FRANKFURT (İHA) - Almanya'da Müslümanların merhametlerini istismar ederek 41 milyon euro topladıkları ve bunun 12 milyon eurosunu kendi ceplerine attıkları iddia edilen 3 sanığın davasına Frankfurt Eyalet Mahkemesi'nde devam edildi.
Basın mensuplarının büyük ilgi gösterdiği ve Deniz Feneri e.V. Derneği'nin üç yöneticisi Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş ve Mehmet Taşkan'ın yargılandıkları davanın 4. duruşmasında ilginç gelişmeler yaşandı. Sanık Mehmet Gürhan'ın avukatı, ne Başbakan'a ne de Başbakanlığa 7 milyon euro gönderdikleri yönünde açıklama yapmadıklarını, Türkiye'de bazı medya kuruluşlarının bunu kendileri söylemiş gibi yazdıklarını ve duyurduklarını söyledi. Gürhan'ın avukatı, Başbakan'a veya Başbakanlığa 1 sent bile gönderilmediğini, bu sözlerin iddianameye nasıl girdiğini de bilmediklerini söyledi.
Mahkeme başkanı da Türkiye'deki siyasi gelişmelerin kendilerini ilgilendirmediğini, mahkeme salonunun ciddiyetinin korunmasını ve uydurma haber yapılmamasını söyleyerek, mahkeme salonunun tiyatro salonu olmadığını ve bu tür spekülasyonların yapılmaması gerektiğini belirtti.
Deniz Feneri e.V Derneği'ni başından beri takip eden Komiser Alexander Böhme, duruşmada delillerin elde edilişini ve yapılan baskını anlattı. Böhme, 320 kişilik özel polis timiyle gerçekleştirilen baskında binada bulunan 19 kişinin gözaltına alındığını, bunların içinde sadece temizlikçi kadının illegal olarak Almanya'da bulunduğunun anlaşıldığını ve gözaltındakilerin daha sonra serbest bırakıldığını kaydetti.
Böhme, sanıklardan Kanal 7 INT Genel Müdürü Mehmet Gürhan, muhasebeci Firdevsi Ermiş ve Deniz Feneri e.V Genel Müdürü Mehmet Taşkan'ın çeşitli yerlerde yakalandığını, Mehmet Gürhan'ın odasında binanın her yerini kaydeden kamera teçhizatı ve 1 adet de Baretta marka silah bulunduğunu, kanalın kasasında ise 393 bin euro nakit para ele geçirildiğini söyledi. Binada yapılan aramada hiçbir alındı makbuzuna rastlanmadığını belirten Böhme, kilerde bir paket boş makbuz bulunduğunu, binanın Deniz Feneri e.V derneğinin topladığı bağış paralarıyla alındığının tespit edildiğini ifade ederek, belgeleri mahkemeye sundu. Alexander Böhme ayrıca, binanın oldukça masraflı ve gösterişli olarak inşa edildiğini ve Mehmet Gürhan'ın odasının oldukça lüks eşyalarla donatıldığını sözlerine ekledi.
Davayı izleyen CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ise duruşmaya ilişkin yaptığı açıklamada, "Bu davayı 100 yılın soygun hareketi olarak özetleyebilirim. Bunun üzerine Başbakanlığın, hükümetin ve özellikle Kemal Unakıtan'ın bu davaya duyarsız kalmaması gerekir. Keşke onlar da buraya yetkililer gönderseydi. Başbakan'ın sinirlenmemesi lazım. Başbakan Erdoğan'ın hiçbir iddianameyle ilgisi yoktur. Bunların hepsi bir iyilik hareketi adı altında yapılmıştır ve insanların duyguları sömürülmüştür. İnsanlar belli dernekler aracılığıyla yardım için katkı yapıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti'nin bunları denetlemesi gerekir. Türkiye'de bu hareket sağlıklı denetlenmiyor. Sayın Zahit Akman'ın kendiyle ilgili iddianameyi dile getirmesi ya da onları reddetmesi yanlıştır. Büyük Millet Meclisi adı yolsuzluklara kalkışan birini seçemez, seçmemeli. Akman görevinden ayrılmadığı taktirde yolsuzluk iddiaları yakasına yapışır. Ahlaki olarak böyle bir iddia varsa görevinden ayrılır. Başbakan, Mehmet Gürhan'ı ve ekibini koruma altına alırsa, sinirlenip olayı bir medya patronuyla kavga haline dönüştürürse, Başbakan bu yolsuzluklara ortak demektir. Bu yolsuzlukları soruşturmasını bekliyoruz. Soruşturursa Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıdır, soruşturmazsa başkalarının başbakanıdır. Cumhurbaşkanımıza da buradan seslenmek istiyorum: 'Dini duygularınızı istismar edenlerden uzak durun.' CHP, Deniz Feneri olayını pek çok kez dile getirdi ama Alman savcıların hazırlamış olduğu iddianamelerdeki ayrıntı bizlerde yoktur. Bugün bu belgelerin tüm ayrıntılarını öğrenip Türkiye'ye döndüğümüzde kamuoyuyla paylaşacağız" şeklinde konuştu.