Dağda gezerken bir ağaca yuva yapmış arıları keşfedince hayatı değişti. Bölgenin en tanınmış organik bal üreticisi oldu.
Tunceli’nin Geyiksuyu köyüne bağlı Sin mezrası, 13 bin sivilin öldüğü, 12 bin kişinin zorunlu göçe tabi tutulduğu Dersim İsyanı’nın başladığı yer olarak kabul ediliyor. Dağlık bir alana kurulu ve sık meşe ormanlarıyla çevrili Sin mezrası sert doğası ve 2 bini aşkın rakımıyla ‘gözden Irak’ olmak isteyeceklerin tercih edebilecekleri bir alan. 12 Eylül darbesi öncesi pek çok yasa dışı örgütün bu alanlarda konuşlanmış olması tesadüf değil. 90’lı yıllarda ise bölgede PKK'nın üslendiği biliniyor.
Sin mezrası çatışmaların yoğunlaştığı 1994’ün sonbaharında ‘güvenlik gerekçesi’ ile boşaltıldı. Ali Haydar Gül'ün ailesi de hayvanlarını yok pahasına satarak Tunceli'ye yerleşmek zorunda kaldı.
Lise son sınıf öğrencisiydim. haber gelince köye koştum ve alabildiklerimizi alarak kente geldik. Ailemizin geçimini temin etmek için ağabeyim ile birlikte Tunceli'de küçük bir market açtık. Ama işler yürümedi. Marketi kapattıktan sonra kafe ve restoran işine girdik. Ancak ticaret bize göre değildi. İkisini de kapatmak zorunda kaldık.
Sürekli köyünü düşünen Ali Haydar, hayallerine daha fazla karşı koyamamış. 2002 yılında köyüne gittiğinde kendisini yıkılmış evler ve kurumuş ağaçların karşıladığını anlatıyor. Ayakta kalan evleri de mermi ve roketatarlarla delik deşik bulunca daha iyi durumda olan halasının evine yerleşmiş.
İlk iş olarak köyünün etrafındaki dağlara, yaylalara gezmeye çıkmış. Bu gezilerinde sık sık ayı, vaşak, domuz ve kartallara rastlamış.
Bir gün gezerken kulağıma arı sesleri geldi. Takip edince bir ağaca yuva yapmış arıları gördüm. Gerisin geriye Geyiksuyu köyüne giderek bir arkadaşımdan kovan aldım. Arıları kovana yerleştirdikten sonra yuvalarından tam kırk kilo bal çıktı.
Ali Haydar bu tatlı sürprizden sonra dağlara bu kez arı ve bal avına çıkmış.
Nerede bir arı vızıltısı duysam takibe başladım. Öncü arılar rota çizer ardından işçilere bildirir. İşçiler o rotayı takip edip bitkilere ve onların birbirinden lezzetli nektarlarına ulaşır. Ben de aynı yolu takip ederek arılara ulaştım. Bir gün sık bir meşeliğe girdiğimde küçük bir alan içinde yuvalanmış dört arı grubuyla karşılaştım. Bulduğum arıları kovanlara dolduruyor ballarını da çıkarıyordum.
Kovanlara aldığı arılardan da 200-300 kilo bal çıkınca Ali Haydar kapattığı işyerlerinden kalan borçları ve banka kredilerini kapattığı gibi arıcılık yapmak üzere bol bol malzeme almış.
Ancak 2006 yılında Geyiksuyu köyünde PKK militanları ile askerler arasında çıkan çatışma hayatının acıdan tatlıya dönen seyrini yeniden değiştirmiş. Neredeyse tüm köylüler gözaltına alınmış, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Ali Haydar o günleri şöyle anlatıyor:
Mahkeme devam ederken JİTEM elemanlarının bir itirafçıya benim ismimi de vermesi için baskı yaptıklarını öğrendim. Hakim bana, ‘Sen ya çok iyi gizlenmiş lider kadrodan birisin, ya da göründüğün ve anlattığın kadar saf ve temiz birisin’ dedi ve beraat verdi.
Kovan sayısını artıran Ali Haydar’ın tek yaşadığı sıkıntı ayılar. Onlarla mücadele etmek için de oldukça farklı bir yöntem bulmuş.
Kovanların yanına pilli bir radyo yerleştirdim. Siyasi polemiklerin çokça yapıldığı bir frekansa da ayarlayınca ayılar korkup gelmez oldular. Siyasetten çok anlamıyorlar.
Ali Haydar Gül yılda 300 kilogram ile 1 ton arasında bal üretiyor. Üç yıl önce, ürettiği balın kalitesini tescil ettirmek üzere Uluslararası Organik Sertifikasyon Kuruluşu olan ORSER’e başvurmuş. Dönemsel olarak alınan numuneler ve incelemelerden sonra ürettiği balda şeker ve kimyasal katkı izine rastlanmadığı gibi arıların yararlandıkları bitki florasının zenginliği de onaylanmış. Balının kilosu bazı yerlerde 4 yüz liradan alıcı da buluyor. Bölgenin en tanınmış ve üç organik bal üreticisinden biri artık.
Mezrası Sin ve arıların gezindiği Mendik yaylasının ismini birleştirerek balını isimlendiren Ali Haydar’a göre, ürettiği bal ünlü Anzer balıyla yarışacak kalitede.
Sertifikamız Tarım Bakanlığı onaylı. Analizleri yapan şirket Anzer balıyla aynı kalitede olduğunu belirtti. Ama bizim balımızın bir özelliği var. Bitki floramız ve çeşitliliğimiz Karadeniz’den daha fazla. Anzer balının bu kadar pahalı olmasının tek nedeni reklamının iyi yapılmış olması. Ürettiğim balAlmanya, Belçika, Fransa ve Hollanda olmak üzere pek çok Avrupa ülkesine gidiyor.
Ali Haydar’ın hayali daha çok bal üretip zengin olmak değil. Onun en büyük hayali bir zamanlar 80 hane olan Sin mezrasının sakinlerinin geri dönmesi. Mezrada yaşayan sadece üç aile var. Çözüm süreciyle bunun mümkün olduğunu düşünüyor:
En büyük düşüm barış sürecinin bozulmaması. Kuş uçmaz kervan geçmez yerlere şimdi gezginler ve doğa sporcuları güven içinde gelebiliyorlar. İstiyorum ki mezrayı bırakıp giden arkadaşlarım, komşularım ve akrabalarım gelsinler. Dağlarda bitki bol, düşünsenize herkes bu topraklarda bal üretirse fiyatı düşer ve bollaşır. Savaş olursa bu gerçekleşemez, savaş olmasın, çocuklar ölmesin, bal da yiyebilsinler.
Kaynak: Al Jazeera Türk / Abdülkadir Konuksever