Kelly Phillips Badal / BBC Travel
Kükürtlü kaplıcalar, tuz gölleri, 50 dereceye varan sıcaklığıyla Etiyopya'daki Danakil Çöküntü Havzası sanki bu dünyaya ait değil. Bu bölge dünyanın en sıcak, en alçak, en kuru ve tektonik olarak en aktif bölgeleri arasında yer alıyor. Afar halkı bu coğrafyayı kendisine yurt edinmiş.
Havzanın deniz seviyesinden 116 metre daha aşağıda olan Dallol bölgesi, gökkuşağı renkleri oluşturan kükürt, demir oksit ve diğer mineral birikintileri ile tanınıyor. Jeologlar burada birbiriyle etkileşim halinde olan ve büyük bir güçle yeri alt üst eden üç derin yarık tespit etti.
Buradaki aktivite bölgede yanardağların, kaplıcaların, obrukların ve ilginç oluşumların ortaya çıkmasına neden oldu. Bilim insanları bu yarılmanın 10 milyon yılda sonuçlanmasını ve Kızıldeniz'in Danakil Havzasını su altında bırakarak yeni bir okyanus yaratmasını öngörüyor.
Burada yürürken büyük dikkat göstermek gerekir. Yeraltından uzun süre önce çıkan gazların patlamasıyla oluşan peteksi yapılar az bir basınçla yumurta kabuğu gibi kırılabiliyor. Yeşil köpüklü sular içerdiği asit nedeniyle cildi yakabilir. Bir de pis bir kükürt kokusu var tabii. Görülmez bacalardan sızan gazlardan gelen bu koku nedeniyle maskesiz dolaşmak mümkün değil.
Danakil Havzası'nda su çok değerli. Tatlı su kaynağı çok az, yağmur ise neredeyse hiç yağmıyor. Kükürtlü sular içilemiyor, ama Afar halkı bu suları damıtarak cilt hastalıklarının tedavisinde kullanıyor.
İngiliz kaşif Wilfred Thesiger Danakil'i "ölüm tarlası” olarak tanımlamış. Kuşlar bile çok mecbur kalmadıkça bu bölgeden geçmiyor. Kuraklık dönemlerinde kuş ve deve ölülerine sık rastlanıyor.
Danakil'in en ayırt edici özelliklerinden biri, havzanın kuzeyindeki iki tuz gölünden biri olan Karum Gölü. Bu havza bir zamanlar tuzlu suyla kaplıymış. 2 km derinde bile tuz olduğu tahmin ediliyor. Fakat Karum'daki su seviyesi 2-3 cm'yi aşmıyor. Ayaklarınızı suya soktuğunuzda tuzların çıtırtısını hissediyorsunuz.
Gün batımında bile sıcaklık azalmak bilmiyor. "Ateş rüzgarı” adı verilen sıcak esinti göl yüzeyinde ufak dalgalar, deride ise yanma etkisi yaratıyor.
Eskiden Etiyopya'da para yerine tuz kalıpları kullanılırmış. Fakat Afar halkı "beyaz altın” adını verdikleri tuz kalıplarının ticaretini yapmaya ve geçimlerini bundan sağlamaya devam ediyor.
3'er kg ağırlığındaki tuz kalıplarını çıkarmak için geleneksel yöntemler kullanılıyor. Her bir kalıba şekil vermek iki-üç dakika alıyor. Afarlar bu tehlikeli ortamda yılın 10 ayı bu işi yapmak için bazen 80 km yol yürüyorlar.
Tuz kalıplarını taşımada ise yüzlerce yıl önce olduğu gibi bugün de bu ortama uygun tek evcil hayvan olan develer kullanılıyor. Bir deve her seferinde 40 kalıp tuz taşıyabiliyor. Kalıpların her biri ise 25 cent'e satılıyor.
Deve kervanlarının taşıdığı tuzlar iki-üç günlük yolculuktan sonra en yakın kasaba Barahile'ye ulaşıyor. Burada paketlenip diğer şehirlere dağıtılıyor.
Danakil Havzası'ndaki Dallol köyünü yakındaki kasabaya bağlayacak asfalt bir yol planlanıyor. Bu yolun, tuz çıkarma ve taşımada yüzyıllardır kullanılan yöntemlerde değişikliğe yol açması bekleniyor.
Bu makalenin İngilizce aslını BBC Travel'da okuyabilirsiniz.
Dergideki diğer makalelere buradan ulaşabilirsiniz.