"Kızım markete giderken benim ayakkabılarımı giymek istiyor, izin vermeyince kendini yerlere atıyor."
"Oğlum, su dolu bardağı mutfaktan sofraya kadar tek başına taşımak istiyor, yardım etmek istediğimde ağlamaya başlıyor"
Birinci yaşını anne-babasının gözetiminde ve denetiminde tamamlamış olan çocuk, birinci doğumgününden itibaren hızlı bir değişim yaşamaya başlar. O zamana kadar çocuğunun hareketlerini tahmin edebilen, ihtiyaçlarını anlayıp onları giderebilen anne-babalar bir anda kendilerini çaresiz hissetmeye başlarlar. Çocuk birinci ve ikinci doğumgünleri arasında bir çok alanda çok hızlı bir değişim gösterir; bu değişim ikinci yaş içinde daha da hızlanır ve çok belirgin bir hal alır.
Çocuğun ikinci yaşından sonra geçireceği değişikliklerden haberdar olmak, anne-babayı kendileri açısından sürprizlerle dolu bir döneme bir ölçüde de olsa hazırlayabilir. İki yaş dönemi, ergenlik dönemi ile büyük benzerlikler gösterir; her iki dönemde de çocukların amacı, anne-babalarından ayrışmak ve kendi sınırları içinde kendi dünyalarını kurmak ve kendilerini keşfetmektir. Bu nedenle iki yaş dönemine "ilk ergenlik" de denebilir.
İki yaş döneminin inişli çıkışlı ruh hallerini yaşamak, kendi alanını yaratmak ve kendi sınırlarını oluşturmak adına mücadele vermek, çocuğun duygusal ve kişilik yapılanması açısından son derece gereklidir. Bu dönemi yaşamamış ya da aşamamış çocukların daha ileriki yaş dönemlerinde insiyatif alamayan, ancak her şeyi kontrol etmeye çalışan, kendine güveni gelişmemiş, çok endişeli bireyler olabildikleri görülür.
2. yaşta aniden neler oluyor?
• Beden kontrolü: Bu dönemdeki çocuğun kendi bedeni üzerindeki kontrolü, bedenindeki gelişmelere paralel olarak giderek artar. Çocuk, yürümekten koşmaya, tırmanmaya geçer.
o Tuvalet eğitimi bu yaş döneminin en belirleyici konularından biridir. Çocuk, bu konuda son derece edilgen bir konumdayken, anne-babası yavaş yavaş bu konuda kendisinden etkin bir kontrol beklemeye başlar. Tuvalet eğitimi, çocuk açısından bakıldığında, vücudunun ürettiği bir şeyi tutmak ve/veya bırakmakla ilgilidir. Çocuk için vücudunda üretilen bir şey çok değerlidir ve çocuk bunu dışarı çıkarma ve bunu "verme" konusunda son derece kararsızdır. Bu nedenle tuvalet eğitiminin nasıl gerçekleştirildiğinin çocuğun daha sonraki kişilik gelişimi üzerinde büyük önemi vardır. Çocuk tuvalet eğitimine hazır değilse, fazla da zorlanmaması yerinde olur.
• Sembolik düşünce:
o Konuşmanın ortaya çıkması:
Çocuk değişik sesler çıkarmak, parmakla göstermek ya da bir kaç kelime söylemekten derdini kelimelerle ve kimi zaman da cümlelere anlatmaya başlamıştır. Çocuk artık isteklerini aktarabilmekte, sorular sorabilmektedir.
o Oyun:
Çocuk, artık nesneleri eline alıp onların özelliklerini "basit" yöntemlerle anlamaya çalışan bir varlık değildir. Bu dönemde çocuk, oyuncaklarla çok daha amaçlarına uygun bir şekilde oynar; kimi zaman onları araştırmaya, keşfetmeye çalışır, kimi zaman da onları bir şeyin yerine kullanır. Örneğin bir kap bir bebek banyosu da olabilir, bir bardak da. Bu dönemde çocuk, oyunu kuran ve yöneten kişi olmaya başlar. Sırayla oynama da bu dönemde gözlenmeye başlanan bir özelliktir, örneğin birbirine top atma ya da kutuya bir şeyi sırayla atma gibi. Anne-babalar bu dönemde, çocukla karşılıklı oyunlar oynamaya başalayabilirler.
• Benmerkezci düşünce ve tümgüçlülük:
Bu yaşlardaki çocuk, her ne kadar karşısındaki kişinin duygularından etkilense de kendi istekleri ve ihtiyaçları ön plandadır. Bu dönem, onun kendisini kendi gözünde ispatlama dönemidir ve bu nedenle de kendisi odak noktadadır. Örneğin annesi üzgün olduğunda çocuk onu güldürmeye çalışabilir, ancak hala başkalarının duygu ve düşüncelerini anlama ve davranışlarını buna göre ayarlamak için çok küçüktür; bu beceri dört yaş civarında gelişir. Bu yaştaki bir çocuk, kendisinin her konuda yetkin olduğunu görmek ister. Bu nedenle bu konuda çok da hassastır. Başaramadığı bir konuda bir yetişkin ona yardım etse de bunun çok da vurgulanmasını istemez.
• Paylaşma:
Bu dönem, çocuklarının sahiplenme duygularının çok güçlü olduğu bir dönemdir. Daha önce tuvalet eğitiminde de bahsedildiği gibi, çocuk için kendisine ait olan çok önemlidir. Bu nedenle bu yaştaki çocukların bir arada oynaması genellikle hüsranla sonuçlanır, çünkü bu yaştaki çocuklar birbirlerinin durumunu gözetebilecek ya da oyun sırasında çıkabilecek sorunları çözümleyebilecek durumda değillerdir. Bu dönemdeki oyunlar "paralel oyun" olarak nitelendirilir. Bu yaştaki çocuk, genellikle oyuncağıyla ne yapacağını tam olarak kendisi bile bilmez.
• Taklit:
Çocuk ikinci yaşında, hem yetişkinleri hem de diğer çocukları çok daha bilinçli bir şekilde taklit etmeye başlar. Çocuğun davranışları taklit etme isteğinin arkasında, bazı davranışlarının tam olarak nasıl yapıldığını anlayıp daha yetkin olma isteği vardır. Çocuk, bir işi tam olarak taklit edemediğini gördüğünde çok öfkelenebilir, durumu protesto edebilir.
• Başarma:
Bu dönem içinde çocuk için kafasında kurguladığı şeyleri doğru yapmak son derece önemlidir. Çocuk kendisini bir çok konuda çok yetkin olarak algılamak ister ve bunun gerçekleşmediği durumlarda öfke nöbetleri geçirebilir; çok utanabilir ve içine kapanabilir.
• Kendilik farkındalığı:
Bu yaştaki çocuk için anne-babadan ayrışmak ve kendini tanımlamak ana konulardan biridir. Çocuk bu dönemde kendini fiziksel ve duygusal olarak tanır, sınırlarının farkına varır; başkalarının kendisini nasıl algıladığının farkına varır ve bu da onun kendisini algılayışında büyük rol oynar. Bu dönemde "ben/bana" söylemi ön plandadır.
• Doğru-yanlış algısı:
Bu dönemde çocukların bir eşyanın ya da bir eylemin doğru veya yanlış olması yönünde görüşleri olduğu gözlenir. Örneğini kırık bir bardak ya da lekeli bir tişört çocuğu rahatsız edebilir ve bunun düzeltilmesini ister. Bu yaştaki çocuklar bir işi kendilerine göre doğru yaptıklarında da hemen kendi kendilerine gülümserler.
Özetle, iki yaş çocuğunun üstesinden gelmesi gereken işlerin sayısı oldukça fazladır; bu dönemdeki çocuğun gündeminin oldukça yoğun olduğunu söylemek mümkündür. Bu dönemi yaşamak, çocuk açısından çok ciddi iç çatışmalara neden olsa da, yetişkinler açısından ise zaman zaman bir kabusa dönse de duygusal gelişim açısından önemlidir.
İki yaş çocuğuna anne-babalık yapmak neler gerektiriyor?
Çocuğu iki yaşına gelmekte olan anne-babaların kendilerini hazırlamaları gereken en önemli durum, çocuklarının hem bedensel hem de duygusal olarak özgürleşmek istediğini görüp anlamaları ve bu ayrışma sürecinin sancılı geçebileceğini kabul etmeleridir. Eğer çocuk bu ayrışma mücadelesini verebiliyorsa, o zamana kadar anne-baba ona sağlam bir altyapı verebilmiş demektir; anne-babanın sevgisinden ve onu koruyacaklarından tam da emin olmayan çocuk, genellikle, onlardan ayrışmak yerine onlara daha çok yapışmayı tercih edebilir, çünkü kendini yeterince güvende hissetmez.
Bu dönemi yaşayan çocuk duygusal olarak sürekli bir iniş-çıkış halindedir. Bir an sakin ve huzurluyken bir an çok öfkeli ve inatçı olabilir. Çocuk hem anne-babanın sevgisinin devamını ister ve onları sever, hem de özgür olmak isteyip bunu tam anlamıyla beceremediği ve hala anne-babaya bağımlı, muhtaç olduğu için onlara kızar. Bu sevgi-öfke ilişkisinin yanında, yukarıda belirtildiği gibi, altından kalkması gereken oldukça yüklü bir "iş listesi" de vardır. Kısaca, bu yaş çocuğunun zihninin, duygularının karmakarışık olduğunu hep akılda tutmak önemlidir.
Bu dönem, anne-baba tarafından genellikle, tutturmalar, öfke nöbetleri, zor işleri deneme isteği, bir anda "melek gibi" olma, tuvalet eğitimi gibi başlıklar altında hatırlanır. Çocuk, özellikle tutturmaları ve öfke nöbetleriyle aslında kimseyi cezalandırma niyetinde değildir; o kendi içindeki çatışmaları ve yüzleştiği yetersizlik duygusunu dışarı yansıtmaktadır.
• Çocuk bu dönemde, aslında ayrışmak istediği kişilerin onayını da alma ihtiyacındadır. Tuvalet eğitimi sırasında hem anne-babayı memnun etmek ister, hem de onların kurallarına boyun eğmek zorunda olduğu için kızar. Bu dönemde, anne-baba açısından en belli başlı endişe kaynakları ise, çocuğun daha çok hareketlenmesi nedeniyle, başına bir şey geleceğini düşünmek, çocuğun öfkesi karşısında ne yapacağını bilememek, çocuğa ne kadar sınır konması gerektiğine karar verememektir.
Anne-baba, çocuğun yürümesi ve konuşması ile birlikte ondan çok daha "aklı başında" olmasını, bir çok uyarıyı anlamasını bekler. Oysa çocuğun kendine ait çok dolu bir gündemi vardır. Bu dönemde anne-baba da çocuk da eskiye oranla çok daha fazla sıklıkta birbirlerine "hayır" derler. Öte yandan, çocuğun tutarlılığa, kurallara, duygularının dengelenmesine de ihtiyacı vardır. Çocuk daha ileriki dönemlerde, bu kuralları ve dengeleri içselleştirecektir. Dolayısıyla, anne-babanın bu dönem içindeki sakin ama kararlı yaklaşımı çocuk açısından büyük önem taşır.
• İki yaş döneminde çocuğu olan anne-babaların en dikkat etmesi gereken nokta, çocuğun öfkesi ve çatışmaları karşısında "ayakta kalabilmektir". Çocuk açısından en korkutucu nokta, anne-babanın onun öfkesine dayanamadığını izlemektir; o zaten kendini sağlam tutmakta zorlanmaktadır, anne-baba da onu "tutamadığı" zaman o kime güvenebilecektir? Çocuk, çok öfkeli olduğunda, anne-babanın soğukkanlılığını koruyabilmesi çocuk açısından çok rahatlatıcıdır. Öfke anlarında çocukla konuşmak, ona bir takım açıklamalar yapmak çocuğu daha da öfkelendirir. O sırada çocuğun yanında olmak, belki ona hafifçe dokunmak, gerekiyorsa o ortamdan uzaklaştırmak ve çocuk sakinleştikten sonra gerekli açıklamaları yapmak çok daha etkilidir.
Çocuk bağırmaya başladığında bağırmaya başlayan anne-baba, çocuk bağırmaya başladığında kendisi de ağlamaya başlayan anne-baba, çocuk bağırmaya başladığında çaresiz gözlerle etraftan destek bekleyen anne-baba çocuğun kaygılarını ve öfkelerini arttırır. Çocuk, çevreyi keşfetmek ve bağımsız olma yönünde adım atmak yerine, çevreyi kendisini rahatsız etmeyecek şekilde kontrol altında tutmayı öğrenir, diğer bir ifadeyle çeşitli takıntılar ya da düzen merakı geliştirebilir. Anne-babanın sağlam duruşu, çocuğun kendi iç "anarşisiyle" daha rahat başetmesi açısından vazgeçilmezdir.
• Anne-babanın çocuğun yeni şeyler deneme isteğini, ona rehberlik ederek desteklemeleri önemlidir, örneğin çocuk su dolu bir bardağı taşımak istiyorsa, bu bardağı tam doldurmadan ve onun arkasından onu izleyerek masaya kadar gelmesini sağlayabilirler. Çocuk, yeni bir şey denerken bir dönem yaptığı işe odaklanır, sonra da başını kaldırıp anne-babasının kendisini izleyip izlemediğine ve nasıl bir yüz ifadesiyle izlediğine bakar. Eğer onların yüzünde kendisini onaylayan, mutlu bir ifade görüyorsa, yaptığı işe büyük bir keyifle geri döner. Eğer çocuğun yaptığı işle kimse ilgilenmiyorsa, çocuk için yaptığı iş değersizleşir.
Kimi anne-baba da çocuğu kucağından indirmez, onun yeni şeyler denemesi, anne-babayı çok endişelendirir. Bu çocuk için anne-babanın dışındaki dünya çok korkutucu olabilir.
• Anne-babanın "hayır" sözcüğünü çok ekonomik olarak kullanmaları gerekir. Çocuğun her girişimine "hayır, yapamazsın, dur ben yapayım" şeklinde engel olmak, çocuğu azarlamak, büyüme isteğini görmezden gelmek çocuğun tüm merak etme, araştırma ve kendini ayrı ve yetkin bir birey olarak görme isteğini söndürür. Öte yandan çocuğun her isteğini gerçekleştirmesine izin vermek de çocuğun kendi gerçek sınırlarını öğrenmesine engel olur, yeterlilik duygusu onun elde ettiği değil, ona sunulmuş bir durum olur ve çocuk kendi becerilerini olduğundan çok daha fazla zanneder. Her iki durumda da çocuk bir çok savunma mekanizması geliştirip kendini koruma altına almaya çalışır. Çok fazla engellenen çocuk hep başkalarına bağımlı olması gerektiğine inanmaya başlar; her isteği yapılan çocuk da herkesin ona hizmet etmesi gerektiğine inanır ve başarızlıklarından dolayı hep başkalarını sorumlu tutar.
Bu dönem içinde utanma duygusu, "ayıp" bir şey yapmış olma duygusu çocuğun en hassas olduğu konulardan biridir. Çok fazla müdahale edilen çocuk kendisinin sürekli izlendiği hissindedir, ama aslında bu kadar izlenmeye de hazır ve istekli değildir. Bu nedenle de, utanma duygusu aslında çocuğun ne kadar "küçük" olduğunu ona sürekli hatırlatır ve çocuk dünyanın gözlerini kapatamayacağı için kendi gözlerini kapatır ya da saklanma ihtiyacı duyar. Bir diğer tepki şekli de çevreye sürekli meydan okumak olabilir. Anne-babanın çocuğun kendilerine olan "bağımlılık" durumuna nasıl yaklaştıkları çocuğun kişiliğinin önemli yapıtaşlarından birini oluşturur.
Bir çocuğun yüksek bir dolaptan bir oyuncak istediğini düşünelim. Çocuk bu durumda annesinden yardım isteyecek, onu elinden tutup oraya yönlendirecek ve onun kendisine istediği oyuncağı alması için yardımcı olmasını isteyecektir. Anne, burada çocuğun isteğine uygun davrandığında, belki onu kucağında tutup dolabın kapağını açmasında ve istediği oyuncağa ulaşmasında yardımcı olduğunda, çocuk kendini yeterli hissedebilecektir. Ancak anne, çocuğun destek isteğini reddettiğinde, örneğin "yerdeki oyuncaklarla oyna/şu an işim var, gelemem" dediğinde, çocuk isteklerinin yerine gelmesi için isyan etmeyi ya da isteklerinden vazgeçmeyi öğrenir.
Bu dönemin uygun bir şekilde aşıldığı nasıl anlaşılır?
İki yaş döneminin yaşanması kadar nasıl tamamlandığı ve bir üst gelişim dönemine nasıl geçildiği de çocuğun kişilik yapılanması açısından büyük önem taşır.
Çocuğun bu dönemi,
• çevresindeki kişilere karşı sevginin yanında zaman zaman öfke de duyabileceğini bilerek,
• kendini ifade edebileceği gibi zaman zaman isteklerini bastırması gerektiğini anlayarak,
• bir çok şeyi yapabileceği, becerebileceği halde bir çok şeyi de yapamayacağını, ancak bunun utanılacak bir şey olmadığını anlayarak
• bazı konularda bağımlı, bazı konularda bağımsız olunacağını kavrayarak tamamlaması bu dönemim amacına uygun bir şekilde aşıldığını gösterir.
Bu dönemin sonunda çocuk, bağımlılık, bağımsızlık, yakınlık, kendini ortaya koyma, öfke, onay, beğenilme, beğenilmeme, gurur, kıskanma ve bir ölçüde rekabet duygularıyla tanışmış ve bunları içine sindirmeye başlamış olmalıdır.
Şeniz Pamuk
Klinik Psikolog
BEYAZ Bireysel Gelişim ve Danışmanlık Merkezi