ANKARA (ANKA)-Bozdağ, "Ben bu ahlaksız kasetler üzerinde konuşmak istemem. Ben ahlaksızlık ve hukuksuzluğa bir Adalet Bakanı olarak meşruiyet kazandıracak soruya da muhatap olmak istemem, ona meşruiyet kazandıracak cevabı vermem" demekle yetindi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin gelişmeleri değerlendirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet eski Bakanı Sadullah Ergin'in ses kaydını değerlendiren Bozdağ, "Ortada bir ahlaksızlık var, hukuksuzluk keyfilik var. Türkiye'de birileri cumhurbaşkanın, TBMM başkanı, başbakanı, Adalet Bakanı'nı dinliyor, herkesi dinliyor. Her gün montajlı, üretilmiş GDO'lu dinleme kasetler piyasaya sürülüyor. Biz medya ve siyaset olarak bu hukuksuzluğu yapanların üzerinden Türkiye'yi dizayn etmeye başladığımızda bu ahlaksızlığa meşruiyet kazandırırız. Bizim yapmamız gereken "ne diyorsun' demek değil herkesin bu ahlaksızlığa karşı dur demesi gerekiyor. İnsanlar kendi aralarında konuşamayacaklar mı? Herkes bir takım konuşmalar yapıyor. Burada ahlaksızlık, hukuksuzluk, suç var ve o suçun içinden başka başka değerlendirmeler yapmak Türkiye'ye bir şeyler kazandırmaz. Bu bir ahlaksızlıktır buna perem vermeyim" diyekonuştu. Söz konusu kayıtlarda bir hakimin "alevi" olduğu gerekçesiyle fişlendiğine ilişkin değerlendirmenin hatırlatılması üzerine Bozdağ, "Ben bu ahlaksız kasetler üzerinde konuşmak istemem. Ben ahlaksızlık ve hukuksuzluğa ben bir Adalet Bakanı olarak meşruiyet kazandıracak soruya da muhatap olmak istemem, ona meşruiyet kazandıracak cevabı vermem" demekle yetindi.
Yargının Türkiye gündeminde yer tutmasından rahatsız olduğunu ifade eden Bozdağ, yargının verdiği kararlarla gündeme gelmesi gerektiğini belirtti. Yanlış kime yapılırsa yapılsın siyasetin ve medyanın ortak bir tavır takınması gerektiğini kaydeden Bozdağ, tartışmaları bitirmenin yolunun herkesin hukuka uymasından geçtiğini söyledi. Yargıya olan güvenin sarsılması durumunda herkesin bu durumdan zararlı çıkacağını kaydeden Bozdağ, güveni hakim, savcı ve HSYK'nın sağlaması gerektiğini ifade etti.Bozdağ, doğru ve yanlış muhataplara göre değiştiği zaman hukukun gereklerinden değil, insanların tarafgirlikten bahsedilebileceğini, yargıya gelen her olayda taraflara bölünüldüğünü anlattı. Bozdağ, yargının hem tarafsız hem de bağımsız olmasının önemine dikkat çekti.
Eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki fezlekelere ilişkin soruları da yanıtlayan Adalet Bakanı Bozdağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Fezlekeler Adalet Bakanlığı'na geldi, biz bunu iade ettik. Biz 45 gün bekletmedik, 26 gün Bakanlık'ta kaldı. Bizim fezlekeleri incelediğimiz yönünde iftiralar atıldı. Adalet Bakanlığı'nın fezlekeleri inceleme yetkisi yok. Bize gelen fezlekeler ağzı açılmadan iade edildi. İade nedeni de yayımladığımız bir genelgedir. Bakanlığın görevleri nedeniyle ilgili bir isnat varsa bu doğrudan Meclis'e gönderilmeli. Ben işin üzerini örtmüyorum. Bizim yaptığımı şey işin doğru yoldan gitmesi ve hukuka uygun ilerlemesidir. Geldiği gün iade etseydik bu sefer "Niye geldiği gün iade ettin' denirdi. Yaptığımızın hukuka uygun mu ona bakmalıyız, hukuka uygun bir değerlendirme yaptık. Cumhuriyet savcıları değerlendirme yapmışlar ve dosyaları TBMM Başkanlığı'na göndermişlerdir. Bu dosyalar TBMM'nin uhdesindedir, tasarruf yetkisi orasıdır. Soruşturma yapma yetkisi Meclis'tedir. Savcılığın Meclis'e gönderdiği dosya sayısında neden azalma olduğu konusunda bilgim yok ama buna dair açıklama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yapabilir."
Brüksel'deki görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bozdağ, Bürüksel temaslarında HSYK'ya ve internet düzenlemesine ilişkin bilgiler verdiğini anlattı. Doğru bilgilendirmenin ve zamanında bilgilendirmenin çok önemli olduğunu belirten Bozdağ, şöyle konuştu:
"Yanlış bilgiler üzerinden değerlendirmeler yapıldığını da gördüm. HSYK teklifinin komisyondaki değişiklik daha sonra da Genel Kurul'da yapılan değişiklikler ilk değerlendirmeleri değiştirmemiş.Eksik bilgilendirmenin etkisi olduğunu görmüş olduk. Kuvvetler ayrılığı, yürütmenin yargıya müdahalesi ile ilgili konularda da AB'deki örnekleri verdik. AB'de 27 ülke var neredeyse 27 ayrı HSYK uygulaması var. Tek bir standart var da Türkiye bu standarda uymuyorsa biz de bunu değiştirelim. AB son açıklamaları içinde Adalet Bakanı'nın kurulda olmasını kuvvetler ayrılığına ters düştüğü şeklinde değerlendirmeler var. Kendilerine Avrupa'da bunun örneklerini gösterdik. İsveç'te, Adalet Bakanı'nın atadığı bir genel müdür HSYK'nın başında. Almanya'da İspanya'dan İtalya'da başka ülkelerde yürütmeden biri bulunuyor, bunlar kuvvetler ayrılığına aykırı diye değerlendirilmiyor, Türkiye'de Adalet Bakanı'nın kurulun başında olması öyle değerlendiriliyorsa burada bir çifte standart var."
Fetullah Gülen'in istediği zaman Türkiye'ye gelebileceğini, buna bir engel bulunmadığını belirten Bozdağ, Başbakan Erdoğan'ın Gülen'e yaptığı çağrıyı anımsattı. Gülen'in Türkiye'ye dönüşü konusundaki çağrıları da anlatan Bozdağ, "Şu anda yasalar açısından Sayın Gülen'in Türkiye'ye gelmesine bir mani yok. Herhangi bir yasak yok, aleyhinde bir durum yok. Türkiye'de yaşanan tartışmalar çerçevesinde, hukuksuzluklar, ahlaksızlar nedeniyle Gülen'in kırımızı bültenle aranması konusunda bir değerlendirme var. Bizim Adalet Bakanlığı'nın böyle bir yetkisi yok, bu soruşturma kapsamında olacak bir iş. Bir soruşturma kapsamında suç isnatı bulunduğunda savcıların talebi üzerine kırmızı bültenle arama isteniyor.Bu tamamen yargının yapacağı bir iş. Yargı böyle bir karar verdiği zaman bu idare makamlar üzerinden ilgili yerlere iletilir. ABD'den de iade için benim bildiğim bir talep yok" dedi.
Devlette görev yapan milyonlarca kamu görevlisi bulunduğunu belirten Bozdağ, farklılıkların olmasını zenginlik olduğunu ifade etti. Kamu görevlisinin iyini başka yerlerden emir alarak görevini yapması halinde kamuya olan güvenin sarsılacağını kaydeden Bozdağ, bir tarağın bir grubun devletin bir hizmetini ele geçirenlerden herkesin rahatsız olacağını söyledi. Son gelişmelerin Türkiye'de devletin içerisinde kendini devlet olarak görmek isteyenlerin olduğunun kanaatini ortaya koyduğuna işaret eden Bozdağ, "Bir terör örgütü olmak için kişilerin aynı noktada olması aynı hedefe yönelmesi gibişartlar var. Yan yana gelmesi mümkün olmayan, birbirini elini sıkmamış insanları birileri terör örgütü diye aynı torbanın içine koyuyorsa, bunu sormamız lazım, nasıl başardınız bunu diye bunu anlatmaları lazım. Bir gerekçesi vardır elbette bunun, bunu öğreneceğiz. Böcekleri kimin koyduğunu sormak lazım" dedi. Emniyette görev değişikliği olduğu zaman kaybolan malzemelerin bulunduğunu anlatan Bozdağ, hukukun dışına çıkan, hukuk kendi inançları, görüşleri ve kendilerinin verilen görevleri kanunlar çerçevesi dışında başkalarının iradesi doğrultusunda kullananlar için hukukun emrettiğini yapılacağını kaydetti. İncelemelerin tamamlamasının ardından ortaya çok daha net fotoğrafların çıkacağını anlatan Bozdağ, paralel yapıda Gülen'in üst akıl olmadığına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
"Cemaat burada bir üst akıl değil. Birinci akıl hiç değil. Böylesi bir organizasyonu yapacak bir şey görmüyorum. Devlet içinde bazı imkanlardan söz edilebilir. Ama ben de bunu bir üst akıl tarafından yapıldığını düşünüyorum. Burada bir taşeronluk vazifesi var. İsim vermek istemiyorum ama bu hadisenin bir üst akıl tarafından düzenlendiğini düşünüyorum."
Bozdağ, paralel yapının örgütlenmesine ilişkin şu değerlendirdi:
"Birtakım çalışmalar yapılıyor. Ortaya çıktığında bu paylaşılacaktır. Kamuda çalışan herkesin insanlara eşit davranılması lazım. Bakanına, müsteşarına, Başbakanına karşı birtakım işlemler yapılıyorsa vatandaşa karşı nasıl davranılacağını ben düşünemiyorum bile. Bu büyük bir cesarettir, pervasızlıktır. Ulusal güvenlik açısından da değerlendirilmeli. Devletin içinde devletleşmek isteyen kim varsa buna karşı uyanık olunmalıdır. Devlet tektir. Devletin dışında başka yerlere hizmet eden varsa onun gereğini yapmamız lazım. TIR'larla ilgili Türkiye'nin Milli İstihbarat Teşkilatı'nı kendi ülkesi içinde aciz konuma düşürüldü. Bir ihbar var doğru ama sonunda bir de kanun var. Siz o kanunu tanımazsanız, MİT olduğunu öğrendikten sonra da siz işi daha ileri taşırsanız ben size sormak gereği duyarım, hangi kanuna uyuyorsunuz? Benim hem vatandaş olarak hem bakan olarak bu kanunu çiğneme yetkisini nerede görüyorsunuz diye sormam lazım.Devletin içerisinde hukuka sahip çıkmak, kanunun uygulanmasını istemek bizim vazifemizdir."
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda gözaltına alınanların tahliye edilmesini "vicdanları yaraları" şeklindeki değerlendirmesinin sorulması üzerine Bozdağ, "Bu bir adli süreçtir. Tutuklama da tahliye de tamamen soruşturma evresinde hakimin kararıyla olan bir iştir. Tahliyeler, soruşturmaların durduğu, dava açılmayacağı anlamına gelmez. Fezlekeler geldiği zaman da aynı şeyi söyledim. Şu anda adli bir süreç devam ediyor. Yargı kararını verdikten sonra değerlendirme yapmayı daha uygun görüyorum. Mahkum olup olmayacağı belli olmayanlar için kesin hükümle Adalet Bakanı olarak konuşursam yanlış olur" yanıtını verdi. Bozdağ, AK Partinin 3 dönem kuralını ise yerinde bularak, siyasetin yenilenmesi gerektiğini ifade etti.