AK Parti İzmir Milletvekili İlhan İşbilen, düzenlediği basın toplantısında partisinden istifa ettiğini açıkladı.
İşte İşbilen'in konuşmasından satır başları:
Güzel bir haberi veya güzel bir hadiseyi duyurmak için huzurlarınızda olmak isterdim. Ben Ak Parti’den İzmir milletvekili adayı olurken günün birinde çok üzücü şekilde partiden istifa kararı almak mecburiyetinde kalacağım aklıma gelmezdi.
Ben AK Parti’nin bir vekili olarak dershaneler tartışmasının yaşandığı Kasım’da Genel Merkez’de Nabi Avcı’nın Genel merkezde byapılan basına kapalı toplantıda düşüncelerimi açıkladım. O konuşmayı yapmamı bizzat AK Parti Grup başkan vekilleri istedi.
Orada 'Gidişimiz iyi değildir. Bir dershane tartışmasıyla ülkeyi geriyoruz' demiştim.
O gün alkışlanan ve tebrik edilen bu konuşmamdan sonra Başbakan’ın çağırıp beni konuşmasını bekledim, hatta talep ettim. Ama Başbakan’dan beklediğim cevap gelmedi.
Bu süreç içinde her şeye rağmen muhterem Fethullah Gülen hoca efendi ile Başbakan arasında diyaloga vesile olurum diye de bekledim. Başbakan bu meselenin suhuletle çözülmesini isteseydi beni çağırırdı herhalde. Başbakan’ın talebi üzerine vekil adayı oldum.
2,5 yıl boyunca ülkenin hep uzlaşmacı siyaset anlayışı ile yönetilmesi gerektiğine inandım.
AK Parti’nin vaatleri olan toplumsal barış, uzlaşma, ortak yaşama, ileri demokrasi söylemlerine rağmen vatan ve hizmet için çalışan Gülen hareketine ve mimarına yönelik akıl, insaf, vicdan ve insanlık dışı itham ve hareketler her gün artarak sürüyor. Bu durum yurt içinde ve yurtdışındaki milyonlarca insanımız gibi beni de derinden yaralıyor.
Muhterem Gülen hocaefendiyi 50 yıldır yakinen tanıyorum. Bugün yapılan hakaretleri ömrüm boyunca duymadım. Haşhaşi, çete reisi, alim müsveddesi, içi boş vaiz, sahte veli, yalancı peygamber, paralel devletin başı, İsrail uşağı, maşa, ABD’de esir, kaset şantajcısı ve telekulakçı… Daha neler neler…
Hizmet camiası inlere benzetildi. Hizmet insanları inlere girilip ellerİ ve belleri kırılacak teröristler olarak sunuldu. Eski bürokrat, yeni siyasetçi memleketi Erzurum’da ‘kimsin sen’ diyerek mide bulandırıcı ve tiksindirici bir konuşma yaptı.
Bunların nedeni yolsuzluk operasyonları.
Arınç, Çağlayan, Davutoğlu gitmedi mi, hayır dualarını almadı. Partinin en tepsindeki bürokratlar gitmedi mi?
Başbakan Mayıs ayında ABD’deyken görüşmek istemedi mi? Görüşmek mümkün olmayınca Arınç’ı göndermedi mi?
Hocaefendi ile görüştüklerinde haşhaşi ile mi görüştüler. İş dünyasından ve medya dünyasından sayısız insan yıllar içinde hoca efendiyi ziyaret etti. Görüşenler bu isnatlardan birinin bile izine rastlamış mı?
40 yılı aşkın süredir yurt içinde ve dışında dünyanın 160 ülkesinde milyonlarca öğrenci öğrenim gördü. İçlerinden bir tanesi bile efsunlanmış mı? Bu çocuklara eğitim veren bakan ve vekillerin çocukları da bu okullarda eğitim görüyor. Onların çocukları da haşhaşi oldu mu? Öğretmenleri de çete elemanı mıydı?
Büyükelçilere 160 ülkesindeki okulları karalayın talimatı verilirken hiç mi insanın vicdanı sızlamaz.
100 yılık geçmişi olan bir hizmet hareketine 11 yıllık geçmişi olan bir parti nasıl ‘biz varsak varsınız, yoksak yoksunuz’ diyebilir. Hele bir mümin nasıl bu kadar kolay söyler? Hizmet hareketi ortaya çıktığından bu yana Allah’ın inayeti ile bugünlere geldi. Allah’ın izni ilke aynı şekilde de yoluna devam edecek. Devletteki asıl oligarşik paralel yapıyı gizlemek ve yolsuzlukları örtbas etmek için hizmet hareketine ‘paralel devlet yaftası’ yapıştırmaya Allah’ın izni ile kimsenin gücü yetmeyecektir.
Üzülüyorum ve iyi biliyorum ki istifamla birlikte çok sevdiğim ve kader birliği ayptığım vekil arkadaşlarım ile diyalog kurmam engellenecek. Onların da benimle temas kurmasına izin verilmeyecek. Ama Meclis’in mescidinde, yemekhanesinde onlarla yeniden buluşacağımıza inanıyorum. Bu nedenle istifamı onlardan ayrılık olarak görmüyorum.
Hoca efendi ile 2 aydır telefonla bile görüşmedim. Bundan önceki görüşmelerimde bana ısrarla, yeminle de söylerim partiden ayrılmamam ev ayrılacak olanların da ayrılmaması yönünde telkinde bulunmamdı. Ama öyle bir noktaya geldim ki yakın dostlarım bile hizmet camiası ve Gülen’e ağır saldırılara rağmen hala partide kalacak mısınız diyerek bana ağır sitemlerde bulundular. Fişlenenler kışın ortasında ailesi ile sürgün konumunda bulunurken fetva makamlarından neden ses çıkmaz. Bağışlar için kolayca fetva veren makamlardan ses çıkmayınca bu zulümlerin caiz olduğu mu sanılıyor. Allah’ın bu zulümleri görmediği mi düşünülüyor.
Zulümler, takibatlar öyle bir noktaya ulaştı ki vekil olmama rağmen evime dinleme cihazı konuldu. Eşimin ve kız kardeşimin vakfına baskı yaptılar. Allahın bunlara mukabelesi de ağır olur. O gün birileri için de ağlama e pişmanlık günü olacaktır. Bu aşamada artık AK Parti’de durmamın bir anlamı olmadığını düşünüyorum. AK Parti’den istifa ediyorum.
TBMM'nin internet sitesinde İlhan İşbilen'in özgeçmişi şöyle:
İlhan İşbilen, 1 Nisan 1946'da Edirne Uzunköprü'de doğdu. Babasının adı Muharrem, annesinin adı Kadriye'dir. Sanayici, İş Adamı; İzmir İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi İşletme Bölümünü bitirdi.
Kamu görevlisi olarak birçok kurumda çalıştı. Manisa Maliye Muhasebe Yüksek Okulu Genel Sekreterliği, Dokuz Eylül Üniversitesi Genel Sekreter Vekilliği görevlerinde bulundu. Akyazılı Eğitim Vakfı, Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonunda Genel Müdür olarak görev yaptı. Asya Finans Ortaklığı ve Bankanın Murakıplığı ve Türkter Tersanesinin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürüttü. Ufuk Mayna Denizcilik Limited Şirketi ile Cezayir'de Türk Maritime Limited Şirketi ve Tersanesini kurdu. EVYAP Holding Yönetim Kurulu Üyesidir. Türk Maritime Yönetim Kurulu Başkanlığı, Oruç Reis Denizciler Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği bulunmaktadır.
Orta düzeyde İngilizce bilen İşbilen, evlidir.