Adnan Kaşıkçı'nın ölümü gündeme oturdu. Ünlü işadamı Adnan Kaşıkçı'nın neden öldüğü Parkinson hastalığına dayandırılıyor. Kaşıkçı, uzun zamandır Londra'da Parkinson tedavisi görüyordu ve 82 yaşındaydı. Servetine silah ticaretiyle ulaşan Kaşıkçı, 1970 ve 1980’li yıllarda dünyanın en zengin kişileri arasındaydı. Kaşıkçı, özellikle 1980'lerde sık sık geldiği Türkiye'de oldukça tanınan bir iş adamıydı.
Mekke'de varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Kral İbni Suud I'in saray doktoruydu. Kaşıkçı, Mısır'da İskenderiye'de devam ettiği elit bir okulda eğitim gördü. 17 yaşında ABD'de Kaliforniya Devlet Üniversitesi'nde ekonomi bilimleri okumaya başlayan Kaşıkçı, ardından Palo Alto'da bulunan Stanford Üniversitesi'ne geçti. Geleceğin girişimcisi, ABD'de yaşadığı bu süre içinde ilişki kurduğu büyük firma ve devlet daireleriyle, ilerde çok kazançlı iş bağlantılarına girebileceğini umuyordu. 50’li yılların sonuna doğru otomobil firmaları temsilciliği hayalleri çok çabuk gerçekleşti. Yurduna dönünce, 20 yaşında, ülkesinin ordusuna Amerikan kamyonları sağlayan bir sözleşmeye imza attı. Kaşıkçı komisyonunu tahsil etti ve aralarında Chrysler ve Rolls Royce da bulunmak üzere, Suudi Arabistan'da çok sayıda Amerikan ve İngiliz otomobil firmasının temsilciliğini üstlendi.
25 yaşına geldiğinde 1961'de kendi ülkesinden Soraya adlı bir kızla evlendi ve onunla birlikte beş çocuk sahibi oldu. Silah Sektörüne Atılması Yakındoğu'nun zengin petrol ülkeleri 60'lı yılların ortasında ABD'nin teknolojik açıdan çok değerli olan savaş araçlarına giderek daha çok ilgi duymaya başladılar. Bu ülkeler gerekli bağlantıları kurabilmek için, bütün işlerden parasal bir çıkarı, olan Kaşıkçı'nın hizmetlerinden yararlandılar. Kaşıkçı'nın sonraki on yıl içinde sadece bu işe soyunan Amerikan şirketlerinden . (örneğin Lockheed ve Northrop) yarım milyar dolar tahsil ettiği rivayet edilmektedir. Kaşıkçı aracılık yaptığı kuruluşlar için Avrupalı firmalarla da silah işlerini sonuçlandırdı.
Kaşıkçı toplam olarak 50'den fazla şirkete sahipti. İşlerini sürtüşmesiz yürütebilmek için Lüxenburg tescilli Triad Holding Corporation adlı şirketi iki erkek kardeşiyle birlikte kurdu. Merkezi Salt Lake City'de bulunan Triad America adlı diğer bir holding, Kaşıkçı'nın ABD'deki işlerini denetliyordu. Çok etkili olmakla beraber, kendini dışarıda pek belli etmeyen siyasal bir kişi haline gelen Kaşıkçı'nın kazancı kısmen komisyonlardan, kısmen rüşvetlerden oluşuyordu. 70’li yıllar Kaşıkçı’nın hem zirveye çıktığı dönemdir hem de düşüşler ve büyük dönüşümler dönemidir. Dolce Vita (Tatlı Hayat) Yaptığı işler sayesinde dünyanın en zengin adamı olarak anılan (o tarihte tahmin edilen serveti: 4 milyar dolar)
Kaşıkçı, bundan sonraki yıllarda İspanya'da Marbella'da ya da "Nebile" adlı yatında verdiği çok masraflı partilerle adından söz ettirdi. Bu partilerine ekonominin büyük patronları konuk olmakla kalmıyor, ünlü politikacılar da misafirleri arasında yer alıyorlardı. Partileri her yönüyle çok başarılıyken, meslekteki şansı döner gibi oldu. Uluslararası silah ticareti 70'li yılların sonunda daha sıkı bir denetim altına alındı ve büyük silah işlerinde politikacıların oynadıkları rol meydana çıktı. Kaşıkçı ilk karısından boşandıktan (1974) dört yıl sonra, İtalyan Lamia Biancolini ile evlendi ve ondan bir çocuk sahibi oldu. Çöküşü Kaşıkçı'nın ikinci iş alanını oluşturan petrol işi de gerileyince Suudi Arabistanlı girişimci, yeni iş alanları aramak durumunda kaldı. Hırslı mega projelere (örneğin Mısır turizmi ve Amerikan emlak pazarı gibi) çok büyük yatırımlar yaptıysa da bunların çoğu zararla kapandı. Bunun sonucu olarak bir zamanlar dünyanın en zengin adamı olan Kaşıkçı'nın 90'lı yılların başındaki servetinin ancak 50 milyon dolar kadar olduğu söylenmekteydi.
Seksenlik yılların sonunda ise siyasal skandallar Kaşıkçı'nın Ronald Reagan yönetimindeki ABD hükümetinin İran-Contra olayına bulaştığı anlaşılınca, Kaşıkçı iş hayatında ilk kez bir kriz noktasına geldi.
Amerikalılar İran devletinin ABD'ye açılmasını sağlamak amacıyla İran'a silah satmışlardı. Bu işten elde edilen paraların da Nikaragua'daki hükümete (Marksist Sandinista hükümetine - ç.n:) karşı savaşan (ABD desteğindeki - ç.n.) Contra'lara aktarıldığı anlaşıldı. Üstüne üstlük Kaşıkçı'nın Filipinler'in başkanı Ferdinand Marcos ile birlikte, başkanın zimmetine geçirdiği vergi gelirlerini el altından piyasaya sürdüğüne ilişkin ipuçları çoğalınca, Amerikan hükümeti Kaşıkçı, ile işbirliği yapmaktan vazgeçti. Bunun üzerine 1989'da Bern'de tutuklanan 53 yaşındaki Kaşıkçı, üç ay gözaltında tutulduktan sonra, ABD'ye teslim edildi. 10 milyon dolarlık bir kefalet karşılığında serbest bırakılmakla beraber, Kaşıkçı New York'taki lüks ikametgahında bilgisayar aracılığıyla kontrol altında tutulma cezasına çarptırıldı.
1990 yazında New York'taki bir mahkeme, Filipin devlet malını kötüye kullanmak suçlamasını kaldırarak, Kaşıkçı'yı akladı. Suudi Arabistanlı iş adâmı kirli/şüpheli işlerine karşın, uluslararası jet sosyete partilerinin eskisi gibi, sevilen bir konuğudur.