Adana - Ceyhan‘da 27 Haziran 1998 günü saat 16.55‘te meydana gelen aletsel büyüklüğü 6.3 olan, depremin üzerinden 13 yıl geçti.
Normal şartlarda 6.3 büyüklüğündeki bir depremin ‘hasar yapıcı deprem’ sınıfında bile olmadığını hatırlatan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası(JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet TATAR,” Ülkemiz bir deprem ülkesidir; artık bunu biliyoruz. Her yıl ülkemizin değişik köşelerinde ortalama 3 adet yıkıcı deprem meydana gelmektedir ama çoğumuz bunları hatırlamayız bile. Sadece canımızı yakanları hatırlarız. 27 Haziran 1998 yılında meydana gelen Ceyhan depremini belki de bunun için unutamıyoruz. Ama bu depremin unutmamız gerektiren başka bir yönü daha var. Aradan geçen 13 yılda jeolojik ve jeoteknik etütlerin zorunlu hale getirilmesi önemli bir adım olmuştur. Ancak bu konularda belediyelerde kontrol ve denetim konusunda herhangi bir birim bulunmamaktadır. Depremi yaşamış bir kentte belediyelerin bu konularda bir birim ve politikasının olmaması üzücüdür. En kısa zamanda Büyükşehir ve ilçe belediyelerinde kontrol birimlerinin kurulması gerekmektedir. Afet zararlarının azaltılması sürecinin önemli bir aktörü yerel yönetimlerdir. Deprem riski yüksek alanlardaki Belediyelerden ve Valiliklerden başlamak üzere Yerel Yönetimlerin teknik alt yapısını ve personel durumunu güçlendirmek, başta Jeoloji Mühendisi olmak üzere teknik personel istihdamını arttırıcı önlemler almak, afetlere karşı hizmet içi eğitim çalışmaları organize etmek gereklidir” diye konuşan Tatar, “ Modern toplumlar bu tür doğal afetlerde hasarların nedenlerini araştırdıktan sonra elde edilen bulgulara göre tedbirlerini alır ve hatalar telafi edilir. Benzer afetler tekrarladığında da benzer hasarlar asla meydana gelmez. Ülkemizde ise ne yazık ki durum böyle değildir. Çünkü bizim ülkemizde şehirleşme ve yapılaşma bilimin kontrolünde değil, tamamen RANT’ın kontrolündedir” dedi.
Tatar,” Yağış anında yağmur damlaları yerçekimi kuramı gereği olarak hep daha alt kotlara gitmeye çalışır ve tüm yağmur damlaları aynı yolu izlediğinde su akakları oluşur. Eğer bu akaklar üzerine bir bina yapılırsa ani yağışlarda binayı sel basar ya da hepten alıp götürür. Yüzeyi kalın toprak örtüsü ile kaplı eğimli yamaçlara konut yapılırsa heyelan, çığ ya da kaya düşmesi gibi felaketler kaçınılmazdır. Alüvyon gibi kalın ayrık taneli zeminler üzerine çok katlı binalar yapılırsa depremler ölümcül felaketlere dönüşür. Bütün bu felaketler kesinlikle kader değildir. Ulusal Afet politikalarımız, her şeyden önce zarar azaltma stratejisi üzerine kurulmalıdır. Afet zararlarının azaltılması ve ülkemizdeki yerleşimlerin afetlere karşı güvenlikli hale getirilmesi ise ara vermeden kararlı bir şekilde sürdürülmesi elzem olan, geniş kapsamlı, toplumsal olarak içselleştirilmiş "Afetlere Karşı Mücadele Kültürü" ile desteklenmesi gereken toplumsal bir hedeftir. Bu yolda teknik, sosyal, yasal, kurumsal ve ekonomik boyutlarıyla sağlamlaştırılmış çağdaş bir afet yönetim sistemi oluşturulmalıdır. Ancak bu sistemin oluşturulması için Merkezi ve Yerel Yöneticilerin kararlılığına ve bilimsel açılımlara sahip çıkmalarına ihtiyaç vardır. Bu nedenle merkezi ve yerel yönetimlerde kamusal erk kullanıcılarının, Dünya Bankası güdümlü piyasacı politikalar yerine kamu yararı ve bilimsel kriterler çerçevesinde bütünsel afet politikalarına duyarlılık göstermeleri ve buna uygun davranmaları gerekmektedir. Doğal afetlerde meydana gelebilecek can ve mal kayıpları, yerleşim alanları belirlenirken yapılacak jeolojik etütlerle % 98 oranında önlenebilir. Anayasamızdaki ‘Her yurttaş için daha güvenli, daha sağlıklı bir çevrede yaşamak temel bir insan hakkıdır’ ifadesi unutulmamalıdır” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz