10-14 Ekim ruh sağlığı haftası

DENİZLİ (İHA) - Denizli Devlet Hastanesi (DDH) Psikiyatri Uzmanı Dr. Ahmet Öz, "10-14 Ekim Ruh Sağlığı Haftası" sebebiyle yaptığı açıklamada, şehirlerde ruhsal hastalık görülme oranının, kasaba ve köylerden daha yüksek olduğunu kaydetti.

DDH Psikiyatri Uzmanı Dr. Öz, "Ruh Sağlığı Haftası" dolayısıyla yaptığı açıklamada, "Ruh sağlığı, kişinin kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. 1992 yılından beri 10 Ekim, Ruh Sağlığı Günü, 10-14 Ekim ise Ruh Sağlığı Haftası olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde Ruh Sağlığı alanında çalışan sivil toplum örgütleri her yıl belirledikleri bir konu çerçevesinde etkinlikler düzenlemektedir. Bu yılın konusu 'Damgalanma' (stigma-etiketlenme) olarak belirlenmiştir. Etkinliklerin amacı ruh sağlığıyla ilgili toplum bilincini canlandırmak, ruh sağlığı sorunu olan insanlara karşı toplumsal hoşgörü ve kabul edilebilirliğin artırılmasını sağlamak, ruhsal rahatsızlığı olan bireylerin ve ailelerin sağlık hizmetlerinden faydalanmasına teşvik etmektir" dedi.

Reklam
Reklam

Damgalanmanın (Stigma-etiketlenme) toplumun ruhsal bozukluğu olan insanlara karşı gösterdiği tutum olduğunu belirten Dr. Öz, "Yüzyıllar öncesinde ruhuna şeytan girdiği kanısıyla kapatılan, dışlanan, yakılan ruh hastaları çağımızın insancıl yaklaşımlarından yararlanmıştır. Buna rağmen, damgalanma, ruhsal bozuklukların erken tanınması ve tedaviye erken başlanmasına engel olmaktadır. Böylelikle kişinin işlev kaybı artmakta, yaşam kalitesi azalmaktadır. Aslında bu tutumları diğer bütün hastalık grupları içinde de görüyoruz ama bu tutum çoğunlukla ruh hastalığı olan insanlara karşı gösterilenler kadar yoğun ve açık değildir" diye konuştu.

Ruhsal bozukluğu olanların tehlikeli olarak algılandığını, davranışlarını kontrol edemeyeceği ve etrafına zarar vereceğinin düşünüldüğünü kaydeden Dr. Öz, "Bu korku, kişilerin daha yakın iletişimde olduğu her mahallenin meczubunun bulunduğu köy kültüründe bu kadar değildi. Kentleşmenin getirdiği yeni yaşam biçiminde giderek de artmaktadır. Çünkü kent insanı yoğun iş temposu içerisinde yakınında yaşayan diğer insanların dünyalarına ve de sorunlarına uzaklaşmaktadır. Sevimli, zararsız ve merhamet uyandıran ruh hastalarına yakından temas edememektedir. Diğer bir neden de ruhsal bozuklukların hastalık olarak algılanmaması, tedavinin yararsız olacağı düşüncesidir. Oysa ruhsal rahatsızlıklar, karakter zafiyetleri değil, hemen tamamı için etkili ve özgün tedavileri olan somut bozukluklardır" dedi.

Reklam
Reklam

Türkiye'de ruh sağlığı hizmetlerinin önemli bir bölümünün Bakırköy, Manisa gibi bölge hastanelerinden yürütüldüğünü, son yıllarda yapısal değişikliklerin planlandığını belirten Dr. Öz, "Bu değişikliklerden en önemlisi, büyük bölge hastanelerinin hizmet içindeki ağırlığını il ve büyük ilçelerdeki genel hastanelere kaydırmak, böylelikle yatış sürelerini kısaltmak, tedavilerin yerinde ve ulaşılabilirliğini arttırmaktır. Bu da hastanelerde hizmet kalitesinin arttırılması ve damgalanmanın önüne geçilmesine yardımcı olacaktır" şeklinde konuştu.

Türkiye'de ruhsal bozuklukların önemli bir sorun oluşturduğunu kaydeden Dr. Öz, "Sağlık, bedensel ve ruhsal olarak tam bir iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Sağlık hizmetlerinde başarı için, ruh ve beden açısından bütüncül bir yaklaşım önemlidir. 2000 yılı Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, dünyada en çok iş gücü kaybına yol açan on hastalıktan altısı ruhsal hastalıklardır. 2020 yılında en çok ölüme yol açan hastalıklar arasında depresyon ve ilişkili intiharın ikinci sırada olacağı tahmin edilmektedir" ifadesinde bulundu.

Reklam
Reklam

Sağlık Bakanlığı'nın 1998 yılında yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'de ruhsal hastalıkların görülme sıklığının 4-18 yaş arasında yüzde 11.3, erişkinlerde ise yüzde 17.2 olduğunu vurgulayan Dr. Öz, "Şehirlerde ruhsal hastalık görülme oranı, kasaba ve köylerden yüksektir. Ancak, toplumda ruhsal hastalığı olan kişilerin çok az bir kısmı tedavi için başvurmakta, başvuranların büyük çoğunluğuna tanı konulamamaktadır. Tanı konulabilenlerden ise ancak çok küçük bir grubun etkin bir tedavi alabilmektedir. Ruhsal hastalığı olanların yüzde 40'ı psikiyatri uzmanına başvururken, sağlık ocağı ve pratisyen hekimlere başvuru oranı yüzde 20'dir" dedi.