İslam dininde, üç sayısının kutsallığına inanılır. Ekmek ve Kur'an-ı Kerim'i üç kez öperiz; "Allah'ın hakkı üçtür" deriz. Hayatımızda iyi şeyler olacaksa, hep üç adımda gerçekleşeceğine inanırız. Peki 3 sayısı neden bu kadar önemlidir?
'ÜÇ'ÜN ANLAMI: Üç; maddenin kapsadığı üçlü öğeleri temsil eder. Mesela üç boyut ya da ateş, su, hava gibi. Bu, hem erkekliği hem de bütün doğada tanrısal birliğin mutlak ve zorunlu olan varlığını (ruh, can ve bedeni) gösterir. Evreni temsil eden üçgen ise en çok kullanılan sembollerdendir.
Özellikle İslam dininde, üç sayısının uğruna ve kutsallığına çok fazla inanılır. Örneğin; ekmek ve Kur'an-ı Kerim'i üç kez öperiz. Bununla beraber, "Allah'ın hakkı üçtür" diye yerleşik bir düşüncemiz vardır. Hayatımızda iyi şeyler olacaksa, bunun genelde üç adımda gerçekleşeceğine inanırız. Ayrıca, tespihin boncukları üç adet 33'lük bölümden oluşur.
Hıristiyan inancında ise 'Baba-Oğul-Kutsal Ruh' üçlemesine rastlarız. Bu üçleme Mısır mitolojisinde ise 'İsis-Osiris-Horus' şeklindedir. Eski veya semavi dinlerin çoğunda, 'üçün gücü'ne atıflar yapılmıştır.
Ünlü filozof Platon'dan beri ideal; üç ana kavramla yani iyi, doğru ve güzelin bileşkesi olarak ele alınmıştır. Ayrıca, Platon'a göre insan vücudu üçe ayrılıyordu: Baş, göğüs, karın. Baş akıl, göğüs istem, karın haz veya arzuyu temsil ediyordu.
"Para, para, para..." Napolyon, hayatta en değerli gördüğü şeyi tam üç kez tekrarlıyor. Kurtuluş Savaşı'mız esnasında dile gelen 'Vatan-Millet-Sakarya' söylemi de önemli konuların 'üç' ile sınırlandırıldığını gösteriyor. 'At-avrat-silah' üçlemesinin ise, Türk geleneklerine özgü değerli üç şey olduğunu unutmamak lazım.
'Alaaddin'in Sihirli Lambası' masalında da rastlayacağımız üzere, her daim üç dilek tutulması telkin edilir. Bir, iki ya da beş değil; her zaman üç şans verilir.
Giriş-gelişme-sonuç: Yazılı olan her şey; kompozisyon, öykü, hikaye veya döküman, üç ana bölümle şekillenir. Giriş, gelişme ve sonuç, yazılı bir konunun anlaşılması ve yapılandırılması açısından önemli bir yazım süreci olarak nitelendiriliyor.
Hint felsefesinde tanrının üç yüzü var: Yaratıcı-Brahma, Koruyucu-Vişnu ve Yok edici-Şiva... Tanrısal betimlemelerde, genelde üç ana öğeye vurgu yapılır. Bu vurgu, dinin kavranması ve yerleşmesinde oldukça etkilidir.
Eskimolar için üçten fazlası, dile getirilmeyecek kadar çoktur. En fazla üçe kadar sayıları telaffuz edip daha sonrakileri 'çok' diye nitelerler.
Sayısal öğrenmede 'üç'ün etkisi de konferanslarda fark edildi. Örneğin; konferanslarda anlatılmak istenen konu genellikle üç ana başlık halinde sunulur. Nedeni; sözlü anlatımlarda dinleyicilerin en çok 'üç' başlığı en iyi şekilde hatırlayabilmesidir.
Üç semavi din; Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Yahudilik, kendilerine has sembollerle (hilal, kaç ve Davud'un yıldızı) inananların zihinlerinde yer etti. Bununla beraber sayılar da öğrenmeye ve kanıksamaya yardımcı oldu. Her şeyin sayısal bir düzen içinde meydana geldiğini varsayan Nümeroloji ise kafamızdaki soru işaretlerinin büyük bölümünü, sayılarla yok etmeye yardımcı oldu.
16. yüzyılın ünlü düşünürü, 'Sepmaine' şiirinde 'üç'ü şöyle betimlemiştir: "Teklerin en eskisi, Tanrı'ya yakışan sayı. Cennetin en sevgili sayısı ki, merkezindedir. Her iki uçtan da eşit uzaklıktadır Başı, ortası, sonu olan ilktir..."
Kısacası 3 sayısı ilk tek sayıdır.Geometrik şekil meydana getiren ilk şekildir. Dünyanın 3 boyutluluğunu simgeler,mekansal olarak (uzunluk,yükseklik,genişlik) ve zamansal olarak (geçmiş,şimdi,gelecek)
Hıristiyanlar için 3,üçleme dinsel anlayışı için önemlidir.İslami gizemcilere göre,insanların yolu da 3 türdür;şeriat,tarikat,hakikat. Ve nefis de 3 derecelidir(kötülüğü emreden,kendini suçlayan,huzur içinde olan)3'ler,7'ler,40'lar anlayışı da yücelik mertebelerini işaret eden rakamlardır.