İZMİR (İHA) - 1991 yılında SHP İzmir Milletvekili Erol Güngör'ün oğlunun Milletvekili Lojmanları'ndaki konutunda ölü olarak bulunmasının ardından, milletvekillerinin dokunulmazlıkları nedeniyle sorgulanmaması ve cinayetin 13 sene boyunca faili meçhul olarak kalması, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı. AİHM'de alınan karara göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin, 'Milletvekili dokunulmazlığının adli soruşturma sürecinin olağan bir biçimde işletilmesini engellemesi ulusal hukukta hangi kural ve yasalara dayandırılmaktadır' sorusunu cevaplandırması gerekiyor.
SHP İzmir Milletvekili Erol Güngör'ün oğlu Mustafa Güngör'ün 24 Haziran 1991 günü Ankara'daki Milletvekili Lojmanları'ndaki konutunda öldürülmüş olarak bulunması nedeniyle her düzeydeki kamusal organlara yapılan tüm başvurulara rağmen cinayetin faili ile ilgili hiçbir olumlu gelişme sağlanamamıştı. Siyasal bir kurum olan milletvekili dokunulmazlığı, yalnız milletvekillerinin değil, eşlerinin, çocuklarının ve akrabalarının da ifadelerinin alınmasına engel gösterilmişti. İç hukuk yollarının etkili bir çalışma yürütmemesi üzerine Erol Güngör adına konuyu AİHM'e götürdüğünü belirten Avukat Güney Dinç, "Türkiye'nin günümüzde en tartışmalı konuları arasında bulunan milletvekilliği dokunulmazlığının ne kadar genişletilip kötüye kullanıldığını belgeleyen "Lojman Cinayeti" dosyası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşama hakkını ve etkili başvuru olanaklarını güvenceye alan 2. ve 13. maddelerine aykırılıklar nedeniyle, 2. Daire'nin 28290/95 sayılı ve 16 Mart 2004 günü kararı ile kabul edilebilir bulundu" dedi.
"TÜRKİYE SORULARA CEVAP VERECEK" Önceki gün Avukat Güney Dinç'e tebliğ olunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin oybirliği ile aldığı karara göre, davalı Türkiye Cumhuriyeti'nin "Parlamento çalışmalarıyla ilgili olmayan konulara teşmil edilmesini anlama olasılığı bulunmayan milletvekili dokunulmazlığının, adli soruşturma sürecinin olağan bir biçimde işletilmesini engellemesi, ulusal hukukta hangi kural ve yasalara dayandırılmaktadır? Mustafa Güngör'ün ölümüyle ilgili olarak milletvekillerinin aile bireylerinin tanık olarak dinlenilmesini isteyen savcının talebine karşı, hangi hukuksal temele dayanılarak bu kişiler dokunulmazlıktan yararlandırılmıştır? Yeniden seçilemeyen kişilerin milletvekili dokunulmazlıkları devam eder mi? Eğer milletvekilinin görevinin sona ermesi ile birlikte dokunulmazlığı sona ermiş ise bu kişiler hangi nedenlerle sorgulanmamıştır?" şeklindeki sorulara cevap vermesi istendi.
Konu ile ilgili olarak soruları cevaplandıran SHP'den 18. dönem milletvekilliği görevinde bulunan Erol Güngör, "Ben katil bulunamadı demiyorum, katil bilerek bulunmadı ve olay çözülmedi. Herşey karartıldı. Gerçeklerin tarihin karanlık labirentlerine havale edilmesi planlandı. Ben konu hakkındaki çalışmalarımı devletin her kademesine bildirdim ancak hiçbiri görevini yapmadı. Bizde yargı bağımsız değildir. Savcı da, polis de, siyasi partiler de görevini yapmadı. Lojman cinayeti polis için faili meçhul değildir. Ben ilk günden bu yana istenirse bu cinayetin failinin mahkeme önüne çıkarılacağını düşünüyordum, bu zamana kadar yapılmadı, bundan sonra da yapılmaz. Ben bu devletin yetkililerine güvenmiyorum. Bunlar görevlerini yapmadıkları için AİHM'e gittik. Türkiye Cumhuriyeti'nin açamadığı davayı AİHM açtı" diye konuştu.
Erol Güngör'ün avukatı Güney Dinç ise, "AİHM'e 2 nedenle başvurduk, birincisi Türkiye'deki yaşam hakkının yeterince güvence altına alınmamış olması ve yaşam hakkının ihlali nedeniyle etkili bir soruşturma sürecinin yapılmamış olmasıdır. Türkiye bundan sonra mahkumiyet kararının gereklerini yerine getirmek zorundadır ve soruşturmada kusuru olanlar da bulunup ortaya çıkarılmak zorundadır. Dokunulmazlıklar tartışmaya açıldığı için bu yöndeki ilk davadır. Türkiye'deki milletvekili dokunulmazlıklarının yanlış bir uygulama olduğu Avrupa tarafından da saptanmış oldu" şeklinde konuştu. Dinç ayrıca, davanın yaklaşık bir seneye kadar karar aşamasına geleceğini de sözlerine ekledi.