YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Akdeniz Belediyesi akademisyenleri ağırladı

Mersin Üniversitesi’nden uzmanlar, TOKİ’nin kentsel dönüşüm mantığı ve uygulamalarının yarattığı sosyal sorunları anlattı

Akdeniz Belediyesi akademisyenleri ağırladı

Akdeniz Belediyesi, Çay, Çilek ve Özgürlük mahallelerinde düzenlediği halkı bilgilendirme toplantılarının ardından bu kez de akademisyenleri ağırlayarak, TOKİ’nin Mersin’de uygulamayı planladığı kentsel dönüşüme ilişkin uzmanların görüşünü dinledi. Mersin Üniversitesi öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan ve Yrd. Doç. Dr. Bediz Yılmaz, geçmişte ‘astığım astık, kestiğim kestik’ diyen TOKİ yetkililerinin, bu kez ‘mahalle sakinleriyle uzlaşma yoluna gideceğiz’ yönündeki açıklamalarının, dönüşüm planlanan 3 mahalle halkının ve Akdeniz Belediyesi’nin kararlı duruşundan kaynaklandığına işaret etti.

Akdeniz Belediyesi tarafından belediye konferans salonunda organize edilen bir panelde, Mersin Üniversitesi (MEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan ve Yrd. Doç. Dr. Bediz Yılmaz, Başbakanlığa bağlı Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) konut mantığını anlattı. Akdeniz Belediye Başkanı M. Fazıl Türk’ün de katıldığı panelde, BDP Mersin İl Eşbaşkanları Aynur Aşan ve Musa Kulu, belediye başkan yardımcıları, meclis üyeleri, muhtarlar ve sivil toplum örgütü temsilcileri de hazır bulundu. Panel, kentleşmenin hızlanmasıyla birlikte yaşanan dönüşümün sosyo-ekonomik yapısı, TOKİ’nin konut mantığı, bu binalara yerleşen insanların yaşadığı sorunlar ve bina kalitesi hakkında kısa bir film gösterimi ile başladı. Ardından söz alan Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan, TOKİ’nin Mersin’de uygulamayı planladığı kentsel dönüşümde gelinen sürece değindi. Kurum yetkililerinin yaptığı son açıklamanın, ‘mahalle sakinleri ile uzlaşma yoluna gidecekleri yönünde olduğunu hatırlatan Doğan, “TOKİ, Ataş’a ait araziyi kamulaştırıp burada binalar inşa etmeyi planlıyor. Sonrasında da mahalle sakinlerinin bu binalara taşınması planlanıyor. Tabi 3 mahalle, yani on binlerce insan söz konusu. Muhtemelen insanlar buraya parça parça yerleştirilecek. TOKİ, bölge halkıyla uzlaşma yoluna gideceğini ve halkı mağdur etmeden yerinde kentsel dönüşüm uygulayacağını söylüyor. Fakat geçmişte yaşanan örnekler bunun böyle olmadığını da ortaya koyuyor. Tabi TOKİ yetkililerinin bu açıklamayı yapmasında özellikle bölge halkının kararlılığı ve örgütlülüğü ile Akdeniz Belediyesi’nin proje karşısındaki tavrı etkili olmuştur” dedi.

Kentsel dönüşüm planlanan mahalleler önce fişleniyor!

Yrd. Doç. Dr. Doğan, Mersin’de, özellikle limanın özelleştirilmesinin ardından ortaya çıkan liman sahasının genişletilmesi, lojistik, konteynır sahası ve nakliye gibi faaliyetlerle birlikte kentsel dönüşüm projelerinin gündeme geldiğine işaret etti. Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabi Mersin’deki dönüşümün arka planında yatan, bu mahallelerin sosyo-kültürel yapısı ve bu yapıya bağlı olarak siyasal duruşunun, yöneticiler tarafından tırnak içinde terörle, suçla ilişkiliymiş gibi sunulmasıdır. Belli kesimlerin de böyle duruşları var. Ve aslında bu algı özellikle 2004 yılından sonra Türkiye’de başladı. Proje İstanbul’da gündeme geldiğinde Roman yurttaşların yaşadığı Sulukule, ardından da Alevi ve Kürt mahalleleri üzerinden bir söylem gelişti. Sosyal, kültürel ve etnik açıdan farklı olan bu tür mahalleler bilinçli olarak ön plana çıkarılıyor. Kentsel dönüşüm buralardan başlatılıyor, yani öncelikle bir şeytanlaştırma süreci var. Oradaki siyasal yapıyı bozmanın ötesinde, Mersin’deki başka dönüşüm projeleri için alan temizliği söz konusu olabiliyor. Çay, Çilek ve Özgürlük örneğinde olduğu gibi kentsel dönüşüm, ‘suçluluk’ ya da ‘terörle’ ilişkili söylemlerle yürütülüyor. Bu söylem, başka yerlerdeki dönüşümlerin önünü açmak için uygulanan bilinçli bir politikadır. Ve aynı söylem diğer yurttaşların bu mahallelerle öreceği dayanışmayı da önleyecek bir söylemdir. Buna dikkat etmek gerekiyor.”

‘TOKİ, Mersin’de bir dönüşüm dalgası başlatmak istiyor’

TOKİ’nin mantığında, yoksul halkı mülksüzleştirerek yeni kaynaklar yaratarak kendisine ve yandaşlarına rant elde etme, belli kesimlere kazanç sağlamanın yattığının özellikle İstanbul ve Ankara’da ortaya çıktığını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan, “TOKİ, 2009 yerel seçimlerine kadar ‘astığım astık, kestiğim kestik, benim yaptığım doğrudur’ gibi bir anlayışla kentsel dönüşüm projelerini uygulama yoluna gidiyordu. Fakat 2009 seçimlerinde İstanbul, Ankara ve Mersin’de kimi mahallelerde AKP oyları çok geriledi, AKP bazı belediyeleri kaybetti. Mersin’de de başarısız oldu. Seçimlerden bu yana, Van depremine kadar bir rölantideydi. Sorunsuz yerlerde toplu konut uygulamalarıyla hükümetin orta alt sınıfa konut sağlaması, bu sayede onları yanına alması, onlara ucuz konut yapılması biçiminde götürüldü. Depremden sonra tekrar afet riski ön plana çıktı. Bununla birlikte çok ciddi yıkımlara girişeceğini söylüyor hükümet ve buna 200 milyar dolar kaynak ayıracağını, 10 yıllık bir plan dâhilinde kentsel dönüşüm projelerini gerçekleştireceğini ifade ediyor. Bu plan özellikle İstanbul merkezli gelişirken, bir anda Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile Mersin’de Çay, Çilek, Özgürlük eksenindeki bu süreç hızlandırıldı. Fakat burada en dikkat çekici söylem, TOKİ’nin, ‘mahalle sakinleriyle uzlaşma yoluna gideceğini ve yerinde dönüşüm uygulayacağını’ açıklamasıdır. Açıktır ki Mersin’de bir dönüşüm dalgası başlatılmak isteniyor. Nitekim Akdeniz Belediyesi de konunun gündeme gelmesinden bu yana halk toplantıları ve panel ve toplantılar düzenleyerek sürece müdahil oluyor. Akdeniz Belediyesi’nin ayrıca alternatif bir proje hazırlığı içinde olduğunu da biliyoruz” diye konuştu.

Yrd. Doç. Dr. Doğan, halkı mağdur ederek yeni bir göçe zorlayacak proje karşısında hukuki yolların açık olduğunu, Türkiye mahkemelerinin yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar başvurmanın mümkün olduğunu hatırlattı. Doğan, “Akdeniz Belediyesi’nin görev ve sorumlulukları elbette var. Belediyenin de kendi politikasını, projesini geliştirmesi gerekiyor. Fakat her şeyi de belediyeye ikame etmemek lazım. Sivil toplum örgütleri, sivil toplum ve meslek odaları ile teknik anlamda aydın kesiminden oluşacak bir komisyon veya heyet oluşturulmalıdır” dedi.

Yrd. Doç. Dr. Yılmaz: ‘TOKİ’nin yaptığı insanları ikinci bir göçe zorlamaktır’

MEÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü, Kent ve Çevre Sorunları Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Bediz Yılmaz da kentsel dönüşümlerin özellikle sosyo-kültürel boyutunu anlattı. Bediz Yılmaz, “Nasıl bir kent yaratılmak isteniyor? TOKİ’nin bize sunduğu kent modeli nasıl bir şey, nereden alınmış?’ gibi sorulara kilitlenip kalmaktansa, yurtiçi ve dışında bunun sonuçlarının acı tecrübelerle ortaya çıktığını belirtmek gerekiyor. Kentsel dönüşüm söylemlerinde ‘modern ve çağdaş kentler’ kavramı öne çıkarılıyor. Dönüşüm projesi uygulanması planlanan mahallelerde yaşayan insanların yaşam biçimi çağdışı, ilkel olarak lanse edilip aşağılanıyor” diye konuştu.

Bediz Yılmaz, TOKİ’nin kentsel dönüşüm mantığı sonucunda yaptığı çok katlı izole konutlarda yaşayan binlerce insanın kent yaşamından koptuğunu, ekonomik hayattan uzaklaşarak işsizlik ve yoksullaşma ile karşı karşıya kaldığını söyledi, bu durumun da toplumsal öfke ve şiddet patlamaları yarattığını anlattı, birçok Avrupa ülkesinde benzeri olayların yaşandığını hatırlattı. Yılmaz, daha önce iyi veya kötü başlarını koyabilecek evi olan, yoksulluk ve işsizlikle boğuşan kesimlerin, kentsel dönüşüm adı altında bu kez de TOKİ’nin borçlandırma süreciyle karşılaştığının altını çizdi. Doç. Dr. Bediz Yılmaz şöyle konuştu: “TOKİ konutlarına yerleştirilen insanlar, bir yandan ağır borç altına girerken, diğer yandan da çok katlı toplu konutların yarattığı yaşam tarzının dayattığı apartman aidatı veya elektrik gibi ortak sarfiyat bedelleriyle karşılaşıyor. Ya da İstanbul’da görüldüğü üzere insanlar işyerlerinin, okullarının çok uzağına bir yere götürülüyor. Bu da yeni ulaşım masrafları demektir. Yaşadıklarını ‘ikinci bir göç’ olarak hissettiğini ifade eden insanlar var. İkinci bir zorunlu göçün, insanların yaşamında nasıl bir travma yaratacağını tahmin etmek hiç zor değil. Bu anlamda aynı şeyleri Mersin’de bir kez daha yaşamak da hiç gerekli değil.”

‘Kenar mahalle halkının geliştirdiği doku daha insancıl’

“Kent merkezinden izole edilen çok katlı yapıların içine sığdırılmış, insanların birbirine güven duymadığı, ilişkilerin gelişmediği yaşamların karşısında, kenar mahallelerde yaşayan halkın geliştirdiği sosyo-kültürel doku bana daha insancıl ve doğal geliyor” diyen Bediz Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yapının, BDP’li belediyelerin katılımcı, ekolojik, kadına yönelik pozitif ayrımcılığı esas alan anlayışıyla da uyuştuğunu düşünüyorum. Çünkü oralarda zaten kurulmuş sosyal bir doku var. İnsanlar, sadece zenginlere has olarak görülen müstakil evlerinde yaşıyor, bahçesinde ürettiği sebze-meyveleri tüketiyor, evini, büyüyen nüfusuna, evlenen çocuklarına göre 3–5 kata çıkarabiliyor. Toplumsal ilişkiler daha yatay ve insancıl. Burada ‘gecekondu güzellemesi’ yapmıyorum ama mahallelerde yapılacak altyapı ve üstyapı iyileştirmesi ve sosyal donatılar eklenmesi çok daha insancıl, çağdaş ve doğal bir kentleşme sağlayacaktır. Adı geçen bu mahallelerde görüştüğümüz insanlar da TOKİ’nin 12 katlı, küçücük odalardan oluşan evlerinde yaşamak istemiyor. Halk, gündelik yaşam pratiklerini göz ardı eden bir projeye kaygıyla ve yüzlerce soruyla yaklaşıyor.”

Başkan Türk, “Araziler yeşil sermayeye peşkeş çekilecek”

Panelde son olarak söz alan Akdeniz Belediye Başkanı M. Fazıl Türk ise, halk ve belediye ile müzakere süreci başlamadan TOKİ’nin Mersin’deki niyetinin ortaya çıktığını vurguladı. Bakanlar Kurulu’nun 3 mahalle ile ilgili aldığı kararın, orada yaşayan insanların kimliklerinden dolayı olduğuna dikkat çeken Türk, “Yerel seçimler öncesi, Akdeniz’in hinterlandı 2 bin 400 hektardan bir anda 22 bin hektara çıkarıldı. Bunun tek nedeni siyasidir ve burada amaç BDP’nin başarısız olmasını sağlamaktır. Kentsel dönüşümde değer konusu bir yana, burada en önemlisi insanların yaşantıları ve dönüşümün sosyal boyutudur. Bakın, Sulukule’de Roman yurttaşları bu evlere yerleştirdiler, hemen hepsi buraları terk etti. Çünkü yeni yapı, onların yaşam tarzlarına uymuyor. Bunu görmek gerekir. Bunun dışında müzakerelerde halkın elinin güçlü olabilmesi örgütlülükten geçer. Halkın örgütlenmesi hususunda geç bile kalınmıştır. Toplumsal direnme ve iyi bir örgütlenme ile dayatmalara karşı çıkılırsa, bunun karşısında hiçbir güç duramaz” şeklinde konuştu.

‘Ancak insan merkezli dönüşümün yanında oluruz’

Arazilerin yeşil sermayeye peşkeş çekileceğinin altını çizen Başkan Türk, “Serbest Bölgenin kapasitesi 20 milyon tondan 60 milyon tona çıkarılacak. Bu kadar yetkiyle donatılan bir TOKİ’nin hangi söylemine güveneceksin. Akdeniz Belediyesi’nin görüşü şudur; ‘yurttaşın düşünüldüğü, insan merkezli bir dönüşüme, yurttaşın kendisi de istiyorsa varız. Ancak bunun karşılığında yurttaşın hakkı son kuruşuna kadar verilerek, aynı mahallede yer edinmesi sağlanmalıdır. Şimdi, zemin artı 12 kat dersen, bu insanlar orada sosyal ve psikolojik bunalım yaşarlar. İnsanların yaşamı olumsuz etkilenecek, çünkü onlar kendi kültürlerini yaşamak istiyorlar. Tandırına yer bulamazsa evinin damına kuruyor. TOKİ, Mersin Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi, bizden önceki dönemde bir sözleşme imzalamış. Mahallelerin kanaat önderleri, kentin dinamikleri ve aydınlar birleşirse, Mersin bu konuda Türkiye’ye örnek olur. Halkımız bu konuda hazırdır, yeter ki onlara yol gösterelim” dedi. Panel, muhtarlar, sivil toplum örgütleri ve mahalle sakinlerinin akademisyenlere yönlendirdiği sorulara verilen yanıtların ardından sona erdi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler