Numan Kurtulmuş, A Haber'de yayımlanan Memleket Meselesi programında Cansın Helvacı'nın sorularını yanıtladı.
Erken seçimin gündeme neden tekrar taşındığına yönelik sorusu üzerine Kurtulmuş, salgının başladığı ilk 1,5 ayda muhalefet cephesinden çok fazla bir şey çıkmadığını çünkü başarılı, titiz, dikkatli ve teyakkuz halinde bir süreç yönetildiğini, daha sonra muhalefetin gündemi saptırmak için belli konuları gündeme getirdiğini ifade etti.
Bu konulardan birisinin darbe söylentileri olduğunu ve parti, hükümet olarak gerekli her türlü cevabı ortaya koyduklarını belirten Kurtulmuş, daha sonra erken seçim meselesinin gündeme getirildiğini söyledi.
Kurtulmuş, erken seçimin konuşulabilmesi için erken seçimi gerektiren rasyonel şartların olması gerektiğinin altını çizerek, Türkiye'de şu anda erken seçimle ilgili en ufak bir rasyonel şartın mevcut olmadığına dikkati çekti.
Erken seçimin Türkiye'nin gündemi olmadığını belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erken seçimi gündeme getirmek Türkiye'nin gündemini saptırma çabasıdır. Şu anda bu salgınla mücadele, inşallah ekonomideki iyileştirme tedbirlerimizin oraya konulması ve sonuç almamız, Türkiye'nin bundan sonra üretim ve ihracat eksenli yeni ekonomik modelde daha güçlü bir şekilde ileriye yürümesi, eğitimden sağlığa kadar bütün bu alanlardaki başarılarını sürdürerek yoluna devam etmesi gibi Türkiye'nin öncelikli bir gündemi var. Pandemi ile başarılı bir şekilde başa çıktık, bundan sonrasıyla ilgili de başarılı bir şekilde başa çıkmak için mücadele ediyoruz. Bu mücadele Türkiye'nin bir numaralı gündemidir. Hatta ana gündemi bu gündem maddesidir. Bunun için de seferber olmuş vaziyetteyiz. Erken seçim vesaire gibi sözlerle Türkiye'nin bu ana gündemini saptırmanın sadece Türkiye'ye zararı olacağı kanaatindeyim. Çok net söylüyorum, herhangi bir erken seçim söz konusu değildir. Türkiye 2023 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimi yapacak. 2024 yılında da yerel seçimleri yapacaktır. O tarihe kadar hedefimiz bellidir, neleri yapacağımız bellidir. Bu istikamette yeniden güçlü, büyük Türkiye olarak yolumuza devam etmek için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu salgın süreci geçtikten sonra yeni bir dünyanın kurulması için çok ciddi sıkıntılar yaşanacak bir döneme giriyoruz. Bu dönemde de yeni, adil, hakkaniyetli, eşitlik, prensibine dayalı, ulusların egemen eşitliği prensibine dayalı, dünyanın nimetlerinden ortak bir şekilde istifade etmeye dayalı yeni bir dünya sisteminin nasıl kurulmasına dair Türkiye olarak fikirlerimizi söyleyeceğiz."
Numan Kurtulmuş, milletvekili transferlerine yönelik çalışmaya neden gerek duyulduğu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun milletvekili transferlerine dair açıklamalarını demokratik ve siyasi ahlak bakımından uygun görüp görmediğine ilişkin sorulara, şöyle yanıt verdi:
"AK Parti olarak başka partilerin ne yaptığıyla ilgili değiliz. Kendi gücümüze, milletle olan irtibatımıza, milletle olan ilişkimizin daha fazla güçlendirilerek devam etmesine bakarız. Kendi eksiklerimiz varsa bunları tamamlamak, daha fazla siyasal ajandamızı güçlendirmekten yanayız. Ama milletvekili transferleri üzerinden parlamentonun renginin değiştirilmesi Türkiye'nin bilmediği bir mesele değildir. Hatırlıyoruz bizim çocukluğumuzda meşhur Güneş Motel örneği. Siyasi olarak şuna inanıyoruz, parlamentoda hangi partilerin temsil edileceğine karar vermek milletin işidir. Milletin kendi helal oylarıyla vermediği, tespit etmediği, benimsemediği, parlamentoya göndermediği partilerin birtakım yan yollarla parlamentoya gönderilmesi siyasi etik bakımından uygun olmadığı gibi Türkiye'de demokrasinin gelişmesi bakımından da en ufak bir olumlu katkısı olmayan uygulamalardır."
Kurtulmuş, HDP'nin yürüyüş çağrısına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Biz geçen seçim kampanyası sırasında da bunu söyledik. Millet İttifakı'nın bileşenleri onlar da bunu çok açık bir şekilde söylediler. Orada gizli kapaklı bir ittifak da yok aslında. PKK'nın bazı unsurlarını da o ittifaka destek verdiği, hatta çok açık bir şekilde 'Eğer biz büyükşehirlerde, İstanbul'da, Ankara'da desteklemeseydik siz seçimi alamazdınız.' dedikleri, şu anda yurt dışına kaçmış bulunan FETÖ'nün bazı önemli medya mensuplarının seçime çok az bir süre kala ittifakın adaylarının desteklenmesi için çağrılar yaptığı ayan beyan ortadadır. Buradaki sıkıntı şu; özellikle büyükşehirlerde HDP'nin oylarıyla belediyeleri kazanmış olan CHP listesinden aday gösterilen adaylar bunu içlerine sindiremiyorlar. HDP'nin bir şekilde terör örgütü PKK ile arasındaki ilişkiyi koparamadığını onlar da biliyor. Biz defaatle bu çağrıyı yaptık, şu kadar milyon insanın oyunu almış bir parti olarak HDP çıksın 'PKK bir terör örgütüdür. En büyük zararı da Kürt kardeşlerimize, seçmenlerimize veriyor. Bizim PKK ile hiçbir işimiz yoktur.' desin ama HDP bunu diyemiyor. Niye diyemediklerini de tahmin ediyoruz. CHP ve bir yerde de İYİ Parti, bu üçlü ittifak ve diğer bileşenleri HDP'nin bu desteği ortadayken bu destekten rahatsızlık duyuyorlar. Ama destek almasalar seçimi kazanmayacaklarını onlar da biliyorlar. Dolayısıyla geçtiğimiz seçimde gerçekleşen, sadece Erdoğan karşıtlığı ortak paydasında buluşan bir ittifak var. Birbirine hiç benzemeyen ama ittifak sonuçta şu ya da bu şekilde sonuç almış mıdır? Almıştır. İstanbul ve Ankara seçimleri özellikle. Dolayısıyla bu başta CHP'nin klasik seçmeni olmak üzere, İYİ Parti'ye de oy veren seçmeni rahatsız ediyor. Hem HDP'nin oyunu alalım hem de HDP'nin gölgesi üstümüzde olmasın istiyorlar. Böyle bir şey yok. Buradaki ilişkinin samimi ve açık olmasının bütün partilere yarayacağı kanaatindeyim."
Kurtulmuş, böyle bir ortamda böyle bir yürüyüşün ne amaçla yapılmak istendiğinin, bunun Türkiye demokrasisine ne katkısı bulunduğunun gerçekten ciddi bir soru işareti olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Yoksa bu yürüyüşler üzerinden gündem yeniden saptırılarak Türkiye başka bir mecraya doğru mu sürüklenmek isteniyor? Türkiye'nin şu anda çok önemli meselelerinden birisi bu süreci en az zaiyatla atlatmak ve güçlü, büyük Türkiye'yi inşa etme mücadelesine katkıda bulunmaktır. Ama aynı zamanda Türkiye terörle mücadelesine devam ediyor. Son birkaç gündür maalesef şehit cenazelerimizi kaldırıyoruz. PKK ile yurt içinde ve yurt dışında amansız bir mücadele veriyoruz. FETÖ'nün saldırılarının hala devam ettiğini biliyoruz. Bunlara ilave olarak da Türkiye özellikle Akdeniz ve Ege'de iyice köşeye sıkıştırılmaya çalışılan bir ülke olmaktan hızla çıkmış ve orada da haklarını arayan, koruyan bir Türkiye. Libya Mutabakatı'yla birlikte Akdeniz'de 2 gündür devam eden 2 bin kilometreye öteye giden Türkiye'nin varlığını gösteren tatbikatlar. Böyle bir ortamda Türkiye'nin hem içeride başarısı hem dışarıda da bu başarılı adımlarını atmaya devam etmesi birilerini rahatsız etmiş olacak ki birtakım yürüyüşlerle Türkiye'nin gündemini saptırmaya çalışabilirler. Bunun hiçbir şekilde Türkiye'ye faydası olmadığını ifade etmek isterim."
Kurtulmuş, "HDP'li Pervin Buldan 'Bundan sonra kapalı kapılar ardında ittifak yok, her şey şeffaf olacak.' çıkışında bulundu. Onun ardından 'Yanlış anlaşıldım, bahsettiğim seçim ittifakı değil geniş çaplı bir demokrasi ittifakı çağrısıydı.' dedi. Bir parti seçim ittifakı yapmayacaksa ne ittifakı yapabilir? Geniş demokrasi ittifakından kasıt nedir?" sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye'de bütün partiler ittifak yapabilir. Bu ittifakın da yasal zemini vardır. Gelsinler CHP, HDP, İYİ Parti başka kim geliyorsa yanlarına girsinler. Desinler ki, 'Şu dört, beş parti aynı ittifak içerisine giriyoruz.' Tekrar açık söyleyeyim, Pervin Hanım herhalde bunu çok net söyleyemiyor, şunu söylemek istiyorlar, 'Bizim hem oyumuzu alacaksınız hem de bizden niye rahatsızlık duyuyorsunuz?' CHP'nin de İYİ Parti'nin de cevaplandırması gereken taraf burasıdır. Oyuna talip olduğunuz bir partinin de sizinle beraber açık bir ittifakın içerisinde olmasından rahatsızlık duymayın. Bu ittifakı açık bir şekilde yapın. Ben bu çağrıyı şahsen böyle okudum. Yoksa Türkiye'de şeffaf bir şekilde ittifakların yapılması için yasal düzenleme mevcuttur. Önümüzdeki seçimde bu yapılabilir. Ama geniş bir demokrasi ittifakından bahsediyorsanız, bu demokrasi ittifakının içerisinde PKK nerede durmaktadır? Bu demokrasi ittifakının içerisinde Türkiye düşmanı FETÖ'nün yeri nedir? Üç parti de açıkça 'Biz FETÖ'ye de karşıyız. PKK'ya da karşıyız. Lanet olsun.' diyebiliyorlar mı? Biz de onların demokrasi ittifakında bazı sorunlarını aşmaları için karşı tarafta bir siyasi duruş olarak onlara destek olabiliriz. Kalksınlar PKK'nın yerini açıkça belirlesinler. Hayır bunlar yok diyorlarsa, hepsi kalksınlar bunların bir terör örgütü olduğunu, bunlarla hiçbir işleri olmadığını açıkça ilan etsinler. İşte burada da problem başlıyor. Partilerin bir kısmı bu örgütlere açık bir şekilde tavır alamıyor."
Türkiye'nin Libya ile geçen yıl sonunda imzaladığı Deniz Mutabakat Anlaşmasının ülkenin tarihi bakımından önemli bir dönüm noktası olduğunu dile getiren Kurtulmuş, Türkiye olmadan Doğu Akdeniz'de herhangi bir şekilde karar alınamayacağının gündeme geldiğini anlattı.
Bu meselenin sadece Türk karasularının Libya'ya kadar olan bölgede uzaması olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin önündeki duvarın yıkılması olduğunu söyleyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Böylece hem Kıbrıs etrafındaki petrol arama hem diğer bölgelerde münhasır ekonomik bölge ilan edilmesi bakımından Türkiye tarihi bir adım atmıştır. Birleşmiş Milletler'e kendi münhasır ekonomik bölgelerini tescil ettirmiştir. Bu Türkiye için önemli bir zaferdir. Bir de bu işin olabilmesi için Libya'daki meşru hükümetin desteklenmesi meselesi var. Libya'nın meşru hükümetinin ayakta kalması için ilk andan beri Türkiye destek veriyor. Türkiye'nin desteklediği meşru hükümet Hafter güçlerine karşı önemli başarılar kazanıyor. Bütün dış politikadaki ana motivasyonlarımızdan birisi şu, bazı ülkeler için işgal edecekleri, ilhak edecekleri topraklar, emperyalist dönemlerden kalan alışkanlıkları gereği Orta Doğu'yu arka bahçeleri olarak görmeleri, petrolün bir can damarı olarak kabul edilmesi gibi maalesef bazı talihsiz bazı ön kabuller var. Türkiye'nin ne kimsenin bir karış toprağında ne kimsenin bir damla petrolünde gözü vardır. Biz asla Libya'da bir karış toprak elde etmek için bulunmuyoruz. Orada hakkaniyetin, barışın tesis edilmesi, Libyalıların insan onuruna yakışır bir hayat yaşaması, mevcut hükümetin başarılı olması için gayret ediyoruz. Sonuç alıyoruz. Artık Türkiye Doğu Akdeniz'de bir etkili ülkedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın tarihi başarılarından birisidir. Ümit ediyorum ki Libya'daki bu açılım Türkiye'nin önümüzdeki dönemde sadece Doğu Akdeniz'de değil Ön Asya'da ve Orta Doğu'da önünü açacak fevkalade stratejik bir adım olacak."
Numan Kurtulmuş, "Hafter gittikçe güç kaybediyor. Rusya'nın da destek verdiğini biliyorduk. Bu konuda bir değişiklik söz konusu olabilir mi?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Ne yazık ki Orta Doğu coğrafyası, Suriye önümüzde. 8 yıldır devam eden bir savaş. Tam bir kanlı satranç oyunu. Aynı şeyi Libya'da yapmaya kalkıyorlar. Bir kere emperyalist ülkeler bu amaçlarından vazgeçsinler. Burada bilmem kaç bin kilometre öteden gelen ülkelerin ne işi var? Ya emperyalist hırslarını tatmin edecekler ya petrol kuyularının üstlerine oturarak zenginliklerine zenginlik katacaklar. Türkiye'nin bu karşı çıkışı, Libya'daki meşru hükümeti destekleyişi, Suriye halkının meşru taleplerini dile getirmesi aynı zamanda neoemperyal tezleri de bir şekilde çürütmek için verdiği mücadeledir. Sadece stratejik olmanın ötesinde Türkiye burada tarihi bir mücadele veriyor. İlkesel durarak bunu yapmaya çalışıyoruz. İnşallah sonuç alacağız." (AA)