Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Türkiye aleyhinde açıklama yapan Avrupa Birliği'ne ve Avrupa ülkelerine yüklendi. Almanya'ya sert tepki gösteren Erdoğan "Almanya akıl veriyor, o aklı kendine sakla. Almanya'da polislerin sivil vatandaşlara neler yaptığı ortada. Benim 8 tane vatandaşımı katledenlerin, öldürenlerin bunların ne olduğunu biliyorsunuz, sen önce onların faillerini bul karşımıza çık" dedi.
Başbakan Erdoğan Taksim Gezi Parkı'nda büyük bir açık hava tiyatrosu kurulduğunu, tiyatronun önünde ve sahnede gerçekten masum, samimi insanların bulunduğunu fakat perdenin arkasında art niyetli insanların da bulunduğunu söyleyerek, perdenin arka tarafında ise dış güçlerin, terör örgütlerinin olduğuna dikkat çekti. Ulusal ve uluslararası medyaya da seslenen Erdoğan, Taksim'de Türk bayrağı ve Atatürk resmiyle birlikte asılan yasa dışı örgüt bayraklarına da sert tepki gösterdi. Erdoğan şöyle konuştu:
"Taksim'de gezi parkı bahanesiyle büyük bir açık hava tiyatrosu kuruldu. Tiyatronun önünde sahnede gerçekten masum insanlar da var. Gerçekten çevre duyarlılığı içinde de olan samimi insanlar, gençlerimiz de var. Yanlış bilgilendirme olabilir, yanlış algı olabilir, dezenformasyon olabilir ancak o sahnede ön tarafta samimi duygularla oraya gelmiş insanlar olduğunu biliyoruz. O insanlarla birlikte o sahnede art niyetli kişilerin, fırsatçıların, özellikle de olayları provoke etmek için hazırlıklı, donanımlı kişilerin olduğunu da biliyoruz. Bunlar illegal örgütlerle, terör örgütleriyle iç içe olan kişilerdir. Şimdi asıl mesele şurada; Taksim'de bu büyük açık hava tiyatrosunun perdesinin arkasında öndeki sahnenin tam tersi çok farklı bir tablo çok farklı bir dünya var. 2 haftayı aşkın bir süredir hem Türkiye'ye hem dünyaya sürekli olarak aynı zamanda kasıtlı olarak sadece bu büyük tiyatronun sahnesi gösteriliyor. Manidardır bu. Bu düğmeye nereden basılıyor? Gezi Parkı bu işin sadece kullanılan bir enstrümanıdır. Düğmeye basış dışarıdan. Niye kasıtlı olarak, art niyetli olarak bu tiyatro sahnesinin perdelediği arka plandaki şiddet, vandallık, öfke, nefret gizlenmeye çalışılıyor.
Bakıyorsunuz bazı siyasetçiler, bazı medya kuruluşları, bazı sendikalar, sivil örgütler, özellikle de bazı ulusal ve uluslararası medya kuruluşları sürekli tiyatronun ne yazık ki ön tarafını, sahneyi göstermek suretiyle perde arkasını gizlediler, gizliyorlar. Halbuki perdenin önü başka, arkası başka. Ön tarafta ağaç var, çevre var, samimi gençler var. Arka tarafta ise illegal örgütler var, terör var, şiddet var, yakma var, yıkma var. Ama dikkat edin arkasından bahseden hiç kimse yok. Niye bunu konuşmuyorsunuz? Konuşsanıza bunu.
Atatürk Kültür Merkezi'ne asılan o paçavraları konuşsanıza. Anıta asılan paçavraları konuşsanıza. Orada ne tür paçavralar vardı biliyorsunuz. Niye konuşmuyorsunuz? Niye orada susuyorsunuz? Gazi Mustafa Kemal'in ve Türk bayrağının bir araya gelemeyeceği paçavralarla bunları bir araya getiren zihniyetlere niye tavır almıyorsunuz? Perdenin arkasında neler döndüğünü gösteren yok. Perdenin arkasında oynanan oyundan, kurulan tuzaktan bahseden hiç yok. 2 haftadan fazla bir süredir İstanul'da, Ankara'da İzmir'de, diğer bazı şehirlerde sokaklara öfke pompalanırken, nefret pompalanırken, şehirler vandallar tarafından yakılıp yıkılırken birileri 'cambaza bak' diyerek sürekli tiyatro sahnesinin önünü gösteriyor."
"TÜRKİYE ARTIK 3 TANE YALAN HABERLE SARSILACAK BİR ÜLKE DEĞİL"
Başbakan Erdoğan, uluslararası medyanın Türkiye'nin imajına zarar veren yayınlarına da dikkat çekti. Türkiye'nin coğrafyasını aydınlatan bir güneş olduğunu ve bu yayınların Türkiye'nin imajına, itibarına zarar veremeyeceğini söyleyen Erdoğan, "Bakın bir kere en baştan ulusal medyaya şunu açık açık söylüyorum; biz bu medyaya karşı şerbetliyiz. Bizim siyasi tarihimiz böyle bir medyaya, bu anlayışa karşı mücadeleyle geçmiştir. Biz ömrümüzü böyle geçirdik. Bizi buradan vurmak isteyenler, geçmişte defalarca karavana attılar. Bugün de sadece karavana atarlar" diye konuştu.
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Aynı tavır içindeki uluslararası medyaya da sesleniyorum; onlar Türkiye'yi bilmiyor, Türkiye'yi tanımıyor olabilirler. Onlar AK Parti'nin bugünlere nasıl geldiğini, bu kampanyalarla nasıl mücadele ederek büyüdüğünü bilmiyor olabilir. Ama biz uluslararası bazı medya kuruluşlarının bu karalama kampanyalarına da asla eyvallah etmeyiz. Nasıl destek verdiklerini biliyoruz, kimlerin ne olduğunu biliyoruz. Bunların hepsi iyot gibi açığa çıkıyor.
Türkiye artık bunların zannettiği gibi bir ülke değil. Türkiye imajı, itibarı, gücü 3 tane yalan haberle sarsılacak bir ülke artık değil. Bu medya kuruluşları muz cumhuriyetlerine gidip yalan haberleriyle orada operasyon yapabilir ama benim ülkeme bu operasyonlar sökmez. Benim ülkemde bu ameliyatları yapamazlar. Türkiye bugün adeta bir güneş gibi coğrafyasını aydınlatan bir ülkedir. O güneşi hiç kimse balçıkla sıvayamaz."
"ALMANYA, O AKLI KENDİNE SAKLA"
Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu'nun Türkiye ile ilgili kararına tepki göstererek, İngiltere ve Almanya'ya da sert çıktı. Erdoğan şunları kaydetti:
"Ben ekranları başında ülkeme sevdalı olanlara sesleniyorum. Hangi siyasi partiden olursa olsun, dün AB Parlamentosu'nda bizimle ilgili alınan karara bu ülkenin vatansever evlatlarının 'evet' demesi mümkün mü? Biz ülkemizle ilgili alınan bu karara bir defa zaten 'bu kararı tanımıyoruz, reddediyoruz' dedik ve reddettik. Sen bir defa hangi hakla, hangi hüviyetle Türkiye hakkında böyle bir karar alıyorsun. Eğer sen böyle bir karar alacaksan, dürüstsen, samimiysen, önce Yunanistan'daki olan bütün o olaylarda, nasıl insanlar yerlerde sürüklendi, nasıl tutuklandılar götürüldüler, önce orayla ilgili bir karar al. Alacaksan İngiltere ile ilgili karar al. Daha dün işte G-8 ile ilgili olaylarda 50'yi aşkın insan oralarda tutuklandı, götürüldü. Yerlerde sürükleniyordu kadın-erkek hepsi. Onlarla ilgili kararını al.
Almanya akıl veriyor, o aklı kendine sakla. Almanya'da polislerin sivil vatandaşlara neler yaptığı ortada. Benim 8 tane vatandaşımı katledenlerin, öldürenlerin bunların ne olduğunu biliyorsunuz, sen önce onların faillerini bul karşımıza çık. Aynı şekilde Wall Street. Wall Street olayları ortada. Niye bunları konuşmuyorsunuz? Niye bunları yazıp çizmiyorsunuz, niye bunlarla ilgili uyarıları yapmıyorsunuz? Kalkıp Türkiye ile ilgili itidal çağrısı yapıyormuş. Siz ne kadar itidal içinde davrandıysanız, biz sizden çok daha fazlasıyla itidal içindeyiz. Bak 17 gündür biz itidal gösteriyoruz. Biz bunu yaptık ve yapıyoruz.
Büyüyen Türkiye'yi çıkarlarına aykırı görenlerin, fırsattan istifade maskelerini çıkardıklarını görüyoruz. Onlar da kusura bakmasınlar. Bizim itibarımız güçlenir, onlar itibarlarını kaybederler. Biz şuna inanıyoruz, bakın dünyayı halklar yönetir. Milletler yönetir. Biz yöneticiler hepimiz gelip geçiciyiz. Milletlerin iradesi çok önemlidir. Onun için bütün ilişkimiz bizim dünyada milletlerledir. Her yerde, Ortadoğu'da da bu böyle, dünyada da bu böyle. Biz bunun mücadelesini veriyoruz."
"TÜRKİYE GÜNEŞTİR, BALÇIKLA SIVANMAZ"
Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise, Gezi Parkı olayları sırasında polisin tavrını eleştirenlere cevap verdi. Erdoğan, "Polis yasal olmayan her harekete müdahale eder" diyerek, "Bu sadece Türkiye'de mi böyle? ABD'de böyle değil mi?" diye sordu. Avrupa ülkeleri de polisin vatandaşa ağır müdahalelerde bulunduğunu anlatarak, "Çünkü orada polisin yasalarla güvenliği çok öndedir. Dokunamazsın. Dokunduğun anda bedelini çok ağır ödersin ama söz konusu Türkiye olduğunda birileri her zaman yaptığı gibi çifte standardı devreye sokup, Türkiye'yi karalamaya çalışıyorlar. Tekrar ediyorum. Değerli kardeşlerim Türkiye güneştir, o güneş balçıkla sıvanmaz beyhude uğraşmasınlar" diye konuştu.
"CHP MİLLETVEKİLİ HAYASIZCA MEZHEP ÇATIŞMASINI KÖRÜKLÜYOR"
Başbakan Erdoğan, Taksim olayları sırasında CHP'nin takındığı tavra da sert tepki gösterdi. CHP milletvekillerinin mezhep çatışmasını körüklediğini, polise küfür ettiğini söyleyen Erdoğan, Taksim Gezi Parkı olaylarıyla ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu:
"Taksim'de o büyük açık hava tiyatrosunun perde arkasında olanları aziz milletim çok iyi görüyor, yaşıyor ve sabırla izliyor. Bu olaylar kimin nerede durduğunu, kimin ne yapmaya çalıştığını da hem bizler hem milletim çok iyi görüyor. Ve bunları tek tek not ediyor. Bakınız perdenin arkasında hem polise, hem sivillere, hem kamu ve özel mülke karşı ağır bir şiddet var. Perdenin arkasında bazı medya kuruluşlarının, sosyal medyadaki bazı odakların provokasyonları var. Perdenin arkasında illegal örgütlerin, terör örgütlerinin saldırıları var. O perdenin ardında güya sanatçıların, güya yazarların, sözüm ona siyasetçilerin tahrikleri var.
Orada siyasi hesaplar var. Orada ekonomik tuzaklar var. Orada büyük Türkiye'ye yönelik kirli senaryolar var. Bakın günlerdir medyada, sosyal medyada çeşitli mecralarda sürekli polisin gündemde tutulduğunu, sürekli polis şiddetinden bahsedildiğini görüyorsunuz. Peki göstericilerin şiddetinden bahsedeni gördünüz mü? Nasıl yakıp yıktıklarını, nasıl kırıp döktüklerini anlatan gördünüz mü? Adana'da polisimizi şehit ettiler. Bunu gündeme taşıyana rastladınız mı?
Otobüslerin, polis araçlarının, otobüslerin, özel araçların, otobüs duraklarının, kamu binalarının, işyerlerinin nasıl alçakça tahrip edildiğini bahsedeni gördünüz mü?
CHP'nin bir milletvekili çıkıyor son derce ahlaksızca, son derce edepsizce polise en ağır küfürleri yapıyor. Günün sonunda bakıyorsunuz yine polis suçlanıyor. CHP'li milletvekili çıkıyor hayasızca, edepsizce mezhep çatışmasını körüklüyor. En tehlikeli oyunu oynuyor. Ama bakıyorsunuz bunlardan hiç kimse bahsetmiyor. Çevreden, ağaçtan bahsedenler, tencere tava seslerinin, korna seslerinin çevreye verdiği rahatsızlığı hiç dile getirmiyor. Bunlar çevre değil mi? Siz tencere tava sesleriyle çevre kirliliği yapıyorsunuz. Niye, açın öğrenin çevrecilik nedir, gürültü kirliliği de bir evet çevre kirliliğidir. Bunlar bunu da bilmiyorlar."
TAKSİM'DEKİ GENÇLERE SESLENDİ
Başbakan Erdoğan, parti genel merkezinde yaptığı konuşmanın sonunda ise Taksim Gezi Parkı'ndaki gençlere seslendi. Samimi olan gençlerin artık Gezi Parkı'nı boşaltması gerektiğinin altını çizen Erdoğan,
"Buradan gerek Taksim Gezi Parkı'na, bakın artık 'meydan' demiyorum, Taksim Gezi Parkı'na oradaki gerçekten derdi çevre olan, samimi olanları sesleniyorum. Orada duranların niye durduklarına anlamış değilim. Akşam gelenlere de izah ettim, ortada başlamış bir inşaat mı var, ihalesi yapılmış bir inşaat mı var? Bunların hiçbirisi yok, niye orada gelip de böyle bu şekilde durmak? Şimdi akşam gerek Hüseyin Bey, gerek sanatçılar kendileri de açıklamalarını yaptı.
Ben buradan tekrar açıklıyorum. Diyorum ki; gençler, bakın artık burada duracağınız kadar durdunuz, mesajlarınızı verdiniz. Eğer sizin mesajınız Taksim Gezi Parkıysa bununla ilgili o mesaj alınmıştır ve değerlendirmesi yapılmıştır. Peki nedir? Şimdi cevabımı veriyorum, şimdi hani mesajı aldık deyip de onu sandığa koyanlardan değiliz. Şu anda bir yargı kararı var mı? Var. Dolayısıyla biz yargı kararını bekleyeceğiz, yargı sürecini takip edeceğiz. Çünkü burada bu mahkeme ne karar verir bilmiyorum, bundan sonra bölge idare mahkemesi var, eğer olumsuz gelirse karar, bölge idare mahkemesinden de olumsuz gelirse karar Danıştay var. Bütün bu süreci takip edeceğiz, nihai karar verildiği andan itibaren eğer bu karar olumsuzsa biz ona uyarız, olumluysa da tekrar masaya yatırırız, onu da söyledim kendilerine, o zamanda bir halk oylamasına İstanbul'da gideriz.
Halk oylamasını kim yapacak? İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapacak. Çünkü yerel yönetimler yasasının 15. maddesi buna amirdir. Bu bugün dünyanın her yerinde yapılıyor, ama bakın çok enteresan muhalefet 'olmaz böyle bir şey'. Akşam gelenlerin içinden bazıları onlarda aynı kafadan birkaç tanesi, geneli çok memnun kaldı, beğendiler, ama bir tanesi, aşırı sendikacılardan bir tanesi çıktı, bizi de çok ciddi manada rahatsız etti. 'Bu sadece bir mimari estetik mesele değildir, sosyoloik meseledir' dedi. Ne demek sosyolojik mesele. Siyasetçinin sosyolojiyi bilmemesi gibi bir şey olabilir mi? Siyasetçinin bütün işi sosyolojidir, psikolojidir. Eğer biz bu toplumun sosyolojik analizlerini yapamıyorsak, psikolojik analizlerini yapamıyorsak zaten buralara gelemezdik."
"LÜTFEN ARTIK GEZİ PARKI'NDAN ÇEKİLİN"
Başbakan Erdoğan, Topçu Kışlası ve Atatürk Kültür Merkezi ile ilgili konuya da değindi. Erdoğan, "Biz, Taksim projesiyle ilgili sunumlarımızı ne zaman yaptık? 2011 seçimleri öncesinde yaptık. Burada ne vardı? Burada Topçu Kışlası vardı. Diyorlar ki 'kışla ifadesinden biz rahatsızız' diyorlar, zaten burası kışla olmayacak ki, Türkiye'nin en önemli şehir müzesi olacak. Bundan sonra zaten orası Topçu Kışlası olarak anılmayacak, İstanbul Şehir Müzesi olarak anılacak. Eğer yasalar, halk oylaması el verirse" diye konuştu.
"Atatürk Kültür Merkeziyle ilgili deprem noktasında tehlikesi var" diyen Erdoğan,p "Akşam da bunu konuştuk, dedik ki 'Türkiye'de bir opera binası yok. Burada da istiyoruz ki Türkiye'de bir numaralı, yanında, arkada boş alanlar var, bunları da katmak suretiyle, burada dev opera binası yapalım'. Taksim Meydanına bu yakışır, trafik tamamen alta alınıyor. Artık otobüslerden, egzoz gazlarından vesaire bunlardan kurtulduğumuz bir Taksim Meydanı göreceğiz" şeklinde konuştu.
Gençlere seslenen Erdoğan, konuşmasını şöyle bitirdi:
"100 bin metrekarelik bir alanın 11 bin metrekaresini bu şehir müzesi oturuyor yani yüzde 10 yaklaşık. Mevcut ağaçların kahir ekseriyeti, yüzde 80'i şehir müzesinin içinde yine kalacaktır, diğer kısmı sökülücek onlarda yine şehir müzesinin çevresine aynen dikilecek. Bu kamuoyu, halk oylaması neticesinde çıkacak olan netice neyse biz bu neticeye göre hareket ederiz. Bazıları şimdi buna olumsuz baktı, ama çoğu olumlu yaklaştı.
Gençlerimize, 'lütfen' diyorum artık Gezi Parkından çekilin, evlerinize gidin. Biz orada eğer hala illegal örgütlerden kalacak olanlar varsa biz onlarla başbaşa kalalım, çünkü o Gezi Parkı bu illegal örgütlerin, işgalci örgütlerin parkı değildir. Tüm İstanbullunundur, tüm milletindir, bu Gezi Parkından herkes rahatlıkla istifa edebilir. Şu anda orada yaşananlar ortada, sefalet, rezalet, garip garip pankartlar, hakaret dolu pankartlar... Bu tür şeyler ortada, bu konuda akşam gelen heyete 'bakın sizlerden artık bir kararlılık bekliyoruz, bir destek bekliyoruz, gençlerimizle lütfen bunları görüşün, konuşun artık onlar bu adımı atsınlar, bizi artık farklı yöntemlere sevketmesinler dedik'. Böylece kendilerini uğurladık.
Temenni ederim ki bugün artık bu iş biter ve adımlarımızı da biz emin olarak atarız, yargı sürecinin vereceği kararı bekleriz, yargı süreci de bittikten sonra, nihai olarak, ondan sonra halk oylamasına evet deniliyorsa biz halk oylamasına varız, halk oylamasını yaparız, halk oylamasından ne çıkıyorsa halk oylamasından çıkacak karara göre de adımı atarız. Başka ne deyim. Demedik bir şey bırakmadılar, bir diktatör halkoylamasına gider mi? Bize bunu da yakıştırdılar.
İnşallah, temenni ederim ki bu akşam bu iş biter ve bizler Ankara mitingimizi de İstanbul mitingimizi de inşallah huzur içinde gerçekleştiririz. İstanbul valimizin dün akşam kendileriyle görüşmesi olmuş, netice tam nedir bilemiyorum, ama bu da bir adım. Biz, iki gündür görüşüyoruz sanatçılarla, orada yaşayanlarla. Onlara da gerekli mesajı verdik, gerekli mesajları aldık, inşallah sonu hayrolur."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz