Ülkemizde uygulanmasa da bu korkunç ölüm cezalarına dünyanın bir çok yerinde rastlamak mümkün. İşte akılalmaz ölüm cezaları...
Taşlama İran mahkemeleri bugün hala kamunun gözü önünde taşlama cezası vermeye devam ediyor. Hakkında taşlanma hükmü verilenler ceza uygulanmadan önce akıl almaz şekilde kırbaçlanıyor. Üstelik cezaların uygulanması sırasında cinsiyete dayalı farklılıklar da göze çarpıyor. Eğer hakkında hüküm verilen bir kadın ise, mahkum önce boynuna kadar toprağa gömülüyor; taşlama cezası sonra uygulanıyor. Taşlanan kadın mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başarır ise sonrasında hapis cezasına çarptırılıyor. Erkekler içinse taşlanma süreci biraz daha farklı işliyor. Ceza alan erkek taşlanmadan önce beline kadar gömülüyor. Ancak eğer suçunu itiraf eder ya da kaçmayı başarırsa serbest kalabiliyor.
Asarak infaz etme dünyanın birçok yerinde kullanılan bir ölüm cezası olmaya devam ediyor. İran son zamanlarda idam cezalarının sayısını azaltmış olsa da, idam Afganistan, Bangladeş, Irak, Japonya, Pakinstan, Singapur ve Sudan gibi ülkelerde hala oldukça yaygın olarak uygulanmakta.
Ancak idam cezalarının uygulanış metotları da ülkeden ülkeye değişiklik göstermekte. En çok kullanılan yöntem ise ‘Amerikan stili’ ya da ‘kısa düşüş’ adı verilen düşüşün mahkumun boynunu kırmayacak şekilde oldukça kısa bir mesafeden yapıldığı metot. Mahkum bu yöntemle infaz edildiğinde, düğümle boğuşurken daha da sıkılaşmasına neden olup acı çekerek ölüyor.
Kimi ülkelerin seçimi ise mahkumu bir vinç yardımıyla düğümlenmiş boynundan yukarıya taşıyarak uygulanan ‘askıda idam’dan yana oluyor. Ölüm süreci bu metotta da kısa düşüş yönteminde olduğu gibi yine yavaş ve acı verici oluyor. İdamdan sonra cesedin yüzünde ve gözlerinde kırmızı ve mavi izler görülüyor.
Standart mesafeli düşüş ile idam ABD’de 19’uncu yüzyılın sonunda normal idam metodu olarak kabul edildi. Standart mesafeden kasıt, mahkumun yaklaşık bir metre yükseklikten bırakılması oluyor. Bu düşüş sırasında deride parçalanma, boyun kırığı, kimi durumlarda ise dekapitasyon yani başın gövdeden ayrıldığı görülüyor.
Uzun düşüş ya da ölçülü düşüşle idam, İngiliz kolonilerince benimsenerek İngiltere’de ‘daha insancıl’ bir ölüm yöntemi olarak uygulandı. Düşüşün uzunluğu, mahkumun boyu, ağırlığı ve vücut tipine göre hesaplanarak boynu kırması tasarlanıyor. Hesaplamaların yanlış olması durumunda düşüş gerekenden uzun ya da kısa olursa mahkumun başı gövdesinden ayrılıyor veya tutuklu düğümlenme ile yavaşça boğularak ölebiliyor.
Asarak idamın her türlüsü insanlık dışı ve zalimce ya da böyle olma potansiyeli yüksek olduğundan 1888 yılında ABD’de elektrikli sandalye ile infaza başlandı. Elektrikli sandalye anında ölüme neden olmasa da ‘daha insancıl’ bir infaz yöntemi olarak tasarlandı. Elektrikli sandalye bugüne kadar ABD’nin 27 eyalinde ve Filipinler’de kullanıldı. Elektrikli sandalye ile infaz edilen ilk mahkum ise 6 Ağustos 1890 yılında sevgilisini öldürmekten hüküm giymiş William Kemmler oldu. Kemmler sandalyeye kendi rızasıyla oturdu ve gövdesi, bacakları ve kolları deri kuşaklarla sandalyeye bağlandı. Yüzü ise siyah bir örtüyle örtüldü.
Kemmler’e ilk şok 17 saniye boyunca verilen ilk şok sonrası vücudu gevşediğinden öldüğüne karar verildi ancak 30 saniye sonra mahkumun göğsünde spazmlar meydana gelince 70 saniye boyunca yanık kokuları ve dumanlar yayılmasına neden olan ikinci bir elektrik akımı verildi. Kemmler bu ikinci şoka karşı koyamadı ve resmi olarak ölü ilan edildi. Elektrikli sandalye yöntemiyle infaz bugün hala ABD’nin birçok eyaletinde uygulanmakta. Ancak mahkumlara ölümcül enjeksiyon veya elektrikli sandalye ile infaz seçenekleri sunuluyor ve karar kendilerine bırakılıyor.
Singapur, Malezya gibi ülkelerde sopalama erkek mahkumlara sık uygulanan bir yöntemdir. Bu ülkelerde bu ceza şekli yıl içinde çok sık kullanılır. Ceza hapishanenin özel bir kısmında uygulanılır. Mahkumlar soyunarak iyice ıslatılmış sopa ile dövülürler. Tenleri sopa darbesiyle yara içinde kalır ve bazen görevli, mahkumun kafasını tutarak mahkuma nefes almasını hatırlatır. İşkence sonrası mahkumların yaraları tıbbi yardımla temizlenir.
Çoğu ülke atış mangası ya da tek kurşunla kafaya ateş etme yöntemlerini bırakıp öldürücü madde içeren iğne kullanıyor. Utah, Afganistan, Beyaz Rusya, Etiyopya, Kuzey Kore, Nijerya, Yemen, Vietnam, Endonezya ve Çin’in belli bölgelerinde ateş ederek idam etme hala kullanılıyor. Çin ölüm cezası istatistiğini devlet sırrı olarak saklıyor.
Suudi Arabistan’da cinayet, tecavüz, uyuşturu satıcılığı, silahlı soygun, homoseksüellik, din değiştirme ve başka birkaç suçtan dolayı yakalananların halk içinde kafası kesilir. İdamdan önce mahkuma sakinleştirici verilir. Polis mahkumu bir meydana götürüp gözlerini bağlar. Mekke’ye bakacak şekilde dizlerinin üstüne çöken mahkumun ismi ve suçu okunduktan sonra kafa kesilir. Ceset plastik bir poşet içinde, mezar taşının olmadığı bir mezara gömülür.
Kırbaçlama, kamçılama veya dövme gibi cezalarda suçlu kırbaç, kemer veya kötek ile dövülür. Çoğu ülke bu tür cezaları yasaklamışken, İran, Afganistan, Suudi Arabistan, Sudan, Singapur, Yemen, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahamalar, Libya ve Nijerya’nın belli kesimleri gibi yerler bu yöntemlere başvuranlar arasında. Amerikan hapishanelerinde düzeni sağlamak için gayri resmi bir şekilde dayak ve kırbaç cezası uygulanıyor.
Suudi Arabistan'da Hintli vatandaş Puthan Veettil 'Abd ul-Latif Noushad 2005'te acımasızca cezalandırıldı. Bir dövüşe dahil olduğu için sağ gözünün çıkarılması emredildi ve Suudi Arabistanlı vatandaş kavgada yaralandığı için cezanın uygulanması konusunda ısrar etti.
İran’da 27 yaşındaki adam, sevdiği kadın tarafından reddedilince sinirlenip kadına saldırdı ve üzerine asit atarak kadını kör etti. Yüksek Mahkeme ceza olarak adamın iki gözünün de kör edilmesine karar kıldı. Gözlerine hidroklorik asit damlatılacak.
Milattan önce bu işkence şekli hem bireyler için hemde gruplar içinde kullanılıyordu. Kurban genellikle bağlanıp açılan bir çukura atılıp gömülüyordu.
Amerikan mafyası tarafından uygulanan bir işkence şeklidir.Kurbanlarının ayakları kül bloklarına yerleştirilip üstüne çimento dökülüp denize fırlatılıyordu.
Giyotin, idam mahkumunun kafasını üst taraftan kesmek prensibiyle yapılmış bir çeşit idam aracıdır. Giyotin ilk kez 1792 yılında Jacques Nicholas Pelletier adlı bir hırsızı idam etmek için kullanılmıştır. Alet, adını mucidi Joseph-Ignace Guillotin'den alır. Bir doktor olan Guillotin aynı zamanda bir meclis üyesidir. İdam cezalarını infaz etmek için bir makine tasarlar. Amaç daha "insancıl" ve eski rejimden daha modern, daha devrimsel bir idam cezası uygulamaktır.
Çarmıh, birbiri üzerine çapraz konmuş iki tahtadan oluşan darağacı. Farsça dört çivi anlamına gelir. Eskiçağ'da kurulu din ve düzene karşı suç işlediği için idamına karar verilenler çarmıha gerilerek öldürülürlerdi. Bunun için mahkûmun vücudu ve ayakları çarmıhın dikey tahtasına bağlanır, kolları yana açılarak elleri yatay tahtaya mıhlanırdı. Günlerce açıkta, aç, susuz ve tahtaya çivili kalan mahkûm, yavaş yavaş ve işkence çekerek ölürdü. Hristiyan inancına göre, Roma'lı vali Pontius Pilatus tarafından İsa'nın da böyle çarmıha gerdirildiğine inanılır. Çarmıha gerilme konusu utanç verici olarak nitelendiği için, uzun zaman Hıristiyanlarca ele alınamadı. 16. yüzyıl'dan sonra, pek çok ressam İsa'yı çarmıhta gösteren tablolar yaptı.
Antik Yunanistan da icat edilen bir tür işkence aleti. Pirinç dökümcüsü Atina'lı Perillos, Agrigentum Tiran'ı Phalaris için yeni bir suçlu öldürme yöntemi icadı olarak, tamamen pirinç'ten içi boş ve bir tarafında kapı bulunan bir boğa yaptı. Kurban boğanın içine kapatılıyor ve sonra boğa altına yerleştirilen ateşle metalin rengi sıcaktan kırmızaya dönene kadar ısıtılıyor, böylece kurbanın içeride yavaşça kızararak ölmesi sağlanıyordu. Boğanın başı, karmaşık bir sistemle tüp ve tapalarla yapılmıştı ve böylece mahkumların çığlıkları kızmış bir boğa böğürmesine dönüştürülebiliniyordu. Söylendiğine göre boğa tekrar açıldığında, kurbanın kavrulmuş kemikleri mücevher gibi parlıyordu ve bunlardan kolye yapılıyordu.
Cumhuriyet Evlilik bu listede en korkunç ölüm olmayabilir, ama kesinlikle en ilginç olanıdır.Devrimci Fransa’da başlamıştır.Muthemelen yaşları aynı olan bir kadın ve bir erkeği çıplak bir şekilde yere yatırıp birbirilerine bağlarlardı ve kılıca doğru koşmaları gerekirdi. Hatta bazı durumlarda etrafta su bile bulunmuyordu.
Yılan çukuru tarihi bir idam yöntemidir. Mahkumlar, engerekler gibi zehirli yılanların olduğu çukurlara atılırdı. Rahatsız edilmiş yılanlar onlara saldırır ve mahkumlar zehirlenerek ölürdü.
Genelde işkencecinin elinde takılı olan bu pati, kurbanın vücudunun herhangi bir yerindeki etini kemikten ayırmak için kullanılıyordu.
Ling Chi ("bin kesikle ölüm" , "yavaş dilimleme" ve "yavaş ölüm" olarak da biliniyor) bir Çin işkencesi. İnsan bir tahtaya bağlanıyor ve geniş bir zaman aralığında, kurban hala yaşıyorken, bedeninden parçalar kesiliyor. MS 900 yılından 1905 yılına kadar kullanılan bir işkence yöntemi.
Vatana ihanet veya büyücülük şuçuyla uzun zaman kullanılan bir işkence şeklidir.18yüzyıl öncesinde uygulanmıştır.Kurban şehrin tam ortasında bir kazığa bağlanır.Seyircilerin karşında da ateşe verilir.Yavaş ölümlerin arasında yer alır.
Genelde Güney Afrika’da uygulanan bu yöntem maalesef hala yaygındır.Küçük bir lastikten oluşur, benzinle doludur.Kurban göğüs ve çevresinde zorlanıcak şekilde tasarlanmıştır.Ateşe verilir.
Çin’in başkentinde uygulanırdı. Kurbanın ilk burnu sonra bir eli bir ayağı kesilir.Sonra kurban hadım edildikten sonra ortadan 2’ye ayrılır.
Güney ve Güneydoğu Asya’da, binlerce yıl fillerle idam cezası yapıldı.Filler, iki şekilde yürütülmek üzere eğitilmişlerdi.Yavaşça, uzun zamanlı ama daha acılı.Kırma ki bu bir anda kurban can verirdi.
Bu işkence yöntemi en kanlılardandır.Herhangi keskin bir aletle kurbanın bogazı kesiliyor ve sonra dili kesilen yerden dışarı çıkartılıyor ve kravat şeklinde sarkıtılıyor.
İngiltere ‘de vatana ihanet suçundan sık sık asılıp,çekilip,dörde bölünüyorlardı.1814 yılında yasaklansa da, bu yürütme şeklinden bir sürü insan öldü.İdam süreci şöyleydi; ilk önce ahşaptan yapılan bir yapıya sürüklenir.İkincisi, kurban boynundan asılır, ölmesine yakın boynundan ip çıkartılır.Üçüncüsü,karnındaki organların çıkartılıpması ve kısırlaştımasıdır.Organları kurbanın gözü önünde yakılır.Sonunda da kurban 4 parçaya ayrılır.
Ortaçağ herhalde insanlar için pek de yaşanacak bir dönem değildi. İşlenen her suçun cezası akıl almaz işkence teknikleriyle cezalandırılıyordu.
Halkın büyük bir kısmı fakirlikle boğuşurken diğer kısmı da ölümcül hastalıkla mücadele ediyordu. Tüm dünyada para belli kişilerde toplanıyordu ve yöneten kesim de bu bir avuç burjuva kesimdi. Hele bir de suç işlediyseniz cezası oldukça ağırdı. İşte size orta çağda sıkça uygulanan en akıl almaz ve tüyler ürpertici işkence teknikleri...
15'nci yüzyılda Romanya'da uygulanan bir teknik. Kazıklı Voyvoda tekniği olarak da bilinen bu yöntemde suçluyu ucu sivri bir kazığa turtuyorlar. Ardından kazık yukarı doğru itiliyor. BU sırada vücut ağırlının da baskısıyla bu kazık suçlunun vücuduna saplanıyor. Kazıklı Voyvoda'nın ölüm tekniği olarak bulduğu bu yöntemle en az 20 bin kişinin öldürüldüğü düşünülüyor.
En dehşet verici tekniklerden bir tanesi. Suçlunun anüsü veya kadınsa eğer vajinası piramid şekilli bir üçgen taburenin üzerine gelecek şekilde yerleştiriliyor. Suçlu yukarıdan aşağıya baskı yapacak bir şekilde iplerle bağlanıyor. Çıplak olan suçlunun ayaklarına da ağırlık bağlanıyor. Sonuç acı çekerek ve birkaç gün sürünerek ölüm!
Filmlere de zaman zaman konu olmuş bir yöntem. Suçlu insan vücudu şeklinde yapılmış metal bir kafes içine yerleştiriliyor. Bu kafes de bir ağaca veya duvara asılıyor. Suçlu eğer kiloluysa dar bir kafese, zayıfsa da geniş bir kafese konuyor. Kafes özellikle güneşin altına denk gelecek bir şekilde konumlandırılıyor. Kuşlar ve akbabalar suçluların etine saldırıyor. Zaman zaman çevredekiler taş da fırlatıyor.
En acı verici tekniklerden biri. Tahta çerçeveler üzerine sabitlenmiş ipler suçlunun kollarına ve bacaklarına takılıyor. Alete eklenmiş kolu çevirdiğinizde suçlunun kemikleri büyük bir sesle ve acı çektirerek kırılıyor. Bazı organlar da vücuutan anında kopuyor.
Kadınlar üzerinde uygulanan bir teknik. Acı vermek için tasarlanmış bu işkence aleti, kadınların göğüslerini anında vücutlarından koparıyor ve kan kaybından öldürüyor. Genellikle zina ve kürtaj suçlarında kullanılıyor.
Catherine tekerleği olarak da bilinen bu yöntemde suçlunun kol ve bacakları tahta bir tekerlek üzerine bağlanıyor. Tekerlek döndükçe işkenceci demir bir sopayla suçluya vuruyor. Darbenin etkisiyle kol ve bacak gibi organlar parçalanıyor.
En yaygın tekniklerden biri. Evlerde bile kolayca kurulabilen bu yöntemde suçlu kafası yere gelecek şekilde ayaklarından bağlanıyor. Böylece beyne kan basıncı artıyor. Bütün kan beyne akınca suçlu bacaklarının arasından kesilmeye başlanıyor. Zina, hırsızlık ve cinayet suçlarında kullanılıyor.
En çok kullanılan tekniklerden bir diğeri kafa presi tekniği. Suçlunun çenesi düz bir zemine konuyor ve kafasının üzerinden demir bir kemer geçiriliyor. Yavaş yavaş sıkıştırılan suçlunun önce dişleri kırılıyor ardından da bütün kafa eziliyor. Bu teknik suçluları itiraf ettirmek için de sıkça kullanılıyordu.
İşte kullanılmış işkence aletkeri...