1950’li yıllarda Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nin alt katı yetimhane olarak kullanılırdı. Genellikle Anadolu’dan gelen kimsesiz ya da yoksul Ermeni çocuklar için, burası yatakhane olarak düzenlenmişti. Önceleri yetimhanede dört-beş çocuk barınırken, bu sayı kısa sürede altmışlara ulaştı. Yetimhanede barınan çocuklar Gedikpaşa İncirdibi Protestan İlkokulu’nda eğitim görüyorlardı.
Kilisenin beton bahçesinde kışın zaman iyi-kötü geçerdi. Ancak gidecek bir yeri olmayan yetim çocuklar için, uzun, sıcak yaz günlerini geçirebilecekleri bu beton bahçeden başka bir mekân yoktu. Kavurucu güneşin altında, o betonun üzerinde koşuşur dururlardı. Yazın köyüne gidebilen çocuklar ise Ermeniceyi unutmuş olarak geri gelir, her ders yılında yeniden başa dönmek gerekirdi. Çocuklar için yazları iyi vakit geçirebilecekleri uygun bir mekân yaratma düşüncesi böyle doğdu.
Kilise vakfının yöneticileri Tuzla’da buldukları bir arazinin kamp için en uygun yer olduğuna görür görmez karar verdiler. Bomboş, yemyeşil bir alandı burası. Deniz ile kamp sahası arasında hiçbir şey yoktu.
1962 yılının Kasım ayında, Tuzlalı Sait Durmaz’dan araziyi satın alarak kilise adına tescil ettirdiler. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Valiliğin verdiği özel izin belgeleri de tamamdı. Yani her şey yetkili mercilerin onayı çerçevesinde yapıldı.
Deniz 500 m ötedeydi. Çocuklar temel için gereken taş ve kumu el arabalarıyla deniz kıyısına taşıdılar.
8-12 yaşlarında 30 çocuk kampın yapımında çalışmaya başladı. Başlarına bir de kalfa verdiler: Tuzlalı Hasan Kalfa. Çocuklar bütün yaz boyunca ‘amelelik’ ettiler.
Önce kalacakları çadırların kazıklarını çaktılar. Bildiğimiz beyaz branda çadırlardı bunlar. İkinci işleri bir kuyu kazmak oldu, çünkü inşaat için bol miktarda suya ihtiyaç vardı, tabii bir de tulumbaya. Zaten en büyük işi o tulumba gördü. Herkesin bir su çekme sırası vardı. Tulumbanın kolu bütün yaz hiç durmadı.
Sonra temel kazıldı. Deniz 500 metre ötedeydi. Çocuklar temel için gereken taş ve kumu el arabalarıyla deniz kıyısından taşıdılar. Hepsi arı gibi çalışıyordu.
O yaz bomboş araziye çeşit çeşit ağaçlar diktiler, en çok da kavak. Bahçenin bir bölümünü bostan yaptılar. Domates, fasulye ektiler
23 Şubat 1979’da Vakıflar Genel Müdürlüğü Kartal 3. Asliye Hukuk Hâkimliği’ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece, Sait Durmaz, 1962 yılında boş olarak sattığı araziyi, beş kuruş ödemeden, üstünde kurulu olan kamp tesisleriyle birlikte geri aldı. Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalmış gibi, eski sahibine iade etmek zorunda bırakıldı.
El koyma öyküsüne elbetteki hukuki bir kılıf uyduruldu. devlet, 1936'da irticai vakıfların etkinliğini kırmak için bir çalışma başlattı ve tüm vakıfları ellerindeki mallarının envarterini beyan etmelerini istedi. ‘‘1936 beyannemeleri’’ adı verilen bu envanter bildiriminden sonra tüm vakıflar 1936'dan sonra da satın alma ve bağış yoluyla mal edinmeye devam etti. kıbrıs hadiselerinin alevlendiği 1974 yılında yargıtay azınlık vakıflarının mülk edinmelerinin ‘‘yasadışı’’ olduğuna karar verdi. bu kararın ilginç noktalarından biri azınlıklara ‘‘yabancılar’’ denilmesiydi.
Yüzlerce ve binlerce yıl bu topraklarda yaşamış olan azınlık mensuplarının ellerindeki 1936 sonrasında edindikleri mallar teker teker alınarak eski sahiplerine iade edildi. örneğin yaşlı bir ermeni ya da rum'un vasiyeti üzerine vakıfa bağışlanmış olan malları bile geri verildi, eğer bu hayırsever vatandaşın varisleri yoksa bağışladığı mülkler vakıflar'ın uhdesine geçti.
Ermeni çocuklara yuva olmuş Kamp Armen, yerine villalar yapılması için yıkılmak istenince. Ermeni çocukların emeğiyle var edilmiş kampın yıkımını engellemek için kampanya başlatıldı.
Aralarında Hrant Dink’in de olduğu yetim Ermeni çocuklarının yetiştiği Tuzla Ermeni Yetimhanesi Kamp Armen yıkılmak isteniyor. Kampın yerine lüks villalar yapılması planlanıyor.
Kampın bu nedenle Mayıs ayı sonunda tahliye edilmesi gündemdeydi fakat hala iade edilmedi.
AK Parti'nin İstanbul Milletvekili adayı olan Markar Esayan'ın Paros dergisine yaptığı "Kamp Armen'in Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı'na bağışlandığı" açıklamasına yalanlama geldi. Nor Zartonk'un açıklamasında Esayan, Kamp Armen'i seçim malzemesi yapmakla eleştirildi.
AK Parti'nin İstanbul Milletvekili adayı Markar Esayan'ın Paros dergisinde yer alan açıklamalarına yalanlama geldi.
Paros dergisi, iadesi sürecinde koordinasyonu üstlendiği belirtilen Esayan'ın, "Kamp Armen'in Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi'ne Vakfı'na iade edildiği" açıklamasını haberleştirdi. Bu habere Kamp Armen için mücadele yürütenlerden ve Ermenilerden tepki geldi.
Nor Zartonk'un açıklaması şöyle:
"Ermeni yetimlerin hakkının sömürüsüne, siyasi ranta araç yalan haber! Kamp Armen direnişi devam ederken reklam amaçlı hazırlanmış bu haberin maksadını anlamakta zorluk çekiyoruz. Soruyoruz:
1- Yetimhane iade edildi diyorsunuz, vakfın üstüne geçirilmiş tapu nerede? Madem elinize geçti, tapuyu acilen yayınlayın.
2- Bu yalan haberi ve AKP reklamını yayınlamak için kaç para aldınız?
3- Böyle bir yalan haber yapıp gazetecilik mesleğine devam etmeyi hangi ahlaki normlarla içinize sindirebiliyorsunuz?
Paros yayınlanan yalan haberi tekzip etmelidir.
Markar Esayan, Tuzla Ermeni Yetimhanesi'ni, Kamp Armen'i seçim malzemesine dönüştürme çabasından vazgeçmelidir.
Direnişimiz 27 gündür zaten alandadır, Kamp Armen'dedir. Hangi siyasal yapıların yıkımı durdurduğunu, kimlerin bizimle direndiğini, kimlerin yıkım günü bile bile seyirci kaldığını ve sonrasında siyasal rant peşinde koştuğunu sadece biz değil, Kamp Armen'e gelen tüm ziyaretçilerimiz çok iyi bilmektedir.
Bu noktada süreci uzatıp kafaları karıştırmaktan başkaca bir katkısı olmamış Markar Esayan'ın açıklamaları Ermeni halkına yarar değil ancak zarar sağlayabilir. Bu tutumdan vazgeçerek kampın iadesi ve Ermeni halkı için çaba sarfetmesini bekliyoruz.
Bu soruları cevaplayamayan bir yayın kuruluşunun ve daha iade edilmeden yetim hakkından rant sağlamaya çalışan bir vekil adayının halkımızın vicdanında yeri yoktur."