HABER

Akdağ: "Hekim sayısında sonuncuyuz"

İSTANBUL (İHA) - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'de hekim başına günlük 30-40 hasta düştüğünü belirterek, önümüzdeki 10 yılda Türkiye'nin en az 50 bin hekime ihtiyacı olduğunu söyledi. Bakan Akdağ, "Bugün Türkiye'de 100 bin hekimimiz var. Önümüzdeki 10 yılda en az bu hekimlerin yarısı kadar daha hekime ihtiyaç var ki, mevcut fakültelerin bu açığı kapatması mümkün değil.Yeni fakülteler açmak lazım" dedi.

İhlas Holding'i ziyaret ederek Genel Müdür Ahmet Mücahid Ören ile görüşen Sağlık Bakanı Akdağ, Türkiye'deki sağlık sistemi ve gelecek ile ilgili planlamalar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fuat Bol, İhlas Haber Ajansı Genel Müdürü Fevzi Kahraman ve TGRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Soysal'ın da katıldığı görüşmede Bakan Akdağ, Türkiye'nin sağlık sisteminde önemli mesafeler aldığını, AK Parti Hükümeti olarak sağlığa yapılan yatırımların meyvelerini vermeye başladığını kaydetti. "Sağlık hizmetlerinde çok ciddi ataklarımız var" diyen Bakan Akdağ, anne ve çocuk sağlığı için büyük hamleler başlatıldığını kaydetti. Türkiye'nin anne ve çocuk sağlığı noktasında çok önemli 2 temel eksikliği olduğuna dikkat çeken Akdağ, "Bunlardan birisi demir eksikliğine bağlık kansızlık ki her iki bebeğin birisinde vardır. Türkiye'de bu ağır bir hastalık ancak çaresiz değildir. Ne yazık ki bugüne kadar çare üretmeyerek çocuğun kendi gelişim potansiyeline ulaşmasına önlemişiz. Çocukların nörolojik gelişimleri, beyin gelişimleri ilk 2 yılda önemlidir. Genellikle bu demir eksikliği, ilk 2 yılda görülüyor.

Bugün bu maksatla bütün çocuklarımıza bedava demir minerali veriyoruz. Aileleri teşvik ediyoruz. Bu sene de kemik gelişimi için hem annelere hem de bebeklerine D vitamini veriyoruz. Çok zor oldu tabi. Aşılamalarda enteresan rakamlar var. 2002 yılanda Türkiye olarak aşılamaya 12 milyon YTL civarında para harcanırken 2006 rakamımızı 112 milyon YTL'ye çıkardık" diye konuştu.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kendi döneminde döner sermayeden bin 500 YTL alan hekimlerin başka yollara tevessül ettiğini işaret ederek, iktidara gelir gelmez, döner sermaye katkı paylarını artırdıklarını, bu uygulama ile doktorların büyük bir bölümünün özel muayenehane uygulamasını bitirdiğini hatta 'Gel muayenehaneye işini yapayım', 'bıçak parası şu kadar' gibi sıkıntıların ortadan kalktığını, bunun da vatandaşı memnun ettiğini söyledi. Hekimlerin yüzde 90'nının kamuya geri döndüğünü vurgulayan Bakan Akdağ, "2006'nın Ocak Şubat ayı ortalamaları itibariyle söylüyorum. Muayenehanesini kapatan ve doğrudan kamuda tam gün olarak çalışan uzman hekimlerin aylık kazançları şu anda ortalama 5 bin YTL'yi buldu. Bin 500 YTL'den 5 bin YTL'ye çıktı. Peki bu ne sağladı bize? Bu, tam zamanlı çalışma oranını yüzde 10'lardan yüzde 55'lere çıktı. Yani vatandaşa 'Muayenehaneye gel de işini yapayım' demenin sistemi ortadan kalktı büyük ölçüde. Bu da vatandaşlarda çok büyük memnuniyet oluşturuyor" şeklinde konuştu.

"DOĞUYA DOKTOR GİTMESİ LAZIM"
Sağlık sisteminde çarpıklılık olduğunu vurgulayan Bakan Akdağ, "Bu hep konuşuluyor. Aslında kaliteli üniversiteler yıllarca, daha çok şunları söylediler, 'Türkiye'de hekim sayısı aslında yeterli ama dengesizlik var'. Halbuki dengesizliğinde sebebi hekim yetersizliği. Bakın, bir kanun yaptık eleman sıkıntısı çektiğimiz bölgelere sözleşmeli olarak hekim göndermek üzere. Bir uzman meslektaşımın eline 2005 rakamları itibarıyla ortalama 7 bin 600 YTL para geçti. 200 kişi gitti. 200 yetmiyor. En azından o bölgedeki eksiği gidermek için 1000 veya bin 500 kişi lazım. O paraya uzman hekim gitmiyor" ifadelerini kullandı. Bakan Akdağ, yaşanan Danıştay sürecinden sonra Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan kanun ile bu ay içinde çekilecek kuralar sonrasında Güneydoğu'ya bin 500 doktorun gönderileceğini söyledi.

Türkiye'de hekim sayısı bakımından yetersizlik bulunduğunu, bunu da sürekli olarak dile getirmelerine rağmen, başta ana muhalefet partisi olmak üzere meslek örgütlerinden de ciddi tepkiler aldıklarını söyleyen Bakan Akdağ, gerçek durumun çarpıtıldığını kaydetti. Bakan Akdağ, "Dünya Sağlık Örgütü'nün rakamları ortada.

Türkiye'nin de içinde bulunduğu 52 Avrupa ülkesinde Türkiye üzülerek belirtmeliyim ki sonuncu. Bu 52 ülkenin içerisinde biz hekim sayısı itibariyle nüfusuna göre sonuncuyuz. Bunların içinde Kırgızistan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Arnavutluk var. 1 hekim başına düşen nüfus sayı itibariyle 52'inciyiz. Türkiye'de yetirince hekim yetiştirmemişiz. Herkes nüfusuna göre yetiştiriyor. Almanya'ya ile Fransa'yla kıyaslanınca da çok yetersiz. Yunanistan ile kıyaslayınca çok yetersiz" diye konuştu. 30 yıldır hemen her Tıp Bayramı'nda doktor fazlalığına vurgu yapıldığını, bunun gerçekte böyle olmadığını ifade eden Bakan Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"'Türkiye de hekim sayısı fazla. Tıp fakültelerinin öğrenci sayısını azaltalım. Hekim eksikliği yok, fazlalığı var. Dağılım bozukluğu var' diye dem vuranlar var. Ama enteresandır, Türkiye'de ilk defa Bakan olarak açık ve net bir şekilde kamuoyuna ben doğruyu söyledim. 'Türkiye'de hekim sayısı yetersiz' dedim. Ne yazık ki kendisi de hekim olan ve ana muhalefet partimizden grup başkanımız Haluk Koç, çıkıp, 'Açıkça ben ilan ediyorum. Türkiye'de hekim enflasyonu vardır. Sağlık Bakanı bunu yanlış söylüyor' diye meclis kürsüsünde konuştu. Şimdi merak ediyorum. Haluk bey, bu rakamlar karşısında ne diyecek? Dersini iyi çalışmayınca böyle sıkıntılar çıkıyor. Peki acaba yıllık hasta sayısı ile ilgili bilgisi var mı? Türkiye'de yaklaşık 100 bin hekim var. 300 milyon defa insanımız hekim karşısına çıkıyor. Tabii 100 bin hekim diyoruz ama, bunların hepsi hasta muayene eden hekim değil. Kamuda, üniversitelerde ve özel sektörde hasta muayene eden 65 bin hekim var. Bunu 300 milyona böldüğünüz zaman 1 hekimin karşısına bir günde 25 kişi düşüyor. Bir hekim her gün 25 hastayla muhatap olursa sağlık problemleri de çözülemez. Dolayısıyla hekimlerin iş yükü çok fazla. Aslında yıllarca 'Hekim sayısı fazla, sayısını azaltalım, artırmayalım' diyen Tabipler Birliği, hekimlere en büyük kötülüğü yaptı. Hekim sayısı yetersiz olunca bu sefer hekimlerin üzerinde korkunç bir iş yükü oldu. Risk artıyor, sorumluluk artıyor. Sonra da aynı örgütler kalkıp diyor ki 'Hekimlerin iş yükü fazla'. 2004'teki Tıp Bayramı'nda Ankara Tıp Fakültesi'nde Tabipler Birliği'ni temsilen konuşan arkadaş ilk paragrafında 'Türkiye'deki hekimler üzerinde çok fazla iş yükü var. Hekimler bunalıyor. Ağır stres altındalar, riskleri çok büyük' hemen onun sonrasında konuşmasında, 'Türkiye'de hekim sayısı fazla, azaltılması lazım' diye devam ediyor. Fakat şimdi Tabipler Birliği de, üniversitelerimiz de bu işe karşı çıkanlar da gerçeği fark etmeye başladı. Yıllarca bir şeyin tersini söylemişsiniz. Ondan sonra da çıkıp da 'bu doğruymuş biz bilmiyorduk' diyorlar."

"10 YILDA 150 BİN HEKİME İHTİYACIMIZ VAR"
Sağlık Bakanı Akdağ, Türkiye'nin 20 senelik provizyonu göz önüne alındığında şu anki hekim sayısının 2 katı hekime ihtiyaç olduğunu işaret ederek, "10 yılın projeksiyonunu yaparsak, en az şu anki hekim sayının yarısı kadar hekim lazım. 100 bin hekimimiz var. Demek ki 10 sene sonrasında bizim 150 bin hekimiz olması lazım. 20 yıl sonrada 200 bin hekimimizin olması lazım. Bu artış hızıyla bu imkansız" diye konuştu. Bakan Akdağ, bu sıkıntıyı aşmanın yolunun Türkiye'deki tıp fakültelerinin sayılarını artırmak ve mevcut fakültelerin kapasitesini arttırmaktan geçtiğini kaydetti. Sağlık hizmetlerinin yüzde 90'a yakın yükünün bakanlığa ve kamuya bağlı hastanelerin üzerinde olduğunu ifade eden Bakan Akdağ, "Özel sektör genellikle butik hastanelerle işi götürüyor. Büyük halk kitlelerinin tedavi edileceği yatırımlara şu ana kadar Türkiye'de özel sektörün girdiği yok. Giremezdi de. Çünkü önü açık değildi. Ama şimdi onların da önünü açıyoruz" dedi. Bunu da belirli bir prensip doğrultusunda yaptıklarını belirten Bakan Akdağ, "Bu noktada kamu ne kadar sağlık hizmeti sunumunda güçlü ve kaliteli olursa, özel sektör de o kadar kaliteli ve ucuz hizmet üretir. Sağlık hizmetinin tamamen özel sektöre veya ağırlıklı olarak özel sektöre vermenin biz yararlı olduğuna inanmıyoruz. Tabii ki özel sektörden yararlanmalıyız. Oların dinamizminden, finans gücünden yararlanmalıyız. Ama kamu ayakta kalmalı. Kamuyu da şimdi biz daha çok hizmet alımlarında bizde kamu özel ortaklığı dediğimiz. Kamu özel ortaklığı yöntemiyle de kamuyu güçlendirmeyi düşünüyoruz" diye konuştu.

Türkiye'de uygulamaya koymayı planladıkları sistemle kaynağın hepsinin kamunun olması gibi bir durumun ortadan kalkacağını belirten Akdağ, "Hastane binasını, ekipmanı, hizmeti getirin biz de tedavi hizmeti satın almış olalım. Ama patron devlet olsun" anlayışını benimsediklerini kaydetti. Dünyada, sağlık hizmeti sunumunu tamamen özel sektöre devreden hiçbir ülkenin olmadığına işaret eden Akdağ, "Biraz ABD bu hususta özel sektöre hizmet aktarımını yapmıştır. Amerika'daki başarılı bir model değil. Bu işi tamamen devlet üzerinden götüren modellerde başarılı değil. Tabi sağlıkta 'mükemmel bir sistem kurduk işte budur' demek mümkün değil. Ama AB'de sağlık konusunda özellikle sağlık hizmetinin sunumu ve finansmanın sağlanması konusunu ülkelerin kendi kanunlarına bırakıyor. Toplum sağlığı, çevre sağlığı vs. gibi konularda veya sağlıkla ilgili ortak problemler belli prensipler getiriyor. Onları karşılamanız lazım AB ülkesi olarak veya bir aday ülke olarak gerçekten sağlıkta özgün bir Türkiye modeli oluşturabildik" dedi. Aile hekimliği uygulamasına pilot il olarak geçtiğimiz yıl Düzce'den başladıklarını hatırlatan Bakan Akdağ, bu sene büyük kent olarak İzmir'i seçtiklerini bunda da başarılı olmaya arzuladıklarını ifade etti. Akdağ, başarılı olmaları halinde bu uygulamayı yayacaklarını belirterek şöyle dedi:

"Türkiye'nin her tarafında uygulamak istiyoruz. Şimdi bir Türkiye karması yaptık. Mesela doğuda Gümüşhane, Elazığ var. Diğer tarafta Samsun, İzmir var. Denizli veya Aydın olacak, Güneydoğu'da metropol kent olarak değil büyük kent olarak Adıyaman'ı seçtik. İlerde aldığımız sonuçlara göre yolumuza devam edeceğiz. Ama aile hekimliğinde de aslında önümüzdeki çözülmesi gerek önemli mesele hekim sayısın yetersiz olmasıdır. Biz bunu söyleyince diyorlar ki, 'Madem öyle, niçin aile hekimliğine geçiyoruz?'. Halbuki şu andaki sağlık ocağı hekimlerimiz bir aile hekiminin yapacağı işten daha fazlasıyla görevlendirilmiş durumda. Sadece sistematik bir iyileştirme yapıyoruz. Kişinin hekim seçme imkanını, hekimin kayıtlı kişi kadar para almasını sağlayarak, aslında motive ettik hekimi. Hekimin şu anda çalıştığının, ürettiğinden daha fazlasını üretmesini sağlıyoruz. Yoksa hekim yetersizliği, aile hekimliği kursanız da kurmasanız da, ne yaparsanız yapın, yetersizlik ana problem, yani hekim sayımız."

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler