YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Ak Parti Tbmm Grup Toplantısı...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1914'te Osmanlı ordusuna ait iki tümenin birbirini düşman zannederek 4 saat...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1914'te Osmanlı ordusuna ait iki tümenin birbirini düşman zannederek 4 saat çatıştığını ve 2 bin şehit verildiği olayı anlatarak, "Dünyanın her ordusunun tarihinde buna benzer trajik hadiseler var. Bugün de bütün ileri teknolojiye rağmen, en modern teçhizata rağmen buna benzer hadiseler dünyanın her yerinde zaman zaman yaşanıyor" dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda AK Parti'nin ne kendi arasında, ne de milletle aracılar vasıtasıyla konuşan bir kadro olmadığını belirterek, partilerini kurdukları 14 Ağustos 2001 tarihinden itibaren kendi aralarında da milletle de sadece gönül diliyle konuştuklarını kaydetti. Medya aracılığıyla iletişim kuran bir kadro da olmadıklarını vurgulayan Erdoğan, "Biz, kendi arasında da aziz milletle de devletin diliyle, bürokrasinin veya siyasetin diliyle konuşan, yapmacık ve göstermelik söylemlerde bulunan bir hareket değiliz" dedi.

Neşet Ertaş'ın 'Dost elinden gel olmazsa varılmaz… Rızasız bahçenin gülü derilmez… Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez… Gönülden gönülle gider, yol gizli gizli' dizelerini okuyan Başbakan Erdoğan, "Evet biz kalpten kalbe, o görülmeyen yol ile iletişim kurduk. Bu aziz milletimizle, dilimizden öte gönlümüzle iletişim kurduk. Bakın ben bugün burada, bu kürsüden de medyaya veya siyasetçilere konuşmuyorum. Bugün buradan sadece ve sadece ekranları başında bizleri izleyen milletime hitaben konuşuyorum. Bugün burada bir kez daha, siyasetin dilinden öte, kalbimle, yüreğimle, bütün samimiyetimle ve gönülden konuşuyorum. Biliyorum ki milletim bizi anlıyor. Biliyorum ki milletim, bizim ne söylediğimizi, neyi kastettiğimizi, arzumuzu, maksudumuzu anlıyor. Daha en başından beri 75 milyonla gönül diliyle iletişim kurduğumuz için milletim bizim samimiyetimizi, hasbiliğimizi görüyor. Din üzerinden bize müdebbirlik yapanlara, dindarlığımızı test etmeye kalkanlara, kendince bize efendilik yapmaya kalkanlara zerre miskal kıymet vermeyiz."

AK Parti olarak suyun akışına kapılan, reel politikanın dehlizlerinde kaybolan, kendisine ve milletine yabancılaşan bir hareket olmadıklarını belirten Erdoğan, "Attığımız her adımda değerlerimizi kuşanırız, ilkelerimizi gözetiriz, milletimizin değer ve düşünce dünyasını esas alır, milletimizin rotasında yürürüz" dedi.

AK Parti'nin siyasi hesaplarla değil, insani hassasiyetlerle yol yürüyen bir iktidar olduğuna vurgu yapan Erdoğan, "Biz; iktidara gelmeyi ve iktidarda kalmayı amaç olarak görmeyiz. Bizim için amaç, milletimiz için adaleti, hakkı, hukuku, refah ve huzuru sağlamaktır. İnsanımız mutluysa, huzurluysa, özgürse, müreffehse işte o zaman biz kendimizi başarılı görürüz. Biz başarıyı seçimlerde aldığımız oyla değil, milletimizin mutluluğuyla, ülkemizin refah ve selametiyle ölçeriz. Bunun takdirini yapacak olan ise sadece aziz milletimizdir" şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, 10 yıldan beri millete 'Medyanın, siyasi partilerin bu tavrıyla terör meselesi çözülemez. Yapay gündemlere takılıp giderek, istismar siyasetlerine aldanarak, istismarcıların tuzağına düşerek akan kan durmaz, akan gözyaşı dinmez' dediğini anlattı. Erdoğan, işte bunun için her zaman gönül diliyle konuştuklarını belirterek, "Biz doğru soruları sorduk, biz doğru sorulara doğru cevaplar aradık. İstismarla, oy kaygısıyla, rant hırsıyla değil; anaların göz yaşını dindirmek, gençlerin akan kanını durdurmak için kendilerinin her zaman samimiyetin diliyle konuştuk. Bugün de aynı şekilde samimiyetin diliyle konuşuyor, hiçbir şeyi gizlemeden, hiçbir şeyin üzerini örtmeden, asla ve asla geçiştirmeden, sadece ve sadece gerçekleri milletimize aktarıyoruz" dedi.

"DEVLETİ ŞAMAR OĞLANINA ÇEVİRMEK İSTEYENLER…"

Başbakan Erdoğan'ın, AK Parti kadrosunun cumhuriyet döneminin en karanlık dönemlerini aydınlığa kavuşturmak için canını ortaya koymuş bir kadro olduğuna yönelik sözleri büyük alkış aldı. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dersim'in üzerindeki karanlığı siz kaldırdınız. 27 Mayıs'ın üzerindeki karanlığı siz kaldırdınız. 12 Eylül'ü yargıya siz taşıdınız. 28 Şubat'ı sizler yaşadınız, 28 Şubat'la yine sizler, bizler hesaplaştık. 27 Nisan bildirisi karşısında, milletin emanetine en güçlü şekilde sizler sahip çıktınız, biz sahip çıktık. Faili meçhullerin, karanlık cinayetlerin, karanlık suç örgütlerinin üzerine hep birlikte gittik. Tabuları yıkan, Türkiye'yi evrensel standartlarla tanıştıran, hak ve özgürlükleri geliştiren parti, AK Parti'dir. Buna inanan AK Parti kadrolarıdır, sizlersiniz. Biz devletin diliyle değil, biz milletin diliyle konuşuruz. Ne milli iradeye gölge düşürmek ve bu gölge düşürmek gayreti içinde olanlara izin veririz ne de devleti şamar oğlanına çevirmek isteyenlere çanak tutarız."

"DÜNYANIN HER ORDUSUNDA BENZER HADİSELER VAR"

Tarihten trajik bir olayı hatırlatmak isteğini belirten Erdoğan, bu anlamlı ve manidar olayın 98 yıl önce yaşandığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:

"1914 yılında Erzincan'da, Osmanlı 3. Ordusu, Doğu'ya hareket ediyor. Sarıkamış'ı düşmandan kurtarmak, oradan Kafkaslar'a akmak için, yüz binlerce Mehmet, yüz binlerce nefer, heyecan içinde, iman içinde, şahadet arzusuyla Allahu Ekber Dağları'na doğru ilerliyor. Biz o dağlarda, soğuktan, maalesef on binlerce askerimizi şehit verdik. Rahmetli dedem de o dağlarda donarak şehit oldu. Ama Allahu Ekber Dağları'na ulaşmadan, Oltu yakınlarında 23 Aralık 1914'te çok talihsiz bir olay yaşanıyor. 31. Tümen, yan tarafından gelen saldırıya hemen karşılık veriyor. İki taraf tam 4 saat şiddetli şekilde çarpışıyorlar. Taraflar birbirine yaklaşınca, ortaya korkunç bir gerçek çıkıyor. Tarafların düşman olmadığı, 31. ve 32. Tümenlerin, 4 saat boyunca birbiriyle savaştığı anlaşılıyor. Mehmetçikler, silahı bırakıyor, birbirlerine koşuyor, sarılıyor, ağlaşıyorlar. Ne var ki geride 2 bin şehit kalıyor. Dünyanın her ordusunun tarihinde buna benzer trajik hadiseler var. Bugün de bütün ileri teknolojiye rağmen, en modern teçhizata rağmen buna benzer hadiseler dünyanın her yerinde zaman zaman yaşanıyor. İşte daha 38 yıl önce, Kıbrıs Harekatı'nda, Kocatepe Muhribimiz, maalesef kendi uçaklarımız tarafından batırıldı. Biz 30 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Size çok sıradan gibi gelebilir. Ama o bölgeyi bilmeyenlerin, tanımayanların, terör örgütünün nasıl kalleşçe vurup kaçtığını görmek istemeyenlerin, terörle mücadeleyi anlamalarına imkan da yoktur, ihtimal de yoktur."

"TERÖRLE MÜCADELEDE KİMİ ZAMAN ÇOK VAHİM HATALAR YAPILDI"

"Terörle mücadele esnasında, kimi zaman çok vahim hatalar yapıldı" diyen Başbakan Erdoğan, yakın tarihlerde, Bingöl Karlıova'da, 'dur' ihtarına uymayan bir vatandaşın, canlı bomba sanıldığı için vurulduğunu söyledi. 2010 yılında, Hatay'ın Hassa ilçesinde kekik toplamak için dağda bulunan yaşlı amcaların vurulduğunu belirten Erdoğan, Mardin Nusaybin'de, Aydın ve Antalya'da benzeri olaylar yaşandığını söyledi. Şu anda, benzer olaylarda müdahalede bulunan onlarca polisin, 'kasten adam öldürmek' suçundan, ömür boyu hapis cezasıyla yargılandıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Hatayla bu tür üzücü olaylara sebep olan görevliler hakkında her türlü işlem yapıldı, yapılıyor. Bir de kasıtlı olarak, kastı mahsusa ile yapılan yanlışlıklar oldu. 1980, 1990'larda, maalesef son derece sert, hukuksuz, özensiz müdahaleler nedeniyle, bölgedeki vatandaşıma ağır faturalar yüklendi. Terörle mücadelede yanlış politikalar, yanlış uygulamalar, vahim sonuçlar ortaya çıktı. Ama şu anda biz bir şey söylüyoruz; demokrasiden taviz vermeden, hukuktan taviz vermeden terörle mücadele ettiğimizi ifade ediyoruz. Valilerimiz, emniyet müdürlerimiz, komutanlarımız, altlarındaki ekiplerine, 'yüzde yüz emin olmadan müdahale etmeyin' diye kesin talimatlar verdiler ve veriyorlar. Ama mesele, bu kadar basit değil."

"GÜVENLİK GÜÇLERİ ÜZERİNDEKİ PSİKOLOJİK BASKI…"

Salondaki erkek milletvekillerinin hepsinin askerliğini yaptığını ve hapsinin az ya da çok bu gerilimi yaşadığını belirten Başbakan Erdoğan, milletvekilleri ve tüm vatandaşlardan bir şey rica ettiğini söyledi. Erdoğan, "Kendinizi, lütfen, bir anlığına, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesine doğru ilerleyen aracı takip eden polis veya jandarmanın yerine koyun. Bir anlığına lütfen bunu düşünün. Önünüzde bir araç gidiyor. Jandarma kontrolünde durmamış, hatta orada bir askerimize çarparak yaralamış, Kayseri'ye, Ankara'ya doğru hızla ilerleyen bir aracı takip ediyorsunuz. Allah aşkına, orada nasıl bir gerilimin yaşandığını hissedebiliyor musunuz? Güvenlik güçleri o aracı yolda imha edebilir, uçaklar, helikopterler kalkıp vurabilir. Ama ya içinde sigara kaçakçısı varsa? Ya içinde uyuşturucu kaçakçısı varsa? Ya mazot kaçakçısıysa? Ya kaçan kişi, sadece arabanın ruhsatı, ehliyeti yanında olmadığı için kaçıyorsa? Ya o aracın içinde, babasından gizlice anahtarları alıp, dolaşmaya çıkmış, 15 yaşında, ehliyetsiz, haylaz bir çocuk varsa? Ya içindeki sadece bir araç hırsızıysa? Aracı takip eden güvenlik görevlisinin gözünün önüne, bu arada kendi çocukları geliyor, başkalarının çocukları geliyor, hata ile öldürülmüş terör kurbanları geliyor. Aracı takip eden güvenlik görevlisinin gözünün önüne, amirinin, komutanının söylediği, 'yüzde yüz emin olun' talimatı, ömür boyu hapisle yargılanacağı mahkeme geliyor. Güvenlik güçleri üzerinde öyle bir psikolojik baskı oluşturuluyor, öyle bir gerilim üretiliyor ki adeta hata yapmaları için ortam hazırlanıyor. Hatırlayın 'çoban sandık' diyerek teröristi vurmayan generalle haftalarca alay edildi. Vurgun yiyen karakoldaki gaziler, yerden yere vuruldu. Aktütün'de 25 yavrumuz şehit oldu. Taşdelen'de 27 şehidimiz odu. Kolunu bacağını kaybeden Mehmetçik, kendi derdini düşünmeden, yanı başında şehit olan arkadaşının üzüntüsünü atlatamadan medyanın eleştiri oklarıyla sorgulanıyor, hesaba çekiliyor. Terörle mücadele edenin de insan olduğunu unutmamak gerekiyor. Teröristin üzerinde hukuk baskısı, yargı baskısı olmayabilir, ama güvenlik mensubu hukuk kurallarıyla hareket eden ve insaniyetini yitirmeyen kişidir. Yani bir tarafta öldürmeyi amaç edinen, diğer tarafta yaşatmayı amaç edinen iki taraf var. İşte insani hassasiyeti yitirmemiş olan aynı polisin, aynı askerin gözünün önüne bir başka şey geliyor. Ne geliyor biliyor musunuz? Kumrular Sokak'ta, bir telefon bayiinde, daha işe başladığı gün, yanında patlayan bir bombayla parçalanan Mustafa Bingöl geliyor. Patlayan bombayla can veren 60 yaşındaki Dürdane Beyhan geliyor. Ailesine destek olmak için orada bir dükkanda çalışan, daha 18 yaşındaki Orhan Güzel aklına geliyor. Terör örgütünün hunharca katlettiği canlar, masumlar, insanlar geliyor."

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler