HABER

AK Parti seçim beyannamesi açıkladı

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün Ankara Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti Seçim Beyannamesi ve Aday Tanıtım Toplantısı öncesi vatandaşlara seslendi.

Başbakan Davutoğlu'nun okuduğu seçim beyannamesinde "İdari yapının başkanlık sistemi yönünde yeniden düzenlenmesini gerekli görüyoruz. Başkanlık sistemi yetki karmaşasını giderecektir" ifadelerinin yer aldığı görüldü.

İşte Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları:

AK Parti kadroları milletin sesi olmaya var mısın? Bugün sizlerin huzurunuzda sadece bir genel başkan olarak değil, aynen sıradan bir nefer gibi beyaz kefenini giymiş Alparslan gibi çıkıyorum ve sizlere diyorum ki bundan sonra bu davanın… Başbakan, ama daha önemlisi AK Parti davasının bir neferi olarak huzurunuzdayım. 7 Haziran’a kadar hiçbir unvan farklı gözetmeden sizlerle birlikte omuz omuza yürümenin şerefini onurunu hayatımın en büyük şerefi ve onuru olarak görüyorum. Biz son 13 yıl içinde bir çok kez milletimizin huzurunda divana durduk, kıyama kalktık. Ama hiçbir baskıya boyun eğmeden, kararlı şekilde yolumuza devam ettik. Bakınız bu 13 yılın tarihi eşiklerini bir kez daha zihnimizden geçirelim. Bütün bu seçimlerden zaferle çıkmış AK Parti kadrolarını selamlıyorum. Seçim meydanlarında bu kadroda liderlik yapmış, sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı selamlıyorum.

Dün gece kendisiyle bir telefon görüşmesi yaptık. Sizlere onun da selamını iletiyorum. Şimdi bu miras üzerinde, bu şanlı başarıların arkasında yeni bir meydana, seçim meydanına sandığa ve yeni bir zafere yürüyoruz. Yeni zaferimiz şimdiden hayırlı ve mübarek olsun. Bu salonda söyledim, bizim davamız bir vefa davasıdır, bir ahlak davasıdır. Siyasi rant veya ekonomik rant davası değildir. Bu emaneti omuzlarımızın gücü yettiğince geleceğe taşıyacağız.

DEMOKRASİ ÖNCÜLERİNİ GÖRÜYORUM

Seçim beyannamemizden önce sizlerle bir kez daha AK Parti hareketinin anlamı üzerinde istişarelerde bulunmak istiyorum. AK Parti sıradan tarihi konjonktürde çıkmış sıradan bir parti değildir. Onun için ben burada sizlere hitap ederken, milletime hitap ederken, sadece 21’nci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşayan bir milleti değil, bütün ecdada hitap ederek konuşuyorum. Karşımda, Medine’ye doğru yürüyen insanlık öncülerini görüyorum. Karşımda zihnimde, sizleri değil, Horosan’dan anadolu’ya vatan kurmak idealiyle yürüyenlerini görüyorum. Anadolu’yu yurt edinmek için gönlünü bu toprağa vakfeden ahi gençleri, bacıları görüyorum. Rumeli’ye geçen ama viyana’ya kadar kubbeler serpen gönül erenlerini, alperenleri görüyorum ve burada İstanbul surlarına doğru yürürken bir suru değil, geri kalmış köhn e zihniyeti yıkmak için yürüyen Fatih’in askerlerini görüyorum. Yine burada vatan tehlikede, dendiğinde çanakkale’ye doğru şehitlik mertebesine yürümek için yola koyulan 15’lileri görüyorum. Demokrasi öncülerini görüyorum. Ve nihayet sizlerin aranızda her birinizin yüzüne bakarken 14 Ağustos 2001’den bu yana, bu partinin başarısı için ter dökmüş, emek vermiş ve Allah’ın rahmetine kavuşmuş dava arkadaşlarımızı görüyorum.

Rumeli’ye geçen ama viyana’ya kadar kubbeler serpen gönül erenlerini, alperenleri görüyorum ve burada İstanbul surlarına doğru yürürken bir suru değil, geri kalmış köhn e zihniyeti yıkmak için yürüyen Fatih’in askerlerini görüyorum. Yine burada vatan tehlikede, dendiğinde çanakkale’ye doğru şehitlik mertebesine yürümek için yola koyulan 15’lileri görüyorum. Demokrasi öncülerini görüyorum. Ve nihayet sizlerin aranızda her birinizin yüzüne bakarken 14 Ağustos 2001’den bu yana, bu partinin başarısı için ter dökmüş, emek vermiş ve Allah’ın rahmetine kavuşmuş dava arkadaşlarımızı görüyorum.

PARTİMİZİN HER KADEMESİNDE ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEKLER

Yine aranızda bütün bu yola gönlünü vermiş, emek vermiş mahalle teşkilatından genel başkanlığa kadar bütün kademedeki kardeşlerime selam ediyorum. AK Parti bir gönül ve tarih hareketi olduğu kadar aynbı zamanda bir erdemliler hareketidir. AK Parti kurulmadn önce, yola çıkarken, kurucu genel başkanımız ve kadrolarımız, bu hareketin adını erdemliler hareketi demişti. Ve 14 yıl içinde AK Parti kadroları her aşamada erdemliler hareketi olduğunu ortaya koydu. Bu kadroların içinden küskünler bekleyenler oldu, yol değiştirecek diye bekleyenler oldu. ama görüldü kü AK Parti kadroları her şeyden önce bir erdemliler hareketinin neferleri olduklarını her yerde gösterdi.

"DAVA ÖNCÜLERİMİZİ SELAMLAMANIZI İSTİYORUM"

Şimdi sizden bir ricam var, bu erdemliler hareketinin son erdem abidesi olan, üç dönemi bitmiş olmakla birlikte, bu salonda bulunan ağabeylerinizi, dava öncülerinizi alkışlamanızı ve selamlamanızı istiyorum. Ayağa kalkın ve dava neferlerini selamlayın. Benden çok onları selamlayın. İşte ön sırada oturan erdemliler hareketinin öncüleri var ya size güzel bir örnek oldular. Şunu da söylüyorum. Onlar sadece kısa bir ara verdiler. Partimizin her kademesinde çalışmaya devam edecekler.

"HİÇBİR KARDEŞİMİZ LİSTE DIŞI DEĞİLDİR"

Yoğun bir tempoyla son iki üç hafta içinde, gece gündüz 6223 aday arasından onlar kadar kıymetli 550 adayımızı seçmeye çalıştık. Bu aday adaylarının her biri kıymetliydi. Ben 6223 aday adayımızı da buradan tebrik ediyorum. AK Parti hareketinin ferdi olmak milletvekili olmak kadar önemlidir. Bizler için artık onlar AK Parti kadrolarının neferleridir. Bundan sonra da her biri gönlümüze yazılmıştır. 24’ncü dönemde milletvekilliği yapıp, milli iradeyi ayakta tutan kardeşlerime sesleniyorum. Mesele ‘liste dışı kalmak’ diye bir tabir var. Allah şahittir ki hiçbir kardeşimiz liste dışı değildir. Çünkü onlar gönlümüzün ta derinindedir. Onlar bu davayı omuzlayarak en zor şartlarda, kumpasların, sabotajların olduğu dönemde bu bayrağın davasını yücelttiler.

"CANIMIZI FEDA ETMEK GEREKİRSE FEDA EDECEĞİZ"

O provokasyonları yapanlar beddua odalarında baş başalar, ama AK Parti kadroları burada, bu vatanda olacaklar. Genel başkanımızı 2002’de yasaklayanlar, şu anda yargının önünde duramıyorlar. Ama AK Parti kadroları burada. Eğer biz bu topraklar için döktüğümüz terin emeğin karşılığında bu topraklarda bu dava için canımızı feda etmek gerekirse, bu topraklarda feda edeceğiz. Bu topraklar bizim ebedi diyarımızdır. İşte AK Parti kadroları ayaktayken, hiç kimse bir daha milli iradeye kumpas kurmaya cesaret edemeyecek.

"SEÇİM ŞARKIMIZA HİTABEN SÖYLÜYORUM"

Şimdi güzel seçim şarkımızı biraz önce dinlediğiniz şarkıya hitaben söylüyorum. Milli iradeyi korumaya var mısın? Kumpas kuranların karşısında ağrı dağı gibi durmaya var mısın? Reklamcısını Amerika’dan getiren, talimatını yurtdışından alanlara karşı biz bu ülkenin çocuğuyuz demeye var mısın?

"9 YILLIK HEDEFLERİMİZ VAR"

Beyannamemizde önümüzde 9 yıllık hedeflerimiz var. Seçim beyannamemizin odağında insan onuru vardır. Her bir kardeşimizin insan onuruna yakışır hayat sürmesi için gereken hamleleri yapmaya hazırız. 2002’de birkaç yüz milyon dolara muhtaç bırakılan, 70 centlere muhtaç bırakılan onurlu bir milletin bir daha IMF kapısına gitmemek için, tanklarını toplarını başkalarından hibe alan onurlu bir milletin bir daha kimseden hibe dilenmemesi için güçlü bir Türkiye inşa ediyoruz. Bu bir inşa beyannamesidir. Açıkladığımız 25 sektörel öncelikli dönüşüm programıyla, üretim stratejileriyle biz büyük Türkiye’ye doğru yürüyoruz.

KILIÇDAROĞLU'NA SORUYORUM

Biz bunları yaparken, CHP HDP MHP neler yapıyor. Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum. Bizim seçim beyannamemiz, yeni toplumsal sözleşmemiz karşısında sözünüz nedir? ABD’den ithal alkış propagandalarıyla, kedilerle bu işi çözemezsin. Bizi 13 yıldır dünya alkışlıyor, senin alkışına ihtiyaç yok.

"ONLAR KONUŞUR AK PARTİ YAPAR"

Bizim sözümüz söz onlar konuşurlar, derler ki şunu yapacağız bunu yapacağız. Ama onlar konuşur AK Parti yapar. Kılıçdaroğlu, bizim ABD’den gelecek akıllara ihtiyacımız yok, ecnebi propaganda tekniklerine ihtiyacımız yok. Biz milletle konuşuruz. Ama hakkını yemeyelim, ben buradan kılıçdaroğlu’nu tebrik etmek istiyorum. İlk defa seçim başarısına imza attı.

"YÜZDE 35'İ TELAFFUZ ETMEKTENSE GÖREVİ BIRAKIRIM"

CHP içindeki ön seçimi kazandı ve çok mutlu oldu. Seçim CHP içinde olsa Kılıçdaroğlu hep kazanacak. Ama ne yazık ki 7 Haziran milletin seçimi milletin. Onun babayiğitliği nereye kadar biliyor musunuz, yüzde 35’e kadar. En büyük hedefi yüzde 35. Ben ise sizin bir neferiniz olarak, yüzde 35’i burada telaffuz etmektense bu görevi bırakırdım.

Televizyon programında sordular, hedefiniz nedir diye. Yüzde 55 desem, yüzde 45’in gönlüne giremem anlamına gelir. Bizim hedefimiz açıktır, 77 milyonun gönlüne girmek. Kılıçdaroğlu’na söylüyorum, var yüzde 35 hayalleriyle uğraş, bizim hayallerimize yetişemezsin. Kılıçdaroğlu gönlün küçük gönlün. Almıyor milleti. Onun için onlarca vilayette CHP milletvekili çıkaramıyor.

"GELELİM HDP'YE"

Şimdi gelelim HDP’ye. Hani İstanbul’da konuştuğunda barış güvercini, ama Ağrı’da terörün sözcüsü HDP ve Demirtaş’a sesleniyorum. Neyseniz mertçe söyleyin. Ama iki yüzlü, üç yüzlü, beş yüzlü siyaseti bırakın. Silahlı baskıyla eğer doğuda kardeşlerimizin oylarını çalarız diye düşünüyorsanız bilin ki o kardeşlerimiz son 13 yıl içinde Türkiye’nin nereden geldiğini biliyor. Şimdi ağrı’da terör grupları silahlı şekilde alana iniyorlar, vatandaşlarımıza baskı yapıyorlar. Demirtaş bu silahlı teröristlere hiçbir şey söylemiyor, dönüyor bizi bir komplo yapmakla suçluyor.

"ÇIKSIN 'SİLAHLI BASKIYI KABUL ETMİYORUZ' DESİN"

Eğer HDP demokratik bir siyasi partiyse, Demirtaş’ta eş başkanıysa, çıksın ve desin ki seçim kampanyaları süresince hiçbir silahlı baskıyı kabul etmiyoruz desin. Köylere mezralara dönük olarak teröristlerin yaptığı baskı çalışmalarına karşıyız desin. O zaman demokraside anlaşırız. Ama Kadıköy’de barış güvercini olmak, Ağrı’da, Diyarbakır’da eğer burada yüzde 100 şu partiye oy çıkmazsa hesap sorarız diyenlerin yanında olmak iki yüzlülüktür.

"AYNI HAİNLİĞİ YAPMIŞTI"

Ama bilsinler. Biz 6-7 Ekim olaylarında dersimizi aldık. Demirtaş aynı hainliği yapmıştı ve insanları isyana teşvik etmişti. Bilsinler ki seçim sandığının güvenliğini sağlayacağız.

"BAHÇELİ'NİN HESABI ŞEHİT HABERLERİ"

Her seçim öncesinde Bahçeli’nin hesabı şu oldu. Bir çatışma olur da, şehit haberleri gelir de tepki oylarını toplayabilir miyim. Bahçeli vizyonla yola çıkın. Anadolu insanı kimin milliyetçi kimin olmadığını biliyor. Bizim bu milletin değerlerine sahip çıkmamızı Orhun anıtlarına gidip sorsunlar. Orta Asya Kafkasya’ya sorsunlar. Tek bir dille konuştum, iki dil kullanmadım, iki yüz kullanmadım. Türke de kürde de Aleviye de Suniye de tek dille hitap ettim. Bu dil aşk dilidir, sevda dilidir.

"PAPA'YA TEKRAR SESLENİYORUM"

Karşımızda şu anda bir şer cephesi oluşuyor. Onun için HDP bir proje olarak gündeme getiriliyor, biri ABD’den reklamcı getiriyor, biri oralara gidip geldikten sonra yeni bir anlayış getireceği düşüncesinde. Şimdi bunlara bu tuzaklara Papa da katıldı. Tam da seçim öncesinde Türkiye’de bir iç demokrasi şenliği yaşanırken, haksız suçlamalarla milletimizi mahkum etmeye kalktılar.

Papa’ya tekrar sesleniyorum. Katolik dünyasının engizisyon mahkemesiyle ispanya’dan kaçanlar, İstanbul’da İzmir’de bizim adalet düzenimizde huzur buldular. Tarihi olayları konuşmaya hazırız. Ama tarih üzerinden milletimize hakaret ettirmeyiz. Dünyanın neresinde olursa olsun bize her yer türkiye.

100 MADDELİK SÖZLEŞME

Vatandaşlara, rakibimiz olan siyasi partilere, STK’lara, Türkiye’nin entelektüel camiasına aydınlara yönelik olarak 2023’e giderken yeni Türkiye sözleşmesini onlara takdim ediyorum. işte AK Parti vizyonunun 2023 Yeni Türkiye sözleşmesi. Bu sözleşmeyi buradan bu kürsüden okuyacağım. Çağrıda bulunacağım, ya bu sözleşmeyle ilgili kanaatlerinizi bildirin, yada kendi sözleşmenizi çıkarın. Ta ki 77 milyona hitap eden ortak bir metinde anlaşalım.

100 maddeden oluşan sözleşmeyi okuyacağım;

İŞTE 100 MADDEDEN OLUŞAN 'YENİ TÜRKİYE SÖZLEŞMESİ'

"1 Her siyasal düşünce ve düzen, insana hitap etmek ve belli bir mekana ve zamana dayanmak zorundadır. İnsana hitap etmeyen ve zaman ve mekânın gereklerini gözetmeyen hiçbir siyasal düzen kalıcı olamaz.

2 Yeni Türkiye, Cumhuriyetimizin 100. yılına yürürken insana, zamana ve mekâna hakkıyla hitap eden kapsayıcı bir yenilenmenin ve süreklilik içinde yeniden inşa sürecinin eseri olacaktır.

3 Yüz yıl önce Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı'nın acıları üzerinde onurlu bir İstiklal Savaşı vererek Cumhuriyetimizi kuran neslin torunları olarak bizler bu onurlu savaş sonunda özgürleştirilen vatanımızın asli sahipleriyiz.

4 Etnik, dini, mezhebi ve bölgesel zenginliğimiz, kadim ortak geçmişimizin güzel yansımalarıdır ve vatanımızın asli sahipleri ve devletimizin eşit vatandaşları olduğumuz gerçeğinin en güçlü dayanaklarıdır.

5 Yüz yıl önce kadim coğrafyamızın her bir köşesinden, Anadolu'dan,

Rumeli'den, Orta Doğu'dan, Kafkasya'dan gelerek sömürgeciliğe karşı omuz omuza mücadele eden dedelerimiz için de, onları Orta Asya'dan Hind'e, Güneydoğu Asya'dan Afrika içlerine kadar ellerindeki dar imkânlarla ve dualarla destekleyen mazlum milletler için de İstiklal Savaşımız, sadece bir milletin var olma savaşı değil, bütün bir insanlık onuru için verilen kutsal bir mücadele idi.

6 Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en temel ilkesi insan onurunun korunmasıdır.

7 Bu ilkeyi, Şeyh Edebali'nin kadim siyasal bilincimizin ve devlet ahlakımızın temelini dokuyan 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' ilkesinin çağdaş siyaset dilindeki karşılığı olarak görüyor ve gelenek ile çağdaşlığı bu çerçevede bir zıtlık içinde değil, ayrılmaz bir bütünlük içinde değerlendiriyoruz.

8 İnsan onuruna yakışır bir kültürel ve ekonomik gelişmişlik seviyesine sahip olmak 'insanı yaşatmak' idealinin ayrılmaz unsurudur ve devletin asli sorumluluğu vatandaşlarının onurlu bir hayat sürmelerine zemin oluşturacak siyasi, kültürel ve ekonomik şartları sağlamaktır.

9 İnsan onuru siyasi, ekonomik ve kültürel düzenimizin de, dış politikamızın da temelini teşkil etmektedir.

10 İnsan onurunu zedeleyen hiçbir uygulama ve politika meşru görülemez ve gösterilemez.

11 İnsan onuru ile taçlandırılan Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kimliği taşıyan hiç kimse hiç bir makam ve güç sahibi tarafından tahkir edilemez; inancı, rengi, cinsiyeti, dili, ırkı, siyasi düşüncesi, felsefi anlayışı ve hayat tarzı sebebiyle ayrımcılığa maruz bırakılamaz, herhangi bir şekilde nefret söylemine muhatap kılınamaz.

12 Devletler ve milletler ancak ve ancak onları oluşturan bireylerin aidiyet bilinciyle tarih içindeki varlıklarını sürdürebilirler.

13 Vatandaşların ülkelerine duydukları aidiyet bilinci ve hiçbir vatandaşı veya vatandaş grubunu dışlamayan ve ötekileştirmeyen içselleştirici bir siyaset anlayışı, devletlerin bekasının en temel garantisidir.

14 Ülkeleri aidiyet bilinci kurar ve ayakta tutar; ekonomik, siyasi ve askeri güç ise yükseltir ve tahkim eder.

15 İnsan onuru ilkesinin anayasal ve siyasal düzenimizdeki dayanakları aidiyet bilincimizi oluşturan ortak tarihdaşlık ve hak, hukuk ve adalete dayalı eşit vatandaşlıktır.

16 Ortak tarihdaşlık ortak kadim geçmişimizi ve geleceğe dönük ortak kader bilincimizi yansıtmaktadır.

17 Yüzyıllardır Anadolu'da gerçekleştirdiğimiz ortak medeniyet birikimi, bu medeniyet birikimi üzerinde yükselen Selçuklu ve Osmanlı düzenleri, yüz yıllık Cumhuriyet kazanımları ve yarım asrı geçen demokrasi tecrübesine dayanarak son 12 yıllık toparlanma döneminden sonra tam bir özgüven içinde 21. yüzyılın yükselen güçleri arasına girmeye hazırlanıyoruz.

18 Bu çerçevede dinamik tarihi akış içinde hedefimiz, bütün unsurlarıyla milletimizi tarihin nesnesi değil öznesi; millet iradesine dayanan devletimizi de tarihi akışın edilgen takipçisi değil, öncüsü kılmaktır.

19 Eşit vatandaşlık ilkesi ise çağdaş siyasal meşruiyetin temelidir ve bu temel hiçbir surette ve hiçbir gerekçe ile zayıflatılamaz, göz ardı edilemez.

20 Bu temel üzerinde Cumhuriyetimizin 100. yılına yürürken önceliğimiz ülkemizin katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasa ile yönetilmesini sağlamaktır.

21 Özgürlük, eşitlik ve adalet değerleri üzerine inşa edilecek yeni anayasal düzenimizin en temel ilkesi, ahlaki referansı ve ruhu insan onuru olacaktır.

22 İnsan onuru ancak ve ancak insanın tercih ve irade gücünü yansıtan özgürlükler ile hayat bulabileceğinden, yeni anayasal düzenimizin odağında insan hak ve özgürlükleri yer alacaktır.

23 Kadim kültürümüzde esasları konmuş olan canın, aklın, neslin, inancın ve mülkün korunması kamunun sorumluluk alanlarını, çağdaş toplumsal hayatın temelini dokuyan evrensel insan hakları beyannamesi ise vatandaşların temel özgürlük alanlarını tanımlar.

24 Bu çerçevede düşünce, inanç, ifade ve girişim özgürlüğü insan onurunun ve kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve anayasal koruma altındadır.

25 Bu özgürlükleri sınırlayan yegâne unsur eşit haklara sahip diğer vatandaşların özgürlük alanları ve onurlarıdır.

26 Her özgürlük bir sorumluluk getirir. Basın ve ifade özgürlüğü özel hayata saygılı basın ahlakını, girişim özgürlüğü meşru ve vergilendirilmiş kazanç anlayışını, inanç özgürlüğü diğer inançlara saygıyı gerektirir.

27 Kamu düzenini insan hak ve özgürlüklerinin hayat alanı olarak görüyor; bu çerçevede özgürlük ve güvenlik kavramlarını birbirlerinin karşıtı değil, tamamlayıcı unsurları olarak değerlendiriyoruz.

28 Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın kendi onurunu koruması, güvenliği tehdit altında olan birinin kendi özgürlük alanını yaşaması mümkün değildir.

29 Güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanmasının insan onurunu yok eden dikta rejimlerine, özgürlük adına güvenliğin ihmal edilmesinin ise kaosa ve iç çatışmalara yol açtığı gerçeğinden hareketle, özgürlük-güvenlik dengesini ve uyumunu siyasal meşruiyetin temeli olarak görüyoruz.

30 Siyasal meşruiyet, siyasal düzenin asli kurucusu olan vatandaşlar ile bu düzenin görünen yüzü olan devlet arasında kurulan bir rıza ilişkisinin ve toplumsal sözleşmenin ürünüdür.

31 Dolayısıyla siyasal meşruiyetin ve egemenliğin kaynağı da, denetleyicisi de sadece ve sadece eşit vatandaşlardan oluşan millettir.

32 İstiklal Savaşımızın yürütülmesinin ve Cumhuriyetimizin kurulmasının anayasal temelini oluşturan 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun 1.

Maddesi'nde de ifade edildiği gibi "Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir

33 Bu kurucu ilke, ilan edildiği ilk günkü gibi bugün de geçerlidir; yarın da geçerli olacaktır.

34 Devlet mekanizmaları toplum üzerinde egemenlik kurma araçları değildir.

35 Bütün bu mekanizmalar milletin emrindedir. Yani amir olan millettir, memur olan devlettir.

36 Meşruiyetini milletten almayan ve milletin denetimine açık olmayan hiçbir gücün, cuntanın, vesayet odağının, paralel yapının veya bürokratik seçkinciliğin küllî ya da kısmî egemenliği kabul edilemez.

37 Meşruiyetini milletten almış yönetimlere karşı gerçekleştirilen 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül gibi doğrudan, 28 Şubat, 27 Nisan ve paralel yapı oluşumları gibi dolaylı darbe ve müdahale girişimlerini kınıyor, meşruiyetini milletten alan demokratik güçler olarak ileride olabilecek benzer girişimlere karşı ortak tavır alacağımızı ilan ediyoruz. 38 Demokrasiyi 1947 yılında 'açık oy-gizli tasnif' esasına dayalı muhtarlık seçimlerinde kaçırılmak istenen sandığa "sandık namusumuzdurö diye kapanarak sadece sandığı değil, millet iradesini ve vatandaşlık onurunu da koruyan Mersin Arslanköylü yiğit Anadolu kadınlarının kutsal bir emaneti olarak görüyoruz.

39 Her seçimde vatandaşlarımızca korunan bu emanet demokrasimizin kökleşmesini sağlamıştır. Açık ve şeffaf seçimler, bundan sonra da demokrasiye dayalı siyasi istikrarımızın en temel düsturu olacaktır.

40 Bu çerçevede sandık ile sembolleşen seçme ve seçilme hakkı en temel vatandaşlık hakkıdır ve bu hak hiçbir surette ve hiç bir gerekçeyle sınırlandırılamaz, yok sayılamaz ve iptal edilemez.

41 Cumhuriyetimizin demokrasi ile taçlanması geri döndürülemez bir kazanımdır.

42 Cumhuriyetimiz ortak aidiyetimizin, demokrasi bu ortak aidiyet alanındaki farklılıklarımızın korunmasının teminatıdır.

43 Nihai hedefimiz evrensel ölçekte çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasiyi hayatın bütün alanlarında yaşanır kılmaktır.

44 Temsili demokrasi bütün unsurları ile korunurken, çağdaş teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı yeni katılım kanalları geliştirilerek katılımcı demokrasi derinleştirilecek ve yerinden yönetim ilkesi ile tabana yayılacaktır.

45 Bu çerçevede çoğulcu ve katılımcı demokrasinin zeminini oluşturan sivil toplumun güçlenmesine imkân sağlayacak ve sivil toplum kuruluşlarının demokratik yönetime daha aktif katkı sağlamasının önündeki engelleri kaldıracağız.

46 Güçler ayrılığı ilkesine dayanan anayasal düzenimizde demokratik hukuk devleti ve milli irade perspektifiyle denetlenmeyen hiçbir güç olmayacaktır.

47 Millet tarafından doğrudan seçimle işbaşına gelen TBMM, yasama görevini yaparken hiçbir şekilde ve hiçbir güç tarafından baskı altına alınamaz.

48 TBMM'nin 7 Haziran seçimleri sonrasında öncelikli asli görevi ülkemizin ilk sivil anayasasını uzlaşı kültürü içinde yazmaktır. Ülkemizin bütün siyasi partilerini ve sivil toplum kesimlerini bu uzlaşının oluşumuna katkıda bulunmaya davet ediyoruz.

49 TBMM yeni sivil anayasanın kabulünden sonra bu anayasal çerçeve içinde yasama ve denetim faaliyetlerini yürütür. Bu faaliyetler anayasal çerçeve içinde denetime açık olacaktır.

50 Demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yargı bağımsızlığı esastır.

51 Bu bağımsızlık diğer anayasal güçler ile ilişkilerde olduğu kadar kendi içinde oluşabilecek örgütlenmelere karşı da korunacak ve juristokrasi (yargıçlar iktidarı) benzeri oluşumların önüne geçilecektir.

52 Yargı bağımsızlığının tamamlayıcı unsuru, insan onurunun korunması amacıyla hukuk ve adalet ekseninde teminat altına alınan tarafsızlık ilkesidir.

53 Hukuk düzenine, her bir yargıcın objektif hukuk normları içinde tek başına ve sadece kendi vicdanı ile karar vermesini sağlayacak bir işlerlik kazandırılacak; yargı kararları, demokratik hukuk devleti kuralları içinde denetime açık olacaktır.

54 Darbe dönemlerinde milli iradeyle işbaşına gelen hükümetleri sınırlamak için yapılan müdahaleler sonucu parlamenter sistem özünden ve işleyiş ilkelerinden uzaklaştırılmış; güçlü yetkilerle donatılmış olmakla birlikte hukuken sorumluluk taşımayan Cumhurbaşkanlığı makamı ile yetkileri sınırlandırılmış olmakla birlikte bütün hukuki ve siyasi sorumluluğu üstlenen Başbakanlık makamı arasında, son olarak 2001 ekonomik krizine de yol açan, yetki çatışmalarından kaynaklanan krizler yaşanmıştır.

55 Yetki kargaşası ile malul hale gelmiş olan idari yapının ve yürütme erkinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

56 Yürütme erkinde yetki-sorumluluk dengesinin hiçbir tereddüde mahal vermeyecek bir açıklıkta ortaya konması yönetimde etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından bir zarurettir.

57 2007 yılında yapılan anayasa reformunun ilk uygulaması olarak 2014 yılında Cumhurbaşkanı'nın doğrudan

halk tarafından seçilmesi ile birlikte idari yapının Başkanlık sistemi yönünde yeniden yapılandırılmasını, yetki kargaşasının giderilmesi ve hesap verilebilirliğin gerçek anlamda tesisi için gerekli görmekteyiz.

58 Başkanlık sistemini, zikrettiğimiz özgürlükçü Anayasal çerçevede, yasama ve yürütmenin müstakil olarak etkin olduğu, demokratik denge ve kontrol mekanizmalarının öngörüldüğü, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı bir yönetim modeli olarak tasavvur ediyoruz.

59 Bütün siyasi tarafları ve sivil toplum kesimlerini etkin yönetim ve hesap verilebilirlik ilkeleri çerçevesinde bu yeniden yapılandırma sürecine katkıda bulunmaya davet ediyoruz.

60 Her ne surette olursa olsun yürütme erki de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık olacaktır.

61 Yürütme erkinin aygıtları olan sivil ve askeri bürokrasi, kadim siyaset kültürümüzden gelen ehliyet ve liyakat esasları ile çağdaş bürokrasinin rasyonel ve profesyonel kuralları içinde yapılanırlar ve çalışırlar.

62 Üstlendikleri işlevler ve görevler açısından hesap verme makamında bulunan ve milli iradeyle göreve gelmiş sivil otoriteye tek tek ve bir bütün olarak tâbidirler.

63 Kamu otoritesi sadece ve sadece yetkiyi demokratik seçimlerle halktan almış yürütme erki sahiplerince kullanılır.

64 Bürokraside hiç bir gerekçeyle yatay ya da paralel örgütlenmelere izin verilmez. Bürokratik hiyerarşiyi dolayısıyla da devlet düzenini bozan uygulamalara karşı gereken tedbirler alınır.

65 Sömürgecilikten kaynaklanan sermaye birikimine ve zengin doğal kaynaklara sahip olmayan ülkemizin en önemli ekonomik güç unsurları özgürlükçü demokrasisi, iyi eğitilmiş dinamik insan kaynağı ve jeoekonomik açıdan eşsiz coğrafyasıdır.

66 Bugün bütün çağdaş örneklerde çok açık bir şekilde görüldüğü gibi, ekonomik kalkınma ile demokratik hukuk devleti ilkeleri arasında doğrudan bir irtibat söz konusudur.

67 Girişim özgürlüğünü teminat altına alan açık ve şeffaf hukuk kurallarının olmadığı ülkelerin uzun dönemli yatırımlar çekebilmesi de, sürdürülebilir bir kalkınma gerçekleştirmesi de mümkün değildir.

68 Demokratikleşme süreçleri ile ekonomik kalkınmamız arasında son 12 yıl içinde sağlanan güçlü bağ korunacak ve derinleştirilerek güçlendirilecektir.

69 3Y olarak tanımladığımız yasaklar,

yolsuzluklar ve yoksulluğa karşı mücadeleyi ahlaki dokumuzun korunması, adil gelir dağılımına dayalı sosyo-ekonomik dengenin sağlanması ve demokrasi ile kalkınma arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi açısından bir zorunluluk olarak görüyoruz.

70 Dünyada hiç bir ekonomik güç kaynağı insan kaynağından daha önemli ve kalıcı değildir. Kişi başına düşen milli gelir açısından alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna yükseldiğimiz son 12 yıl içindeki kalkınmamızın niteliksel bir atılım içinde yeni bir aşamaya taşınması ve en kısa sürede yüksek gelir grubuna ulaşmamız temel hedefimizdir.

71 2023 hedefleri doğrultusunda İkinci Atılım döneminde temel hedefimiz insan odaklı kalkınmadır.

72 Ülkemizin insan kaynağını çağdaş dünya ile rekabet edebilir donanıma kavuşturan ve hayat boyu süren bir süreç olarak eğitimi insani kalkınmamızın odağına yerleştiriyoruz.

73 Ar-Ge ve yüksek teknoloji yatırımlarına büyük destekler vererek teknoloji tüketen değil teknoloji üreten bir ülke olacağız. Niceliksel kalkınma niteliksel derinlik kazanacaktır.

74 İnsan onuruna dayalı siyaset anlayışımızın ve insan odaklı kalkınma stratejimizin en temel araçlarından birisi bütün vatandaşlarımızı kuşatan sağlıkpolitikalarımız ve sosyal devlet uygulamalarımızdır.

75 Devlet, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin bedenî, ruhî ve zihnî donanımı için her türlü tedbiri almakla yükümlüdür.

76 Pozitif ayrımcılığı anayasal teminat altına aldığımız kadınlarımızın sosyal hayat içindeki konumlarının güçlendirilmesi, sosyal güvencelerinin sağlanması ve karar mekanizmalarındaki etkinliklerinin artırılması en öncelikli hedeflerimiz arasındadır.

77 Engelli vatandaşlarımızın toplumsal hayata katılımının önündeki bütün engelleri kaldırmak devletimizin sadece anayasal bir görevi değil aynı zamanda ahlaki bir sorumluluğudur.

78 Asya, Avrupa ve Afrika ana kıtasının merkezinde ve önemli denizlerin ve ekonomik havzaların kesişim hattında bulunan coğrafyamız enerji, tarım ve ticaret stratejilerimiz bağlamında en etkin şekilde değerlendirilecektir.

79 Kadim İpek Yolu'ndan küresel enerji

hatlarına ve ticaret yollarına geçişte öncü bir rol üstlenilecek ve bu yolla ekonomik karşılıklı bağımlılık ilkesinden hareketle bölgesel barış alanları oluşturulmaya çalışılacaktır.

80 Ekonomide nihai hedefimiz ülkemizin her köşesinde vatandaşlarımızın evrensel standartlarda onurlu bir hayat yaşamasını sağlayacak gelişmişlik düzeyine ulaşmak, uluslararası rekabette dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girerek Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak ve onu geçmek hedefini gerçekleştirmektir.

81 Ekonomik gücümüz ile ulusal güvenlik ihtiyaçlarımızın kesişim alanında milli savunma sanayimizin dışa bağımlılığını azaltacak şekilde güçlendirilmesi milli bekamızın en önemli dayanaklarından biridir.

82 Bugün çevre bölgelerde yaşanan krizlerin oluşturduğu ateş çemberi ile kuşatılmış bulunan ülkemizin bir istikrar adası olma hüviyeti korunacak, bunun için gerekli güvenlik altyapısı oluşturulacaktır.

83 Dış politikamızda tarihi ve stratejik derinliğimize dayalı olarak bu siyasi ve ekonomik hedefler doğrultusunda milletimizin uluslararası alanda onurlu bir yer edinmesi temel hedefimizdir.

84 İstiklal Savaşımızın temel ilke ve ruhundan hareketle dış politikamızda her zaman mazlumların ve mazlum milletlerin yanında yer alarak insan onurunu koruyan değer odaklı bir yaklaşım benimsenecektir.

85 Bu yaklaşım gerçekçi dış politika uygulamaları ile hayata geçirilerek bölgesel ve küresel barışa katkı sağlayan özgün bir vizyon ortaya konacaktır.

86 Çok boyutlu tarihi ve coğrafi zeminden hareketle dış politikada benimsediğimiz dinamik ve çok boyutlu yaklaşım sürdürülecektir.

87 Bu çerçevede uluslararası kurumlara üyeliğimiz ve ittifak ilişkilerimiz uluslararası barış ve istikrara katkı hedefine yönelik olarak etkin bir şekilde değerlendirilecek ve AB üyeliği yönündeki stratejik perspektifimiz korunacaktır.

88 Komşu ülkeler ile geliştirdiğimiz Yüksek Düzeyli İş Birliği mekanizmaları her alanda derinleştirilecektir.

89 Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu gibi komşu bölgelerde kalıcı istikrar ve barışı temin edecek öncü ve vizyoner rolümüz pekiştirilecektir. Özellikle son yıllarda iç gerilimler yaşayan İslam dünyasında ve gönül coğrafyamızda birlik ve barış ortamının tesisi yönünde gereken her türlü çaba gösterilecektir.

90 Afrika, Asya ve Latin Amerika derinliğinde geliştirilen açılım politikaları kararlı bir şekilde çeşitlendirilecektir.

91 Vicdani diplomasimizin bir gereği olarak çevremizdeki kriz bölgelerinde ve Afrika gibi yardıma ihtiyaç hisseden coğrafyalarda sürdürdüğümüz insani yardımların, bu dost ve kardeş ülkelerde silinmeyecek izler bırakacağına inanıyoruz.

92 Bütün bu dış politika alanları, ülkemizin küresel bir güç haline gelmesini sağlayacak şekilde bütüncül bir strateji çerçevesinde uygulanacaktır.

93 Dünyada hiçbir ülke ve mekân medeniyet mirası bakımından bizim ülkemiz kadar şanslı ve birikimli değildir.

94 İnsanlık tarihinin kadim, modernite ve küreselleşme evreleri, bu topraklarda yoğun bir şekilde yaşanmış ve yaşanmaktadır. İlk tarım toplumunun yaşandığı Çatalhöyük'ten kadimin en renkli son örneği olan Osmanlı İstanbul'una kadar kadim birikimin bütün renkleri bu mekanda hayat bulmuş; modernite ile kadimin en kapsamlı yüzleşmesi bu coğrafyada yaşanmıştır. Bugün de küreselleşmenin getirdiği bütün dinamik süreçlere en derinden ve en yakından muhatabız.

95 Kaynağında derin bir insan, zaman ve mekân idraki barındıran bu engin tecrübe birikiminin en doğal sonuçlarından biri çevre ve şehir bilinci konusundaki duyarlılığımızdır.

96 Varoluşumuzun ontolojik zeminini oluşturan doğanın ve çevrenin korunması gelecek nesillere olan bir borcumuzdur ve bu ülkenin havası, suyu, toprağı, güneşi, ırmakları, dağları, ormanları ve ovaları vatandaşlarımızın mekan bilincine ve devletimizin sorumluluk alanına emanettir.

97 Mimari, insani ve sosyal doku açısından en kadim şehir kültürüne sahip olma bilinci ile bu zengin kültürü koruyarak şehirlerimizi insanlık birikimine açmamız ve küreselleşmenin meydan okumalarına karşı insan odaklı bir şehir bilincini yaşanır kılmamız kültürel sürekliliğimizin en temel şartıdır.

98 Bütün bu engin birikime dayanan kültürel

birlikteliğimizin esası 'kesrette vahdet' yani ' çoklukta birlik' ilkesidir.

99 Bu ilke ile içselleştirici, kuşatıcı ve bütünleştirici bir yaklaşımla büyük bir kültürel uyanışa zemin teşkil edecek bir harmanlanma gerçekleştirecek; hiçbir medeniyet birikimini ötekileştirmeyen ve dışlamayan bu kültürel harmanlanma ile köklü medeniyet birikimimizden evrensel insanlık kültürüne özgün katkılar sunacak, büyük bir varoluşsal kriz yaşanan bu tarihi dönemde insan onuruna dayalı yeni bir medeniyet çağrısının öncüsü olacağız.

100 Türkiye, zengin kültürel birikimi, özgürlükçü demokrasi tecrübesi, güçlü ekonomisi, insan odaklı siyaset anlayışı, sağlam sosyal dokusu, dinamik insan unsuru, etkin dış politikası ile insanlık âleminin onurlu bir üyesi ve küresel düzenin yükselen gücüdür. Bu yükseliş insan onurunu esas alan Yeni Türkiye sözleşmesi ile geleceğe taşınacaktır"

En Çok Aranan Haberler