Senkronize yüzme, futbol, golf, tenis, atletizm ve diğerleri, hakkında merak ettiğimiz çok şey olan spor dalları. Ancak etrafımızda bu sporlarla ilgilenen insanlar olmadığı için aklımızdaki soruların cevaplarını bir türlü alamıyoruz. Ancak Biacaip olarak sizin için elimizi taşın altına koyduk ve belli başlı spor dalları hakkında merak edilen sorulara cevap aradık. Bu bilgiler sizi ortamların yıldızı haline getirebilir, dikkat!
Senkronize yüzmenin olmazsa olmazlarından biri su altı hoparlörleridir. Yüzücüler, eğer müziği duyamazsa performanslarını gerçekleştirmeleri mümkün olmaz. Ancak su ile hava direnci arasında fark olduğu için, müzik su altında çalındığında seste bozulma olacaktır. Bunun için, senkronize yüzme müsabakalarının gerçekleştirildiği havuzlarda özel ses sistemleri bulunur, bu sistemler sayesinde müzik aynen su üstündeki gibi net bir şekilde duyulur.
Eğer profesyonel tenis oyuncularını kortta izleme şansınız olduysa, topa vururken nasıl bağırdıklarını da mutlaka duymuşsunuzdur. Bunun sebebi topa nefes verirken vurmalarıdır. Topa ne kadar sert vururlarsa, o derece güçlü bağırırlar hatta öyle ki bazen bu ses güçlü bir çığlık olarak çıkar. Bu arada dünyada sesi en çok çıkan tenisçi Maria Sharapova’dır, oyun sırasında sesinin şiddeti 101 desibeli bulmaktadır. Referans olması için metro araçlarının ses seviyesi sadece 100 desibeldir.
Ping Pong, sizin tatil beldelerinde, evinizin bodrumunda ya da oyun salonlarında oynadığınız şeydir, Masa Tenisi ise bir spordur. En azından masa tenisi şampiyonu David Zhuang bunun böyle olduğunu söylüyor. Günümüzde masa tenisi, kendi kuralları olan olimpik bir spor, ancak ping pong oynayanların bu kurallara sıkı sıkıya bağlı olduklarını söylemek zor. Mesela masa tenisinde raketin belli bir sertlik derecesinde olması şarttır.
Futbol sahasının çimlerini biçmek özel beceri gerektiren bir şeydir, çünkü çimlerin belli aralıklarla farklı renklerde, daha koyu ve açık olması gerekir. Bu farklı tonlar çimlerin farklı yönlerde biçilmesinden kaynaklanır. Bu şeritler, hakemlerin ofsayt pozisyonlarını daha kolay tespit edebilmesine yardım eder.
Çok zor olsa da bunu yapmak mümkün. Bir atletin hiçbir koçu olmadan profesyonel sporcu olduğu ve hatta dünya şampiyonasına katılıp gümüş madalya aldığı tek bir olay var. Bu kahramanın adı Julius Yego. İlk birkaç yıl boyunca Yego cirit atmayı sadece YouTube videoları izleyerek öğrenmiş. Afrika oyunlarını kazanmasının ardından ise kendisine bir akıl hocası tutması gerektiğine karar vermiş.
Futbolcu Matthew Sheldon ve bazı meslektaşlarına göre bunun sebebi rahatlık. Futbolcular haftada birkaç defa bacak masajı yaptırırlar ve bu masajlar sırasında uygulanan yağlar ve jeller bacak kıllarından dolayı istenen performansı sergilemez. Bunun yanında, futbolcular sıklıkla yara bandı kullanmak zorunda kalırlar, bacakların tıraş edilmesi bu bantların uygulanmasını da kolaylaştırır. Sonuç olarak futbolcuların bacaklarını tıraş etmesi sadece işlerini daha kolaylaştırdığı içindir.
Her Olimpiyat Oyunları için özel madalya tasarımı yapılır. Bu madalyalar ev sahibi ülkenin kültüründen izler taşır ve o ülkeyi sembolize eder. Bu sebeple madalyaların ağırlıkları da değişir. Ancak, 1912 Stockholm Olimpiyatları’ndan bu yana madalyalar saf metalden yapılmıyor, sadece metal ile kaplanıyor. Örneğin Pyeongchang Olimpiyat oyunlarında madalyalar 6 gram altın ile kaplanmıştı. Dolayısıyla maddi olarak pek değeri olmayan bu madalyalar manevi ağırlıkları düşünülürse açık artırmalarda 20-50 bin dolar arasında bir fiyatla alıcı bulabiliyor.
Hollandalı yarışçı Max Verstappen, ancak Formula-1 yarışlarında yarışan en genç sürücü olmasının ardından ehliyetini alabilmişti. Ondan öncesinde 6 ay boyunca yaşı tutmamasına rağmen hükümetin özel izniyle yarışabilmişti. 2016’da organizatörler, sürücü ehliyeti olmayan kişilerin yarışmalarda yer alamayacağına dair bir kural getirdiler.
Bilardonun, kroket sporundan doğduğu için bilardo masalarının genellikle, tıpkı kroketin oynandığı çimen gibi yeşil renkli çuha ile kaplandığına inanılır. 1871 öncesinde ise bilardo masaları çoğunlukla turuncu renkli çuha ile kaplanırdı. Ancak o zamanlar yeterli ışık olmadığı için topun hareketini görmek adına bu renk tercih edilirdi. Çünkü topun hareketi konusunda oyuncular arasında sıklıkla tartışmalar yaşanıyordu. Yeşil renk tüm sorunları çözdü. Kırmızı ve beyaz toplar en iyi bu renk zemin üzerinde izlenebiliyor.
Bunun hakkında farklı görüşler vardır. Bazıları bunun Antik Roma’dan kalma bir gelenek olduğuna inanır. Geçmişte insanlar koşu yönünü altyapının koşullarına göre seçerlerdi. Diğer bir kesim ise atletlerin çoğunun sağ ayaklarının güçlü olduğunu ve saat yönünün tersine koşarken daha çok bu ayağın üzerine yüklenildiğini iddia etmektedir. Orduların, düşmanlarının çevresini sat yönünün tersine sarmalarının sebebi de askerlerin çoğunun sağ ayağının daha güçlü olmasından kaynaklanmaktadır.
Tenis sporunun ilk yıllarında tenis topları, kortun rengine bağlı olarak siyah ve beyaz oluyordu. Ancak renkli televizyonlar piyasaya çıkınca, tenis toplarının neon sarı renkte olmasına karar verildi ve o gün bugündür bu renkte üretiliyor ve kullanılıyorlar. Tek sebebi, siyah beyaz topların TV yayınlarında görülememesi, buna karşın neon sarı rengin iyi görünmesi.
Bunu anlamak için, metabolizmanın çalışmasını bilmeniz gerekir. Arterler kanı kalpten dokulara taşırken, toplardamarlar kanı kalbe geri getirirler. Doktorlara göre, atletlerin damarlarının dışarıdan görünmesinin sebebi toplardamarlardaki kanın, atardamarlardaki kandan daha yavaş akmasıdır. Bunun sonucu olarak toplar damarlardaki basınç yükselir ve damar belirgin hale gelir.
Golf toplarındaki girintiler topun hızını ve gidiş yönünü etkiler. Eğer topta girintiler olmasa, top girintili halinin ancak yarısı kadar bir mesafeye ulaşabilir. Ancak bu noktada hassasiyet çok önemlidir, standart özelliklerinden çok küçük sapmalar bile topun özelliklerini değiştirir. Çoğu golf topunun üzerinde 300-500 girinti bulunur.