BASRA (İHA) - Irak'ın 2. büyük kenti Basra, "petrolün, acıların ve kayıpların kenti" olarak anılıyor. Ülkenin en önemli petrol yataklarına sahip olan Basra, aynı zamanda Irak'ın, Arap Körfezi'ne açılan tek kapısı. Şadd-ül Arap'ın, Basra Körfezi ile birleştiği yerde kurulan Basra, zengin petrol kaynakları, hurma üretimindeki ileri seviye ve deniz ürünlerine rağmen fakir bir kent olma özelliğini sürdürüyor. Osmanlı Devleti'nin egemenliğinden çıktıktan sonra İngiliz işgaline uğrayan Basra, aynı işgali 85 yıl sonra tekrar yaşadı.
Öyle ki Basra'yı işgal eden İngiliz askerlerinden bazıları, 85 yıl önce burada savaşmış dedelerine ait mezarları bile buldu. Nüfusunun büyük bölümü Şii Araplar'dan oluşan Basra, İran-Irak Savaşı'nda, Irak Ordusu'na en fazla asker veren bölgelerden biri oldu. İran kuvvetlerinin Fao Yarımadası'nı ele geçirmesine karşılık, Şiiler uzun süre İran Ordusu'na karşı direniş gösterdi. Buna rağmen Saddam Hüseyin rejiminin Şiilere yönelik baskı ve sindirme politikalarından kurtulamadılar.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Saddam Hüseyin döneminde bölgede 30 bin kişi kayboldu. Halk ise bu rakamın gerçeği yansıtmadığını, Saddam Hüseyin'in sadece İran ile savaş sırasında muhalif saydığı 30 bin insanı öldürdüğünü savunuyor. İddialara göre, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD), Kuveyt'ten Irak Ordusu'nu çıkardığı sırada Basra'da bölgesel bir Şii ayaklanması yaşandı. Bu ayaklanmayı fırsat bilen Saddam Hüseyin, Basra'ya güney cephesi komutanı olarak 'Kimyasal Ali' olarak bilinen, trafik polisiyken general yapılan Ali Hasan El Mecid'i tayin etti. Ali Hasan El Mecid, 2 ay kaldığı şehirde binlerce insanı öldürttü ve tekrar Bağdat'a döndü.
85 YIL SONRA GELEN 2. İŞGAL
Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere orduları Irak'a, Basra kentine bağlı Umm-Kasır Limanı ile ve Fao Yarımadası'ndan çıkarma yaptı. İran'a 20, Kuveyt'e 50 kilometre uzaklıkta olan Basra kentindeki Şiiler, yıllarca yaşamak zorunda kaldıkları Saddam'ın zulmünden dolayı, ABD ve İngiliz güçlerine direniş göstermedi. Basra'nın
güneyindeki Fao Yarımadası'nda, Irak Ordusu'nda görev yapan bazı Şii askerler ve Baas Partisi üyeleri, hafif silahlar ile işgal güçlerine karşı 5 gün direnebildi.
Müdahalenin hemen ardından Basra, 85 yıl önce olduğu gibi İngiliz hakimiyetine girdi. İngilizler daha derin bir işgal kültürüne sahip oldukları için bölgenin idaresini Şii ileri gelenlerine bıraktı ve olaylara gerektiğinde müdahale etmekle yetindi. İngiliz askerleri, Orta Irak'taki Amerikan askerlerine göre halka biraz daha ılımlı yaklaşıyor. Saddam Hüseyin rejiminden kurtulduğuna sevinerek başta işgale tepki vermeyen halk, artık İngiliz işgaline de tepki gösteriyor.
Türkiye'de doğan Dicle ve Fırat Nehirleri, Bağdat'ın güneyinde birleştikten sonra, 'Arap suyu, Arap denizi' anlamına gelen Şadd-ül Arap adını alıyor ve Basra kentini ikiye ayırdıktan sonra denize ulaşıyor. İran ile Irak arasında savaşa sebep olan Şadd-ül Arap, Basra'ya hayat veriyor. Şadd-ül Arap Havzası'nda yetişen hurmalar, dünyanın en kaliteli hurması olarak biliniyor. Şadd-ül Arap'taki su miktarı ile Basra bölgesindeki hurma üretimi ve kalitesi paralellik gösteriyor.
HURMANIN KİLOSU 15 KAT ARTTI
Fırat ve Dicle'nin sürüklediği topraklar, Basra'da Arap Körfezi'ne dökülmeden birikiyor. Bu da bölgede birçok tarım ürününün yetişmesine imkan sağlıyor; ama Basra'nın tarımsal anlamdaki en önemli ekonomik gelir kaynağı hurma üretimi. Basra Tarım Müdürü Dr. Muhsin Ali, üst üste gelen savaşların Basra'da 13 milyon olan hurma ağacı sayısını 3 milyona düşürdüğünü belirtiyor. Savaştan önce kilosu 50 dinara satılan paketlenmiş hurma, şimdi kent pazarlarında 750 dinardan müşteri buluyor.
Şadd-ül Arap'ın suyu azaldığı zaman hurma üreticileri sıkıntı yaşarken, kentte de büyük ölçüde içme suyu sıkıntısı da baş gösteriyor. Şadd-ül Arap kanallar vasıtası ile Basra'nın iç bölgelerine aktarılıyor. Kentin içinden geçen nehre rağmen Basra'da her yaz su sıkıntısı yaşanıyor. Sıkıntının sebebi olarak yeterince arıtma ve su depolama tesisinin olmayışı gösteriliyor. Basra'da 1 litre su, 1 litre benzinden daha pahalıya satılıyor. 1 metreküp buzun fiyatı 4 dolara tekabül ediyor, aynı para ile 50 litreye yakın benzin alınabiliyor. Sıcaklıkların zaman zaman 40-45 dereceye çıktığı kentte bir damla su bile halk tarafından önemseniyor.
Irak'ın tüm deniz ürünleri de Basra Körfezi'nden temin ediliyor. Şadd-ül Arap ve Basra Körfezi'nde balıkçılık önemli bir gelir kaynağı. Basra Körfezi'nden havyar toplayan balıkçılar şimdi çok zor durumdalar ve petrol bölgesi Basra'da teknelerine koyacak mazot bulamamanın sıkıntısı içindeler. İngilizler'in güvenlik nedeniyle balıkçıların avlanmalarına izin vermemesi ve izin konusunda katı tutum izlemeleri, kentte balıkçılığı öldürmüş durumda. Basra'daki pazarlara balık, Kuveyt, Katar ve Umman'dan getiriliyor.
KUYRUK VE KARABORSA
Irak'ın petrol rafinerilerinin büyük bölümü Basra'da bulunuyor. Geçmişte 1 dolara arabasının deposunu doldurabilen halk, ABD ve İngiltere'nin müdahalesinin ardından benzin ve mazot kuyruklarına alışmak zorunda kaldı. Basra halkı en çok, Irak'ta çıkarılan petrolün nereye gittiğini ve petrol gelirinin kimler tarafından kullanıldığını merak ediyor. Büyük motorlu ve benzinli araçlara binmeye alışkın olan halk, uzun benzin kuyruklarına tahammül edemiyor. Benzin ve tüpgaz çoğu zaman karaborsadan temin ediliyor. Elektriklerin de sıkça kesildiği Basra'da imkanı olanlar jeneratör kullanıyor, olmayanlar ise gaz lambası ile idare ediyor.
İran'da Şia'ya dayalı yönetimin etkileri Basra'da kendisini gösteriyor. Sadece Basra'da değil, Irak'ın tüm Şii bölgelerinde partiler örgütleniyor. İngiliz askerleri, Orta Irak'taki Amerikan askerlerinden kültürel hayata kadar pek çok şeyde İran'ın izlerini görmek mümkün. İran'ın bölgeye etkisi, yıllardan beri Şii halkın Irak'ta 2. sınıf vatandaş olarak görülmesine bağlanıyor.
Birçok Şii din önderinin yönetim tarafından idam edilmesi, Şiilerce kutsal sayılan mekanların ziyaretine izin verilmemesi nefretleri ve isyan duygularını arttırmış durumda. Şiiler, din literatürlerini İran aracılığı ile geliştiriyor. Bir dönem savaştıkları İran'a, Basra'nın Tennuma bölgesinde bulunan Abadan Sınır Kapısı'ndan rahatça gidebiliyorlar. İran, ülkeye girmek isteyen Şiilere kolaylık sağlıyor.
Şii Arapların Meşhed ve İsfehan'daki türbe ziyaretlerine karşılık İranlılar, Necef ve Kerbela'yı rahatlıkla ziyaret edebiliyor. Saddam Hüseyin rejiminin yıkılışı, hem İran'daki hem de Irak'taki Şii halk açısından olumlu özellikler gösteriyor. İran ekonomik anlamda da dolaylı yönlerden, güneyde Şiilerin yoğun yaşadığı pazarlara nüfuz etmeye çalışıyor.
TÜRK MALLARININ KALİTE FARKI
Buna rağmen, fiziki olarak Türkiye'ye uzak olan Basra'da, çarşı-pazar Türk ürünleri ile dolu. İran'ın kalitesiz ürünleri, Türk ürünleri ile boy ölçüşemiyor. Bölge, Kuveyt ve körfezin diğer Arap ülkelerine yakın olmasına rağmen, halkın Kuveyt ve Suudi Arabistan'a olan tepkisinden dolayı Basra'da bu ülkelerin ürünlerine nadir rastlanılıyor. İran'ın siyasal etkisi ürünleri için de olumlu etkiye neden oluyor. İran halıları tüm dünyada olduğu gibi Basra'da da tutuluyor. Otomobilin yüzde 80'i Dubai aracılığı ile Japonya ve Güney Kore'den ithal ediliyor. Beyaz eşyada ise Türk ürünleri gözde.
Uzun süre Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde kalan Basra'da, Osmanlı'nın izlerini çok az da olsa görmek mümkün. Halk Türkler'e sempati ile bakıyor. Şehrin orta kesiminde kalan eski Basra, Osmanlı mimarisine uygun olarak yapılan konaklarla dolu. Osmanlı Devleti'nin atadığı idarecilerin ve paşaların oturduğu konakların çoğu yıkılmaya yüz tutmuş durumda. Sağlam olanlar ise, fakir halk tarafından konut olarak kullanılıyor.
"OSMANLI KİMLİĞİ"NE SAHİP IRAKLILAR
Bu evlerin tapuları 1958 yılına kadar Osmanlı Devleti'ne aitti, 1958'den sonra General Abdulkerim Kasım'ın Irak'ta darbe yaparak Cumhuriyeti ilan etmesi ile birlikte değiştirildi. Halen Basra'da sayıları 100'ü bulan ve Osmanlı Devleti kimliğini taşıyan insanlar var. Osmanlı Devleti tarafından Basra'ya yerleştirilen bu kişilerin kimlikleri, Saddam Hüseyin döneminde dahi değiştirilmemiş.
Eski Basra'da, 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler'e karşı savaşan Türk askerlerine ait şehitlik bulunuyordu. Özellikle son 30 yılda bu şehitlik tahrip edildi ve Türk askerlerinin mezar yerleri bugün bilinmiyor.
Orta Irak'ta, ABD'nin uyguladığı şiddet ve karşılığında gördüğü direniş Basra'da görülmüyor. Halk, gelişmeleri, uydu alıcıları sayesinde izlediği Arap dünyasının ünlü kanalları El Cezire ve El Arabiya'dan takip etme imkanı buluyor.
Yazılı basının pek rağbet görmediği Basra'da insanları etkileyen en önemli iletişim aracı ise, cuma günleri camilerde dinlenilen vaazlar. Vaazlarında politika üzerine yorum yapan imamlar, halkı siyaset ve yönetim konusunda bilinçlendirdikleri iddiasında. Cuma günkü vaazlarda politika konuşmak bir gelenek. Basra'da Şiiler'e ait birçok siyasal organizasyon faaliyet gösteriyor. Bunlardan en büyük 3 tanesi "Sistani, El Hekim ve Sadr'ın partileri." İşgalin ilk günlerinde etkili olan El Hekim'in partisi Hizb-ül Bedir, geniş taraftar kitlesini kaybetmiş durumda. Ayetullah Büyük Sistani'nin partisi ise oldukça güçlü.
Son zamanlarda işgal güçlerine karşı Necef'te direnen Mukteda El Sadr ise, bölgeden büyük destek kazanmış durumda. Rakipleri, güç kazanan Mukteda El Sadr'a karşı, Mehdi Ordusu'nun şiddet eğilimi olan adi suçlulardan oluştuğunu ileri sürüyorlar. Son isyan sırasında Basra'yı ele geçiren Mukteda El Sadr'a bağlı militanlar ise İngilizler ile yapılan antlaşmalar gereği kendi bölgelerine çekilmiş durumdalar. Şii partilerinin etkisi camilerde de görülüyor. Her grubun camisi ayrı ve vaazlerin politik dozu, bağlı bulunulan siyasi tarafa göre değişiyor.
Şiddet olaylarının yoğun olarak görülmediği Basra, savaş, işgal ve Mukteda El Sadr'a bağlı militanların isyanı sırasında yaşanan tahribatın yaralarını sarmaya çalışıyor. Petrol bölgesinde benzin bulunmuyor, hurma üretilip pahalı yeniliyor, Şadd-ül Arap'tan balık eskisi gibi çıkmıyor; ama halk hayatın zor şartlarına rağmen geleceğe umutla bakabilme başarısını gösteriyor.