Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşması yoğun güvenlik önlemleri altında gerçeklesti. Baş sanık Beate Zschaepe, duruşmadan yaklaşık 1 saat 20 dakika önce mahkemeye polis eşliğinde zırhlı araçla getirildi ve duruşma salonuna binanın garajından alındı. Nasyonel Sosyalist Yeraltı örgütüne(NSU) yardım ve yataklık eden 4 kişiyle birlikte yargılanacak olan Zschaepe, mahkeme salonuna getirilirken görüntülendi.
Zschaepe'nin duruşma sırasındaki rahat tavırları dikkat çekti. Duruşma için halka küpe takan 'Nazi Gelini' lakaplı baş sanığın topuklu ayakkabı giydiği görüldü. Duruşmanın başında, Zschaepe'nin avukatları reddi hakim talebinde bulundu. Zschaepe'yi savunan üç avukat, mahkeme heyetine başkanlık eden Yargıç Manfred Götzl'ün tarafsız olmadığını ileri sürerek, davaya başka bir yargıcın bakmasını talep etti.
Avukatların reddi hakim başvurusunu ise hakim kabul etmedi. Ancak avukatlar yazılı olmadığı gerekçesiyle hakimin reddine de itiraz etti. Avukatların bu tutumu duruşmayı uzatma girişimi olarak değerlendirildi. Müdahil ailelerin avukatları da bu girişimleri davanın başlamasına engel olmak ve süreci uzatmak olarak niteledi.
Buna rağmen sanığın avukatlarının başvurularına cevap vermek için davaya bir buçuk saat ara verildi. Müdahil katılımcıların avukatlarından Mehmet Daimagüler'in Zschaepe’nin avukatlarıyla şakalaşıp gülüşmesi dikkat çekerken, diğer avukatlardan Yavuz Selim Narin reddi hâkim talebinin savunma yapan avukatların sıkça başvurduğu bir yöntem olduğunu belirtti.
Diğer taraftan davanın ilk günü iddianame okunmadı. Mahkeme sözcüsü, zanlıların avukatlarının ve müdahil avukatlarının yaptığı başvurular nedeniyle iddianamenin okunmayacağını duyurdu.
KUNDAKLAMAYLA DA SUÇLANIYOR
Zschaepe, cinayetlerde suç ortağı olmak, terör örgütü üyeliği ve kundaklamayla suçlanıyor. Diğer dört sanık Holger G, Casrten S, Andre E ve Ralf Wohlleben, NSU terör hücresine yardım etmekten yargı önüne çıkıyor. Cinayetleri işleyen Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt ise 4 Kasım 2011 tarihinde bir karavanda intihar etmişti. Davanın yaklaşık 85 duruşmayla 2 yıl sürmesi bekleniyor. 606 şahidin dinleneceği davada, 80 kadar müdahili yaklaşık 60 avukat temsil ediyor. Beş kişinin sanık sandalyesinde oturacağı davada, Federal Başsavcılığın hazırladığı iddianame 488 sayfadan oluşuyor. Mahkemenin "A 101" salonunda 250 sandalye bulunuyor. Dava, Manfred Götzl başkanlığındaki beş asil ve üç yedek hakimle yürütülecek.
TÜRK HEYETİ DE MAHKEME SALONUNDA
TBMM İnsan Haklarını Araştırma Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Türkiye'nin Münih Başkonsolosu Hidayet Eriş, komisyonun diğer üyeleri Kerim Özkul, Mustafa Erdem, AK Parti milletvekilleri Çağatay Kılıç ve Osman Can ile CHP'den Ali Kılıç sabah saatlerinde izleyicilerle sırada yer aldı ve duruşma salonuna girdi. Kurbanların yakınları ve NSU terör hücresinin mağdurları salona yan kapıdan alındı.
POLİS TÜRK VEKİLLERİN DE ÜSTÜNÜ ARADI
Türk milletvekilleri salona girmeyi başardı ancak girişte polislerin üstlerini aramasına tepki gösterdiler. CHP milletvekili Mustafa Tanal, kendisinin aynı zamanda avukat oduğunu ve uluslararası avukat kartı bulunmasına rağmen aranmasına sert tepki gösterdi ve "Alman avukatlar aranmazken, bizi aramaları düşündürücü" dedi.
MAHKEME DIŞINDA ARBEDE
Münih mahkemesinin dışında 25 yaşlarında iki Türk kadın ellerinde 'Adalet istiyoruz' yazılı pankartla kalabalığın içine dalarak binaya girmek istedi. Bağırmaya ve çığlık atmaya başlayan iki genç kadın ellerindeki kırmızı boya dolu şişeyi yere atarak parçaladı. Bu sırada polis tarafından abluka altına alınan kızlar yere yatırılarak etkisiz hale getirildi. Devreye giren Münih Belediye Başkanı Christan Ude, ortamı sakinleştimek için "Belediye başkanı olarak ben de giremiyorum. Salon dolu. Lütfen sakin olalım" dedi. Kızlar uzun süre polis kontrolü altında tutuldu.
NSU'NUN KURUCULARI
Beate Zschape: 1975 yılında o zamanlar Doğu Almanya olan Jena’da doğdu. Annesi, Romanya’da diş hekimliği okuyan 22 yaşındaki bir genç kadındı. Romanyalı babası 2000 yılında ölene kadar Beate’yi hiç kabul etmedi. Annesinin yanına gidip gelse de daha çok anneannesiyle büyüdü Beate.
Örgütün sağ kalan tek üyesi olan Zschaepe, suçların büyük bir kısmı Bavyera’da işlendiği için Münih’te yargılanıyor. Sanık, öldürme kastiyle ağır kundaklama, iki silahlı saldırı, 15 silahlı soygunla itham ediliyor. Zschaepe’yi daha önce mafya üyeleri, yolsuz yöneticiler, İslamcı militanlar olmak üzere çeşitli sanıkları savunan üç kişilik bir avukat ekibi temsil ediyor.
Uwe Mundlos: O da Beate gibi Jena’da dünyaya geldi. 1977 doğumluydu. Bir enformatik profesörünün oğluydu. Kafası zehir gibi matematiğe çalışırdı. İlk gençlik yılları, kendisinden iki yaş büyük olan felçli doğmuş ağabeyinin bakımını paylaşmakla geçti.
Uwe Böhnhardt: NSU hücresinin en genç üyesiydi. O da Jenalıydı. Sorunlu bir çocuktu. Hırsızlık, otomobil gaspı gibi suçlardan ıslahevine düşmüştü. İki Almanya’nın birleşmesiyle aşırı sağcı NPD’ye sempati duydu. Irkçılığa varan bir yabancı karşıtlığı vardı.
ALMAN GAZETELERİ DAVAYI BÖYLE YORUMLADI
Neue Presse yorumunda Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi'nde başlayan NSU örgütü davasının kritik soruları gündeme getireceğini vurgularken, "Dava kamuoyunu ve en başta da soruşturma makamlarını can sıkıcı, sert sorularla yüzleştirecek. Teröristler nasıl oldu da yıllarca Almanya'da cinayetler işleyebildi? Ardından neden soruşturmayı yürütenler kurbanların bazılarına suçlamalarda bulundu? Görünüşe göre mahkemenin karşısında uğraştıracak bir yapboz var. Susmaya devam eden baş sanık Beate Zschaepe, cinayetleri işleyen miydi yoksa sempatizan mı? Zschaepe'nin cinayet ekibinin sadece yanı başında olmakla kaldığını düşünmek mümkün değil ama bu ispat edilebilecek mi?" diye yazdı.
Mannheimer Morgen gazetesi ise, zaman zaman NSU davasının bir Meclis Araştırma Komisyonu ile karıştırıldığı izleniminin ortaya çıktığını, ancak yargıçların, siyaset kurumunun ya da toplumun Neonazilere karşı tutumunda hata yapıp yapmadığı yönünde bir kanaate varma zorunluluğu olmadığını vurguladı. Gazete, " Tüyler ürperten hatalar ve örtbas etme girişimlerinden kimlerin sorumlu olduğu, hangi sonuçların çıkartılması gerektiğine ilişkin hüküm de vermeyecekler. Onların görevi sanıkların haklarında iddia edilen suçları ne derece işlediklerini tespit etmek" diye yorum yaptı.
Markische Allgemeine gazetesi de, NSU davasında kurban yakınlarına söz hakkı verilmesi gerektiğini savunurken, "Kurban yakınları yanıt istiyor: Neden özellikle benim oğlum, amcam ya da babamın başına geldi? Onları kim seçti? Kim tetiği çekti? Ölürken uzun süre acı çektiler mi? Bu yanıtların verildiği anlar duruşmanın en üzücü, acı saatleri olacak" diye yazdı.
Stuttgarter Zeitung ise, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi Hâkimi Manfred Götzl'ün, bağımsızlığı ve toplumsal heyecanlardan etkilenmemesi ile tanındığını, özellikle 1 numaralı sanık Beate Zschaepe ile diğer 4 zanlının ne suç işlediği, ne bildiği, ne yapmak istedikleri sorularına yanıt bulmak istediğini ifade ederken, "Böyle de olması gerekir. Kurban yakınları ile mağdurlar ise kesinlikle anlaşılır bir gerekçe ile daha fazlasını istiyor. Dik kafalı, çabuk öfkelenebilen Hakim Götzl, mağdurlara bu davada hakları ve ihtiyaçları olan hareket alanını bırakırsa iyi olur" dedi.