Paylaşmak. Sözlük anlamı olarak bakıldığında herhangi bir şeyin kişiler arasında bölüşülmesi, pay edilmesi ya da o etkinlikten ortaklaşa keyif alınması anlamına gelen bir kelime.
Diğer bir deyişle, bir eşyayı, bir mekanı ya da bir kişinin sevgisini sadece kendine saklamama ve bunu başka biri(leri)yle ortak kullanmaya razı olmak. Paylaşma konusuna bu açıdan bakıldığında, konunun aslında hiç de basit olmadığı hemen anlaşılıyor.
Çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminde iki yaş döneminin çok önemli bir yeri olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu döneme gelmiş bir çocuk artık hareket serbestisi kazanmıştır, dolayısıyla kendi bedeni ve çevresi üzerinde çok daha geniş bir kontrole sahiptir.
Çocuğun dil becerisi de geliştiği için isteklerini daha rahat ifade eder. İki yaş döneminde çocuğun temel görevlerinden bir tanesi, kendine bir alan yaratmak ve sınırlarını tanımaktır. Bu nedenle de, kendi sınırları içinde yer alanlar kadar bu sınırlar içinde yer almayanlar da onun için çok önemlidir.
Çocuk bu dönemde bir keşif içindedir. Bu keşfin kapsamı, kendi bedenininden anne-babasınının belli durumlarda nasıl tepki verdiğine, oyuncaklarının özelliklerinden diğer insanların ve yaşıtlarının ona nasıl tepkiler verdiklerine dek uzanır, yani oldukça geniş bir alanı kapsar. Kendi alanının sınırlarını anlamaya ve belirlemeye çalışan bir çocuk için kendine ait olan her şey çok kıymetlidir, çünkü sahip olduğu her şey, tıpkı vücudunun bir bölümü gibi ona aittir.
İki yaşından küçük çocukların eşyalarını paylaşmaları beklenebilir mi?
"Eğer benim elimdeyse benimdir. Eğer senin elindeyse ve ben onu istiyorsam yine benimdir." İki ve daha küçük yaştaki çocuklarda paylaşma kavramı tam da bu cümlede tanımladığı gibidir, kısacası paylaşma kavramı henüz oluşmamıştır. İki yaşındaki çocuklar arasında "benim-senin" kavgasının yaşanması son derece doğaldır ve bu çocuğun bencil olduğu anlamına gelmez.
Paylaşma fikrinin oluşması, çocuğun bir ölçüde kendinden haberdar olmasını, farkındalık kazanmasını gerektirir. Daha kendi sınırlarını ve gücünü keşfetmekte olan, ancak bu konularda kendine güvenini tam olarak oluşturamamış bir çocuk, kendi parçası saydığı oyuncaklarını ya da diğer kıymetli eşyalarını başkalarına vermek konusunda son derece isteksiz olacaktır. Çocuk kendi kafasında yarattığı alanın ihlal edildiğini hissettiği noktada çok şiddetle tepki gösterir. Bu alan savunması uzunca bir süre devam edebilir. Bu yaştaki çocukların yaşadıkları en temel kaygılardan biri verilen oyuncağın ödünç verildiğini anlamamak, yani o oyuncağın bir kez verildiğinde artık arkadaşının malı olacağını sanmaktır. Çocuk, o oyuncağın sahibi olmakla o oyuncakla geçici olarak oynamak arasındaki farkı anladığı zaman paylaşma konusunda daha rahat davranır.
İki yaş öncesinde, dil becerisi her ne kadar ortaya çıkmışsa da, bu beceri çocukların kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri için pek de yeterli sayılmaz. Dolayısıyla, bu yaştaki çocukların "sözel olmayan" yöntemlere başvurmaları da beklenir bir davranıştır. Çocuk arkadaşının elinde beğendiği bir oyuncağa yönelir,onu kapar ve kendi eline alır. Eğer diğer çocuk buna ses çıkarmazsa, bu onlar arasında "evet alabilirsin" anlamına gelir, ancak bu ele geçirme sonucunda diğer çocuk çok şiddetli bir tepki verirse bu da "almanı istemiyorum" anlamına gelir. Çocuklar bu tepkiler aracılığıyla, karşılarındaki çocuğun o konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini öğrenme fırsatı bulurlar.
Çocukların karşılarındaki kişinin isteklerini ve ihtiyaçlarını anlayarak kendi sahip oldukları bir şeyi ona vermeleri üç yaş civarında gözlenen bir davranıştır. Çocuk bu yaşa geldiğinde artık arkadaşına verdiği oyuncağın geri geleceğini de anlamıştır. Bu yaş, aynı zamanda birlikte oyun oynayabilmenin de başladığı yaştır.
İki yaş dönemindeki çocuk paylaşma kavramıyla nasıl tanıştırılır?
İki yaş öncesi dönem her ne kadar çocukların paylaşma kavramına uzak oldukları bir yaşsa da, anne-babaların bu dönemde sergileyecekleri tavır ve uygulamalar, çocukların paylaşma fikriyle tanışmalarını ve benimsemelerini sağlayabilir.
• Çocuğu yaşıtlarıyla buluşturmak: Bu yaşlarda çocukların yetişkin gözetiminde buluşmaları ve oynamaları, onların sosyalleşmelerine ve paylaşma kavramıyla tanışmalarına katkıda bulunur. Bu buluşmaların mümkün olduğunca kısa tutulması, 1-2 saati geçmemesi önemlidir. Bu yaşta iki çocuğun bir araya gelmesi, daha kalabalık gruplara göre daha etkili sonuçlar verebilir. Bu buluşmaları düzenlerken dikkat edilmesi gereken bir kaç nokta vardır:
o Buluşmadan önce çocuk için kıymetli olan oyuncak ve eşyaları ortadan kaldırmak ve bu şekilde sürtüşme olasılığını azaltmak
o Ev sahibi çocukla, oyuncaklarının sahibinin kendisi olduğunu, arkadaşı o oyuncaklarka oynasa da, oyuncakların sonunda kendi evinde kalacağını ve onun olmaya devam edeceğini vurgulamak. Eğer mümkünse, çocuğun oyuncağına bir zarar gelecek olursa, o oyuncağın yerine yenisinin alınacağını söylemek.
o Popüler olabilecek oyuncaklardan bir kaç tane bulundurmak ya da benzer oyuncaklar almak
o Oyun sırasında, zaman zaman çocukların oyuncaklarını değiş tokuş etmelerini önermek
o Çocukların birlikte olduklarında sürtüşme olasılıkları yüksekse, iki çocuk için ayrı oyun kutuları oluşturmak
o Çocuklar, oyuncak paylaşımı nedeniyle ciddi bir sürtüşme yaşamaya başlarlarsa, onları sırayla oynamaya yönlendirmek ve her birinin oyuncakla kısa sürelerle oynamalarını sağlamak ve bu sırada diğer çocuğun başka bir şeyle ilgilenmesi için olanak sağlamak
o Çocukları sıra beklemeli oyunlara yönlendirmek, örneğin birbirlerine top ya da araba atmalarını sağlamak.
o Çocuklar arasında tartışma yoğun olduğunda, oyuncakları ortadan kaldırıp çocukları başka bir etkinliğe yönlendirmek, örneğin hep beraber parmak boyası yapmak ya da birlikte parka gitmek gibi...
• Taklit: Çocuklar için en etkili öğrenme yöntemlerinden biri de taklit etmektir; çocuklar gördükleri şeyleri tekrar etmekten hoşlanırlar. Dolayısıyla, anne-babanın öncelikle kendilerinin çocuklarıyla bir şeyler paylaşmaları, bundan keyif aldıklarını çocuğa hissettirmeleri ve yaptıkları şeyin adının "paylaşma" olduğunu çocuğa belirtmeleri çocuğun paylaşma kavarmıyla tanışmaları için iyi bir yoldur. Örneğin, annenin yemekte olduğu bir şeyden çocuğun tattırmak istemesi gibi. Anne-baba, çocuğun bir şeyleri paylaşması için fırsatlar da yaratabilirler, örneğin arkadaşı geldiğinde kurabiyeleri onun dağıtması gibi.
• Çocuğun paylaşmaya yönelik davranışlarını övmek: Bu yaştaki çocuklar bazı eşyalarını özellikle yetişkinlere göstermeyi ve onların bu eşyalarla neler yaptıklarını izlemekten çok hoşlanırlar. Çocuğun bu davranışı paylaşmanın ilk aşaması sayılabilir. Anne-babanın bu davranışı övmesi ve zaman zaman bir oyuncağını arkadaşına da göstermesini istemesi çocuk açısından paylaşıma geçişi kolaylaştırır. Bunun dışında çocuk kendi isteğiyle bir oyuncağını paylaştığında da, bu davranışı çok da abartmadan anne-baba tarafından övülebilir; paylaşmanın kişiyi ne kadar iyi hissettirdiğine değinilebilir. Çocuk bu konuda övüldüğünde "Aferin" gibi genel bir ifade yerine "Arkadaşına arabanı verdin, bak o da ne kadar mutlu oldu" şeklinde net tanımlamalar, çocuk açısından daha rahat anlaşılabilir.
• Cezalandırma: Bu yaştaki bir çocuk, bir eşyasını paylaşmadığı için asla cezalandırılmaz. Çocuk, paylaşmama konusunda çok inatçı davrandığında, arkadaşı gittikten sonra, anne-baba bu konuda çok üzüldüklerini çocuğa hafifçe belirtebilirler. Çocuğun bu konuyu diğer çocuklarla halledeceği akıldan çıkarılmamalıdır.
• Çocuğa paylaşma konusunda öyküler okumak: Bu konuya yönelik öyküler de çocuğun paylaşmayı farklı örneklerle anlamasını, paylaşan kişilerin duygu ve düşüncelerini daha rahat farketmesini sağlar.
Kardeşler arasında paylaşma
Çocuğun yaşıtları ile oyunlarını ve oyuncak paylaşımını kontrol etmek, kardeşlerle olan paylaşımı kontrol etmekten çok daha kolaydır. Kardeşler söz konusu olduğunda kardeşlerin yaşları ve yaş aralıkları, cinsiyetleri çok büyük farklılıklar gösterebilir.
Anne-babanın en özen göstermesi gereken konulardan biri, çocukların kendilerine ait alanlardır. Çocukların birbirlerinin alanlarına izinsiz girmelerinin engellenmesi, alınan eşya ve oyuncakların sahiplerinin belli olması çok önemlidir. Eğer herhangi bir eşya çocuklara ortak olarak alınıyorsa, bunun nasıl kullanılacağının kuralları mutlaka önceden belirlenmelidir. Kardeşlerin ille birlikte oynamaları gerekmez. Kardeşlerin ne zaman, hangi şekilde oynayacaklarına kendi aralarında karar verme hakları vardır ve bu hakka saygı duyulması gerekir. Kardeşler arasındaki oyun sıklıkla kardeşler arasında çaışma anlamına da gelir. Anne-babaların sorun çözme aşamasında da mümkün olduğunca o ortamın dışında kalmalarında yarar vardır. Anne-babalar zaman zaman kardeşlerle birlikte oyunlar kurabilirler, sıralı oyunlar oynayabilirler, kutu oyunlarından yararlanabilirler.
Şeniz Pamuk Klinik Psikolog, B.E.Y.A.Z Bireysel Gelişim ve Danışmanlık Merkezi