İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Şimdi üç tane terör örgütü üyesini 'Ben arıyorum' diye bütün dünyaya ilan ediyorsun. Kim sizin samimiyetinize inanır ya? Bundan üç gün önce adamlarınız Kandil'de yine pazarlık aşamasındaydı. Birbiriyle kopan iki grubu birleştirmek için çaba sarf ediyorlardı. Sanki ailenin reisi gibi." dedi.
Bakan Soylu, Polis Akademisi Başkanlığı Suç Araştırmaları ve Kriminoloji Araştırma Merkezi Müdürlüğü (SAMER) tarafından Antalya'nın Serik ilçesi Belek Turizm Merkezi'nde düzenlenen, "Uluslararası Uyuşturucu Konferansı"nın açılışında, 2000'li yıllar öncesinde katıldığı konferanslarda ülke içindeki kalkınma, bireysel özgürlükler ve demokrasi sorunlarıyla ilgili konuşmalar yaptığını hatırlattı.
Artık demokrasisini tahkim etmiş, altyapı sorunlarını büyük ölçüde çözmüş, ekonomik kırılganlıkları eskiye nazaran azaltmış, üretim kapasitesini önemli ölçüde artırmış ve çeşitlendirmiş, devlet refleksleri üst seviyede olan güçlü bir liderliğe sahip, modern bir hükümet sistemine adım atmış ülkede siyaset yapan bir kişi olarak kürsülerden konuştuğunu aktaran Soylu, Antalya'ya gelen turist sayısının 13 milyonu bulduğunu, bu yıl 13,5 milyonu bulacaklarını söyledi.
Bugün daha küresel konular üzerinde konuştuklarını, dünyaya rehberlik etmeye çalıştıklarını, tecrübelerini paylaştıklarını, uyarılarda bulunduklarını anlatan Soylu, şöyle devam etti:
"Bugünün dünyası aslında bir kırılma yaşamak istiyor, belki de buna ihtiyaç duyuyor. Ancak bu kırılmanın çatışma ve şiddet yönünde mi yoksa uzlaşma ve gelişme yönünde mi olacağı maalesef henüz bilinmiyor. Küresel ve esas itibarıyla kabul etmeliyiz ki stratejik bir akıl, maalesef çatışma yönünde bir kırılma istiyor. Bununla da kalmıyor, çatışmayı Orta Doğu'ya yıkmak ve dünyanın geri kalanında kendisine ait güvenli bir alan oluşturmak istiyor. Birbirleriyle savaşır gibi görünen ama aslında uyuşturucu, göçmen kaçakçılığında ortak hareket eden, terör örgütleri eliyle yürütülen vekalet savaşları işte bu çatışma yönünü kırılma isteğinin yansımasıdır. Ancak bu senaryonun hesap edemedikleri bir ortam ortaya çıkardığı da çok nettir. Terör, göç ve uyuşturucu sadece Orta Doğu değil, Avrupa'da ve Amerika'da kendine ait maliyetler ortaya çıkarmaktadır."
Uzlaşma yönünde kırılma isteyenlerin ise bölge ülkelerin istikrarını yeniden tesis etmenin, illegal silahlı yapılardan bölgenin temizlenmesini, doğuya ait olmayan illegal unsurların bölgeden çekilmesini, bu sayede arzu edilen huzur ve barışın sağlanmasını istediğini vurgulayan Soylu, terazinin iki cephesinin çok net şekilde ortada durduğunu ifade etti.
"Batı gibi göçü engellemeye çalışmıyoruz "
Soylu, bugün konferans ve panellerde terörü, göçü ve uyuşturucuyu konuştuklarına dikkati çekerek, "Elbette ki bu alanlarda sorunlarımızı tamamen halletmiş değiliz. Ancak en ciddi tecrübe birikimine, en ciddi saha pratiğine, kararlılığa sahip bir ülke olduğumuzu huzurunuzda rahatlıkla söyleyebilirim. Uzun yıllardır bu alanlarda mücadele ediyoruz. Anlattığımızdan farklı bir ajandamız kesinlikle mevcut değildir. Bütün terör örgütleriyle eş zamanlı ve ilkeli bir mücadele halindeyiz. Göçü merhametli bir anlayışla yönetiyoruz. Batı gibi göçü engellemeye çalışmıyoruz, göçü önlemeye çalışmıyoruz, göçü yönetmeye çalışıyoruz. Medeniyet değerlerimizin kabul etmeyeceği hiçbir adımı da atmıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Terörün insanlığı iki noktadan tehdit ettiğinin altını çizen İçişleri Bakanı Soylu, şunları söyledi:
"Birinci nokta doğrudan sebep olduğu ölümlerdir. Dünyada 2000 yılında uyuşturucudan ölüm sayısı 118 bin. 2016'da bu rakam toplam 318 bine çıkıyor. Sadece Türkiye'nin ve etrafımızdaki coğrafyamızın derdi değil, dünyanın önemli dertlerinden bir tanesi. AB üyesi ülkelerin nüfusu 2002-2016 arasında sadece yüzde 4,5 oranında arttı. Ancak bu ülkelerde uyuşturucuya bağlı ölümler aynı dönemde yüzde 13 artış göstermiştir. Örneğin İngiltere'de 2002'de aşırı dozdan hayatını kaybedenlerin sayısı yaklaşık 2050 kişiyken, bu rakam 2015'de 3 bin 70'e çıkmış.
Tabi AB içinde rakamların iniş çıkış gösterdiği ülkeler de var. Bir azalış görülmesine rağmen mesela Almanya'da rakamın hala bin 333 olması, bence önemlidir. Türkiye'de 2013’te 232 olan can kaybı hızlı bir yükselişle 2017’de 941'i gördü. Bu rakamdan sonra topyekun bütün kurumlarla harekete geçtik. Bir taraftan arzı önlemek bir taraftan önleyici tedbirler alınma noktasında ciddi adımlar atılıyor. Bu mücadelenin henüz ergen safhasındayız. Bu rakam Ekim ayı sonu itibarıyla 317. Bizim tahminimiz 550, 600 civarında 2018 sonu itibarıyla tamamlanır düşüncesi içerisindeyiz. Bu önemli bir kırılmadır."
- "İşini böyle yöneten dünyanın başından bela eksik olmaz"
Bakan Soylu, Türkiye'de 15-64 yaş aralığındaki nüfusta milyon kişi başına yüksek dozda uyuşturucu kullanımı sonucu ölüm rakamının 17, Avrupa ülkelerinde ise 25.6 olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Uyuşturucunun kullanım etkisinin sadece can kaybı olmayıp üretmeyen, verimsiz bir gençlik oluşmasına sebebiyet vermesi de işin aslında daha farklı bir boyutunu oluşturmaktadır. Uyuşturucunun ürettiği ikinci tehdit, aslında dolaylı ama çok somut bir tehdittir. Uyuşturucunun terör ve düzensiz göçü finanse etmesi sorunu, bana sorarsanız en az doğrudan ölümler kadar önemli bir meseledir. Eğer terörün olmadığı bir dünya istiyorsak, uyuşturucunun olmadığı bir dünyaya ulaşmalıyız. Denklem bu kadar basittir. Biz Almanya Norveç, İsveç hatta İngiltere gibi ülkelerden değiliz. Afganistan şurası, Irak, Pakistan, İran, Irak, Suriye, Fas, Yemen gibi ülkelerin bir çoğunda bugün istikrarsızlık var, vekalet savaşları var.
En son iki gün önce okuduğumu bir istihbaratta, garip, Deyr ez-Zor'da çıkan ve bugün Amerika marifetiyle biraz da PYD'nin kontrolünde olan petrolün bölge içerisindeki taşınmasında, DEAŞ ile PYD'nin hangi ilişkiyi kurduğunu çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Hangi gruplar ne kadar para kazanıyorlar, ne kadar parayı birbirlerine tahlil ediyorlar, yıl içerisinde Deyr ez-Zor'dan çıkan petrolü nereye sevk ediyorlar. Bu petrolden DEAŞ ne kadar, PYD ne kadar bir ortaklık olarak para koyabilme kabiliyetine sahipler. Buna kaçak petrol, tütün ve sigara, insan kaçakçılığı, diğer kaçakçılıkları eklediğinizde ortaya ciddi bir finansman ağı çıkmaktadır. Bu finansman ağından kolay kolay kimse vazgeçmek istemez. Eğer uluslararası alanda ciddi bir iş birliği ortaya konulmazsa, bugün ciddi bir iş birliği ortaya koyuluyor mu? Evet demek isterdim ama koskoca bir hayır.
Sadece güzel bir motto var, 'mış' gibi yapılıyor. Düzensiz göç meselesinde de uyuşturucu meselesinde de 'mış' gibi yapılmaktadır. Kimyasal ve sentetik uyuşturucuların Türkiye üzerinden Orta Doğu'ya nakli konusunda Avrupa sessizdir. Çaresizdir demiyorum, sessizdir ve iyi niyetli değildir. Sırtımızı okşuyorlar. 'Aman siz yılın en büyük esrar, eroin, kimyasal ve sentetik uyuşturucu yakalamalarını gerçekleştirdiniz. Alkışlıyoruz' diyorlar. Ama kendileri ne yapıyorlar? Koskoca bir hiç. Bu konuda iş birliği içerisinde önlem alınmıyor."
Süleyman Soylu, "İşini böyle yöneten dünyanın başından bela eksik olmaz." diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyanın başından bu bela çıkmaz. Bir gün Fransa'da başka bir şey, bir gün Almanya'da, bir gün İngiltere'de, bir gün Almanya'da başka bir şey ortaya çıkar. Çünkü kendileri bu zemini hazırlıyor. Milyonlarca insan bir yerden bir yere göç ediyor. Kim kendi evladını dalgaların içinde ölümü göz alarak taşır. Bunun sebebi Türkiye midir? Hayır. Dünyada ortaya çıkan gelir eşitsizliğinden tutunda uygulanan emperyalist politikaların acımasızlığını konuşuyorsak bunun kusuru biz de değil. Bunun kusuru 'bugün 400 yıldır dünyanın merkezini ben idare ediyorum' diyen batıdadır. Biz sırtımızı dönemez miydik? Bunu yapabilirdik. Ama onlar da insanlar. 400 yıl boyunca onlarla aynı sancak altında bir millet olarak yaşadık. Biz bunu unutamayız.
PYD'yi destekleyen, DEAŞ'ı kışkırtan bu tabloyu ortaya koyan biz değiliz. Biz makul bir milletiz. Hep öyle olduk, öyle de olacağız. Bu uyuşturucu denilen illet bizim dinimize, geleneğimize, örf ve adetimize uymuyor. Biz bu konuda yaralıyız. Gözünün üzeri morarmış, oğluna uyuşturucu parası olmadığı için dövülen anne bizim milli, ahlaki meselemizdir. Bunu çözmek zorundayız. Bunun arkasında kim olursa olsun biz bu meseleyle uğraşmak durumundayız."
- "Çok ciddi bir sorumluluk sahasına sahibiz"
Uyuşturucuyla çok iyi mücadele edecek zeminleri oluşturacaklarını anlatan Soylu, yepyeni adımlar attıklarını, kanalizasyonlardan numune alıp uyuşturucu kullanımının miktarı ve çeşitliliği konusunda elde edilen sonuçları analiz etmekten, uluslararası bütün yöntemleri Türkiye'de uygulamaya yönelik adımlar attıklarını bildirdi.
Özellikle okulların etrafında tedbir aldıklarını, uyuşturucu satıcıları, torbacıların da parklara dadandıklarını anlatan Soylu, dün Türkiye genelinde parklara yönelik operasyon yapıldığını, enselerinde olduklarının bilinmesini istediklerini söyledi.
Soylu, para olmadığı sürece terör de olmayacağını, uyuşturucunun kaynağının terör olduğunu vurgulayarak, "PKK terör örgütünün yıllık geliri 1,5 milyar dolar. Türkiye, uyuşturucu ticareti noktasında belki de olabilecek en talihsiz coğrafi konumda bulunmaktadır. Doğumuzda afyon ticaretinin kaynağı olan Afganistan var. Batımızda ise sentetik uyuşturucun üreticileri olan Avrupa ülkeleri. Bu her iki dünya arasındaki hemen hemen bütün hatlar bizim ülkemizden geçmektedir. Hem kara hem hava hem de deniz yoluyla. Dolayısıyla çok ciddi bir sorumluluk sahasına sahibiz. Polisimiz, jandarmamız ve bunların yanı sıra çok ciddi bir gayret gösteren Sahil güvenlik komutanlığımızla bu işin takibindeyiz." diye konuştu.
2009 yılında ABD Hazine Bakanlığı'na bağlı "Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi"nin PKK terör örgütünün üst düzey yöneticileri olan Murat Karayılan ve iki kişiyi daha önemli yabancı uyuşturucu kaçakçıları olarak ilan ettiğini anımsatan Soylu, şöyle devam etti:
"Aynı ofis, 20 Nisan 2011 tarihinde Cemil Bayık, Duran Kalkan ve diğer bazı sözde yöneticileri özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçıları olarak ilan etmiş, bunlara ilişkin finansal tedbirleri devreye aldığını duyurmuştur. Bu Amerika'da çok üniversite var, herhalde çok da akıllı adam vardır. Bizimle dalga mı geçiyorlar? Nasıl bir devletsin sen? Bugün Orta Doğu'da yaşanan cinayetlerin sorumlusu biz miyiz? Bu travma 21. yüzyılın tamamını kapsayacak bir travmadır. Bunun bedelini Amerika da ödeyecek. Çok net bir şekilde söylüyorum. Bu travma bütün ülkeleri kapsayacak bir travmadır. Şimdi 'Üç tane terör örgütü üyesini ben arıyorum' diye bütün dünyaya ilan ediyorsun. Kim sizin samimiyetinize inanır ya? Bundan üç gün önce adamlarınız Kandile'de yine pazarlık aşamasındaydı. Birbiriyle kopan iki grubu birleştirmek için çaba sarf ediyorlardı. Sanki ailenin reisi gibi. Bu kadar açık bir şekilde bunu yapmak bir ülkeye yakışmamaktadır.
Uyuşturucu meselesinde Amerika Afganistan'ı işgal ettiğinde 200 tondu. 45 kat artırdılar, 9 bin tona çıkardılar. Niçin işgal etti? Sözde huzur getirmek için. Tüm ülkelere yaptığı için. Bir de demokrasiyi kurtarmak için güya buralara Afganistan'dan Irak'a kadar bütün hattın tamamına aynı sözleri söylediler. Savaşın bu kadar kayıplara yol açtığı dünya tarihinde bir dönem yaşanmamıştır. İki ülkenin savaşı var mı? Yok ama savaşlardan çok daha kayıplar veriliyor. Bırakınız İçişleri Bakanlığı ve görevleri. Biz insanız ve yaşadığımız yüzyıldan sorumluyuz. Bizden sonraki yüzyılda yaşayanlar bu konuda söylediğimiz sözlerden, söylemediklerimizden, aldığımız önlemlerden, almadıklarımızdan sorumlu tutacaklar. Onun için bu mücadele insanlık adına gerçekleştirilmesi gereken mücadeledir."
Türkiye'de toplumsal seferberlik konusunda eksiklik gördüğüne değinen Bakan Soylu, bu sorunların tamamını bir takım kısımların, kısıtların olduğu bir tabloyla aşabilmenin mümkün olmadığını söyledi.
Normal çalışarak Türkiye'nin meselelerini halledebilmenin mümkün olmadığını ifade eden Soylu, meselelerin içerisine girmeden mesele düzeltebilmenin mümkün olmadığına dikkati çekti.
Avrupa'nın da özellikle yöneticilerin yaşadığı temel problemlerden bir tanesinin her şeyi çok üstten görmeleri olduğunu belirten Soylu, "Almanya'da bir yılda bütün siyasal sistem alt üst oldu. Ama bu bir yıl bir yıl değildir. Halının altına süpürmek, ötelemek, ertelemek, sessiz kalmak 'Şurayı düzeltiyorum, iyi olacak' diye bekleşmektir." dedi.
EUROPOL tarafından hazırlanan "2011 AB terörizm durum ve eğilimler raporu"nda PKK'nın terörist eylemlerini finanse etmek için uyuşturucu ve insan ticareti yaptığının açıkça belirtildiğine işaret eden Soylu, şunları kaydetti:
"INTERPOL raporlarına göre 1992 ve 1994 arasında PKK'nın Avrupa uyuşturucu pazarının yüzde 60-70 arası kısmına hakim olduğunu, 2005'ten itibaren de yüzde 80'ini kontrol ettiği açıkça belirtilmektedir. Ayrıca AB içinde en tehlikeli uyuşturucu türü olarak kabul edilen ve 2016'da uyuşturucuya bağlı ölümlerin yüzde 82'sine sebep olan opioidlerin kaçakçılığını da Balkan rotası üzerinden koordine eden örgüt, yine PKK terör örgütüdür. Uyuşturucuyu bitirmek, küresel siyaseti dizayn etmek isteyen karanlık bir yapının elindeki en büyük argümanı saf dışı etmek demektir. Terörden ve uyuşturucudan zarar gören her ülkenin bu mücadeleye katılması gerekir.
Orta Doğu'da yaşanan trajediyi hala kendi ülkelerinden uzak tutabileceklerini düşünen bir stratejik akıl, bu tercihe pek de sıcak bakmıyor. Aslında tehlike herkesin kapısında. Herkes bu bombanın üstünde oturuyor ama nedense kimse kendisi için kaygılanmıyor. Dünyada terörle, uyuşturucuyla mücadele edebilmek ve bitirebilmek için gerekli tüm imkanlar mevcut. Eksik olan tek şey, küresel samimiyettir. Türkiye bütün adımlarıyla, bütün çıkışlarıyla bu samimiyet ve kararlılığa sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuda doğrudan süreci yönlendirmekte ve desteklemektedir. Türkiye özellikle son dönemde terörle uyuşturucuyu eşdeğer gören bir politika izlemektedir. Yakaladığımız her uyuşturucuyla hem kendi ülkemizde hem de dünyada birilerinin hayatını kurtarıyoruz, bunu bilincindeyiz. Ama tehlike Türkiye'nin tek başına halledemeyeceği kadar büyüktür. Umarım insanlık, bizim yanımızda saf tutmakta çok geç kalmaz."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanı sıra Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya, Polis Akademisi Bakanı Prof. Dr. Yılmaz Çolak'ın da katıldığı toplantı 8 Aralık'ta sona erecek.
(Bitti)