Bu yıl sıcaklar her zamankinden erken bastırdı. Daha yazın bu ilk günlerinde bile ‘oflamaya-puflamaya' başladık. Ama durun, bu daha iyi günlerimiz. Çünkü meteoroloji raporlarına göre, bu yıl çok sıcak olacak, özellikle temmuz ve ağustosta adeta kavrulacağız.
Sıcaklarla beraber yaz aylarına özgü hastalıklar, rahatsızlıklar, kazalar da yavaş yavaş kendini gösteriyor. Gazetelerin 3. sayfalarında Urfa' da damdan düşenlerin, Kilyos ve Şile' de boğulanların haberleri yer almaya başladı bile. Birkaç güne kalmaz, sıcak çarpmaları, güneş yanıkları, besin zehirlenmeleri haberleri de sökün eder.
Dehidratasyon
Bu sıcak günlerde sık rastlanan sağlık problemlerinden biri de bizim tıp dilinde ‘dehidratasyon' ismini verdiğimiz bir tablo, yani vücudumuzun susuz kalmasıdır. Dehidratasyonun başlıca iki nedeni vardır. Birincisi, vücuttan fazla sıvı kaybedilmesidir. Kusma ve ishaller, fazla idrara çıkma, aşırı terleme ve yüksek ateş gibi. İkincisi ise bulantı, iştahsızlık… gibi nedenlerle yeteri kadar sıvı alınamamasıdır. Yeteri kadar sıvı alınmadığı takdirde sıcak havada yapılan ağır egzersiz ve sporlar da dehidratasyona yol açabilir. Kısa zamanda kilo vermek amacıyla özellikle halterci, güreşçi gibi bazı sporcuların saunaya girerek, idrar söktürücü veya bağırsakları çalıştırıcı ilaç alarak vücutlarından aşırı su kaybı yaratmaları da dehidratasyona yol açabilir. Normal bir erişkin, terleme ile, nefes alıp verme ile, idrar ve dışkı ile günde ortalama olarak 2.5 litre sıvı kaybeder. Bu sıvılar ile vücudun sıvı dengesini düzenleyen sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi elektrolitler de yitirilir. Ancak, yediğimiz içtiğimiz besinlerle ve içeceklerle kaybettiğimiz sıvı ve elektrolitleri yerine koyarız ve her hangi bir sağlık problemi ortaya çıkmaz.
Bebekler susuzluğa daha hassas
Dehidratasyonun hafif, orta ve ağır olmak üzere dereceleri var. Vücut ağırlığının yüzde 1-2' sinin kaybedilmesi hafif dehidratasyona yol açarken, bunun yüzde 10-15'i bulması ağır dehidratasyona neden olur. Ağır dehidratasyonun ölüme kadar giden önemli bir sağlık problemi olduğunu hemen hatırlatmak istiyorum. Bebekler, küçük çocuklar dehidratasyona daha duyarlıdırlar, çünkü vücutlarının daha büyük bir bölümü su içerir, metabolizmaları daha hızlıdır, terleme kapasiteleri daha düşüktür, böbrekleri de erişkinlerinki kadar su tutamaz.
Tansiyon düşmeye başlarsa tehlike var
Vücudumuzun susuz kaldığını nasıl anlarız:
Ağzın ve dudakların kuruması, tükürüğün azalması ve daha yapışkan olmaya başlaması
Bebeklerde bıngıldakların içeriye doğru çökmesi.
İdrar miktarının azalmaya ve idrar renginin koyulaşmaya başlaması
Derinin kuruması ve terlemenin ortadan kalkması
Susama hissi
Halsizlik, bitkinlik, iştahsızlık, uyku hali
Baş ağrısı, baş dönmesi, çarpıntı, karın ağrısı
Dehidratasyonun dercesine göre uyku halinden komaya kadar giden bilinç değişiklikleri.
Vücudumuzun susuz kalmasının ilk belirtilerinden biri kan basıncımızın, yani tansiyonumuzun düşmeye başlaması ve kalp atışlarının hızlanmasıdır. Bu düşüşü, özellikle yatar durumdan birden ayağa kalktığımızda daha belirgin hissederiz, başımız döner, gözümüz karar, gözümüzün önü pul pul olur. Deri kurudur ve elastikliği azalmıştır. Meselâ, derimizi elimizin üst kısmından çimdikleyip bıraktığımızda normalde hemen eski durumuna döner, ama dehidratasyon durumu varsa derinin eski durumunu alması hayli zaman alır.
Dehidratasyona karşı önlemler
Sıvı kaybını azaltmak için, çok gerekli değilse sokağa çıkmayın (özellikle saat 11-16 arası), açık renk, bol, pamuklu kıyafetler giyin, güneş altında efordan kaçının, bol su, ayran veya soda veya sporcu içecekleri için, meyve, sebze ve salata yiyin, alkol kullanmayın, fazla kahve ve çaydan uzak durun.