TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edilerek Genel Kurul gündemine giren "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi", başta İçişleri Bakanlığı'nca dernek yönetimlerinin görevden alınması ve yerine kayyum atanmasını öngören maddeleri olmak üzere, sivil toplum örgütlerine yönelik yeni düzenlemeler nedeniyle muhalefet partilerinin hedefinde.
Teklife muhalefet şerhi koyan CHP, derneklerin "örgütlenme özgürlüğünün öznesi olmaktan çıkarılıp, demokratik hukuk devletinde tanımı bulunmayan bir kuruluşa dönüştürüleceği" endişesini dile getirdi.
Türkiye'de dernek statüsünde faaliyet gösteren Uluslararası Af Örgütü Türkiye'nin Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan ise düzenlemenin, "sivil toplumu susturmayı, ortadan kaldırmayı" amaçladığı görüşünde.
Teklife CHP, HDP ve İYİ Parti muhalefet şerhi koydu.
CHP'li Komisyon üyeleri, Zeynel Emre, Tufan Köse, Rafet Zeybek, Turan Aydoğan, Alpay Antmen ve Süleyman Bülbül muhalefet şerhlerinde 43 maddelik yasa teklifinin ilk 6 maddesinin kitle imha silahlarına ilişkin düzenlemeler içerdiğini belirtirken, aslında "torba yasa" mantığıyla hazırlanan teklifin yedi ayrı yasada değişiklik öngördüğüne dikkat çekti.
Düzenlemenin 1989 yılında G-7 ülkeleri tarafından "Suçtan kaynaklı malvarlığı değerlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı suçları ile kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanına karşı uluslararası düzeyde mücadele standartlarının saptanması" için oluşturulan ve Türkiye'nin de 1991'de üye olduğu "Mali Eylem Görev Gücü (FATF)" kapsamında hazırlandığına dikkat çeken CHP'li üyeler, Türkiye'nin yıllarca yükümlülüklerini yerine getirmediğine işaret etti.
Muhalefet şerhinde, AKP'nin, Türkiye'nin FATF tavsiyelerinin kara para aklama ve terörün finansmanı konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle "gri listeye" eklenme tehlikesi ile karşı karşıya gelince teklifi alelacele Meclis'e getirdiği vurgulandı.
Teklifte, FATF'ın 7 numaralı tavsiyesine uyum amaçlı düzenlemelere yer verilirken, "Siyasi nüfuz sahibi kişilerle" ilgili 12 nolu tavsiyeyle ilgili düzenleme yapılmadığı ifade edildi.
17/25 Aralık sürecindeki yolsuzluk iddialarının anımsatıldığı muhalefet şerhinde, "Tavsiyeye uyum sağlanmamış olması ülkemizde, siyasi nüfuz sahibi kişiler ve bunlarla bağlantılı kimselerin dahil olduğu yolsuzluk olaylarının ortaya çıkarılmasını zorlaştırmakta ve yolsuzluk kaynaklı fonların ekonomik sistem içinde aklanmasını kolaylaştırmaktadır" denildi.
Yardım Toplama Yasası'nda yapılan değişiklikle internetten yardım toplamaya ilişkin düzenlemelerin de eleştirildiği muhalefet şerhinde, "Muhalif birçok sivil toplum örgütü, topladığı yardımlarda terörizmin finansmanı bahanesi ile müdahaleye açık olabilecektir" görüşüne yer verildi.
Terör suçları, uyuşturucu suçları, mal varlığı değerlerini aklama suçlarından dolayı soruşturma başlatılan kişiler ve görev yaptığı kurullarının İçişleri Bakanı tarafından görevden alması, geçici olarak faaliyetten men etmesi ve yerlerine kayyum atanmasına ilişkin hükümlerin eleştirildiği muhalefet şerhinde, dernek faaliyetlerinin "keyfi" olarak sınırlandırıldığı ifade edildi:
"Üçüncü fıkrayla; bu madde kapsamında görevden uzaklaştırılanların yerine yapılacak kayyum atamalarında izlenecek usul açıklanıyor. Bu düzenlemenin yasalaşması, dernekleri, örgütlenme özgürlüğü öznesi olmaktan çıkaracak ve demokratik hukuk devletinde tanımı bulunmayan bir kuruluşa dönüştürecektir.
"OHAL KHK'leri ile dernek kapatılmasının ardından iki senelik boşluğu dolduracak kanuni bir düzenlemedir. Dernek organlarında görev alan birinin hangi kanun kapsamında olursa olsun hakkında kovuşturma yürütülmesi veya hakkında mahkumiyet kurulmuş olması dahi derneğe yönelik meşru bir gerekçe değildir."
Yasa teklifi ile şüpheli işlem bildiriminden yükümlü olacaklar arasına "serbest avukatların" da eklendiği anımsatılarak, ancak müvekkil-avukat görüşmelerinin "sır saklama" yükümlüğü kapsamında olduğu vurgulandı.
Düzenleme ile avukatlık müessesesinin işlevsiz hale geleceği ifade edildi.
HDP'li üyeler Züleyha Gülüm, Mehmet Rüştü Tiryaki ve Abdullah Koç da muhalefet şerhlerinde "demokratik hakların engellenmesinin amaçlandığını" ifade ettiler.
İçişleri Bakanı ve valiliklerin STK'lerin yönetiminde bulunan ve hakkında terör soruşturması açılmış isimleri görevden almasının Anayasa'ya aykırı olduğu belirtilen muhalefet şerhinde, Cumhurbaşkanı'nın yargı kararı olmadan malvarlıklarını dondurma kararı almasının da masuniyet karinesinin ihlali olduğu belirtildi:
"Cumhurbaşkanı isterse, bu kişi ve kuruluşlarla dolaylı olarak ilişkisi bulunan ya da onun adına hareket eden hesapları da dondurabilecektir.
"Herhangi bir mahkeme kararı olmadan mal varlıklarına el konulması masumiyet karinesine aykırılık teşkil etmektedir. Mülkiyet hakkının keyfi ihlaline de yol açacaktır."
Yasa teklifi ile yardım toplama faaliyetleri konusunda kamu kurum ve kuruluşlarına bankalar dâhil gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilmesine olanak sağlanması da eleştirilerek, "Bankalar dahil denilerek yurttaşların hesaplarının en detaylı bir şekilde incelenmesine olanak tanıyacak olan bu düzenlemenin herkesi 'terörist' ilan edebilmenin bir diğer yolu olacağı da tartışmasızdır" görüşüne yer verildi.
Muhalefet şerhinde, bu durumun bankacılık sistemini tehdit edeceği vurgulandı.
Yasa ile merkezi yurt dışında bulunan ve Türkiye'de faaliyette olan vakıf ve derneklerin yasa kapsamına alındığı anımsatılarak, "Dünyanın dört bir yanına dağılmış yurttaşların kendi aralarındaki birlik duygusunun bir yansıması olan dernek ve vakıfların ayrıştırılması ve hatta yurtdışı menşeili olanların kriminalize edilmesine olanak tanıyacak olan bu düzenlemenin kabulü anayasa ve evrensel ilkelerle örtüşmemektedir" denildi.
İYİ Partili üyeler Ayhan Erel ve Hasan Subaşı da muhalefet şerhinde, dernek yönetimlerinin İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınıp, yerine kayyum atanmasına karşı çıkarken, ihbar üzerine Türkiye'de herkesin "terör soruşturması" ile karşı karşıya kalabildiğine işaret ettiler. İYİ Partili üyeler, görevden alma ve kayyum atama kriterleri için soruşturma yerine "İddianame hazırlanıp, mahkemenin bu iddianameyi kabul etmesi" kriterinin getirilmesini istediler.
Yardım Toplama Yasası'nda yapılan değişikliklerle usulsüz para toplamaya getirilen idari para cezalarının orantısız olduğu belirtilen muhalefet şerhinde, ceza alt sınırı ve üst sınırı koymak yerine toplanan yardımın oranına göre idari para cezası verilmesi önerildi.
Yasa teklifi ile internet ortamında para toplanmasının önüne geçilmesinin hedeflendiğine işaret edilen muhalefet şerhinde, "SMA hastaları için düzenlenen yardım kampanyaları vardır. Bu tür durumların izne tabi olmaması gerekmektedir. En azından Valiliğin erişim engeli değil şartları sağlaması durumunda izin alınması için süre verilmesi düzenlemeye eklenebilir" denildi.
Düzenlemeye bir tepki de Uluslararası Af Örgütü'nden geldi.
BBC Türkçe'ye yasa teklifini değerlendiren Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan, düzenlemenin "sivil toplumu susturmayı" amaçladığına işaret etti.
Yasa teklifi ile derneklere yönelik denetimlere yeni kıstaslar getirildiğine dikkat çeken Beyhan, derneklerin zaten düzenli iç denetimlerini gerçekleştirdiği gibi Af Örgütü gibi büyük yapıların da ayrıca bağımsız denetimden geçtiğini hatırlattı.
Daha önce istisnai olan devlet denetimlerinin uzun zamanlar alan süreçlerden oluştuğunu vurgulayan Beyhan, profesyonel çalışan barındırmayan bir çok derneğin kapanmak zorunda kalacağını vurguladı.
Beyhan, "Bu düzenleme örgütlenme özgürlüğünü fiili olarak ortadan kaldırır" görüşüne yer verdi.
Beyhan, terör gerekçesiyle İçişleri Bakanı'na dernek yönetimlerini görevden alma ve yerine kayyum atanmasının yolunu açan düzenlenin sivil toplum örgütlerini "çalışamaz" hale getireceğine dikkat çekti:
"Bu düzenleme sivil toplumu çalışamaz hale getirmenin mütemmim cüzü. Örneğin Uluslararası Af Örgütü olarak biz de Türkiye'de dernek statüsünde çalışmalarımızı yürütüyoruz. 'Bakanın faaliyetleri durdurma kararı, mahkemeye taşınır' deniyor ama Türkiye yargının varlığının tartışıldığı bir ülke şu anda.
"Temel hukuk kuralları sıklıkla çiğnenerek sivil toplumcular, siyasetçiler, gazeteciler ve hatta evinde oturup çayını içen vatandaş hakkında anlamsız suçlamalarla davalar açılabiliyor.
"Bu davalarda anayasanın ayaklar altına alındığını görüyoruz.
"AYM ve AİHM kararları uygulanmıyor. Bakanın sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini durdurma kararı yargının kontrolüne tabi de, yargı kimin kontrolünde? Bu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının altına sığmaz.
"Bu yasa teklifi kitle imha silahlarının yayılması ile mücadele bahanesi ile sivil toplumu ortadan kaldırma teklifidir. Türkiye'de yıllardır daraltılan sivil alana vurulmak istenen son darbedir. Sivil topluma müzakere edilmeden bir gece aniden ortaya çıkan bu teklif alelacele komisyondan geçirilip Meclis gündemine getirilmek isteniyor."