Adnan Polat, Galatasaray Spor Kulübü'nde başkanlık yaptığı dönemde yaşananları en ince ayrıntısına kadar anlattı. Galatasaray'ın eski başkanı Adnan Polat, Serhat Ulueren'in sunduğu Telegol programına konuk oldu. Hem başkanlığı hem de futbol şube sorumlusu olarak görev yaptığı dönemlerde yaşadıkları hakkında çarpıcı açıklamalar yapan Polat, geçmişi ve gündemi değerlendirdi.
''Sessiz kaldıkça suçlamaları kabul ediyormuşum gibi bir ortam doğdu. Türk Telekom Arena'nın açılışından beri de saldırı altındayım.'' diyen Adnan Polat, çok tartışılan stadyum açılışında yaşananları 300 - 500 kişilik bir gruba bağladı ve şunları söyledi:
"Bütün stadın tepkisi Erdoğan Bayraktar'ın seçtiği kelimelerden kaynaklandı. Ama ondan önceki tepki 300-500 kişilik gruptan çıktı. Zaten, Başbakan'ın da o gruptan maç öncesi haberi vardı. Beni 2 gün önce eski başkanlarımızdan Selahattin Beyazıt aradı. 'Açılışta çok kötü olaylar olacak' dedi. Ben de 'Ne olacak' diye sordum. O da, 'Daha fazla söyleyemem gözlerinden öperim, dikkatli ol' dedi, kapattı.''
Stadyumun yapılışı sırasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın büyük yardımları olduğunu dile getiren Polat, ''Sayın Başbakan 5 sene boyunca bize yardımcı oldu. Ne istediysek hayır demedi. Neticede gelen kişi Türkiye Cumhuriyeti Basbakanı. Farklı partilerin sempatizanı olabilirsiniz ama bizim örf ve adetimize göre düşmanımız eve gelse misafirperverlik gösterilir. Üzücü bir olaydı, başbakan üzüldü. haklıydı. Başbakan, Elazığ depremi için Elazığ'a gitmişti, akşamında uçağa atladı TT Arena'ya geldi. Eksiklere baktı. O kadar yakından ilgilendi bizimle. Karşılığında hak etmediği bir tepki aldı.'' dedi.
Polat, açılış sonrası stat çıkışı yaptığı konuşmada sürçü-lisan ettiğini itiraf etti ve ''Ben orada sürçü-lisan ettim, benim tepkim tüm stada değil 300 - 500 provakotoreydi." dedi.
2005-2006 SEZONU VE O MEKTUP
Adnan Polat'ın gündeminde, 2005-2006 sezonu da yer aldı. Başkan olduktan sonra Galatasaray'ın çıktığı ilk derbi maçında Kadıköy'de Fenerbahçe'ye 4-0 yenildiğini belirten Polat ''O gün orada hem taraftarımıza hem bize eziyet çektirildi. Ben de çıkışta sinirlendim. 'Fenerbahçe bizi yendi ama biz 14 Mayıs günü saat 20.45'te şampiyonuz' dedim. Nasıl dedim bilmiyorum.'' diyen Polat, o tip mesajların medya üzerinden futbolcuya ve taraftara verilmesinin daha etkili olduğunu savundu.
Polat, çok tartışılan Fenerbahçe-Denizlispor maçı için ise şu ifadeleri kullandı:
"Denizlispor maçından 1 hafta, 10 gün sonra milli takım bizim otelde kamp yapıyor. Rüştü ile karşılaştık. Ona 'Sizin gibi şampiyonluğa oynayan bir takım nasıl yenemedi? Özellikle son 6 dakika kala Denizlispor yenilse bile ligde kalıyor' diye sordum. 'Adnan Abi' dedi 'inan ki bacaklarımız titredi' dedi. Fenerbahçeli oyuncuların ellerini ayaklarını biz mi bağladık? Appiah'ın pozisyonu gol olsa bunlar konuşulmuyordu. Kendi beceremedikleri zaman başkasına çamur atıyorlar. Önce Beşiktaş, şsimdi Fenerbahçe. Zaten 3 takım birbiriyle yarış içinde"
Polat, Denizlispor'a teşvik primi gönderildiği iddiasını ve son dönemde ortaya çıkan mektup hakkında şöyle konuştu:
"Böyle bir mektubun bana yazıldığı iddia ediliyor. Bana herhangi bir mektup gelmedi. Ben mektubu polisler evime gelince öğrendim. Bu mektup nasıl oluyorsa savcının eline geçiyor. Organize şube Galatasaray Kulübü'ne geliyor. O dönemin defterini istiyor. Biz de zaten o sene para hareketi yok, bankalar haciz için bekliyor. Florya'daki kasa defterine bakıyorlar. Çıkışı var mı? Var. Nereye gitmiş? İşte Hakan'a, Sabri'ye, Hasan'a... Makbuzları var mı? Var. Para bulundu mu? Bulundu.
Bulunduktan sonra Ankara'dayım. Televizyon benim evimi gösteriyor. Tam o sırada eşim aradı, 9 polis gelmiş evi arıyor. 9 polis de iş yerimi arıyormuş. Benim anlamadığım bir mektubun fotokopisiyle kasalar aranıyor ve para bulunuyor. Ama buna rağmen benim evim ve iş yerim aranıyor.
Bu 1.5 milyon dolar teşvik veya şike ile alakalı değil. 1.5 milyon dolar için savcı takipsizlik kararı veriyor zaten. 1 milyon için 'Adi suç için bir şey var mı inceleyin diye Çağlayan'a yolluyor. Onun makbuzu yok. Galatasaray kulübü o günden bu yana 3 kez taşındı. Makbuz ya o sırada kayboldu ya da birileri yok etti."
Adnan Polat, 3 Temmuz'dan sonra Türk futbolunda yaşanan süreci ve devam eden dava hakkında şu cümleleri kullandı:
"Aziz Yıldırım'ın savunmasını başka kulüplere dayandırması doğru bir strateji değildi. Diğer kulüplere saldırması doğru değildi bence. Şeffaflık ve denetim benim birinci kuralım. Ben, geçen sezon iddialı olsaydık, spor etiğinin dışına çıkmazdım. Ben yolsuzluğa bulaşan kimseyi Galatasaray'ın içinde barındırmadım. Şeffaflık ve denetim benim birinci kuralımdı."
Adnan Polat, 'sizce şike var mı' sorusuna ise "Yapılmış gibi gözüküyor. Bir kaç kulüp birden şike yapmışlar. Geçen sene neden sekizinci olduğumuz anlaşılıyor. Bir yandan rakipler bir yandan federasyon ablukaya almışlar ligi. Şike olayında Galatasaray'ın tutumunu eksik buluyorum. Galatasaray buradaki uygulamasında kulüp yalnız kaldı. Galatasaray Kulübü dışlanmış gibi bir izlenim oluştu. Siz Kulüpler Birliği toplantılarına her seferinde farklı birini gönderirseniz olacağı budur. Bunun yansımaları Galatasaray'a zarar verebilir. Galatasaray'ın federasyonun dışında kalması bu açıdan doğru değil.'' diyerek cevap verdi.
YILDIRIM'IN YERİNDE OLSAYDIM İZİMKİLER BENİ METRİS'İN TABANINA GÖMERLERDİ
Galatasaray'ın eski başkanı, "Aziz Yıldırım'ın yerinde olsaydınız ne olurdu" şeklindeki soruya ilginç bir cevap verdi:
"Aziz Yıldırım'ın yerinde olsaydım bizimkiler beni Metris'in tabanına gömerlerdi. Bizimkiler dediğim liseciler. Zaten 8 aydır benim dönemimi araştırıyorlar. Beni üzdüler, rencide ettiler ama taraftarı, ultrAslan'ı ayırıyorum. Bana sahip çıkan ultrAslan ve Galatasaray taraftarıdır."
Galatasaray'ın eski başkanı, görev süresi esnasında TFF Başkanı olan Mahmut Özgener hakkında ağır ifadeler kullandı. Polat, ''Yüz yüze geldiğimizde abi-kardeş gibiydik'' dediği Özgener hakkındaki düşüncelerini şöyle açıkladı:
"Mahmut Özgener federasyonunun insan içine çıkacak yüzü kalmadı. Bir kulüp başkanının yaptığı bütün kanun dışı etik dışı şeyleri bir yere kadar anlayabilirim, affedebilirim. Ama TFF Başkanı'nın forması olmaz. Dolayısıyla ben asla Özgener'i affetmem. Çünkü 2 sene boyunca hakemleri kullanarak Galatasaray'ı arkasından vurdu. Federasyon başkanının forması olmaz, herkese eşit mesafede olması lazım. Maalesef Özgener federasyonunun Türk futbolunu nereye getirdiği ortada."
Polat, ''Tapelerdeki konuşmalarını bana değil, ona sormanız gerekiyor'' diyerek Özgener'e mesaj yolladı.
GALATASARAY CAMİASI VE GENEL KURUL
Camia içindeki liseli-lisesiz ayrımına da dikkat çeken Polat, hem ibra edilmediği genel kurul hakkında hem de Ünal Aysal'ın başkanlığa seçildiği Olağanüstü Genel Kurul hakkında şu cümleleri kullandı:
"Ben seçime gidiyorum, seçim kararı alıyorum, seçime girmiyorum, Ünal Aysal başkan oluyor. Ben, Ünal Aysal'a desteğe hazırım diyorum. Sonra 3 Temmuz'da şike olayı oluyor, adı karışmamış tek takım Galatasaray oluyor. Galatasaray'ın ilk icraatı resmi dergiye beyaz sayfa kapağı oluyor. Sanki daha önce kirliydik, şimdi temiziz der gibi. Genel yayın yönetmenini aradım. 'Neden böyle yaptınız' diye sordum. Beyaz sayfa açıyoruz dedi. Neyse, biz bunu sineye çektik. Sonra bir baktım adım disiplin kuruluna verilmiş.
'Neden disiplin kuruluna verildik' diye sorduk. Disiplin Kurulu Baskanı, mahkemeye gittiğimiz için mart ayındaki mali kongreyi yöneten Türker Arslan'ın itibarları zedeleniyor' dedi. Ben de dedim ki mahkeme her Türk vatandaşı için anayasal haktır. kimse mahkemeye gidiyor diye Disiplin Kurulu'na sevk edilemez.
Biz Galatasaray Kulübü'nde başkana 'sayın başkan' diye hitap ederiz ama bana hep 'Adnan Polat' dediler. Beni azmettirici diye nitelendiriyorlar. Ama delil bulamadıkları için yaptırım uygulamadıklarını söylüyorlar.
Ben hep sessiz kalmayı tercih ettim. Galatasaray'da liseli-lisesiz ayırımı var. Ama burada esas olan liseciler. 5-6 bin lise mezunu üye var. 5500 tanesi son derece beyefendi hanımfendi olan insanlar. Ama 500 tanesi Galatasaray'dan maddi manevi sebeplenen insanlar. O kongrede bağıranlar onlar. Ben onların ayağına bastım. Bana 'tüzüğe dokunma' dediler. Ama Galatasaray bir tüzük yazmış. 1930'lardan sonra iki satır değişmiş. Biz her hafta dernekler yasası nedeniyle İçişleri Bakanlığı'ndan uyarı alıyoruz. Doğal olarak biz tüzük değişikliği, tadilatı için genel kurula gitmek zorundayız. Çok ideal bir tüzük mu oldu? Hayır, daha iyisi yapılabilirdi ama tabu kalktı.
Dışarıdan adam alırken bazılarını rahatsız etti. Benden Galatasaray Üniversitesi'ne imtiyaz verilmesi istendi. Ben de 'Bu kulüp Galatasaray Lisesi'ne bir hak vermiş, bu hak geri alınmaz ama başkasına imtiyaz tanınamaz' diyerek kabul etmedim. Belki birkaç sene sonra üye sayısı dengelenecekti, Galatasaray, lise duvarlarının dışına çıkacaktı. bunu kabul edemedikleri için haçlı seferi düzenlediler.
Ben şöyle düşünüyorum, bu tür beyanatlar verirken topçumuza fazla birşey ifade etmiyor. Ama bazen medya üzerinden mesaj verince futbolcu veya taraftar motive olabiliyor. Ben bunu daha önce de yaptım...
1992-96 DÖNEMİ ÖNEMLİ İŞLER YAPILDI
1992-1996 yılları arasında futbol şube sorumlusu olduğu dönemden de bahseden Adnan Polat, derbi maçlarda tribünlerdeki yarı yarıya uygulamayı kendisinin bitirdiğini hatırlattı. ''Derbilerde deplasman tribünü uygulaması, o dönemden aklımda kalan, devrim niteliğinde kararlardan biridir.'' diyen Polat, kararı alma nedeni olarak, kadın ve çocuklarla kombineli taraftarların maçlara rahat girebilmesini istemelerini gösterdi.
Polat, aldığı karar ve uygulamayla ilgili hata yaptığını da şu sözlerle itiraf etti:
''İlk uygulanan maç (Galatasaray - Beşiktaş maçı) bizim tecrübesizliğimize, gençlik heyecanımıza denk geldi. Kimseye sormadan kapalı tribünün dörtte birini Beşiktaş tribününe ayırdık. Stadyuma gelen Beşiktaş taraftarının çoğu içeri giremedi. Benim iş yerimde cam çerçeve indirdiler. Ama yine de iyi ki yapmışız. Beşiktaş'a denk gelmesi kötü oldu. Düşünce olarak güzeldi ama uygulama olarak hata yaptık.''
Gece maçları uygulaması için de çalıştığını aktaran Adnan Polat, basın tarafından eleştirildiğini söyledi. Polat, ''O dönem maçları gündüz oynuyorduk, Biz gece maçları için hazırlık yaptık. Medya eleştirmişti. Gazeteciler, saat 3'te biten maçın haberini saat 5'e kadar giriyordu. Ama gece maçı onların gece yarılarına kadar çalışmasına neden olacaktı. O yüzden beni o zaman da çok eleştirdiler. Biz sporcu performansına pek bakmıyorduk, endüstri ve futbol ekonomisine bakıyorduk.'' dedi.
8-0'LIK ANKARAGÜCÜ MAÇI
Adnan Polat, 1992-93 sezonun son haftasında Ankara'da oynanan ve 8-0 sona eren Ankaragücü maçı hakkında da konuştu. O dönem Galatasaray'da futbol şube sorumlusu olan Polat, önce maçın özet görüntülerini izledi, sonra yıllardır konuşulan maçı yorumladı.
"Bu görüntülerde en ufak eksiklik, en ufak bir hata görmüyorum. O dönem çok basarılı, 3 sene üst üste şampiyon olmuş Beşiktaş'tan sonra averajla şampiyon olduk.'' diyen Polat, o maçtan önce ve sonra yaşananları şu sözlerle anlattı:
"İhsan Kalkavan, hafta başında 'Ben Beşiktas için teşvik veririm, ne gerekirse yaparım.' dedi. Ben Sayın Süleyman Seba açıklama yapsın diye 2 gün bekledim. Bu sefer ben başladım konuşmaya. Saldırı şeklinde konuşmalar yaptım. Çünkü ben teşvik verilecek diye korktum. Sonra Ankara'ya gittim. Ben o günü net hatırlıyorum. Otelden ayrılıp stada giderken teknik direktörümüz Kalli (Karl Heinz Feldkamp) bana haber gönderdi; takıma bir konuşma yapmam için. Ben de soyunma odasına gittim. Şöyle bir görüntü gördüm; takım duvara tırmanacak gibiydi. Ben de şu lafı dedim: 'Çıkın oynayın, benim gönlümün şampiyonusunuz.'
Beşiktaş daha maçın başında gol yemişti. Bize iki fark yetiyordu ama ilk 10 dakikada 3 fark oldu. 8-0 sık sık gorülen bir olay değil. Ama baktığınız zaman Ankaragücü'nü İstanbul'da 3 - 0 yendik. Bir sezonda 11 gol attık. Beşiktaş, ilk yarıda İstanbul'da 4 - 0 , ikinci yarıda Ankara'da bizden 3 ya da 4 hafta önce 6 - 0 yenmiş, toplam 10 gol atmış. Küme düşen Konyaspor 6 gol, ligde zor günler geçiren Karşıyaka hem de Ankara'da 5 gol atmış. Neden bu yakıştırmayı yaptılar bilmiyorum. Beşiktaş, averajla şampiyonluğu kaybedince sindiremedi. Averajla şampiyonluk kaybetmek büyük hayal kırıklığıdır, bunu anlayabiliyorum.
Süleyman Seba maçtan sonra ağır beyanatlar verdi. Daha sonra Şenes Erzik'e bir dosya yolladı. Şenes Abi beni çağırdı, dosyayı gösterdi. Dosyada benim sözlerim yer alıyordu. Ben de ''Maçı izleyin bir şey görürseniz bizi hükmen mağlup sayın' dedim. Yenilen gollere baktığınız zaman hepsi karşı karşıya. İlla birini suçlayacaksanız defansı suçlayın, nasıl bir kaleci bu kadar karşı karşıya kalıyor."
Adnan Polat, o maçta Ankaragücü kalesini koruyan Zalad ile tanışmasını ise şöyle anlattı:
"2 sene önce Belgrad'dayız, Murat Üstündağ ile yemek yedik, yemekten çıktık, tam karşıdan gelirken biri Murat Yalcında'ı kolundan tuttu. 'Sen kimsin' diye sordum, 'Ben Zalad'ım' dedi. Hayatımda ilk defa Zalad'ı orada gördüm. 'Beni o kadar lekelediler ama bir tek sen bana sahip çıktın' dedi. Bu memlekette çamur at izi kalsın var, tuttu.
Bu 8-0'a takıldı insanlar. O zamanlar futbol bana bağlıydı. Bizim o zaman kanun dışı, etik dışı hiçbir uygulamamız olmamıştır. Ben o zaman futbolun tek sorumlusuydum, vicdanım rahat. Ama Galatasaray o gün karşısına kim çıksa yenecek kapasite ve hırstaydı."
90'lı yıllarda şike ve teşvik priminin var olduğunu söyleyen Polat, özellikle teşvik priminin alenen yapıldığını bildiğini belirtti. Galatasaray'da 4 şampiyonluk yaşadığını anımsatan Adnan Polat, Birinde averajla şampiyon olduk, bir tanesinde Fenerbahçe - Denizlispor maçı berabere bitti, olay oldu, diğerinde de sezonun bitmesine 6 hafta kala hoca (Feldkamp) bıraktı gitti, şampiyon olduk.'' dedi.
STADYUM KALİTESİ ARTTI AMA İNSAN KALİTESİ ARTMASI ZAMANA BAĞLI
Adnan Polat, Galatasaray'ın maçlarını oynadığı TT Arena hakkında da açıklamalarda bulundu. ''Stadyum kalitesi arttı ama insan kalitesi artması zamana bağlı'' diyen Polat, eski günlere göre daha olumlu bir tablo olduğunu belirtti. Polat şöyle konuştu:
''Eskişehirspor maçında bir çocuğun kafasına şişe gelmişti. Babası, karne hediyesi olarak onu maça getirmiş. Biz atanları tespit ettik, Eskişehirspor tribünü içinden biri atmış. O görüntüleri polise verdik. ama şişeyi atan şahıs hiç bir zaman bulunamadı.
Eskiye göre daha iyi şeyler oluyor. O zamanlar küfür vardı, yabancı maddeler atılıyordu. Şimdi bunlar azalıyor ve bu bir süreç. İnsanlar medeni bir şekilde maç izlemeyi öğrenecek. Ben giderek olayların azaldığını düşünüyorum. Türk sporu bu süreci yaşayacak. Gün geçtikçe daha iyi olacak. Ben Ali Sami Yen Stadı'ndaki ortama bakıyorum, TT Arena'ya bakıyorum. Şimdi 30.000den fazla ortamalaya oynuyoruz. Daha fazla kadın ve çocuk geliyor. Teknik olarak da bu ortam müsait. Mesela son maçta konserler verilmiş, müzikler verilmiş. Stadlardaki standartlar yükseldikçe insanlar da o ortama adapte sağlayacak.''
Galatasaray'ın eski başkanı, tribün gruplarıyla zamanında yakın ilişkiler içinde bulunduğunu da şu sözlerle itiraf etti.
''Ben tribünlerden gelen bir insanım. Ben Ali Sami Yen'in açılış maçına polisten jop yiyerek girdim. Herhalde 10 yaşında falandım. Dolayısıyla tribünlerin içinde neler olup bittiğini nispeten bilen insanım. Eskiden yöneticiler ve tribün grupları arasında ilişkiler daha fazlaydı. Ama bunu yöneticiler azaltmak istiyor. Tribünler de bağımsız olmak istiyor.
Tribün grupları ekonomik olarak güçlendi. Bağımsız olarak kendilerini döndürebiliyor. UltrAslan kendi ekonomık gücünü kuran bir grup haline geldi. Biz sadece kombine alımlarında onlara ekonomik indirimler sağladık. 90'lı yıllarda yakın ilişkiler vardı. Ben de o ilişkilerin içindeydim. Bilet vermek, deplasmana giderken otobüs temin etmek gibi.''
ADNAN SEZGİN VE HAKAN ŞÜKÜR DE YANILDIM
Adnan Sezgin'de hayal kırıklığı yaşadığını itiraf eden Polat, "Adnan Sezgin benim çok güvendiğim bir insandı fakat başarısız oldu. Onu bir sene önce gönderebilirdim. Bu durum beni yıprattı.'' dedi.
Polat, Hakan Şükür'ü takımdan uzaklaştırarak hata yaptığını ise şu cümlelerle itiraf etti:
''Hakan Şükür konusunda hata yaptığımı düşünüyorum. 1 - 2 sene daha kalabilirdi. Yardımcı antrenör olarak da kullanabilirdik, göndermemem gerekirdi. Hakan Şükür ve Bülent Korkmaz, beraber çalıştığım en profesyonel futbolculardı. Bülent Korkmaz'ın bir gün yine Galatasaray'ın başına teknik direktör olacağına inanıyorum. Biz onu erken getirdik. Büyük takım tecrübesi yoktu."
Beraber çalıştığı en iyi teknik direktörün Karl Heinz Feldkamp olduğunu söyleyen Adnan Polat, daha önce Fatih Terim'e teklif götürdüğünü, Hagi konusunda hayal kırıklığı yaşadığını, Rijkaard'ın ise uyum sağlayamadığını söyledi. Polat, şunları söyledi:
"Rijkaard'ı getireceğim dediğimde kimse inanmadı. Türkiye'de futbolcuyu kampa sokmanız gerekir, oyuncular kendi çalışma koşullarını düzenleyemediler. Franck Rijkaard döneminin ardından Fatih Terim'i takımın başına geçirmek istedim.Terim, takımın başında hoca varken ben sizle konuşamam dedi. Daha sonra Rijkaard'ı gönderdik tekrar hoca ile görüştüm. Ailevi sebeplerden dolayı reddetti. Sonrasında Hagi'nin kapısını çaldık. Hagi benim için büyük hayal kırıklığı oldu. Bunu da 3-4 maç geçtikten sonra fark ettim.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz