Adana’da “çok Katlı” Bina Dönemi

Adana’da 1950’li yıllarda 7-8 katla sınırlı kalan binalar her geçen yıl yükselerek yerini gökdelenlere bırakırken, çok katlı bina yapımının öncü kuruluşlarından Pırlanta Erciyes Genel Müdürü Ferhat Beluk, bu durumun halkın tercihlerinin değişmesinin yanı sıra peyzaj ihtiyacı için daha fazla alan ayrılmasından kaynaklandığını söyledi.Bina yoğunluğu yukarı doğru verildikçe bina katlarının arttığını vurgulayan Beluk, “Halk da bu durumdan memnun. Artık çok katlı binalar yadırganmıyor, aksine daha fazla tercih görüyor” dedi.Beluk, günümüzde “kule” ya da “gökdelen” diye de tabir edilen çok katlı binaların 1980’li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başladığını belirterek, “Önceleri sadece Ankara'da ve İstanbul'da görülen bu tip binalar, bir süre sonra İzmir'de, Adana'da, Mersin'de yükselmeye başladı. Son yıllarda da 30 katlara kadar çıktı” diye konuştu.Bu binalar yükselirken, bunlarla ilgili farklı yorumların da bulunduğuna dikkati çeken Beluk, “Bu tür binalar sadece ülkemizde ve Adana’da değil, tüm dünyada yaygınlaşıyor. Bu nedenle ülkemizde bu tür binaların gerekli ya da gereksiz olduğunu tartışmaya lüzum olmadığını düşünüyorum. Halk istiyor, müteahhit yapıyorsa, alan memnun satan memnun misali tartışmanın anlamı yok. Bu tip binalar, 1880'lerde Chicago ve New-York'ta ortaya çıkmış ve dünyanın gelişmiş ülkelerinde hızla yayılmıştır. Arsa yoğunluğunun yatay yerine yukarı doğru verildiği bu tür binalarda peyzajı fazla tutma imkanı da oluyor. Çünkü artık konut alıcıları sadece dört duvar değil, yaşam alanları istiyor. Yeşil alanı bol siteler günümüzde daha fazla rağbet görüyor” şeklinde konuştu.Beluk, insanların artık yüksek katlı binaları sevdiklerini de belirterek, “Zaten sektörde de ilk en yüksek katlı binayı biz yaptık. 22 katlı. Totalde 30 kat yüksekliğinde binalar yaptık. Yani sektörün şuanda en yüksek katlı binalarını biz yapıyoruz. Konut alıcıları yüksek katları daha ferah buluyor” dedi.Beluk, firma olarak kendilerinin bu yöndeki düşüncelerine rağmen yoğunluğu yatay veren meslektaşlarının da bulunduğunu belirterek, bu durumun bina yüksekliklerinde de eşitsizlik, inişler çıkışlar görülmesine yol açtığını söyledi. Bu konuda ileride bir fikir birliği oluşur ve tüm müteahhitler yapılarında kendileri gibi davranırlarsa bir binanın balkonundan diğer binanın damındaki güneş enerjilerinin neden olduğu çirkin görüntülere rastlanmayacağını ifade etti.