10 Maddede Sevmiyorsanız Dev Ayıp Ettiğiniz Muhteşem Kadın: Emily Blunt

Kendisi uzun bir süredir sinema sevgimizin tam göbeğinde duruyor. Bu sebeple, İngiliz aktrisin hayatını ve kariyerini 10 maddede özetleyelim, kendisine olan aşkımızı tüm dünyaya duyuralım istedik!

Emily Blunt 23 Şubat 1983 tarihinde, İngiltere'nin Londra şehrinde doğdu. Annesi eski bir oyuncuydu ve Emily doğduğunda öğretmenlik yapıyordu. Babası ise avukattı. Blunt dört kardeşten ikincisiydi.

İngiliz aktris 7 yaşından itibaren 14 yaşına kadar ciddi olarak kekemelik sorunuyla boğuştu. Bu problemi atlatması, öğretmenlerinden birinin kendisini oyunculuğa yönlendirmesiyle oldu. Blunt oyunculuğu çok sevdi, bu yüzden de performans sanatları programıyla tanınan Hurtwood House üniversitesine girdi. Orada bir menajer tarafından keşfedildi.

Reklam
Reklam

Blunt profesyonel kariyerine tiyatroda, efsanevi Judi Dench'in karşısında The Royal Family oyunu ile start verdi. Pek çok eleştirmenin övgüsüyle bir anda göze giren aktris, bunu takiben Vincent in Brixton ve Romeo & Juliet oyunlarında önemli roller elde etti.

Blunt'ın kamerayla tanışması, 2003'te yayınlanan iki dönem eseriyle oldu. İkisi de televizyon için çekilen işlerin birinde meşhur Kelt kraliçe Boudica'yı aynı adlı filmde oynadı, diğerinde ise Henry VIII mini dizisinde kraliçe Catherine Howard'ı canlandırdı. Bu iki işten bir sene sonra, sinemaya adım attı ve 2004 tarihli My Summer of Love filmiyle "En Umut Vaat Eden Genç" dalında Evening Standard ödülü aldı.

Onu Amerikan izleyicileriyle tanıştıran şey ise, 2006 tarihinde rol aldığı Gideon's Daughter mini dizisi oldu. O dizide Bill Nighy, Miranda Richardson ve Tom Hardy ile beraber rol alan Blunt, dizinin üzerine fırlatılan ödüllerden nasibini aldı ve bir sonraki sene performansı için Altın Küre ödülü kazanmayı başardı.

Reklam
Reklam

Gideon's Daughter'ın yükselttiği profilini iyi kullanan Blunt, kısa bir süre sonra onu kitlelerle tanıştıran filmini çekti: The Devil Wears Prada. Bu filmdeki rolüyle BAFTA ve Altın Küre adaylıkları alan Blunt'ın artık önü açılmıştı. Prada'yı Charlie Wilson's War, The Young Victoria ve The Great Buck Howard gibi filmlerle izledi.

Blunt 2010 senesinde kariyerinin en talihsiz hamlelerinden birini yaptı ve Jon Favreau'nun Iron Man 2'sinde Black Widow karakterini oynamaktan, Gulliver's Travels filmiyle olan çakışması yüzünden vazgeçti. Blunt'ın Marvel ile tek münasebeti bu değildi, bir sene sonra kırmızı dev İngiliz aktrise Captain America: The First Avenger filminde Hayley Atwell'in oynadığı Peggy Carter rolünü teklif etti, fakat bunun gerçekleşmemesinin sebebi bir çakışma değil, Blunt'ın rolü reddetmesiydi.

2010'lardan sonra Blunt üzerine yapışan dönem filmleri ve komediler yaftasını kırmaya başladı. Rian Johnson'ın yönettiği bilim kurgu filmi Looper'da unutulmaz bir rol kapan İngiliz aktris, sonra da Japonya çıkışlı roman All You Need Is Kill'den uyarlanan Edge of Tomorrow'da kalplerimizi tam on ikiden fethetti, 2014'te de müzikal uyarlama Into the Woods'da Fırıncı'nın Karısı'nı oynadı.

Reklam
Reklam

Blunt 2008 senesinden beri The Office dizisinden tanıyor olabileceğiniz John Krasinski ile evli ve bu evliliğinden bir kızı var. Kendisinin tek ünlü yakını eşi de değil üstelik. Kabul etseydi Captain America: The First Avenger'da beraber oynayacağı Stanley Tucci, kendisinin edebiyat menajerliği yapan kızkardeşi Felicity ile evli.

Blunt'ın yakın geleceği de bir hayli meşgul gözüküyor. İngiliz aktrisin başrolünü oynadığı Denis Villeneuve filmi Sicario, bu sene Cannes'da gala yaptı ve Eylül ayında da geniş çapta vizyon görecek. Sonrasında eşiyle beraber görev alacağı, kadrosunda Ian McKellen, Danny DeVito ve Sylvester Stallone gibi efsaneleri de barındıran animasyon film Animal Crackers geliyor. Son olarak geçen senelerde sükse yapan Pamuk Prenses ve Avcı filminin öncülü olacak The Huntsman'de de henüz belli olmayan bir rolü var. Anlayacağınız Blunt'ı daha çok göreceğiz, daha da çok görmek de istiyoruz zaten!