Bazen gözlerinizi ekrandan kaçırmak, kulaklarınızı tıkamak istersiniz istersiniz ama ne mümkün? Şiddet, kan, tecavüz, çocuk kaçırma, işkence, sapkınlık boyutunda cinsellik… Öyle filmler vardır ki çok zor ve rahatsız edici konulara parmak basar. İçine sürüklenirsiniz ama yerinizde bir dakika olsun rahat edemezsiniz.
Bu filmler acımasız gerçekleri yüzünüze çarpıyor...
Aile içi ensest konusuna değinen bir Türk filmi. Konuyu istismar etmeden istismar olayını başarılı bir şekilde işleyen filmde Mert Fırat’ı alışılmışın dışında bir rolde izliyoruz. Oyunculukların hepsi mükemmel. İzlerken sürekli diken üstünde olacağınız, gerileceğiniz, küfür edeceğiniz bu filmi izlemenizi öneriyoruz.
Son derece zor bir konuyu başarılı bir şekilde anlatmayı başarabilmiş, gerçeklere dayanan hikayesiyle daha da çarpıcı olan bir Caner Alpay ve Mehmet Binay filmi. Daha önce Zenne filmiyle el değmemiş konulara dokunan yönetmenler aynı yolda yürüyeceklerinin mesajını veriyor. Film cesur bir söyleme sahip, bu söylemi en iyi şekilde vermek için rahatsız edici gerçekler filmde sıkça kullanılmış. Kadın cinselliği, namus, bastırılmış cinsellik gibi konularda sizi kendinizi sorgulamaya itecek bu film sizi rahatsız edecek, ama buna ihtiyacımız var.
Lars Von Trier’in kasvetli, gerilimli, dişlerini sıkarak izleyeceğiniz filmi Dogville bitene kadar sizi gerecek bundan emin olun. Filmi izlerken artık daha fazla dayanamayacağınızı düşündüğünüz anlar olacak, kırıp parçalama isteği kaplayacak içinizi. İnsan doğası, toplum psikolojisi, ceza ve etik üzerine sorgulamalar yapacağınız bu filmi mutlaka izlemelisiniz.
Bir Stephen King romanı uyarlaması olan bu filmi kısaca özetlemek gerekirse: Sürükleyici, etkileyici ve sarsıcı bir dram demek yerinde olacaktır. Malum kitapların film uyarlamaları genelde çok başarılı bulunmaz, ancak bu film o kategoriye girmiyor gayet başarılı bir kitap uyarlaması olmuş. Filme başlayıp hikayeyi yavaş yavaş çözmeye başladığınızda midenize yumruk yemiş gibi olacaksınız.
En başta söyleyelim mutlaka izlemeniz gereken harika bir Yılmaz Güney filmi. Amatör oyuncular, sansürsüz diyaloglar eşliğinde hapishane yaşantısının gerçek ve acı yüzü tüm yalınlığıyla perdeye yansıtılmış. Filmi izledikten sonra uzun süre kendinize gelemeyeceksiniz.
Yönetmenliğini ve senaryosunu Shaun Monson’un üstlendiği, abartmadan söyleyelim gelmiş geçmiş en çarpıcı belgesel filmlerden biridir. 5 başlıktan oluşan film her başlıkla birlikte seyirci üzerindeki dehşeti, ıstırabı, acıyı tırmandırıyor. Ağlamadan izlemenin mümkün olmadığı bu belgesel film insanların hayvanlara reva gördüğü şiddeti gösterirken bu şiddeti insanın kendi türüne uyguladığı şiddetle de birbirine bağlıyor. Yalnız uyaralım bu belgeselde son derece rahatsız edici görüntüler mevcut.
Ülkemizde yaşadığımız, ancak kabul etmek istemediğimiz çocuk gelinler ve akraba evlilikleri konusuna cesurca parmak basan bir Erhan Kozan filmi. Film bunu yaparken kesinlikle ajitasyona kaçmıyor, anlatmak istediğini tam olarak anlatıyor ve elbette bunu yaparken sizi bir hayli rahatsız etmeyi de ihmal etmiyor. Çünkü zaten konu başlı başına rahatsız edici, film konunun bu doğasından kaçmıyor, üstüne üstüne gidiyor. Rahatsız olacaksınız, ağlayacaksınız, kahrolacaksınız ve yüreğiniz parçalanacak.
Yönetmenliğini Denis Villeneuve’nin yaptığı bir Kanada filmi. Film esas olarak ilişkiler üzerinden yürüyor. Çocuklarına memleketi Lübnan’a dönüp ağabeylerini ve ablalarını bulmalarını vasiyet eden annenin gençliğinde yaşadığı sıkıntıları ve çocuklarının bu gerçeklerle yüzleşmelerini anlatıyor bize. Psikolojinizde derin izler bırakacağını, “hadi canım böyle bir şey olamaz” diye şaşkınlıktan küçük dilinizi yutacağınızı söyleyelim. Film her sahnesiyle sizi duvardan duvara çarparken asıl darbeyi sona saklıyor.
Yönetmenliğini Marius Holost’un yaptığı bu Norveç filminde Bastoy isimli bir adadaki erkek çocuk ıslah evinde geçen gerçek bir hikaye anlatılmış. 1915 yılında gerçekleşen ve hasır altı edilmeye çalışılan bir konu hakkında eldeki verilere ve bilgilere dayanılarak çekilen bu film size Norveç’in soğuk yüzünü hissettirecek. Film anlatmak istediğini öyle başarılı bir şekilde anlatıyor ki hiç diyalogu olmayan çocukların yüzlerine bakarak bile bir hikaye çıkarmanız mümkün. İşte film bu kadar başarılı olunca sizi de o derece başarılı bir şekilde rahatsız ediyor.
Yunanistan yapımı, yönetmenliğini Giorgos Lanthimos’un üstlendiği filmde çocuklarını eve kapatarak onlara geleneksel eğitimin dışında bir eğitim veren ebeveynlerinin hastalıklı ve rahatsız edici hikayesi anlatılıyor. Film “rahatsız edici” ifadesinin hakkını sonuna kadar veren, erotik, soft porn sahneler içeren, özgün bir yapım. Film hakkındaki en güzel yorumu sanırız ABD’li film eleştirmeni Roger Ebert yapmış: Bakmaktan gözünüzü alamayacağınız bir araba kazası gibi.