Heyet, daha önceki ziyaretlerin aksine özellikle “eve dönüş ve toplumsal rehabilitasyon” ile ilgili görüşmeler yaptı. Ak Partili vekiller, rapor hazırlayarak, parti yönetimine verdi. Raporda, sürecin en zor kısmının silahların bırakılması ve imha edilmesi olduğuna vurgu yapıldı.
Hürriyet'in habeirne göre, SETA ile İngiliz Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün organizasyonunda gerçekleştirilen temaslardan sonra raporu Elazığ Milletvekiil Şuay Alpay kaleme aldı.
Raporda, İrlanda ve İngiliz siyasetçilerin ve barış sürecinde görev alan sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin, “Büyük değil, küçük çaplı toplantılar yapın, güven için tarafsız arabulucular atayın, medyadan destek alın, taraflar birbirinden habersiz açıklama yapmasın, nefret etseniz bile şiddet yanlıları ile görüşün” önerilerine de yer verildi. Raporda özellikle sürecin ikinci aşamasıyla ilgili, saptamalar ve öneriler şöyle:
“Görüşmeler açısından en kritik aşama silahların bırakılması ve silahsızlanma aşaması olmuştur. Silahsızlanmanın önündeki en büyük engel karşılıklı güvensizlik olmuştur. İngiltere yanlısı birlikçiler terörist olarak adlandırdıkları kesimlerle müzakere etmeyeceklerini, onların silahsızlanmasını müzakere için ön şart olarak ileri sürmüşlerdir. İRA yanlıları ise anlaşma sağlanmadan silah bırakmayacaklarını, silah bırakırlarsa müzakere avantajlarının zayıflayacağını ifade ederek direnmişlerdir.
Silahsızlanma için ayrı bir heyet oluşturulmuştur. Heyetin başına Kanadalı bir general getirilmiştir. Silahsızlanma komisyonu ‘Mitchell prensipleri’ olarak bilinen genel olarak da şiddetten arındırılmış, demokrasiyle silahları bırakma ve görüşmelere katılma şekli ile çalışmış, süreç başarı ile tamamlanmıştır.
Anlaşmanın hayata geçirilmesi için uygulama planı bağlamında bir planlama yapılmıştır. Buna göre öncelikle; mahkum ve tutukluların serbest bırakılması, şeffaflık politikası, polis ve teşkilatının reformu, ceza ve adalet sisteminde reformu yapılması kararlaştırılmıştır.
Barış görüşme sürecine bir anlamda üçüncü taraf olarak arabulucular dahil edilmiş bunların sürece, özellikle tarafların birbirlerine olan güven sorunun aşılmasına ciddi katkıları olmuştur. Din adamlarının anlaşma ve barış sürecine çok yüksek oranda katkıları gerçekleşmiştir. Anlaşma sonrası süreçlerin nasıl gelişeceği ve atılacak adımlar yazılı bir metin haline getirilmiştir.
Eve dönüş ve siyasete katılım olarak adlandırılan bu süreç ve sonuçla birlikte, serbest bırakılan tutuklu ve hükümlülerin bir kısmı siyasete başlamış milletvekili, parti yöneticisi olmuştur. Bunların bir kısmı ile çalışma programı sırasında görüşmelerimiz olmuş ve barış sürecine ve sonrasındaki toplumsal entegrasyona ciddi katkıları olduğu değerlendirilmiştir.
İRA 1994 yılında ateşkes ilan etmiş, aradan 4 yıl geçtikten sonra 1998 yılında taraflar arasında ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması olarak anılan barış anlaşması imza edilmiştir. Ancak 1998 yılındaki barış anlaşmasından sonra aradan 7 yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra 2005 yılında İRA silah bırakmış, çatışmadan vazgeçmiş, siyasi çözümü tercih etmiştir. Bu nedenle barışı ve şiddete son vermeyi bir süreç olarak görmek buna göre değerlendirme yapmak gerekir.
Bunun çok zor ve zahmetli, sakin ve ihtiyatlı olarak götürülmesi gereken bir süreç olduğu görülmelidir. Toplumsal ve siyasal baskıların değerlendirilmesi ancak sürece olumsuz katkılarına engel olunması önemlidir. İrlanda tecrübesi bunun en güzel örneklerindendir.
HALA GÜVENSİZLER
Bugün hala İrlanda ve İngiltere hükümetlerinin birbirlerine güvenmedikleri ve mesafeli durdukları tereddütsüz şekilde ortadadır. Barış için üst düzeyde politik bir ilişkinin kurulduğu ve ‘Hayırlı Cuma’ anlaşmasına giden süreçte bu politik ilişki ve yönetimin etkili olduğu, ancak halkın, sivil toplum kuruluşlarının bu sürece katılımında ciddi eksiğin olduğu gözlemlenmiştir.
BİZİM DURUMUMUZ FARKLI
İngiltere yanlısı Protestan birlikçiler ile İrlanda yanlısı Katolik Cumhuriyetçi milliyetçiler arasındaki ayrışma çok derin ve köklü, çok keskin durumdadır. Oysa, Türkler ve Kürtler arasında yukarıda bahsi geçen bir toplumsal ayrışma, keskinleşme ve nefret asla söz konusu değildir. Bölünmüş toplum algısı ve görüntüsü yoktur. Tam tersine her iki toplum kesimi aynı inanç ve değerler manzumesinin paydaşları olup, bin yıllık ortak tarih, kültür ve akrabalık bağı ile bağlıdır. Bu bizim için büyük avantajdır.”