1000 yıllık İstanbullu Maria

1000 yıllık İstanbullu Maria

Yenikapı'da bulunan, yaklaşık 1000 yıllık bir iskeletten yol çıkarak yüzü yapılandırılan ve Yıldız Teknik Üniversitesi İstanbul Tarihi Yarımada Uygulama ve Araştırma Merkezi Biyolojik Materyal İnceleme Komisyonu Başkanı Mehmet Görgülü'nün o dönem en popüler kadın ismi olduğu için 'Maria' adını verdiği bu eski İstanbul hanımefendi'sinin kızıl saçlı, 30 yaşlarında, Bizans'ın soylu ailelerinden birine mensup olduğu düşünülüyor.


HT Pazar'dan Aslı Öztürk'ün haberine göre, geçen haftalarda 'Eski İstanbullu, kısa ama sağlıklı' diye kısa bir haber okudum. O eski İstanbullular, Yenikapı kazısında iskeletleri bulunan Bizans dönemi sakinleriydi. Onlar hakkında bilgi verense, Fatih Belediyesi'nin yardımıyla kazılarda materyal toplayan ve onları inceleyen Yıldız Teknik Üniversitesi İstanbul Tarihi Yarımada Uygulama ve Araştırma Merkezi (İSTYAM) Biyolojik Materyal İnceleme Komisyonu'nun başkanı Mehmet Görgülü.

Reklam
Reklam

Kendisi bu konuda ilk ağız. Aynı zamanda genel cerrahi ve Adli Tıp bilimleri uzmanı. Elde edilen iskelet parçalarını sadece arkeolojik olarak incelemiyorlar. Kemiklerde oluşmuş deformasyonlara ve sebeplerine bakıp hastalıkları, genetik yakınlıkları, akrabalıkları ve ölüm sebeplerini de analiz ediyorlar. Hatta bu incelemeler bittiğinde Yenikapı toplumunu tüm detaylarıyla kitaplaştırmak gibi bir düşüncesi de var Görgülü'nün.


Görgülü'yle röportajı yapmak için seçtiğimiz mekân da ilginçti. Birkaç kafatası ve kol kemiklerinin bulunduğu bir odada sohbet ederken, Yenikapı'da bulunan iskeletleri yakından görmüş olduk. Haklarında türlü detayı öğrendik. Eski, yani 1000-1500 yıl önce yaşamış bir 'İstanbullu' neye benzer sorusunun cevabını, Görgülü'nün kendi çizimlerinde inceledik.

İskeletten yola çıkarak kafatası etlendirilen yaklaşık 1000 yıllık, kızıl saçlı, 30 yaşlarında, boyu 1.58 metre civarında, Bizans'ın soylu ailelerinden birine mensup olduğu düşünülen bir İstanbul hanımefendisinin yüzünü görüp, fotoğraflarını aldık. Gazetede nasıl kullanabiliriz diye düşünürken, zihnimiz heyecanla daha da ileri gitti. Ve dünyaca ünlü çizerimiz Kutlukhan Perker'e başvurduk. Soru şuydu: 1000 yıl önce bir moda dergisi olsa ve Bizanslı bu hanımefendi onun kapağında yer alsa nasıl olurdu? Bu sorunun yanıtını da kapakta Perker ve kalemi verdi. Şimdi detaylar...

Reklam
Reklam

En sade şekliyle anlatsanız, Yenikapı kazılarının bizim için önemi nedir?

Burada bulunan iskeletler, Bizans Devleti'nin başkenti ve en merkezi yerinde yaşayan insanlara ait. Muhtemelen Bizans'ın önemli insanları... Çok değerli bir grup. 300 ceset, bir topluluk hakkında bilgi sahibi olmak için yeterli. Bu kazılardan elde ettiğimiz sonuçlarla Bizans toplumunun nasıl bir yapıya sahip olduğunu ortaya çıkarabiliyoruz.


Sayısal değerler neler?

Ortalama 300 iskelet bulduk. Bunlar 1000-1500 yıl önce ölmüş insanlara ait. Onlara yeniden hayat veriyoruz. Bir toplumun biyolojik ve fiziksel olarak yeniden kurgulanmasına yardımcı olacak veriler elde ettik.

Nasıl veriler?

Yaş, cinsiyet, ortalama ömür ve fiziksel özellikler gibi... Hatta iskelet üzerinde iz bırakmışsa, ölüm sebeplerini bile kısmen saptayabiliyoruz.


'İYİ BESLENEN, SAĞLIKLI İNSANLAR'

Kemikler üzerinde yaptığınız işlemler neler?

Temel olarak '4 büyükler' denen bir uygulamamız var. Yaş, boy ve cinsiyet saptıyoruz. Dördüncüyse yaşanan bölgenin analiz edilmesi. Ama bunu bir ırk saptaması olarak düşünmeyin. Biz ırk çalışmıyoruz. Çünkü ırk denen şey sonradan oluşmuştur. Sınırdaş ülke insanlarının aynı kavme mensup oldukları, tarihte çok bilinen bir şey.

Reklam
Reklam

Günümüz insanıyla kıyaslandığında ne gibi farklar var?

Onların 20'lik dişleri çok sağlam ve düzgün. Bu iyi beslendiklerini ve sağlıklı olduklarını gösteriyor. Çeneleri bizimkilere göre daha büyük. Evrimle bugün 20'lik dişler ağıza fazla geliyor. Çünkü yeme şeklimiz değişti.

Peki ya hastalık teşhis edebiliyor musunuz?

Birtakım hastalıkların bıraktığı izleri buluyoruz. Ama bazı hastalıkları kemiğe kadar nüfuz etmedikleri için anlamamız mümkün olmuyor. Mesela o dönemde insanlarda çok fazla tümör olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü sadece 2 vakada kemiğe kadar ilerlemiş tümör tespit ettik. Onların da iyi huylu olduğunu düşünüyoruz. Belki de insanların genç yaşta ölüyor olması bu tür hastalıkların ilerlemesine müsaade etmemiş olabilir. Kesin bir şey söyleyemiyoruz.


Çalışma şekillerine dair ipuçları var mı?

Kemiklerdeki kireçlenmeler ya da kas yapışma yerlerinden, nasıl bir işte çalıştıklarını anlamak mümkün. Bu insanlar Yenikapı'da yaşadıkları için o dönemde Bizans'ın soylularından olduklarını düşünüyoruz. Ancak buna rağmen bedensel olarak yorulacakları ağır işlerde çalışmışlar.

Reklam
Reklam

Şişman ya da zayıf olduklarına dair bir bilgi edindiniz mi?

Kemik üzerinden yaptığımız çalışmalarda obeziteye bağlı bir değişim görmedik. Narin insanlar olduklarını düşünüyoruz. Aktif bir hayatları olmuş. Sürekli yürümüş ve hareket etmişler.


'Kafataslarında delikler vardı'

Ameliyat olduklarına dair izler buldunuz mu?

Bazı kafataslarında küçük delikler vardı. Bu delikler psikolojik rahatsızlıkları ya da beyin hastalıklarını tedavi etmek amacıyla uygulanmış olabilir. Bu Mısır uygarlığı döneminde de yapılan bir işlemdi.

Delikler kafatasının sahibi yaşarken mi açılmış? Nasıl emin olabiliriz?

Deliklerin kenarlarını kontrol ettiğimizde bir iyileşme sürecinin olduğunu görebiliriz. Bu bize o kişi yaşarken, tedavi amaçlı bir uygulamanın yapıldığını düşündürüyor.


'Anne soyları Ön Asya ve Mezopotamya'dan geliyor'

Mehmet Görgülü, bulunan iskeletler üzerinde DNA çalışması yapılmasının çok masraflı ve zor olduğunu belirtiyor. Bütün imkânsızlıklara rağmen 250-300 iskelet arasından 24'ünün kemiklerinden alınan örneklerden DNA elde etmeyi başarmışlar. Görgülü, 'DNA elde etmeyi başardığımız kemikler çok eski çağdan değildi. Bunlar içerisinde de 11'inde anne soyunu ve nereden geldiğini öğrenebildik.

Reklam
Reklam

Örneğin, bu insanların anne soylarının Ön Asya ve Mezopotamya'dan geldiği ortaya çıktı. Baba soyları için şu anda bir şey diyemiyoruz. Bu çalışmayı diğer bireylerin üzerinde de yapabilirsek Yenikapı toplumunun soyunun nereye dayandığına dair daha net şeyler söyleyebiliriz' diyor. Bu gerçekten önemli, kentin tarihini çok eskilere götürebilecek bir proje zira İstanbul'da 8 bin yıl öncesine uzanan iskeletler de bulundu...


'DNA çalışmamız için sponsor gerekli'

Ortak bir tipoloji var mı?

Tip olarak birbirlerine benziyorlar. Kafalarının büyüklüğü, iskeletlerin fiziksel yapıları da birbirine benziyor. Bunların akraba toplum olduklarını söylemek mümkün. Ama önemli olan bu kemiklerden DNA elde edip onun sonuçlarını incelemek.

Yapacak mısınız peki bunu?

250-300 iskeletin üzerinde çalışmak çok pahalı bir yöntem. Bu konuda DNA çalışması için sponsor bulmamız gerekiyor.


Ne sonuç elde edeceğiz peki DNA testinden?

Hem kökenleri ortaya çıkacak hem de akrabalık ilişkilerini çözeceğiz. Mesela bir çocukla bir kadının iskeletini yan yana bulduk ama o çocuk o kadına mı ait? Bunun cevabını şu an yüzde 100 veremiyoruz.

Reklam
Reklam

Günümüz insanına ne yarar sağlayacak peki bu bulgular?

İzine rastladığımız hastalıkların kökenine inmeye çalışıyoruz. Tanı ve tedavide kullanabileceğimiz veriler elde edeceğiz. Hastalıkların genetik yapılarında oluşan iyi ve kötü yönlü değişimlere bakıyoruz. Bu hastalıklardaki değişim insan geni üzerinde de değişiklik yapmıştır. Bunları çalışmayı planlıyoruz.


'GÜNÜMÜZ SAĞLIK İMKANLARIYLA 100 YIL YAŞARLARDI'

'Eski İstanbullular daha kısa' diye haberler çıkmıştı. Nedir bunun aslı?

Orada bir yanlış anlaşılma var. Türk toplumunun da ortalama boyu kısadır. Yenikapı insanlarından elde ettiğimiz bulgulara göre de erkeklerin ortalama boyu 168 santim, kadınlarınsa 158 santim kadar. Yani Türkiye ortalamasıyla örtüşür.

Eski insanlar daha uzun, daha iri diye düşünürdük...

Yanlış bir düşünce. İnsan doğası gereği öyle devasa ölçülere sahip olamaz. Çünkü bu hareket kabiliyetini kısıtlar ve hayatta kalması zorlaşır.


Ortalama yaşam süresi nedir peki?

35 yaş civarı öldüklerini söyleyebiliriz. Tabii bulduğumuz iskeletler içinde 50 yaşında insanlara, çocuklara ait olanlar da vardı.

Reklam
Reklam

Ama Yenikapı'daki insanlarının daha sağlıklı oldukları söyleniyordu...

Kesinlikle öyleler. Bunlar bir liman toplumu. Deniz ürünleri ve sebze-meyve ağırlıklı beslenmişler. Bulduğumuz gemi kalıntılarında yoğun meyve çekirdeklerine rastladık. Akdeniz tipi beslenmişler, bunu kemiklerinden bile anlıyoruz.


Yaşam süresinin bu kadar kısa olmasının sebebi ne o zaman?

Ölümler salgın hastalıklardan ya da savaş ve katliam gibi nedenlerden yaşanmış olabilir. Eğer bu insanlar aynı sağlıklı beslenme modeliyle, günümüz sağlık imkânlarıyla yaşamış olsaydı ortalama 100 yıl yaşarlardı.

Peki ya çocuk ölümleri...

Anadolu'daki çocuk ölümlerinde eksik beslenmenin etkisi büyüktür. Ancak burada öyle bir durum yok. Tıbbın gelişmemiş olması ve uzun savaş dönemleri çocuk ölümlerini artırmış.


En çok Bizans atı Yenikapı'da

Yenikapı metro ve Marmaray kazılarında 55 türe ait hayvan kalıntısı tespit edildi. 2004'ten itibaren yürütülen kazılarda elde edilen hayvan iskeletleri Prof. Dr. Vedat Onar başkanlığında bir ekip tarafından incelendi. Kazı çalışmalarında alanın tümüne dağılmış halde koyun, at, domuz ve sığır iskelet kalıntıları başta olmak üzere, çok sayıda hayvan kemikleri bulundu. 2008'deki radyokarbon tarihlendirmesine göre iskelet kalıntılarının Erken Bizans'tan (4.-7. yüzyıl) Geç Bizans'a (15. yüzyıl) kadar değişen bir zaman dilimine ait olduğu saptandı.

Reklam
Reklam

Kazıda en fazla at ve tüketim hayvanı olan sığır, koyun, keçi, domuz, eşek, köpek, kızıl geyik ve develere ait fosillere rastlandı. Ayrıca fazla sayıda kuş ve deniz canlılarına ait kalıntılara da ulaşıldı. Yenikapı kazı alanı dünyada bu kadar yoğun Bizans atına rastlanan tek yer olması açısından büyük önem taşıyor. Bulunan hayvan iskeletleriyse İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi tarafından açılan Osteo Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.


'9 aylık hamile kadının iskeletini bulduk'

Kazılarda bulduğunuz kalıntılar o dönem insanının sosyal hayatı hakkında ipucu veriyor mu?

Sosyal hayat bir yana, değişik ritüellerin olduğunu düşündürten şeyler gördük. Bir şapel kalıntısında tahta üzerinde bulunan bir kadın iskeleti vardı. Bu iskeletin baş ve ayak kısımlarında 25-30 kadar kadın kafatası bulduk.

Bedenleri yok muydu?

Sadece kafatası vardı. Bu kafataslarının da hangi yöntemle oraya konduğunu çözemedik. Çürümüş bir bedenden alınmış da olabilirler, ölen bir kişinin kafatası anında koparılıp oraya konmuş da olabilir. Enteresan olanı, bütün bu kafataslarının arasında bir de 9 aylık hamile bir kadının iskeletini bulduk. O da tahta üzerinde yatan kadın iskeletinin ayak tarafındaydı.

Bin yıl sonra hamile olduğunu nasıl anlıyorsunuz?
İskeletin rahim kısmında bebeğin iskeletini de bulduk. Tabii nasıl bir sebeple öldüklerini bilmiyoruz. Belki de orada yatan kadın kutsal bir kadındı ve bu kafataslarının sahipleri de onun için kurban edildi.

Kafataslarıyla bedenleri eşleştirmeniz mümkün oldu mu?

Her iskelet için geçerli olmamak kaydıyla bedenle kafatasının birarada olduğu iskeletler vardı. Mesela bir kazıda 8 kafatası bulundu. Onların bedenlerini bulamadık. Kafataslarının mitolojik tarihlerde sembolik anlamları vardır. Belki bu 8 kafatası da böyle mitolojik bir olgu için, katliam sonucu kafaları bedenlerinden ayrılan kişilere aittir.


İdam edilmiş olabilirler mi?

Söylemek zor. Çünkü kafatasları duruyordu ama omurgaları yoktu. O dönemde, genelde kılıçla idam edildiğini varsayarsak, omurilik kemiklerinden birkaç parça orada olmalıydı ama yoktu. Bu yüzden kafataslarının ölüm gerçekleştikten sonra bedenlerden ayrıldığını düşünüyorum.

Biraz önce katliam demiştiniz...

Bir çukur bulduk. Orada erkek, kadın, çocuk karışık bir sürü iskelet vardı. O çukurla ilgili düşüncemiz, Latin istilası sırasında gelişigüzel öldürülen insanların oraya atıldıkları yönünde. Ölen askerlerin değerli eşyaları ya da silahlarıyla gömüldükleri yönünde rivayetler vardı.

Böyle bir mezar buldunuz mu?

Bir asker mezarı bulduk, hemen yanında da bir at mezarı vardı. Muhtemelen kahraman bir askerdi ve atını da öldürüp yanına gömdüler...


'1 milyon yıllık kalıntı'

Yenikapı'dakiler dışında geçmişe bu denli ışık tutan başka kalıntılar da buldunuz mu?

Denizli'de bir kemik parçası bulduk. Bu kocabaş kemiği ya da kocabaş insanı olarak tanımlanıyor. Kafatası homo erektus denen bir insanımsıya ait. 1 milyon yıllık bir kalıntıydı. Şu anda onu inceliyoruz

Somut veriler elde ettiniz mi?

17-22 yaş arası, muhtemelen erkek bir insanımsı olduğunu düşünüyoruz. İnsan değildi çünkü 1 milyon yıl önce şu anki insan tanımına uyan canlılar yoktu. Dünya insanımsılara aitti. Bu buluntu Türkiye'nin ilk homo erektusudur.


Dünyada insanımsılara ait başka kalıntılar bulundu mu?

Irak, Suriye, Gürcistan ve Balkanlar'da da insanımsı iskeletleri bulundu. Gürcistan'da 4 milyon yıl öncesine ait bir kemik çıkarıldı.

Türkiye'de de daha eskileri olabilir mi?

Mutlaka vardır. Ancak bunların tanımlanması çok zor. Bulunduğu halde önemsenmemiş olabilir.