TBMM Adalet Komisyonu, kamuoyunda ”anadilde savunma hakkı” olarak bilinen ve dün görüşülmesine başlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı görüşmek üzere, AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın başkanlığında toplandı.
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, ”(Savunma hakkı olmalıdır) diyoruz ama bunu söylerken, savunma hakkını hukuk alanının parçası olmak yerine, siyaset arenasının bir parçası olarak görmeyi de savunma hakkının ihlali olarak görüyoruz” dedi.
Tasarının sorunu çözmekten ziyade yeni sorunlar yaratmaya aday olduğunu iddia eden Tezcan, ”Yargılama dilinin Türkçe dışında bir dil olmadığının anlaşılmasını sağlayacak bir düzenleme yapılmalı. ’Yeterince Türkçe bilmediğini belirten sanık ya da mağdura tercüman verelim’ diye yazalım tasarıya” diye konuştu.
CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, anadilde savunma talebinin, özerklik talebinin yanında egemenlik talebi de olduğunu savunarak, uluslararası hukukta karşılığı olmayan bu talebin getirilmesinin kendilerini rencide ettiğini ifade etti.
Yılmaz, Mehdi Zana’nın anadilde savunma yapamadığı gerekçesiyle AİHM’e başvurduğunu ancak mahkemenin bu konuda Türkiye aleyhine karar vermediğini belirtti.
”Federalizmin yolunu açacak konuları birer birer getiriyorsunuz” diyen Yılmaz, ”Büyükşehir yasasıyla bölge meclislerinin yolunu açtınız. Bunlar birer dayatmanın sonucu, Oslo ve İmralı’da yapılan dayatmaların sonucu getirildi” diye konuştu.
Yılmaz, ”Dokunulmazlıklar Meclis’e neden şimdi gönderildi?” sorusunu sorduklarını ifade ederek, dokunulmazlıkların, anadilde savunmada oluşacak tepkileri bastırmak için Meclis’e gönderildiğini iddia etti.
**-”Başbakan ve bakanın dokunulmazlığının kaldırılması gerekiyor”-**
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, ”Öcalan ile görüşülebilir” dediğini kaydeden Yılmaz, dokunulmazlıkları kaldırılmak istenen milletvekillerine, ”siz PKK’lı teröristlerle kucaklaştınız, sarıldınız, biz de o yüzden sizin dokunulmazlığınızı kaldırıyoruz” denildiğini kaydetti.
CHP’li Yılmaz, ”Bu suçsa, sayın Başbakanın da Bakanın da sözü var, o zaman onların da dokunulmazlığını kaldıralım, çünkü onlar da azmettirici. Eğer hukukçuysak Başbakanın da bakanın da dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılanmaları gerekiyor” diye konuştu.
Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, tasarının tümü üzerinde yaklaşık 45 dakika konuşan Yılmaz’ı, konuşmasını makul sürede bitirmesi için sık sık uyardı. Bunun üzerine İyimaya ile Yılmaz tartıştı.
AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, anadilde savunma uygulamasının Macaristan, Romanya ve Slovenya’da da olduğunu söyledi.
MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, ”İktidar doğru teröristle görüştüğü, BDP’liler yanlış teröristle görüştüğü için mi dokunulmazlıkları kaldırılıyor?” dedi.
”Türkiye’yi bölmek istiyorsanız bunu açıkça ortaya koyun, böyle bir niyetiniz yoksa ateşle oynamayın” diyen Erdoğan, milletin kendilerini Meclis’e, birlik ve beraberliği korumak için gönderdiğini söyledi.
**-Adalet Bakanı Ergin eleştirileri yanıtladı-**
Adalet Bakanı Ergin, MHP Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, ”Küresel bir dayatma sonucu gelen tasarıdır, BOP’un bir ayağı olarak gelmiştir. Libya ve Mısır’dan sonra sıra Türkiye’ye geldi” dediğini ifade ederek, şöyle konuştu: ”Libya’da, Mısır’da Suriye’de insan hakları sağlanmadığı, özgürlükler temin edilmediği için o hareketler yaşandı. O coğrafyada antidemokratik iktidarlar iş başında olduğu, insan haklarının yıllardan beri tanınmamasından kaynaklanan bir birikim vardı. Türkiye, parlamenter demokrasiye dayalı bir sistemle yönetilmektedir ve uzun aşamalardan geçerek AB ile müzakere sürecine girmiştir. Şimdi bunu daha da ilerletmek isteyen bir ülkenin, Arap baharının peşine takılacağını söylemenin sosyolojik geçerliliği yoktur.
Türkiye’nin yıllardır yaşadığı terör sorunu var. ’36 dilli mi yapmak istiyorsunuz, bölmek mi istiyorsunuz?’ diye sorular yöneltildi. Her arkadaşımız bu ülkeye sevdasını, bağlılığı dile getiriyor. AK Parti milletvekilleri ve yürütme organı içinde olanlar da bundan farklı düşünmüyor. Hiç kimse bir diğerini, daha fazla memleket seven olarak göremez, onu, vatana ihanete varan eylemler içinde ölçüp tartamaz. MHP’nin siyasetteki tavrı yıllardır biliniyor, CHP’nin de görüşleri belli. AK Parti de 2002’den bu yana, ülkenin bütünlük içinde, barındırdığı bütün insanlarla barış içinde bir ve beraber özgürce yaşamasını deklare etmiştir. Toplum da buna prim vererek onu işbaşına getirmiştir. 2 yılda bir de siyaset kurumu halkın önüne giderek test edilmektedir. Milletin arzu etmediği bir işi yapsaydık, millet bizi gönderirdi. Siyasetimizi icraata dökerken birbirimizi farklı değerlendirmelerle yaftalamayalım.”
**Habur fikri yanlış bir değildir ama sabote edilmiştir**
Habur’da yaşanan olaylara değinen Ergin, şunları kaydetti: ”Dağda silahla çatışan unsurların silahını bırakarak Türkiye’ye gelmesi, mevcut kanunlar içerisinde ’ben ülkeme geldim’ demesi bizim yıllardır... İnsanlar düşünceleriyle mücadelelerini yapsınlar, silah ve şiddet yöntemi, hak arama yöntemi olamaz düşüncemizle çakışan bir şey midir? Habur’un ilerleyen safhalarında bu süreç sabote edilmiştir ama Habur düşüncesi, Habur fikri yanlış bir fikir, düşünce değildir. Özü itibariyle savaşan, bu milletin güvenlik güçlerine silah doğrultan unsurların silah bırakarak ülkesine gelmesi, o ülkenin adaletine teslim olması, bizim en nihayetinde varmak istediğimiz nokta değil de nedir Allah aşkına? İnsanları tek tek dağlarda öldürerek bitirmek midir politikamız? Sözü olan, bu ülkenin selameti, birliği için söyleyecek lafı olan buyursun gelsin. Demokratik platformlar açık, siyaset zemini açık, sivil toplum katılımcılara açık. Bu açıdan Habur platformuna yapılan göndermeler maksadı aşan göndermelerdir, Habur hadisesi silahlı yöntemlerle değil, demokratik yöntemlerle fikirlerin müzakere edilmesi süreci için oluşturulmuş bir platformdur ama bunun kötüye kullanılması neticesinde yargı gerekli işlemlerini yapmıştır. Devlet, silahla ve çatışma ile hak aramak isteyenlerle mücadele ediyor ama siyaset kurumu aynı zamanda bu sorunları çözmesi gereken kurumdur.”