HABER

Açlık grevleri devletin zirvesini de ikiye böldü

RS FM'de yayınlanan Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle programına konuk olan Mehmet Bekaroğlu, 19 Aralık 2000 yılındaki 'Hayata Dönüş' operasyonunu değerlendirdi. Bekaroğlu, açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumuna da değinerek, "Başbakan ve bazı hükümet üyeleri bu işin bitirilmesini istiyor ama Soylu, Erdoğan'ı etkiliyor" dedi.

Açlık grevleri devletin zirvesini de ikiye böldü

Türkiye'nin cezaevleri 19 Aralık 2000 tarihinde eşine az rastlanır bir vahşete tanıklık etti. 'Hayata Dönüş' adı verilen ve cezaevlerindeki siyasi mahkumlara yönelik olan operasyonda 32 kişi hayatını kaybetti. Yüzlerce mahkum yaralandı veya bir daha iyileşemeyecek fiziki, psikolojik tahribatlar yaşadı.

Operasyon öncesinde cezaevlerindeki mahkumlar ve devlet arasında arabulucuk yapan heyette yer alan dönemin Fazilet Partisi, şimdinin CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, RS FM'de yayınlanan Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle'ye konuk olarak, 19 Aralık 2000'deki olaylara giden süreci anlattı.

'DEVLET İÇİNDE BİR EKİP VE BAZI ÖRGÜTLER SÜRECİ SABOTE ETTİ'

Bekaroğlu, '19 Aralık Katliamı' ya da 'Hayata Dönüş' operasyonu olarak bilinen süreci şu sözlerle özetledi:

"Açlık grevleri bir süre sonra ölüm oruçlarına dönüştü. Cezaevlerinde ölüm tehlikesinde olanlar vardı. Değişik kesimlerden aydınların yanı sıra, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu da, bir alt inceleme komisyonu kurarak bu krizi bitirmek için gayret etti.

Açlık grevi yapanların talebi, F Tipi cezaevlerine itirazdı. Hücreye girmeyiz diyorlardı. Daha sonra çok ciddi algı operasyonları yapıldı. Koğuşlar havasızdı, 100 metrekarelik alanda 100 kişi kalıyor denildi. Mesele havasızlığa itiraz değildi. Tutuklular, 'Koğuş sisteminden vazgeçmeyiz' demiyorlardı, 'Hücreye girmeyiz' diyorlardı. Tecrite karşı çıkıyorlardı. Toplumda da ciddi bir duyarlılık oluşmuştu. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit ve hükümet ortaklarıyla yapılan görüşmelerden sonra, bu konuda inceleme yapacak bir ekip kuruldu. TMMOB'tan (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği), TTB'den (Türk Tabipleri Birliği), İstanbul Barosu'ndan temsilcilerin ve benim içinde olduğum bir ekip oluştu. Teknik çalışmalar yapıldı. Uzlaşma sağlanacaktı. Ama maalesef o dönem devletin derinlerinde bulunan bir ekip, uzlaşmayı sabote etti. Aynı zamanda bazı örgütlerin de sabotajı oldu. Anlaşma sona erdi, operasyonlar yapıldı. Operasyonlarda 32 kişi öldü. Sağ kalanlar, inşaat halindeki F Tipi hapishanelere gönderildi. Açlık grevleri bitmedi, 100'ün üzerinde insan öldü."

'SOYLU KİŞİSELLEŞTİRDİ'

Konu açlık açlık greviyle de ilgili olunca Bekaroğlu, kendilerine 'Yurtta Sulh Konseyi' adını veren cuntacıların 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından 'FETÖ'yle mücadele gerekçesiyle ilân edilen OHAL KHK'sıyla mesleklerinden ihraç edilen ve işlerine geri dönmek için açlık grevine başlayan eğitimciler, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumuna da değindi. Başbakan Binali Yıldırım'ın ve bazı hükümet üyelerinin açlık grevinin bitirilmesi ve Gülmen ile Özakça'nın taleplerinin karşılanması gerektiğine vurgu yapan Bekaroğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun bu konuyu kişiselleştirerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı etkilediğini ileri sürdü. Bekaroğlu, şunları söyledi:

'GÖRÜŞMELER DEVAM EDİYOR'

"Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumuyla ilgili, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile, Başbakan'la görüşmeye devam ediyoruz. Temaslar Saray'a kadar devam ediyor. İçişleri Bakanı, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça konusunu kişisel mesele haline getirmiş. Cumhurbaşkanı'nı etkilemekte. Başbakan ve diğerleri bu işin bitmesine gerektiğine inanıyor."

En Çok Aranan Haberler