Kılıç İspanya'daki terör örgütü ETA'nın siyasi uzantısı olmakla suçlanan ve kapatılan Batasuna kararının örnek alındığını söyledi. İşte Kılıç'ın açıklaması:
KILIÇ'TAN ZAMANLAMA SUÇLAMALARINA AÇIKLAMA
Gerekçeli karar Resmi Gazete’de yayımlanacaktır. Ancak karar yazılana kadar Anayasa Mahkemesi’yle ilgili, yapılacak eleştirileri görüyor gibiyim. Bu nedenle mahkememizle ilgili bu karardan öncede bazı düşünceler ve eleştirilerin olduğunu basın organlarından izledik.
Bunlar içinde efendim demokrasi ve insan hakları alanında tam bir süreç başlamış iken böyle bir sürecin bu davanın gündeme alınmasıyla sabote edildiği verilecek kapatma kararının, siyasi bir darbe olarak nitelendirildiği ve zamanlamasının da görüşülmesine ilişkin verdiğimiz tarihin çok düşündürücü olduğu ifade edildi.
Bu eleştirileri biz çok haksız ve acımasız olarak değerlendiriyoruz. Bu dava 2 yılı aşkın süredir devam etmekte. 2 yıldır bu konuda Yargıtay cumhuriyet başsavcılığı’yla olan 141 belgenin eklerine ilişkin eksiklikler görüldü ve bu eksiklikler tamamlanmaya çalışıldı. Bizim bu partiye ilişkin gündemi tespit ederken, dışarıda sürmekte olan demokratikleşme süreciyle ilgili herhangi bir ön görümüz değerlendirmemiz, tasarrufumuz asla olmamıştır.
Anayasa Mahkemesi hak ve özgürlükler konusunda bireyle devletin menfaatleri ve çıkarları, daha doğrusu anayasa’da koruma altına alınmış değerler arasında denge kuran bir kurumdur.
Hem ifade özgürlüğünün hemde örgütlenme özgürlüğünün kullanılmasına ilişkin ölçülerin olduğunu biliyorsunuz. Bir siyasi parti terör şiddet baskı içeren eylem ve söylemleri kullanma hakkına sahip değildir. terör ve şiddet içeren eylemlerle, barışçıl önerilerini birbirinden ayırmak zorundadır.
AİHM KARARLARINA UYGUN
Nitekim AİHM’de son yıllarda vermiş olduğu kararla bu konunun üstünde çok açık bir biçimde durmuştur. Bu konuda önemli ölçütler yaratmıştır.
Bir siyasi partinin terör ve şiddete yakınlığı meşru göstermeye çalışması propagandası övülmesi ona yardım ve yataklık yapılması açık ve gizli destek verilmesi sözleşmeye asla uygun görülmemiştir.
Bir partinin savunduğu ve önerdiği toplumsal projesi ne kadar kutsal olursa olsun yöntem olarak eğer terör ve şiddetle ilişki kurmuşsa, bu amacının bence hiçbir anlamı yoktur. Anayasa Mahkemesi son yıllarda verdiği kararlarla da AİHM’in yapmış olduğu bu kriterleri kullanıyor ve buna örnek olarak en son verdiği HAK PAR kararında bunu uygulamıştır.
Hukukun yükünü mahkemeler çeker. Siyasetin yükünü de siyasetçilerin çekmesi lazım. Kimse mahkemelerin siyasi bir görev şeklinde yardım beklememelidir, hakkı da yoktur. Siyasi partiler ilgili ve ihtiyaç duyulan yasal değişiklikleri yapması için her fırsatta çağrıda bulunduk.
Ancak bu çağrımızı biz siyasilere duyurmayı başaramadık. Hemen belirtelim ki bu çağrının içinde siyasi partilerle ilgili yasal düzenlemelerde, terörle şiddete ilişkin izin veren bir düzenleme asla yapılamaz. Dünyanın hiçbir yerinde, terör ve şiddete bulaşmış bir siyasi partiye ne ifade nede örgütlenme özgürlüğünde bir hak verilmektedir.
Hemen belirteyim ki T.C.’nin bütün kurumları ve sistemleri çalışmaktadır. Yılgınlık ve umutsuzluk bu toplumun tarihi yoktur olmayacaktır. Demokrasi sorunlara çözüm bulma sanatıdır. Çoğulculuk ve hoşgörü ortamında çözüm üretmemek mümkün değildir. siyasi etnik dinsel farklılıklarımızla bizlerin birlikte yaşama azmini ve becerisini göstermek zorunda olduğumuzu altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Milletimizin terör karşısında gösterdiği asil duruşu adeta tarih yazmaktadır. 40 yıldıer terörün bütün acımasız saldırılarına rağmen birlikte yaşama arzusunu asla kaybetmemiştir.
Evet zorlu bir süreçten geçiyoruz. Çözüm yeri parlamentodur, bu inancı kaybetmemeliyiz. Son olarak siyasi aktörlere çağrı yapmak istiyorum.
Öfke ve siyasi gelecek endişelerinden arınarak kaybolan diyaloglar kurulmalıdır ve milletimizin layık olduğu ve devletin gerekli kıldığı yasal değişiklikler bir an önce değiştirilmelidir.