HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Afganistan geleceğini arıyor

KABİL (İHA) - Bir zamanlar "Orta Asya'nın Paris'i" olarak nitelendirilen, ancak 25 yıldır iç ve dış savaşlarla mücadele eden Afganistan, bugün yine dünyanın ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Uluslararası Güvenlik ve Yardım Gücü (ISAF), Taliban rejimini sona erdirmiş ve ülkede güvenliği sağlamış gözükse de, Afgan halkı yokluk, yoksulluk ve işsizliğin kıskacından kurtulamıyor.

İşte; başkent Kabil'de görev yapan İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri Ata Gündüz Kurşun'un Afganistan izlenimleri:
"Yaşananlara rağmen, Afganistan'da Türk ve Müslüman olmak büyük bir ayrıcalık. Türk-Afgan dostluğunun, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk sayesinde yıllar öncesine dayandığını ve Afgan kadınların büyük bir fedakarlık örneği göstererek, Kurtuluş Savaşı yıllarında ziynet eşyalarını Türk halkına gönderdiğini hatırlamak gerekir. 36 ülke arasından ISAF'ın komutasını 2. kez üstlenen Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ise, Afganistan'da büyük projelere imza atarak bir nebze de olsa geçmişteki vefa borcumuzu ödüyor.

Arkadaşlarım 'Bir kere Türkiye topraklarının dışına göreve çıktın mı gerisi gelir' derlerdi de inanmazdım. Yaklaşık 4 ay görev yaptığım Irak'tan Türkiye'ye döndükten sonra, 'Beni bir daha Türkiye dışına göndermezler' diye düşünüyordum. Ama ne yalan söyleyeyim, bir taraftan da deyim yerindeyse 'kurbanlık koyun gibi!' bekliyordum bir yurtdışı görevini. Kısacası, Irak'ın ardından Afganistan görevi benim için sürpriz olmadı. Up-linkçi arkadaşım İsa ile birlikte bir gece saat 00.15'de Afgan Ariana Hava Yolları'na ait uçakla İstanbul'dan havalandık. Hayatımda sadece bir elin parmakları kadar gittiğim ve fazla bilmediğim İstanbul'u gökyüzünden görmek, benim için ayrı bir heyecan oldu. Işıl ışıl İstanbul ve boğaz...Tarif edilemez bir duyguydu bu.. Yaklaşık 5 saatlik bir yolculuğun ardından, yerel saatle 07.00'de, uçağın tekerlerinin sert bir şekilde piste vurmasıyla uykudan uyandım. Ne 'kemerlerinizi bağlayınız, inişe geçiyoruz' diye bir anons yapılıyor, ne de bir yetkili bizi gelip uyarıyor. Uçaktan inip pasaport işlemlerimizi yaptırmak için sıraya giriyoruz. Sanıyoruz ki işimiz saatlerce sürecek. Kısa bir beklemenin ardından kontrol noktasındaki polise pasaportumuzu veriyoruz. Polis ise pasaporta ülke sınırlarına girdiğimizi gösteren bir mühür basıp işimizin bittiğini söylüyor. Ancak asıl çileyi bagajlarımızı beklerken yaşıyoruz. Havaalanına art arda 3 uçak indiği için, bagajlarımızı yaklaşık 1 buçuk saatte alabiliyoruz.

BİBİMAHRU'DAN KABİL'E KUŞBAKIŞI Kabil Havaalanı'nda bizi, İHA Kabil Bürosu'nda görevli arkadaşımız Nadir Türkmen karşılıyor. Nadir, soyadından da anlaşılacağı gibi bir Türkmen. Taksiye binip ofisimize doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 10 dakikalık bir yolculuğun ardından, İHA'nın bir villayı andıran bürosuna ulaşıyoruz. Ev ofisimizde bizi, yine Türkmen olan aşçımız Nurullah karşılıyor. Ajansımız, bizim için her şeyi düşünmüş. Bize kalan tek iş ise çok çalışmak ve haber üretmek. Eşyalarımızı odaya yerleştirdikten sonra, memleketten getirdiğim, Afyonkarahisar'ın meşhur sucuğunu kendi ellerimle arkadaşlara pişiriyorum. Güzel bir kahvaltının ardından Dışişleri Bakanlığı'na gidiyor ve akreditasyon işlemlerimizi yaptırıyoruz. İHA Kabil Temsilcisi Ahmet Buhari, çatışmaların yoğun olarak yaşandığı Kandahar kentine bir haber için gittiğinden, ertesi gün bize Kabil'i gezdirmek Nadir Türkmen'e düşüyor. Önce Bibimahru tepesine çıkarak Kabil'i kuşbakışı izliyor, daha sonra aşağıya inerek cadde ve sokakları dolaşıyoruz. Çarşıda ilk bakışta göze çarpanlar, karmakarışık bir trafik, bu karışık trafiği idare etmeye çalışan eğitimsiz trafik polisleri, burkalı (gözler dahil bedenin hiçbir yerinin görünmemesini sağlayan yöresel giysi) kadınlar, dilenciler, değişik tabela ve afişler oluyor.

YOLLAR 'DÖKÜLÜYOR'
Yaklaşık 30 milyon nüfusa sahip olan Afganistan'da, ağırlıklı olarak 6 etkin köken bulunuyor. Peştunlar, Aymaklar, Hazaralar, Özbekler, Türkmenler ve Tacikler'in yaşadığı ülkede, yüzde 4'lük bir kısım ise diğer etnik kökenlerden oluşuyor. 25 yıldır savaşlarla yaşamaya alışan Afgan halkı, şimdi yoksulluk ve işsizlikle mücadele ediyor. Caddelerde neredeyse 100 metrede bir dilenciye rastlanıyor. Küçük yaştaki dilenciler özellikle yabancıların peşini bırakmıyor. Kabil'deki halk pazarında dolaşırken peşimize takılan ve 45 dakika boyunca bizden dilenen bir çocuktan, 2 Afgani vererek kurtulabiliyoruz. Yaklaşık 4 milyon kişinin yaşadığı başkent Kabil'de trafik ışıklarına pek rastlanmıyor. Çok az sayıda olan lamba da çalışmıyor. Savaşlardan önce tramvayların bile işlediği Kabil'in yolları, şimdi adeta 'dökülüyor'. Aynı şeyi Afganistan'ın diğer kentleri için de söylemek mümkün. Öyle ki; bir haber için gittiğimiz 492 kilometrelik Kunduz kenti yakınlarındaki Rustaq bölgesine, yolların bozuk olması nedeniyle özel otomobille 18 saatte varabiliyoruz. Kabil'in artan araç trafiğini düzenlemek ise eğitimsiz polislere düşüyor. Hemen her kavşakta, ellerinde 'Dur' ve 'Geç' yazılı tabelalar bulunan, saçı sakalı birbirine karışmış, ancak üniformalı polisler bekliyor. Ülkede hukuk sistemi oturmadığı için ceza yazma yetkisi olmayan trafik polisleri, hata yapan sürücülere ya bağırıyor, ya da araçlarının lastiklerini indiriyor.

Başkent Kabil'de 'hijyen' denilen bir olaya da rastlamak çok zor. Cadde ve sokaklar mikrop kaynıyor. Bir de bunlara 'toz' eklenince dışarıya çıkmak bazen neredeyse imkansız hale geliyor. İnanması güç ama, toz toprak nedeniyle kentte görüş mesafesi zaman zaman 500 metreye kadar düşüyor. Hijyenik olmayan koşullar, hastalıkları da beraberinde getiriyor. Afganistan genelinde geçtiğimiz ay ortaya çıkan kolera salgını nedeniyle 8 kişinin öldüğü, 2 binden fazla kişinin de hastanelerde tedavi altına alındığı belirtiliyor. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), ülkede harabe halde bulunan hastaneleri onarıyor, ayrıca yeni hastaneler de yaptırıyor.

ATATÜRK'ÜN AFGANİSTAN POLİTİKASI Afganistan'da Türk ve Müslüman olmanın da ayrıcalığı yaşanıyor; çünkü Afgan halkı, Türkler ve Mehmetçik'lere büyük sevgi gösteriyor. Bu sevgi ve dostluk bağları Mustafa Kemal Atatürk dönemine uzanıyor. 20. Yüzyılın ilk yarısında Afganistan ile ilgilenen ülkelerin başında, kısıtlı kaynaklarına rağmen Türkiye'nin olduğu biliniyor. Atatürk, özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikiz kulelere düzenlenen 'bin yılın terör saldırısından' sonra, Suudi asıllı terörist Usame Bin Ladin'in saklandığı ülke olarak dünyanın gündemini meşgul eden Afganistan'ın önemini 1919'lu yıllarda kavramış bulunuyor. Atatürk zamanında Afganistan'da Amanullah Han, Muhammed Nadir Şah ve Zahir Şah olmak üzere üç kral hüküm sürmüştü. Ulu Önder, 1920 yılında stratejik bir yaklaşımla Afganistan Kralı Amanullah Han'a mektup yazmış, temsilci yollamış ve işbirliği önermişti. 1 Mart 1921 tarihinde ise Türkiye ile Afganistan ittifakı yapılmıştı. Bunun üzerine Amanullah Han hemen Ankara'ya bir elçi göndermiş, ertesi yıl da Fahrettin Paşa (Türkkan), Türkiye'nin Afganistan Büyükelçiliği'ne atanmıştı. Bu sayede Türkiye Cumhuriyeti'ni ilk tanıyan ve ülkesinde ilk temsilciliğin açılmasına izin veren ülke de Afganistan olmuştu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit de, 8 Kasım 2001 günü Demokratik Sol Parti (DSP) grubunda yaptığı konuşmada, Afganistan'a Türk askeri gönderilmesi konusuna değinirken, Afgan halkının özgürlüğüne ve kalkınmasına katkıda bulunmanın Atatürk'ün bir vasiyeti olduğunu söylemişti.

AFGAN HALKININ MEHMETÇİK SEVGİSİ
Mehmetçik şu anda, Atatürk'ün bu girişimleri nedeniyle Afganistan topraklarında rahatça dolaşıyor, dosta güven, düşmana korku veriyor. 36 ülkenin oluşturduğu Uluslararası Güvenlik ve Yardım Gücü'nün komutasını 2. kez yürütmenin onuru ve gururunu yaşayan Türk Silahlı Kuvvetleri, Afgan halkının gönlünü kazanmaya devam ediyor. ISAF bünyesinde görevini başarı ile yerine getiren Mehmetçik, hükümetin Afganistan'a yaptığı yardımlara ilave olarak, okullar ve hastaneler yaptırıyor, su kuyuları açıyor.

ISAF Komutanı Korgeneral Ethem Erdağı, Afganistan'ın kalkınması için en önemli faktörün eğitilmiş ve iyi yetişmiş insan gücü olduğuna dikkat çekiyor. Uluslararası camianın Afganistan için elinden geleni yaptığını vurgulayan Korgeneral Erdağı, ülkenin ancak Afgan halkı tarafından kalkındırılabileceğini belirtiyor.
31 Ocak 2001 tarihinde göreve başlayan Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi Bülent Tulun da, Türk işadamlarının yaptığı yatırımlar, Afganistan'daki Türk gücü ve İHA'nın önemine dikkat çekiyor. İHA'nın Afganistan'da çok stratejik bir görevi yerine getirdiğini söyleyen Tulun, Türkiye'nin Kabil Büyükelçiliği olarak Afganistan'daki tek Türk haber ajansı olan İHA'dan istifade ettiklerini vurguluyor."

En Çok Aranan Haberler