Akdağ, TTB'yi, komünizm gibi tüm dünyada modası geçmiş bir ideolojik görüşü Türkiye'de hakim kılmaya çalışmakla suçladı. Akdağ, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, 25 yıldır konuşulan, ancak hiç bir hükümetin gerçekleştiremediği Aile Hekimliği Projesi'ni 2.5 yılda uygulamaya koyduklarını ifade ederek, "Bu projeye karşı çıkanları anlamıyorum. Bir taraftan 'Aile hekimliği başlamasın' diyorlar, bir yandan da 'Neden gecikti?' diye bizi eleştiriyorlar. Projenin uygulanmasını istemiyorsanız başlamadığı için sevinin" diye konuştu.
15 Eylül'de başlayacak olan projenin daha sonra 10 ilde daha yaygınlaştırılacağını anlatan Akdağ, "2004 yılı Aralık ayında kanun çıkardık ve çok önemli 2 yönetmelik hazırladık. Aile sağlığı elemanlarını eğittik, bir bilgisayar programı yaptık ve bunun sahada uygulanmasını sağladık. 15 Eylül'de hasta kayıtları başlıyor. 6 aylık uygulama sonunda değerlendirme yapıp, 10 ilde daha Aile Hekimliği uygulamasını yaygınlaştıracağız. Bu 10 il henüz belli değil. Orta ölçekli, büyük ölçekli, Doğu'dan ve Batı'dan karma bir yapı düşünüyoruz. Bu arada kanun ve yönetmelikte bazı değişiklikler yapabiliriz" açıklamasında bulundu.
"Bunlar çok kolay işler değil. Kolay olsaydı bizden önceki hükümetler bunu sadece konuşmaz yaparlardı" diyen Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aile hekimliği bize vatandaş olarak, güvendiğimiz ve kendi seçtiğimiz hekimle sürekli irtibat kurma imkanı tanıyacak. Hizmetinden memnun olmadığımız hekimi değiştirebileceğiz. Aile hekimimizin bizi takip etme gibi sorumlukları olacak. Bir kayıt sistemi içerisinde bizi takip edecek. Koruyucu sağlık hizmetleriyle ilgili uygulamaları yapacak, hastalandığımız zaman tedavimizi ve rehberliğimizi yapacak. Bir uzman hekime göndermişse sonuçlarını izleyecek. Aile hekimliği, çok çağdaş ve Avrupa'nın hemen her ülkesinde değişik uygulamalarıyla kullanılan bir yöntemdir. Bir sağlık ocağına gittiğiniz de karşınıza bir hekim çıkar. Hekim sizi muayene eder ve yönlendirir. Ancak bir daha gittiğinizde o hekimi göremezsiniz. Düzenli bir kayıt sistemi olmaz ve istediğiniz hekimi seçemezsiniz. Size daha üstün bir hizmeti veren hekimi seçerek onu ödüllendiremezsiniz. Çünkü Aile Hekimliği Projesi ile tercih edilen hekimlere daha fazla ödeme yapıyoruz. Ülkemizde ilk de bireylerin sürekli kaydını yapan bir sağlık sistemine başlıyoruz. Bunlar çok kolay işler değil. Kolay olsaydı bizden önceki hükümetler bunu sadece konuşmaz yaparlardı. Bir çok başarılı dönüşüm çalışmamız oldu. Zor bir projedir, kolay değildir. Halkın, hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının davranış modellerini değiştirmek kolay değildir. Öyle hop diye olacak bir proje değildir."
Aile Hekimliği Projesi'yle ilgili sert eleştirilen yönelten TTB'ye tepki gösteren Bakan Akdağ, "Şu anda tabiplerimizin meslek örgütü, mesleğini serbest olarak icra eden tabiplerin şekillendirdiği bir örgüt. Bu örgüt mesleğini serbest olarak yapan, muayene açan, vatandaşın daha çok para vererek tercih ettiği hekimlerce yönetiliyor. Sadece serbest çalışan hekimler buraya üye olmak zorunda, kamuda çalışanların böyle bir zorunluluğu yok. Paramızı verince hekim seçebiliyoruz, kamuda yapamıyoruz. Parayla olunca hekim seçme özgürlüğüne 'evet', parasız olunca 'hayır' diyorlar. Sonra kalkıp AK Parti 'sağlığı piyasalaştırıyorlar' diyorlar. Bu ne yaman çelişki. Halkın özel sektörde hekim seçmesine neden tepki göstermiyorsunuz?" diye konuştu.
Proje kapsamında bulunan hekim seçme uygulamasının insan haklarına aykırı olduğu yönündeki eleştirileri de cevaplayan Akdağ, "Asıl bir bireyin kendi hekimi seçememesi insan haklarına aykırıdır. Bu iddiaların sahipleri ya kendilerine güvenmiyor ya da dünyada modası geçmiş komünizm ve sosyaliz gibi ideolojik görüşleri halen daha Türkiye'de hakim kılmaya çalışıyorlar" dedi.
Düzce'de birinci basamak sağlık hizmetleri ve koruyucu sağlık hizmetleri aile hekimleri tarafından verilecek. Birinci basamak sağlık hizmetleri ücretsiz olacak, ancak aile hekimine gitmeden doğrudan hastaneye giden kişi cebinden katkı payı ödemek zorunda kalacak. Birinci basamakta sağlık güvencesi aranmayacak. Düzce'de aile hekimine giden hastalar cebinden ödeme yapmayacak. Aile hekimliği sisteminden yararlanan hastaların tedavi giderleri genel bütçeden karşılanacak. Maliye Bakanlığı, genel bütçeden aile hekimliği için bütçe kalemi oluşturacak. Aile hekimleri, aile hekimliği uzmanı ya da eğitim görmüş pratisyen hekim veya uzman hekimlerden oluşacak. Pilot uygulamada kamu personeli olan hekimlerden gönüllü olanlarla aile hekimliği hizmeti verilecek. Kamu görevlisi hekim, kendi kadrolarındaki özlük hakları korunacak şekilde ücretsiz izinli sayılarak aile hekimi olarak sözleşmeli çalışacak. Bu kişiler başarısız olmaları ya da istemeleri durumunda eski kadrolarına dönebilecekler. Her hekimin yanında ebe, hemşire ya da sağlık memuru gibi en az bir aile sağlığı elamanı çalışacak.
Aile hekimleri tam gün esasına göre çalışacak, çalışma saatleri haftada 40 saatten az olmayacak. Ancak esnek çalışma saati uygulanacak, hekim çalışma saatini kendisi belirleyecek. Aile hekimleri, prim usulüne göre kendilerine kayıt olan kişi başına ek bir ücret alacak. Mahrumiyet bölgesi ya da taşrada çalışan aile hekiminin primi yüksek tutulacak.
Aile hekimleri en az bin, en fazla 4 bin kişi kaydedebilecek. Binin altında hasta kaydeden hekim bu durum süreklilik gösterirse görevi bırakıp eski işine dönecek. Bakanlık, 2005'in ilk yarısından sonra aile hekimliği sistemini yurt geneline yaygınlaştırmayı planlıyor.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 2 aydan beri Ankara'da kolera salgını bulunduğu ve şüpheli ölümlerin görülmeye başlandığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Kolera ve ölüm vakalarına ilişkin Sağlık Bakanlığı'na ulaşan resmi bir bildirimin olmadığını ifade eden Akdağ, kolera salgınının söz konusu olmadığını kaydetti.
Kolera hastalığının da, tifo ve sarılık gibi ağızdan bulaşan hastalıklardan birisi olduğunun altını çizen Akdağ, tüm bu sorunların temelinde altyapı eksikliği ve sağlıksız içme sularının kullanılmasının yattığını savundu. Akdağ, şunları söyledi:
"Biz bu yıl ishallerle ilgili özel bir program başlattık. Bütün ishalli vakaları tespit ediyoruz. Sağlık kuruluşlarına başvuran bütün ishal vakalarından kültür alarak halk sağlığı laboratuarlarında veya Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi'nde inceletiyoruz. Sanırım dikkatli takibimiz yüzünden buna benzer bir takım iddialar ortaya çıktı. Biz meseleyi çok yakın takip ediyoruz ve bundan sonra da etmeye devam edeceğiz. Salgın olsa çok rahat ortaya çıkar. 'Salgın var' diyenlere amaçlarını sormak lazım. Biz halk sağlığına çok önem veren bir hükümetiz. Önümüzdeki yıllar içinde özellikle belediyelerin alt yapısını güçlendirmek, içme suyu ve atık sularla ilgili sorunları ortadan kaldırmak için ciddi bir eylem planı hazırlıyoruz. Ben tıp fakültesine başladığım günden beri alt yapı sorunu bulunuyor. Bu tamamen bir alt yapı sorunudur. Eğer siz sağlıklı içme suyu veremiyorsanız veya şehir şebekesi dışında kuyu suları kullanıyorsanız, lağım sularının karıştığı derelerde sebzeler yetiştiriliyorsa bu problemleri aşmak çok zordur."
İHA