Gezi olayları sırasında çok aktif bir şekilde protestolarda bulunan Çarşı grubunun siyasete bulaşması ve tapelerde 25 bin lira karşılığında olaylarda taraf olduğu iddia edilmesi de Alen'in amigoluğu bırakma sebepleri olduğu söyleniyor.
Önce sosyal medya üzerinden konuşulan "Alen amigoluğu bırakıyor" söylentisi, dün yakın arkadaşı Erdem Ulus'un www.kartalbakisi.com'da kaleme aldığı yazı ile biraz daha netleşti. Alen'in nasıl kahve içtiğine kadar hayat hikayesinin bilinmeyenlerini anlatan Ulus, 50 yaşına merdiven dayayan Alen'in artık tribünlerle bağını koparacağını düşündüğünü ama yine de resmi açıklamayı kendisinden beklediğini belirtti.
işte Erdem Uslu'nun o yazısı...
Henüz 8 yaşındayken babasının omuzlarında girdiği İnönü stadına 30 yılı aşkın aralıksız gitti. İlk kez evden kaçıp İnönü'ye sığındığında 10'lu yaşlarındaydı. Amigo musun, Kebapçı mısın, yoksa reklam yıldızı mısın? Dedikleri Bu adam, aslında kuyumcu ustası. Adını dünyaca ünlü bir isimden almış. Bir döneme damgasını vuran ünlü aktörün hayranıymış annesi. O kadar çok severmiş ki; adını oğluna kazımış. Ünlü Fransız Alain Delon`dan bahsediyorum. Ama bundan sonra bahsedeceklerim Alen Markaryan ile ilgili…
Evet. Asıl işi kuyumcu ustalığı. İsmini Alain Delon'dan alan ve Dünyanın en enteresan taraftar grubunun liderleri... Neredeyse çocuk yaşta çıraklığa başlayıp, İstanbul Kapalıçarşı'da “Altın oyarken” Bir gün Beşiktaş'ın göbeğinde “Altının oyulacağını” düşünmemiştir elbette. “Henüz 8 yaşımdayken kaçarak gittiğim Beşiktaş maçlarını izleyebilmek için, stat içindeki lağım kuyusunda bir gece önceden saklanırdık” Diye anlatırken, sanki parkta kaydırak kaymış da, onu anlatıyor sanırsınız. İstanbul'da tek stat varken, kapalı tribünü ezeli rakiplere kaptırmamak için giriştikleri mücadele son model aksiyon filimlerine beş basar! Beşiktaş için yapılabilecek en büyük çılgınlık nedir diye sorsanız? Kuşkusuz bir Beşiktaş maçına gidememektir onun için. En az on senedir tanıdığım mahallenin bu kötü çocuğu, özel günler dışında alkol almaz.
Bırakın sigara içmeyi içilen ortamda dahi duramaz. Her gün, üç saat telefonu kapalıdır. Çünkü o saatlerde spor yapar. Felsefe okuyup sanat müziği dinler. Fantastik filimler izler. Sıkı bir Atatürk hayranıdır. Kökeni farklı olsada Selamun Aleyküm'ü ağzından düşürmez. Boş zamanlarında Nişantaşı'nda kahve içer. Şekersiz. Ama tatlıya bayılır. Bir oturuşta, bir kilo baklavayı tek başına gömer. Zaten o yüzden her gün 3 saat spor yapmasına rağmen, 10 senedir göbeğini eritemedi. Sol gözündeki faça, düşündüğünüz gibi çatışmadan değil, trafik kazasından hatıra!
Benim görebildiğim kadarıyla uzun zamandır sıkıntıda. Güzelliklerde adı geçmez ama olumsuz her olayda sanık koltuğunda. Birileri Çarşı atkısını takar eylem yapar kahraman olur. Siyaset yapar tatmin olur. Maçta kavga eder, sahaya atlar ana avrat söver rahatlar. İş ifade vermeye, bedel ödemeye gelince kimse ortada yoktur. Madem öyle getirin Alen'i Ahmet'i, Mehmet'i derler. Bu adamlar gider seni, beni savunur. Savunur savunmasınada artık biraz yoruldu galiba. Kızı büyüdü, benden duymuş olmayın kendiside 50'ye merdiven dayadı. Tek bir hareketiyle 30 bin kişiyi susturan bu adam, internette iftira atan, sahte hesaplarla hakaretler yağdıran No Name'lerin sesini kesemedi.
Adları hep bedava bilet, rant ve daha bin türlü iftirayla lekelendi. Ayağından 3 kurşun yedi ama hiç biri sıkılan iftiralar kadar acıtmadı canını. Son yıllarda her sohbetimiz "Artık bırakmalıyım bu tribünü" diye bitti. Bence artik bıraktı. "Bence" diyorum çünkü kesin açıklamayı kendisinden bekliyorum. Çok sevdiği, emek verdiği tribünlerin son dönemdeki hali, ona bu kararı aldırttı. Alen Markaryan, yıllarca gururla taşıdığı "Amigo" sıfatını yıkılan İnönü'ye gömdü. "Alen sahaya 3'lü çektir Kartala" Artık sadece hatıralarda...