Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Cansun Demir, Adana'daki ikiz bekleyen hamile kadının ölümüyle ilgili "Meslektaşımızın bu olayda bir kusur ya da ihmali olmadığının bilinmesi, bu tür talihsizliklerin bu tür komplikasyon riski olan vakalarda daima var olduğu gerçeğinin akılda tutulması gerekmektedir" dedi.
Prof. Dr. Demir, Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten ve bir grup doktorun katılımıyla düzenlediği basın toplantısında, bir fabrikada dış ticaret uzmanlığı yapan ve biri down sendromlu olduğu belirtilen ikiz bebeklere hamile kalan bir çocuk annesi Hatice Demet Buzpınar'ın (36) ölümüne ilişkin açıklama yaptı.
İkiz bebeklere hamile anne adayı Hatice Demet Buzpınar'ın hayatını kaybetmesinden dolayı büyük üzüntü duyduklarını belirten Demir, Buzpınar'a Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğinde bulundu.
Demir, bu son derece elim olayın başta adı geçen meslektaşı Prof. Dr. Cüneyt Evrüke olmak üzere bütün doktorları üzüntüye boğduğunu dile getirerek, "Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan ve üniversitenin Balcalı Hastanesi'nde de özel statüde görev yapan Prof. Dr. Cüneyt Evrüke, derneğimizin de üyesi olan aynı zaman da TJOD Adana Şube Başkanı olan, mesleki olarak kendisini ispat etmiş son derece başarılı bir meslektaşımızdır. Kadın hastalıkları ve doğum anabilim dalında uzun yıllardır var olan riskli gebeliklerle uğraşan bir bilim dalı vardır. Bu perinatolojidir. Sayın Evrüke Adana'daki 4 perinatoloji uzmanından biridir. Aldığımız bilgiye göre Prof. Dr. Evrüke, aileye bebeklerden birinin down sendromu taşıdığını ve bununla ilgili olarak gebeliği devam ettirme veya sonlandırma kararının kendilerine ait olduğunu belirterek yapılacak işlemler ile ilgili olası riskleri anlatmıştır. Zaten bu etik olarak olması gereken ve tıbbi olarak da zorunlu bir bilgilendirmedir. Ardından hasta bebeğin gelişimi durdurulmuş sonrasında da enfeksiyon, dekolman, damar içi pıhtılaşma veya kalp krizi nedeniyle hasta hayatını yitirmiştir. Meslektaşımızın bu olayda bir kusur ya da ihmali olmadığının bilinmesi, bu tür talihsizliklerin bu tür komplikasyon riski olan vakalarda daima var olduğu gerçeğinin akılda tutulması gerekmektedir."
-"Yargısız infaz sürecine dönüştü"-
Demir, tedavisi mümkün olmayan, doğumdan sonra bebeğin ve ailesinin hayatına ağır hasar verecek sakatlıkların, hamileliğin 10'uncu haftasından sonra tespit edildiğinde, ailenin isteği doğrultusunda ve tıbbi bir kurul kararıyla gebelik sonlandırılmasının yasal olduğunu söyledi.
Yaşanan olayın üzüntü verici olduğunu, ailenin üzüntüsünü anladıklarını ve acılarını paylaştıklarını ifade eden Demir, şöyle devam etti:
"Ancak olay sonrası yazılı ve görsel medya ve internette yayınlanan ve yer alan haberler maalesef bir yargısız infaz sürecine dönüşmüştür. Türkiye'de önemli tiraja sahip ve prestijli bir gazetede olaya ilişkin haber verilirken anne adayı ile ilgili olarak "...öldü (öldürüldü)" ibaresinin büyük puntolarla verilmesi, bizde tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yaşatmıştır. Hekimlik insan sevgisi ve fedakarlığa dayalı bir meslektir. Gerek çalışma koşullarımız, gerekse toplumda hekime yönelik şiddet bu kadar artmışken meslek sevgisi olmadan sürdürülebilecek bir iş değildir.
Elbette haberler yapılmalıdır, elbette olay araştırılmalıdır, konuyu yasal zeminde, hukuk çerçevesinde gündeme getirmek ve soruşturulmasını sağlamak hem hayatını kaybeden hasta yakınları için vazgeçilmez bir hak hem de hukuk devleti olmanın gereğidir. Ancak henüz yasal süreç devam ederken meslektaşımız Prof. Dr. Evrüke'nin adeta katil gibi lanse edildiği haberleri görmek inanın bizi derinden yaralamıştır.
Özellikle son yıllarda ülkemizde hızla artış gösteren hekime yönelik şiddet vakaları ürkütücü boyutlarda devam ederken, bu tarz haberler hasta-hekim arasına kapanması zor uçurumlar açmaktadır. Bu tip haberler ne yazık ki toplumdaki hekime şiddet olgusunu körüklemektedir. Korkarım ki bu tip yaklaşımlar sonunda bu tip riskli işlemleri yapan hekimler yasal korkular ve medya korkusu ile bu işlemleri yapmaz hale gelecektir. Bizler hekimler olarak basının karşısında değiliz.
Tıpta komplikasyon denilen bir kavram vardır. Siz ne kadar dikkatli, olursanız olun her türlü girişimde hastanın ne yazık ki hayatını kaybetme veya kalıcı hasar riski vardır. Komplikasyonu olmayan hekim hiç müdahale etmeyen hekimdir. Olayın kasıtlı olmadığını her an hepimizin başına gelebilecek bir talihsizlik olduğunun bilinmesini isteriz. Basın mensuplarının bu tür olaylarda hekimi hedef haline getirmeden sağduyulu, tarafsız ve yargılamadan yapacağı haberlerin hem toplum hem de biz hekimler için çok daha yararlı olacağını olayları bu bakışla değerlendirmenizi rica etmekteyiz."
Demir, gazetecilerin sorularına ise şöyle yanıt verdi:
"Hatice Demet Buzpınar'ın hamileliği normal hamilelik. Tüp bebekle doğan çocuklarda da bir takım riskler vardır. Özellikle sperm sayısında sorun varsa, birtakım sıkıntılar olabilir. Ama down sendromu bundan kaynaklanan bir hastalık değil. Aileye tesadüfen kötü piyango vurması kötü şans öyle söyleyeyim. Hem ikiz olacak, hem ikizlerden biri hasta olacak. Bu durum 600'de bir görülüyor. Bu konudaki asıl risk, müdahale edilen bebek dışındaki tüm bebeklerin yüzde 5 ile 8 arasında kaybedilebilme riskidir. Uygulanan yöntem de, tıpta var olan bir yöntemdir. Bebeğin kalbini durdurursunuz yüzde 90-95 oranında gebelik normal devam eder. Bu komplikasyonun, çocuğun eşinde ayrılması mı, enfeksiyona mı bağlı olduğu veya kalp krizi mi otopsi sonucuna göre belli olacak."
-Olay-
İddiaya göre, bir fabrikada dış ticaret uzmanlığı yapan ve ikiz bebeklere hamile kalan bir çocuk annesi Hatice Demet Buzpınar'a (36), ÇÜ'de özel statüde görev yapan doktoru Prof. Dr. C.E'nin önerisiyle doğum öncesi bebeklerde herhangi bir 'engellilik' durumu olup olmadığının belirlenebilmesi amacıyla 'amniyosentez' testi yapıldı.
Testte ikizlerden birinin down sendromlu olduğunun belirlenmesi üzerine, Prof. Dr. C.E. tarafından, Buzpınar'a down sendromu olan bebeğin kalbine iğne yapılarak gelişiminin durdurulabileceği veya bu şekilde dünyaya getirebileceği söylendi.
Eren Buzpınar (38) ile 9 yıl önce evlenen ve 8 yaşında bir oğulları olan genç kadın, down sendromlu bebeğin kalbinin durdurulmasına karar verince, 13 Şubat'ta Balcalı Hastanesi'nde tıbbi müdahalede bulunularak operasyonla down sendromlu bebeğin kalbi iğne yapılarak durduruldu.
Taburcu edildikten 2 gün sonra evinde ateşi yükselerek fenalaşınca kocası Eren Buzpınar tarafından ÇÜ Balcalı Hastanesine tekrar götürülen Hatice Demet Buzpınar'a tahlil yapıldı. Tedavi gördüğü hastanenin kadın doğum servisinde 18 Şubat'ta ameliyata alınan genç kadının, kalbi durdurulan bebeği, bebeğin ikizi ve rahmi alındı. Ameliyatın ardından yoğun bakıma kaldırılan Buzpınar, yaşamını yitirdi.
Muhabir: Ali Güreli-Volkan Kaşik
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz