Uludağ Üniversitesi’nin (UÜ) düzenlediği III. Bilgilendirme ve Ar-Ge Günleri’nde uzmanların katılımıyla yapılan panellerde birçok konu masaya yatırıldı. Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde yapılan panellerden biri de “İşlenmiş Gıdalar ve Sağlığa Etkileri” konusundaydı.TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman’ın yönettiği panele, UÜ Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, Gıda Güvenliği ve Hijyeni Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı, Veteriner Hekim Dr. Can Demir, UÜ Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mihriban Korukluoğlu, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver Durmuşoğlu, UÜ Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Doğruyol ve UÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahsin Yakut konuşmacı olarak katıldı.“KONUŞMAMASI GEREKENLER KONUŞUYOR”UÜ Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, son günlerde gıda ile ilgili haber bombardımanı yapıldığını ancak, konuşması gerekenlerin değil, konuşmaması gerekenlerin konuştuğunu, bu nedenle de halkın yanlış yönlendirildiğini söyledi. Türkiye’de ve kentimizde uygun olmayan gıda üretiminin önemli oranlarda seyrettiğini anlatan Prof. Dr. Mustafa Tayar, Bursa’da bu oranın yüzde 18 olarak tespit edildiğini kaydetti. Sürdürülebilir sağlıklı kuşaklar yetiştirmek için gıda güvenliğinin sağlanması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Tayar, gerek toplumu doğru bilgilendirmek gerek multidisipliner araştırmalar yapmak amacıyla, Bursa’da Uludağ Üniversitesi’de Gıda Güvenliği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin kurulması gerektiğini vurgulayarak, “Böylece sektörden gelen soru ve sorunlar için de bir araştırma merkezi olmuş olur. Bu merkezde, tıp, ziraat, fen edebiyat fakültelerinin yanı sıra helal gıda açısından yaklaşıldığında ilahiyat fakültesinden bile temsilciler bulunması yararlı olacaktır” dedi.“4 BİN İŞLETME DENETLENEMİYOR”Gıda Güvenliği ve Hijyeni Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı, Veteriner Hekim Dr. Can Demir, Türkiye’de tarladan sofraya üretim zincirinde gıda denetiminin çok eksik yapıldığını, bunun da denetim elemanı azlığından kaynaklandığını söyledi. Yönetmelikler çıkarma konusunda devletin seri davranmakla birlikte denetimlerde çok eksik kaldığını savunan Dr. Can Demir, şunları söyledi: “Türkiye’de 6 bin 400 gıda işletmesi var ve denetlemekle yükümlü bakanlık bunların ancak bin 700’ünü denetleyebiliyor. Yılda 4 bin işletmeyi ise oluruna bırakıyorlar. Oysa denetimlerin yüzde 100 olması gerekir. AB mevzuatına uygun yönetmelikler çıkarabilirsiniz ancak denetimlerin de yapılmasıyla bunlar bir anlam kazanır. Siz bir ilçedeki mezbahayı uygun koşulları yok diye kapatırsanız, adamlar ildeki mezbahaya gitmezler; gider dere kenarında kesimlerini yapıp etleri satarlar. Bunların da denetlenmesi lazım.”Raflarda yakalanan bozuk gıdaların imha edilmesi gerektiğine ilişkin mevzuatı hatırlatan Dr. Can Demir, “Düşünebiliyor musunuz İstanbul gibi bir yerde İmha Müdürlüğü’ne müracaat edip durumu sorduk. İmha edilmek üzere hiçbir gıdanın kendilerine gönderilmediğini söylediler” dedi.Bu ortamda tüketicinin “almama” hakkını kullanabileceğini ancak bunun için yeterli bilgiye sahip olması gerektiğini anlatan Dr. Can Demir, “Tüketicilerin bakteroskopik bir özelliği yok, gıdalardaki varolan bakteriyi anlayamaz. Resmi denetim mutlaka gereklidir. Belediyelere, vakıflara, üniversitelere ve resmi kurumlar akredite edilip denetim yetkisi verilmelidir. Böylelikle, ulaşılamayan gıda işletmelerine de ulaşılmış.” şeklinde konuştu. Dr. Demir, bazı gıda denetçilerinin, denetim yapılacak firmanın araçlarıyla evlerinden alınmasını da etik bulmadığını sözlerine ekledi.“GIDA KAYNAKLI HASTALIKLAR ARTIYOR”UÜ Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mihriban Korukluoğlu da, gıda güvenliği için, gıda kaynaklı hastalıklar ve tehditlerin giderek artan bir halk sorunu haline geldiğine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Dünya Sağlık Örgütü verileri göz önüne alındığında 1.9 milyonunu çocuklar olmak üzere 2.2 milyon insanın gıda ve su kaynaklı diyareden hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.” Kısa adı GDO olan genetiği değiştirilmiş organizmaları “Modern biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş insan dışındaki bitki, hayvan ve mikroorganizma dahil canlı organizmalar” olarak tanımlayan Prof. Dr. Korukluoğlu şunları kaydetti: “Avrupa Birliği, GDO konusunda diğer ülkelere göre daha katı kurallar uygulamaktadır. Bir üründe (çeşit, gıda gibi) GDO oranını saptamak için miktar tayini yapılmaktadır. Bitkiye özel gen ile değiştirilmiş gen arasında korelasyon sonucunda bu değere ulaşılmaktadır. AB ülkelerinde ve Türkiye’de onaylanmış genler için yüzde 0.9’un üzerinde GDO kullanımı yasaktır. ABD’de ise etiketleme gereği yoktur. Kore’de bu değer yüzde 3, Japonya’da yüzde 5’dir. GDO 1996 yılından itibaren dünya ticaretinde yer almaktadır. Tüketici, bir gıda maddesinde GDO varsa bilmek hakkına sahip olmalıdır. GDO’lu ürünlerin sağlık ve çevre üzerine etkilerini irdelerken uzun soluklu araştırmaların yapılması gerekmektedir. Özellikle sağlık üzerine etkileri konusunda Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de yapılan bilimsel çalışmalar yetersizdir. Ancak, geleceğe sahip olmak için ne yediğimizi bilmek zorundayız.”Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver Durmuşoğlu ise gıdanın terörizme açık bir alan olduğuna dikkat çekti. Dünyada tarım ilacı (pestisit) tüketimindeki artışın son yıllarda hız kestiğini, buna karşın Türkiye’de 1979-2007 periyodunda yıllık 10 dolayında artış kaydedildiğini belirten Prof. Dr. Durmuşoğlu, şöyle konuştu: “Türkiye’de birçok AB ülkesinden daha az tarım ilacı kullanılıyor. Bizim farkımız, ilacı özellikle seralarda çok bilinçsiz kullanıyoruz. İlaçların büyük bir kısmı çevreye bulaşıyor. Toprak, hava, yeraltı ve yüzey suları kirleniyor. Çevrede yaşayan tüm organizmalar etkileniyor. Doğal denge bozuluyor ve çevre sorunu insanlara yansıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada tarım ilaçları nedeniyle istemsiz olarak 3,5-5 milyon zehirlenme vakası var. Bunlardan 3 milyonu ileri düzeyde zehirlenmedir. Yılda 20 bin kişi tarım ilacı nedeniyle hayatını kaybediyor. İki milyon kişi de tarım ilacı kullanarak isteyerek hayatına son veriyor. Toplamda 200 bin kişi tarım ilacı nedeniyle ölüyor. Bütün tarım ilaçları aynı değildir, etkileri farklıdır. Mümkün olduğunca en az zararlısını kullanmalıyız.”“KATKILI MADDELER OKULLARDA YASAKLANMALI”UÜ Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Doğruyol da konuşmasında, gıdalarda katkı maddeleri ve zararlarını anlattı. Amerika’da, hiperaktiviteye ve agresifliğe yol açtığı gerekçesiyle katkı maddeli içeceklerin satışının çocuk ıslahevlerinde satışının yasaklandığını anlatan Prof. Dr. Doğruyol, “Bizim okullarımızda da katkı maddeli ve işlenmiş gıdalar yasaklanmalıdır.” dedi.UÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahsin Yakut da, GDO’lar konusuna değindi. “Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar” dendiğini hatırlatan Prof. Dr. Yakut, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki genetiği değiştirilmiş bitkilerin tarım alanlarındaki üretimi 1996 yılında başladıktan sonra her yıl artarak büyüdüğünü söyledi. 2003 verilerine göre en fazla GDO’lu üretimin yüzde 63 ile ABD’de olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yakut, bunu Arjantin ve Brezilya’nın izlediğini kaydetti. Prof. Dr. Yakut, gen etkileri zamana göre farklılaştığı için meyveleri mevsiminde yemenin en doğru yol olduğunu sözlerine ekledi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz