Hitler ve Stalin'in İkinci Dünya Savaşı'nda yaptıkları kitle imhaları üzerine yapılmış bir deney...
Nazi ve Rus askerlerinin, altında bulundukları rejimi ve verilen emirleri sorgulamadan, sanki bir ölüm makinasıymış gibi davranmalarının üzerine, otoritenin insan psikolojisi üzerindeki etkisini gözlemlemek isteyen Psikiyatrist Charles K. Hofling bu deneyi gerçekleştirdi.
Deney sahası olarak gerçek bir hastanenin, denekler olarak da gerçek hemşirelerin kullanıldığı deneyin oyunu şöyleydi; telefonun ucunda bulunan, yüzyüze hiç tanışmadıkları bir doktordan emir alan hemşirelere, hastalarına Astroten adı verilen bir ilacı maksimum dozun iki katı enjekte etmeleri söylendi.
Astroten de elbette kurgusal bir ilaçtı; ancak hemşirelere 10 miligram'ın üstünün hastayı öldüreceği söylenmişti.
Psikiyatrist Lauretta Bender, çocukların zihinsel becerilerini gözlemleyebilmek için yapılan Bender-Gestalt Deneyi ile ünlü... Ancak ünlü doktorun, ilk doktorluk yıllarından hiç de etik olmayan bir de deney serüveni var.
Gençken Bellevue Hastanesi'nde çocuk şizofrenisi üzerine çalışan L.Bender, bu hastalığa akıl almayan bir tedavi geliştirmeye çalıştı. Şizofreni hastası 98 çocuğa haftalar boyunca magic mushroom ve LSD veren manyak doktor, bununla da kalmadı.
Çocukların beynini makarnaya çevirdikten sonra o beyinlere bir de reset atılması gerektiğini düşünen psikiyatrist, haftada bir bu çocuklara elektrik şoku verdi!
Tam 40 yıl süren, deney üzerinden 43 yıl geçmiş olmasına rağmen psikolojik etkileri devam eden ve çok yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri Başkanı *Barack Obama*'nın deneklerin akrabalarından resmi olarak özür dilediği Tuskegee Deneyi**, dünya üzerindeki en etikdışı olaylardan biri olsa gerek.
Frengi hastalığının ortaya çıkmasından sonra, bu hastalığın nasıl yayıldığı ve uzun süreli etkileri üzerine araştırma yapmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri; oldukça çirkin bir yol seçti. 1932-1972 yılları arasında Tuskegee'de (Alabama) yaşayan yaklaşık 400 Afro-Amerikan çiftçi, ücretsiz frengi tedavisi için devlete başvurdu. Amerikalı doktorlar, o dönemde penisilin icat edilmiş olmasına rağmen bu hastaların frengilerini tedavi etmemekle kalmadılar; bilerek bu korkunç hastalığın yayılmasını sağladılar.
Orduların bu tip deneylere bulaşmasına şaşırmıyoruz, değil mi?
Yakın zamanda California Üniversitesi'nde çalışan bilim adamları tarafından gerçekleştirilen bu deney, Amerikan Ordusu tarafından fonlanıyor ve destekleniyor.
Bilim adamları önce sinekleri denek olarak kullandılar. Sineklerin beyninin pupae adı verilen bölgesine yerleştirilen mikroçipler sayesinde bu böceklerin nereye uçup nereye konacaklarını uzaktan kumanda ile kontrol edebilir hale geldiler. Ardından farelere geçtiler.
Sineklere göre çok daha karmaşık bir sinir sistemine sahip olan farelerin beynine mikroişlemciler ve hatta piller yerleştiren bilim adamları, fareleri de uzaktan kontrol edebilir hale geldiler. Bir sonraki aşama da, farelerin kafalarının üzerine mikro kameralar takmak oldu.
Muhtemelen bugüne kadar yaşamış belki de en zeki insan olan, Sırp bilim adamı Nicola Tesla'nın patentini aldığı aletleri burada sıralamaya kalksak yazı bitmez, sizin de şaşkınlıktan ağzınız dizlerinize düşer... Ancak wi-fi kavramını daha internet icat olmadan keşfettiğini ve x-ray ışınlarını icat ettiğini söyleyelim, şimdilik onlarla yetinelim.
Nicola Tesla'nın bir başka patenti de ışın silahları! Elektromanyetik dalgaların geri tepkimelerini kullanarak manyetik parçacıklar yaratmayı başaran Tesla; bu parçacıklar ile 400 kilometre ötedeki bir jet motorunu bile eritebileceğini farketti.