1940’lı yıllarda Miyuki Ishikawa, Japonya’da bir ebe ve hemşire olarak çalışıyordu. Mesleği pek çok kişi tarafından kutsal olarak algılansa da Miyuki Ishikawa 100’den fazla bebeği gözünü kırpmadan öldürmesi ile tarihe adını altın harflerle yazdırmayı başardı. Aynı yıllarda bir üniversitede ebelik ve hemşirelik yapan Miyuki, mesleğinde hastane müdürlüğüne kadar yükseldi. Ancak o dönemdeki şartlar günümüzden bir hayli farklıydı. İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda gıda kıtlığı tüm ülkeler için ciddi bir sorundu. Müttefiklerin tren hatlarını bombalaması, tedarik zincirinin bozulmasına neden oldu ve savaş sırasında tedarik eksikliği tüm ülkede kıtlık sorununu beraberinde getirdi.
Büyüyen gıda kıtlığı sorunu için Miyuki, kimsenin aklına gelmeyecek bir çözüm üretti. 1930'da Itabashi halkı en az 40 koruyucu çocuğu öldürmekle suçlandı ve 1933'te Hatsutarō Kawamata en az 25 çocuğu öldürmekle suçlandı. Yani aslında bebek ölümlerini sadece Miyuki yapmıyordu. Ülkede meydana gelen kıtlık, insanların çocukları öldürmesine neden oluyordu.
Ishikawa, o sırada Japonya'nın sosyal ve finansal hizmetlerinin eksikliği nedeniyle hastanesindeki bebeklere bakamadı. Birçok kişi onun eylemlerini bir tür merhamet eylemi olarak gördü. Ve ölen çocukların son sayısı belirsiz olsa da, uzmanlar en az 103 bebeği öldürdüğüne inanıyor.
Bebekler için devletten ödeme talep eden Miyuki ve eşi, daha sonra bu büyük ödemeleri aileler ile paylaşmamaya karar verdi ve sahte ölüm belgesi düzenlemek için bir doktorla anlaştılar.
12 Ocak 1948 yılında devriye gezen bir polis memuru, Miyuki’nin kurbanlarının kalıntılarını keşfetti. Yapılan otopsiler bebeklerin hiçbirinin doğal sebepler nedeniyle ölmediğini sonucunu çıkarttı. Miyuki ve eşi kısa bir süre sonra tutuklandı.
Ishikawa, çocukların ebeveynleri tarafından terk edildiğini ve bu nedenle ölümlerin kendisinin ve kocasının değil, ebeveynlerin suçu olduğunu iddia etti. Japon halkı bu iddiayı destekledi ve sonunda Miyuki Ishikawa cinayetlerdeki rolü nedeniyle sadece sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı.