri bilinmemiş oyun" var, ama bunların hiçbir tanesi Pirates of the Burning Sea kadar ücra değil. 2008'de, tam bütün dünya "HER ŞEYİ MMO YAPMALIYIZ, HER ŞEYİ" diyerek şaha kalkmışken çıkan, ve dönemin emsalsiz MMO enflasyonu arasında silinip giden oyun, cidden çok kompleks bir oyuncu tabanlı ekonomiye sahip, eğlenceli gemi dövüş mekanikleriyle dikkat çeken, döneminin çok ilerisinde grafikleriyle de göz ihya eden bir oyundu. Bir şekilde yıllara dayandı, bugün -diğer pek çok MMO gibi- ücretsiz oynanabiliyor. O yüzden, denemenizi şiddetle öneririz! Pirates of the Caribbean (2003)
Video oyun dünyasında genel geçer bir kanun vardır: Film oyunları iyi olmaz. Bunun nadir istisnalarından biridir işte Pirates of the Caribbean, zira kendisi aslen bir film oyunu falan değildir. Akella'nın geliştirdiği 2003 tarihli PC ve Xbox oyunu, sadece bir Amerikan konsoluna çıkan ilk Rus oyunu olma payesine değil, aynı zamanda parayla film oyunu yapılan özel bir oyun olma şerefine de sahiptir. Aslen Akella'nın önceki oyunu Sea Dogs'un devamı olarak planlanan ve Sea Dogs II adında geliştirilen Pirates of the Caribbean'a yapım sürecinin ortasında Disney parayı basmış, böylelikle de ortaya filmi sevenlerin oynarken yakalanmaktan utanmayacağı bu oyunun çıkmasına vesile olmuştur. Port Royale
Genelde "iş kurma simülasyonları" dendiğinde, akla gelen temalar bellidir. Ya lunapark kurarsınız, ya kapitalizmin koridorlarında koşturursunuz, ya da hastane, hapishane, okul falan işletirsiniz. Genelde sınırlar bellidir yani. Tutup da bir Karayip kıyı kasabası işletmekle uğraşmazsınız genelde. Ama Ascaron'un 2002 tarihli Port Royale'inde tam da bunu yapıyordunuz. Oyun çıkıp, dev tuttuktan sonra bir adet de devam oyununa sahip olmuştu. Sonra uzun süreler ses çıkmadı, ancak Kalypso batan gemi Ascaron'un mallarını alıp, 2012'de Port Royale 3'ü çıkartınca tekrar görüşebildik kendisiyle. Lakin son oyun bence pek iyi değildi, ilk ikisini deneseniz daha hayırlı bir iş yapmş olabilirsiniz. Risen 2: Dark Waters
Risen serisi, Alman yapımcısı Piranha Bytes'ın önceki serisi Gothic kadar olmasa da, PB'nin şanından olsa gerek, dev bug'larıyla meşhur bir seri. Oyunda spastik şeylerin başınıza gelmesi felaket olası bir durum. Bir şekil bunları aşabilirseniz yalnız, karşınızda çok eşsiz bir oyunun durduğunu fark edeceksiniz. Şahane grafikleri bir yana, şu dünyada fantastik bir dünyaya katıksız korsan teması yediren kaç tane oyun biliyorsunuz? 2012'de PC, PS3 ve 360 için çıkan bu oyunu aksiyon / rol yapma oyunu sevdalılarına da, korsanlıktan aldığı hazı sadece Almanlıkta bulanlara da kocaman kollarımızla öneriyoruz. Sid Meier's Pirates! (2004)
Burada spesifik olarak oyunun 2004 sürümünden söz ediyoruz. Sid Meier'ın 1987'de yaptığı oyuna bakıp, "ulan bunu yeni çağa taşısam iyi olacak" demesiyle ortaya çıkan, ve Meier'in böyle bir karar almış olmasına her dakika şükran duymamıza sebep olan o muhteşem yeniden yapımdan. Firaxis'in gönlümüzde bambaşka bir yere sahip olduğunu zaten evvelki Civilization ya da XCOM övüşlerimizden biliyorsunuzdur, yalnız bir şeyi de netleştirelim. Dünyaya yeni bir Pirates oyunu getirmedikleri her saniye kendilerine karşı da biraz kırılıyoruz. Zira bu "yarım metrelik duvarların arkasına saklan, ateş et, biraz daha ilerleyip bir yarım metrelik duvar daha bul" tipi oyunların dünyasında, sizi Karayipler'e salıp, "takıl dayı, kuzenin halan falan mı kayıpmış neymiş? sen bilirsin istersen dans da edebilirsin" diyecek bir esere çok ihtiyaç var! Skies of Arcadia
Bu seferki korsan oyunumuz biraz farklı. Öncelikle, en büyük farkı ülkemizde zerre karşılığı olmayan bir konsola münhasır olarak çıkıp, sonradan da ülkemizde zerre karşılığı olmayan bir başka konsola uyarlanmış olması. Dreamcast ve GameCube'dan söz ediyoruz elbette. Sega'nın konsol üretimini sonlandırmadan önce dünyaya hediye ettiği son klasiklerden biri olan Skies of Arcadia, eğer Final Fantasy tipi oyunları seviyorsanız sizi zaten mutlu edecek pek çok mekaniksel yöne sahipti. Yalnız kafanız çok hafiften Jules Verne dünyalarına meyilliyse, o zaman Atsusi Seimiya ve Shuntaro Tanaka'nın oradan aldıkları ilhamları, kendi müthiş Japon dünyalarına katık edip çıkarttıkları özel evrene inanılmaz hayran oluyordunuz. Tropico 2: Pirate Cove
İlk Tropico sizi bir muz cumhuriyetinin başına geçirip, büyük bir başarı elde edince; yapımcısı Frog City aşağı yukarı aynı formülle devam eder sanmıştık. Vay babam, ne yanılmışız! Frog City 2003'te Mac ve PC için çıkarttığı oyununa "lanet olsun diktatörlüğe, faşistliğe, muz cumhuriyetlerine. Bundan sonra kaçakçılığı, korsanlığı, deniz ticaretini öğreneceğim" diyerek Tropico 2: Pirate Cove diye bir devam çıkartmıştı. Genelde ilk oyunun tonu çok sevildiği için biraz ezildi, biraz beğenilmedi; ama neyse ki bu eğer oyunu bugün oynarsanız sizi ilgilendirecek bir şey değil. Korsanlığa meyyaliniz varsa, hiç durmayın, oynayın Tropico 2'yi. Zaten grafikler de hiç fena yaşlanmadılar! Zack & Wiki: Quest for Barbaros' Treasure
2007 senesinde, Nintendo'nun yeni platformu Wii'yi gören herkes aşık oluyordu. Tartışmasız. Bir Allah'ın kulu da benim karşıma çıkıp mertçe "yok abi, ben biliyordum sonradan patlayacağını" diyemez. Hepimiz "gelecek bu ulan gelecek bu!" diye hönkürdük Wii Sports'u ilk oynadığımızda. Fakat eninde sonunda parayı basıp kendi Wii'mizi aldıktan sonra, ortada şöyle bir problemin var olduğunu tespit ettik: Oynayacak oyun yoktu. Bir süre de oynayacak oyun olmadı. İşte o kurak dönemin ilacıydı Zack & Wiki. Capcom'un geliştirdiği macera oyunu, Wii Remote'u point & click türüne hizmet etmesi için kullanıyordu, çok tatlış mekanikleri ve keyifli bir atmosferi vardı. Sağ olsun, doğru düzgün bir Metroid ya da Mario oyunu gelene kadar iyi tuttu bizi!