Araştırmacı Adil Gür’ün Milliyet için yaptığı “Kadına Yönelik Şiddet” araştırması, 42 il ve 126 ilçede bunlara bağlı 195 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü kadın nüfusunu temsil eden 3 bin 252 kadınla yüz yüze görüşme metoduyla yapıldı. Milliyet'in haberine göre, saha çalışmasında sadece kadın anketörler kullanıldı. Araştırmadan çarpıcı sonuçlar şöyle:
- 18 yaşından büyük her 100 kadından 10’u okur-yazar değil. Araştırmaya katılanların yüzde 9.8’i okur yazar değil, yüzde 3.6’sı diplomasız okur, yüzde 33.6’sı ilkokul mezunu, yüzde 13.6’sı ortaokul mezunu, yüzde 30.4’ü lise mezunu, yüzde 9’u ise üniversite mezunu.
- 44 yaş üzeri her 100 kadından 20’si okur-yazar değil.
- Güneydoğu’da 18 yaş ve üzerindeki kadınların yüzde 28.8’i, Doğu Anadolu’da yüzde 26.6’sı, Akdeniz’de ise yüzde 15.9’u okur-yazar değil. Bu oran Karadeniz’de yüzde 7.3, İç Anadolu’da 6.6, Marmara’da 3.1 ve Ege’de 3.1.
- Üniversite mezunu en çok Marmara Bölgesi’nde. Araştırmaya Marmara bölgesinden katılan ve üniversite mezunu olanların oranı 12.4. Marmara’nın ardından Ege (9.7), İç Anadolu (8.7), Akdeniz (8.7), Karadeniz (8.7), Doğu Anadolu (4.2), Güneydoğu (2.7) bölgeleri geliyor.
- Türkiye’de kadınların yüzde 61.8’i ev kadını, yüzde 10.3’ü öğrenci, yüzde 7.6’sı ise işsiz.
Severek evlenenler
- Evli kadınlarda yaş yükseldikçe görücü usulüyle evlenmiş olanların oranı artıyor. 28 yaşın altındaki evlilerin yüzde 67.3’ü “Severek evlendim” derken bu oran 44 yaş ve üzeri evlilerde yüzde 39.8’e düşüyor.
- İlkokul ve daha alt eğitim gruplarında yer alan evli kadınların yüzde 39.3’ü “Severek evlendim” derken, bu oran üniversite mezunlarında yüzde 85.7’ye çıkıyor.
- Çalışan evli kadınların yüzde 57.9’u “Severek evlendim” derken, çalışmayanlarda bu oran yüzde 43.2.
- Büyükşehirlerden kentlere ve kıra doğru gidildikçe görücü usulüyle evlenenlerin oranı artıyor.
- Marmara, Ege ve Karadeniz’de “Severek evlendim” cevabı genel ortalamanın çok üzerinde. Doğu Anadolu’da severek evlenenler yüzde 34.7, Güneydoğu’da ise yüzde 26.5.
- Güneydoğu’daki evliliklerin yüzde 8.8’i beşik kertmesi-berdel.
[**
**](http://aktuel.mynet.com/galeri/haber/10-kadindan-biri-okur-yazar-degil/9731/247877/)
Akraba evlilikleri
- Evli kadınların yüzde 51.8’i 20 yaş altında evlendiğini söyledi.
- Evli kadınların yüzde 7.5’i birinci dereceden akrabasıyla, 18,8’i uzak akrabasıyla evlendiğini söylerken yüzde 70.7’si “Akrabam olmayan biriyle evlendim” dedi.
- Büyükşehirlerden kıra doğru gidildikçe birinci derece akraba evlilikleri artıyor.
- En az akraba evliliği Ege’de, en fazla Güneydoğu’da.
- Evli kadınların yüzde 6.2’si “Resmi nikahım yok” dedi.
- Araştırmaya katılanlara “Aile içinde kendinizi özgür hissediyor musunuz, fikirlerinizi çekinmeden ifade edebiliyor musunuz?” sorusu yöneltildi. Türkiye’de yaşayan kadınların yüzde 15.2’si kendini hiçbir zaman özgür hissedemediğini belirtiyor. Kendini her zaman özgür hissettiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 56.2.
Ceza tek başına yeterli olmuyor
Şiddet gören her 4 kadından 1’i yaşadığı şiddetten kimseye bahsetmiyor. Evli kadınların %36.9’u şiddet uygulayan kocanın kolluk kuvvetlerine şikayet edilmesi gerektiğini düşünürken, %36.2’si bir aile büyüğü kocayı azarlasın nasihat etsin, %11’i ise aile içinde olur böyle şeyler şikayete gerek yok demektedir.
Bu verilerden yola çıkarak şunu söylemek yanlış olmaz. Aile içi şiddetin önlenmesi için tek başına caydırıcı cezaların artırılması sorunu halletmeye yetmiyor. Çünkü öncelikle kadınların şikayetçi olmasının önündeki engelleri kaldırmak gerekir. Elbette ki bunu yaparken şikayetçi olan kadını devlet koruyabilmeli, kocasına ekonomik bağımlılığı azaltacak ekonomik tedbirler almalı ve uygulamalı. Belki hepsinden önemlisi toplumsal bir eğitim seferberliği ile toplumdaki geleneksel ön yargıları kırmalı. “Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” “Kızını dövmeyen dizini döver” gibi sözde geleneksel diye uydurulan sahte atasözlerinin kültür literatürümüzden çıkarılması gerekir. Şiddetin önlenmesi için devlet ne yapmalı sorusunda da kadınların ilk sırada “erkekler eğitilmeli cevabını vermiş olması da eğitim mutlaka şart tezimizi de güçlendirmektedir.
Şiddet gören her 2 kadından biri aile içinde davranışlarının kısıtlandığını, kendisini aile içinde yüksek oranda özgür hissetmediğini, %29,4’ünün de baskı nedeniyle de intihar etmeyi bile düşündüğünü görmekteyiz.
Özetle; ülkemizin kanayan bu toplumsal sorununu belki kısa vadede olmasa da orta ve uzun vadede eğitimle birlikte, ekonomik-sosyal ve güvenlik boyutlarını da dikkate alarak atılacak adımlarla azaltmak mümkün olabileceğini düşünüyorum. Tabi bunu yaparken her şeyi devletten beklemek yerine toplumun tüm dinamitlerinin ortak bir amaç için çalışması ve elini taşının altına birlikte koyması gerekmektedir.
[