"Ne gerek var böyle mukayeselere. AK Parti'nin bütün bakanlarında eğitim politikalarının ana damarı aynıdır. Diğerleri nüanstır" diyen Çubukçu, "Ben eş durumu sorununa insani gerekçelerle yaklaşırım. Başka bakan farklı davranabilir. Susuyorum ama benim patlamam da kötü olur" diye konuştu.
Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'nın bugün köşesinde kaleme aldığı yazı şöyle:
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'le pazar günü telefonda yaptığımız yaklaşık bir saatlik görüşme dün Akşam'ın manşetindeydi. Bakan Dinçer'i CNN Türk'teki canlı yayında izlemek üzere ekran başına oturmuştum. O sırada Meclis'ten bir telefon geldi. 'Sizinle İstanbul Milletvekilimiz ve Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanımız Sayın Nimet Baş görüşmek istiyor, bağlayabilir miyiz' diyorlardı.
Nimet Hanım'ın cevap hakkı
Milli Eğitim eski Bakanı Nimet Baş (Çubukçu), gazetedeki röportajı okuduğunu belirterek söze girdi. 'Ömer Hoca'ya da mesaj atıp sordum. Sizinle yaptığı görüşmede iki yerde ismim zikredilmiş. Doğruysa cevap hakkımın doğacağını söyledim' dedi.
Ömer Dinçer'den de cevap gelmiş. İsminin dolaylı olarak zikredildiğini söylemiş.
Nimet Hanım bana sordu. Ömer Dinçer'le yaptığım telefon görüşmesini nokta ve virgülüne dokunmadan yazdığımı aktardım.
Dinçer'e yönelttiğim sorularda 'Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu dönemleri' diye bir ifade olmamasına rağmen Dinçer'in açıklamalarının içinde iki kez kendisinin isminin geçtiğini söyledim.
'Ben de böyle tahmin ettiğim için cevap hakkımı kullanıyorum' dedi. Nimet Baş üzülmüştü. 'Şu ana kadar hiç konuşmadım' dedi ve bütün bu tartışmaların bir tweet mesajıyla başladığını anlattı. Hüseyin Çelik'in, eş durumundan atamalarla ilgili çözüm arandığı tweetini takipçileriyle paylaştığını hatırlattı. Şöyle devam etti:
Her şey bir tweet'le başladı
'Bunda bir şey yok ki, bir art niyet yok. Hüseyin Çelik bizim Genel Başkan Yardımcımız, parti sözcümüz. Hem de eski Milli Eğitim Bakanımız. Ben de AK Parti'liyim. Eski Milli Eğitim Bakanı'yım. Ortada bir sorun var. Bu sorunun mağdurları bizlerin e-mail hesaplarını twitter hesaplarını, bloke ediyor. Eş durumu, eş durumu, eş durumu... Hüseyin Çelik bir şekilde sorunun çözümü için arayış olduğunu duyurmuş, ben de sevindim bunu paylaştım.'
Eş durumu insani mesele
Nimet Baş sözün bu noktasında geçmişte kırıldığı bazı konulara da işaret etti. Kendisinin görevi devralırken önceki bakanlar için 'Her şey yerle bir, sistem felç, enkaz devraldık. Bakanlık otomatik pilottan şimdi çıkıyor' gibi ifadeleri hiç kullanmadığını vurguladı. Sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz aynı hükümetin bakanlarıyız. Ne gerek var böyle mukayeselere. Mukayese gerekiyorsa eski dönemlerle yapılabilir. AK Parti Hükümeti'nin bütün bakanlarında eğitim politikalarının ana damarı bellidir ve aynıdır. Diğerleri nüanstır. Mesela ben eş durumu sorununa insani gerekçelerle yaklaşırım. Başka bakan başka davranabilir. Susuyorum ama benim patlamam da kötü olur. On yıllık kardeşlik hukukumuz var aramızda. Ayrıca ben ardımda bıraktığım makamlara asla bakmam. Bulunduğum durumdan gayet memnunum. "
Öğretmen atamaları bilançosu
Nimet Baş, Ömer Dinçer'in, öğretmen atamalarını Hüseyin Çelik ve kendi bakanlığı dönemiyle karşılaştırmasına tepkiliydi. Sözü Hüseyin Çelik döneminden başlattı. 'Mesela Hüseyin Bey... Milli Eğitim Bakanı iken defalarca Bakanlar Kurulu'na öğretmen atamaları konusunu getirmiştir. Kaç kez getirmiştir. Ben de öyle... Ama ülkemizin de gerçeklikleri var. Bütçe rakamları var' dedi ve sonra bakanlık yaptığı sürede kaç öğretmen atadığına ilişkin rakamları verdi ama 'Bunları yazmayın' diye rica etti. Sanıyorum o da bir mukayese yarışına girmek istemedi.
Nimet Hanım Türkiye'nin temel sorunlarından birisinin öğretmen konusu olduğunu birkaç kez vurguladıktan sonra 'Bütün Milli Eğitim Bakanları, Hüseyin Bey de Ömer Hoca da ne kadar öğretmen norm açığı varsa o kadar atama yapmak ister. Ben de istedim. O da benim mücadele ettiğimi bilir. Kendisi o tarihte de bakandı' dedi.
4 artı 4 mü?
Tam bu noktada Nimet Baş bir anne ve veli olarak bazı değerlendirmelerde de bulundu ama polemik yaratmak istemiyor, onları geçiyoruz. Ancak ben bir önceki Milli Eğitim Bakanı'nı yakalamışken çok güncel eğitim konularından birkaçını daha sormadan edemedim.
Kendisiyle bakanlığı döneminde de ekibimle birlikte sık sık bir araya gelirdik. Doğrusu uygulama ve yaklaşımları yazı işleri ekibimizi etkilemişti. Bakan'a şunu sordum:
Sizce 4 artı 4 artı 4 uygulaması doğru, makul ve yerinde mi?
Bir süre sustu. 'Çok kapsamlı tartışılmadı' dedi. 'Hemen bana paslanıyor' ifadesiyle 4 artı 4 artı 4 kararının alındığı Milli Eğitim Şurası'na sözü getirerek şu değerlendirmeyi yaptı:
(Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bana yaptığı açıklamada Çubukçu dönemindeki Milli Eğitim Şurası'nda bu kararın alındığını söylemişti.)
'Milli Eğitim Şuralarında sayısız kararlar alınır. Çünkü orası eğitim camiasının tüm aktörlerinin bir araya geldiği ortamdır. Bire bir milli eğitim politikalarıyla da paralel değildir. Şura kararları emir niteliğinde de değildir. Bir yön ve vizyon belirlemeye çalışır.'
Sorumu yineledim. Peki sizce doğru mu? Bakan '4 artı 4, eğitimin yeniden yapılandırılması, başta yabancı dil eğitiminin düzenlenmesi olmak üzere faydalıdır. Hangi aşamada hangi tarihlerde nasıl bir geçiş dönemiyle ve nasıl uygulanacağı konusu tartışılır. Ama 4 artı 4'ün kendisi faydalıdır. Bu tartışma dışı, bunu cumartesi günü televizyonda da söyledim' dedi. Burada araya girdim ve Bakan'a 'Siz 4 artı 4 diyorsunuz. 4 artı 4 artı 4 değil mi, bir fark mı var?' diye sordum. Birkaç saniye sessiz kaldı ve 'Kısaltma olsun diye' yanıtını verdi.
66 ay konusuna girmem
Birkaç detay daha sormaya çalıştım. Eğitim sistemimizin aksaklıklarını tartışmamız gerekiyor bu hepimizin geleceği. Gündelik politikayla ilgili de değil. Bu yöndeki birkaç soruma karşılık bence çok çarpıcı değerlendirmeleri oldu: