ANKARA (İHA) - Yargıtay 1. Başkanı Eraslan Özkaya, hukuk reformuyla birlikte bir adli ve idari reformun kaçınılmaz olduğunu ve savsaklanmaması gerektiğini beliterek, "Hukuk ve yargı alarm zilleri çalmaya başlamıştır" dedi.
Yargıtay Başkanlığı'nda gerçekleştirilen 2002-2003 adli yıl açılış törenine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Ömer İzgi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç, AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, milletvekilleri ve yargı mensupları katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal marşı sonrası açış konuşmasını yapan Yargıtay 1. Başkanı Eraslan Özkaya, hukuka ve yargıya karşı olan kayıtsızlık ve ilgisizliğe, niyet eksikliğinden başka haklı ve geçerli bir neden ve mazeret göremediğini ve hukukun işlevini yerine getirebilmesi için yargı mensuplarının hayatı yakından takip etmek ve kendilerini yenilemek zorunda olduklarını söyledi. Yasaların, zamanla değişen, gelişen ve büyüyen Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geldiğini, çağın ve toplumun ilerisindeyken geride kaldığını belirten Özkaya, "Devletin merkeziyetçi, hantal yapısı ve yöneticileri ile genç, ilerici ve yenilikçi Türk toplumu arasında yabancılaşma başgöstermiştir. Hukuk reformu ile birlikte adli ve idari reformun yapılması artık kaçınılmayacak ve savsaklanamayacak bir öncelik kazanmıştır, zira hukukun ve yargının alarm zilleri çalmaya başlamıştır" dedi.
Bir hukuk devletinde yargı bağımsızlığının yaşamsal önem taşımasına rağmen, halen yargıyı bağımlı kılan hükümlerin Anayasa bünyesinde muhafaza edilmesinin hukuka inananlar için onur kırıcı bir kayıtsızlık olduğunu ifade eden Özkaya, çaresiz kalan herkesin sığınacağı en son mercinin 'bağımsız, yansız, adil işleyen yargı' olduğunu söyledi. Özkaya, 'doğru, güvenli, yansız ve adil' yargılamanın öncelikli koşulunun tam bağımsız yeni bir hakimler ve savcılar yüksek kurulunun kurulmasıyla mümkün olacağını belirterek, "Bir yasanın 70 yıldır gündemde olmasına karşılık, halen yasalaşmamasını çağdaş hukuk anlayışı ve yargıya verilmesi gereken önemle bağdaştırmak mümkün değildir. Demokraside hukuk devletini yaşatan ve geliştiren en önemli unsurun bu yöndeki inanç ve içtenlik olduğu unutulmamalıdır. Bilinmelidir ki kötü uygulanan iyi yasa yerine, iyi uygulanan kötü yasa tercih edilir. Hakimin ana sermayesi hukuk kültürü ve bilgisidir. Hiçkimsenin hukuk mantığı ve hukuk nosyonu teşekkül etmemiş sözde hukukçular kadar, hakka ve hukuka zarar veremeyeceği çok iyi bilinmelidir" diye konuştu.
Hukukun Anadolu'nun her köşesinde gereği gibi uygulanması için gerekli zemin hazırlanmadıkta, merkezde hukukun felsefesini uygulamanın hiçbir anlamı ve önemi olmayacağına dikkat çeken Özkaya, "Adaletten tasarruf olamayacağı, adalette yapılan her tasarrufun bedelinin sosyal ve ekonomik hayatta meydana gelebilecek çok daha büyük zararlar olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Adalete, soyutluğun belirsiz ortamında anlam arayacağımıza, adaleti somutlaştırıp hayata yansıtma zamanı çoktan gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Temel insan hak ve özgürlüklerinin korunması, adaletin sağlanması gibi hayati önem taşıyan konularda, yapılacak harcamalar ve başka nedenlerin adli kolluğun kurulmamasına gerekçe gösterilemeyeceğini belirten Özkaya, cumhuriyet savcısının yönetim ve denetiminde siyasi gücün etkileyemeyeceği, güvenceli adli kolluk kuvvetinin biran önce kurulmasında zorunluluk bulunduğunu kaydetti.
Geciken adaletin adaletsizlik olduğunun bir söylem değil, yaşanan ve bilinen bir gerçek olduğuna dikkat çeken Özkaya, "Laiklik hakkında teorik alanda kavram kargaşası yaratılıp din ve vicdan özgürlüğüne sığınmış görünerek, bu özgürlüğün ortadan kaldırılmasına ve dinin siyasallaştırılmasına laik düzenin tehlikeye düşürülmesine asla göz yumulamaz. Laiklik din ile ahlakın en iyi uzlaştığı bir düzendir. Laik düzende fikri hür, irfanı hür, vicdanı aydın kafalı ve aydın yüzlü çağdaş bir gençlik yetişebilir. Sorun en son ve en ileri yüce İslamiyet dininde değil, onun istismarındadır" dedi.
Yargıya intikal eden olaylarda mahkemeleri etkileyecek yayın yapılmamasının yasa gereği olduğunu ileri süren Özkaya, "Medyamız tarafından fazla özgürlüğün daha fazla sorumluluk getirdiği gözden uzak tutulmamalı, iletişim özgürlüğü amacına uygun kullanılmalıdır. Bunun yanında devletçe bağımsız, yansız yayıncılığın sürdürülmesinde, basın yayın tekelinin oluşmasına engel olunacak gerekli önlemler alınmalıdır" diye konuştu.
Özkaya, Türkiye'nin gözü ve gönlü Avrupa'ya yönelik olsa dahi Avrupa Birliği ile olan müzakerelerinde, ulusal çıkarların ve bölünmez bütünlüğün ön planda tutulmasının Türkiye'nin en doğal hakkı olduğunu ifade etti.
Devletler arası hukukta 'kuvvet haktır' düşüncesi yerine 'hukuk kuvvetten üstündür' ilkesinin yerleşmesi gerektiğine inandıklarını belirten Özkaya, "Türkiye, AB'ye üye olma kararında ve yolundadır. TBMM, çağdaş, demokratik hukuk devletine yakışan son uyum yasalarını kabul etmek suretiyle yasama dönemindeki çalışmalarını taçlandırmıştır" ifadelerini kullandı.