Ağzınızda ve genital bölgenizde sık tekrarlayan, ağrılı küçük yaralar çıkıyorsa sizde Behçet Hastalığı olabilir. Behçet hastalığının en sık rastlanan belirtileri, ağız içinde ve genital bölgede ortaya çıkan, tekrarlayıcı nitelikteki aft ismi verilen yaralardır.
Hastalık ilk belirtilerini çoğu zaman genç erişkinlik çağında verir. Hem erkelerde ve hem de kadınlarda rastlanan bir hastalıktır, ancak belirtiler erkeklerde genellikle daha ağırdır. Türlerde, Yahudilerde, Araplarda, Ermenilerde ve Japonlarda daha sık görülür. Bazen ailesel özellik de gösterebilir.
Behçet Hastalığı, ilk kez 1889-1948 yılları arasında yaşayan ve bir dermatalog olan Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından tanımlanarak tıp literatürüne de onun adıyla giren, vücudun değişik organlarında çeşitli belirtilere neden olan bir hastalıktır.
Hastalık 70 yıldır tanınmasına rağmen sebebi hâlâ bilinmemekte ve oto-immun bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Belirtilerin sebebi kan damarlarındaki kronik iltihap yani vaskülittir.
Hastalığın ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörlerin önemi olduğunu gösteren bulgular vardır. Bazı araştırmacılar genetik olarak hastalığa yatkın olanlarda bir virüs veya bakterinin hastalığı tetiklediği görüşündedirler. Bazı kimyasal madde ve ağır metallerin de etkielri olabileceği ileri sürülmektedir.
BELİRTİLER
Aft: Behçet hastalığının en tipik belirtisi, ağız içinde, dilde, diş etlerinde, yanak iç yüzeyinde çıkan tekrarlayıcı nitelikteki aftlardır. Bunlar, birkaç milimetre büyüklüğünde, tek ya da birkaç tane olabilirler. Genellikle ağrılıdırlar, hastaların yemek yemelerini ve hatta su içmelerini bile güçleştirebilirler. Aftlar, 1-2 hafta içinde yerlerinde iz bile bırakmadan tamamen geçerler. Genital bölgede de benzer özellikte aftlara rastlanır. Bunlar genellikle ağrılı değildir.
Cinsel bölge yaraları küçük, deriden kabarık kırmızılık veya sivilce halinde başlar ve bunu çabucak, zımbayla delinmiş gibi görünümde ve yavaş iyileşen yaranın gelişmesi izler. Bu yaralar hemen hemen her zaman yerlerinde iz bırakarak iyileşir. Cinsel bölge yaraları aftlara kıyasla, sayıca daha azdır ve daha uzun sürede iyileşirler.
Deri belirtileri: Değişik deri belirtileri görülebilir. Bacak kemiği üzerinde ağrılı şişlikler, yüzde ve göğüs derisi üzerinde sivilceye benzeyen döküntüler, yüzeyel damar iltihapları gibi.
Behçet hastalığı için çok tipik bir bulgu da, vücutta iğne batırılan bölgelerde püstül adı verilen bir çeşit mikropsuz iltihaplar oluşmasıdır. Bu olaya paterji denir ve hastalığın tanısı için önemli bir bulgudur.
Göz belirtileri: Hastalığın en korkulan belirtileri gözle ilgili olanlardır, çünkü bunlar bazen çok hızlı seyrederek hastaların yüzde 10-20' sini körlüğe kadar götürebilir. Kanlanma ve bulanık görme ile başlar. Göz belirtilerine hastalığın ilk dönmelerinde daha sık rastlanır.
Eklem belirtileri: Daha çok diz ve bilek eklemlerini ilgilendiren ve şekil bozukluğuna yol açmayan bir eklem iltihabı, yani artrit görülebilir. Ağrılı olması ve asimetrik olması diğer özellikleridir.
Sinir sistemi belirtileri: Bazı hastalarda sinir sistemi ile ilgili bulgu ve belirtiler vardır. Bu tabloya Nöro-Behçet ismi verilir. Nöro-Behçet, çoğu zaman hastalık seyrinin ağır olacağını gösterir. Baş ağrısı, çift görme, felçler ve psikiyatrik bozukluklara kadar çok çeşitli belirtiler verebilir.
Damar belirtileri: Yüzeyel veya derin damar iltihapları hastaların dörtte birinde ortaya çıkar. Akciğer damarlarında da genişlemeler olabilir ki, bu da öksürük, nefes darlığı, kanama, göğüs ağrısı gibi belirtilere neden olur.
Mide-bağırsak belirtileri: Hastalığın tekrarladığı dönmelerde bulantı, karın ağrısı, ishal gibi belirtilere sık rastlanır. Tipik olarak bağırsak yüzeyinde de ağızdakilere benzeyen yaralar oluşur.
Laboratuar bulguları: Hastalığın kesin bir laboratuar bulgusu yoktur. Bir çok hastada lökosit, CRP, sedimentasyon yüksekliği vardır, ancak bunların hiç biri Behçet hastalığına özgü bulgular değildir. Hastaların yarısı kadarında ise ağız mukozasına karşı antikorlar gelişmiş olduğu saptanabilir.
Tedavi: Behçet hastalığının bilinen kesin bir tedavisi yoktur. Bugüne kadar denenen tedaviler içinde en iyi sonuçlar kortizon ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla alınmıştır. Aftlar için kortizonlu pomat veya gargaralar yararlıdır. Eklem şikâyetleri, ağrı kesiciler ve istirahat ile tedavi edilebilir. Damar iltihapları için aspirin ve kanı sulandıran ilaçlardan yararlanılır.