13 yıldır kendi cebimden para veriyorum

Savcılık ifadesinin ardından 14. Ağır Ceza Mahkemesine çıkarılan Aziz Yıldırım, burada hakimin sorularını yanıtladı. Hakkındaki iddialarla ilgili savunma yapan Yıldırım, suçlamaları kabul etmezken sağlık sorunları nedeniyle beraatini istedi. 15 sayfalık ifade veren Yıldırım'ın ifadesinde dikkat çeken nokta ise maçlara atanan hakemler konusundaki savunması oldu. Yıldırım mahkeme ifadesinde hakemlere baskı kurduğu ve istediği hakemleri atattığı iddialarına karşın "Ben şampiyonluk amacıyla müsabakaya çıkan takımımızın iyi hakemler tarafından maçlarımızın yönetilmesi amacıyla girişimlerde bulundum" açıklamasını yaptı. Aziz Yıldırım'ın ifadesinin tam metni şöyle:

Reklam
Reklam

Ben savcılık huzurunda sorulan sorulara ayrıntılı olarak cevap vermeye çalıştım ancak bir kısım sorulara tam olarak cevap veremedim. Özellikle ifade zaptında 18 numaralı olarak sorulan 02.05.2011 günü Mali Genel Kurul öncesinde muhalif bir kısım kişilerin gazeteye ilan vermesi üzerine muhalefetin önüne geçebilmek amacıyla Sedat Peker grubuyla bağlantılı oldukları söylenen Bülent İbrahim İşcan ve Abdullah Başak'ı yönlendirdiğim, bu şahısları kongre sırasında dövdüreceğim ve dışarı attıracağım şeklinde talimat verdiğim iddiasına ilişkin olarak; benim böyle bir fiilim hiç bir şekilde olmamıştır. Bu şahıslar Fenerbahçe kongre üyesidirler. Ben muhalif gruba kongreye gelerek varsa eleştirileri mali konularda, burada yapmalarını bildirdim. Bana Amatör Şube için sponsorlardan temin edilen 40 bin dolarla ilgili parayı nereden bulduğumu sormuşlar. Ben bu paranın nereden bulunduğunu değil nereye harcanacağının sorulması gerektiğini bildirdim. Bunun dışında adları geçen İbrahim İşcan ve Abdullah Başak'ın söz edildiği gibi Sedat Peker grubuyla bir bağlantısı olup olmadığını ben bilmem. Herhangi bir şekilde kongreden dışarı attırmam ya da dövdürmem gibi bir eylemim olmadı.

Reklam
Reklam

Ben bu dosyada şike ve teşvik pirimi suçlamasıyla suçlanırken bununla ilgisi olmayan yukarıda bahsettiğimiz olayla ilgili sorular soruldu. Bu dosyayla bu hususların bir ilgisi yoktur. Benim anladığım kadarıyla hakkımdaki iddiayı bir örgüt faaliyeti dahilinde göstermek hatta bunu silahlı bir örgüt olarak göstermek amacıyla bu konularda soruşturmaya dahil edilmiş diye düşünüyorum. Bu soruya ben bu şekilde savcılıkta ayrıntılı cevap vermedim. Bu iddiaların bir dayanağı ve bir aslı yoktur.


Savcılıkta 19 sıra numarasıyla sorulan Fenerbahçe-Kayseri maçıyla ilgili olarak benim maçın hakemi olan Fırat Aydınus'u uyarması için MHK Başkanı Oğuz Sarvan'a Federasyon Başkanı aracılığıyla uyarmaya çalıştığım iddiası da doğru değildir. Ben şampiyonluk amacıyla müsabakaya çıkan takımımızın iyi hakemler tarafından yönetilmesi amacıyla girişimlerde bulundum. Ancak bu haklı bir girişimdir. Hakemleri etkilemek anlamına girmez. Yani objektif olarak yönetilmesi açısından...


Ben FİFA hakemi olan hakemlerin maçlarımızda görev almasını talep etmiştim. Zaten federasyonda oynadığımız bu önemli maçlarımız için FİFA, hakemlerini görevlendireceğini söylemişti. Bu diğer şampiyonluğa oynayan takımlar için de geçerlidir. Bu nedenle Cüneyt Çakır'ın da dahil olduğu sekiz FİFA hakemin bu maçta görevlendirilmelerini talep ettim. Bir art niyet ya da kayırma isteği değildir.

Reklam
Reklam

Kamuoyunda son bir iki aydır benim Federasyon Başkanı Mahmut Özgener'le dargın olduğumu ve konuşmadığımı da bilmektedir. Onun kanalıyla hakemleri etkileme düşüncem olamaz. Kaliteli hakemleri istememin bir art niyet olarak görülmesi ve bu konuda suçlanmam da anlayabildiğim bir şey değildir. Ayrıca ben her ne kadar "örgütsel bir oluşum içerisinde bir kısım eylemleri yaptığım" iddiasıyla suçlanıyor olsam da buna dayanak olarak alınan telefon görüşmeleri başkanı olduğum Fenerbahçe Spor Kulübü'nün sorunları ve bu yönde yapılması gerekenlerle ilgilidir. Bunun dışında yasadışı olarak kabul edilebilecek diğer şahıslara direktif verme, yönlendirme gibi bir faaliyette olmadım. Ben başkanı olduğum spor kulübünü çok daha kötü bir vaziyetten alarak yaklaşık 13 yıldır kendi cebimden para vermek suretiyle şu anda kamuoyu tarafından da bilinen seviyelere getirdim. Bu süre buyunca çabam hep başkanı olduğum spor kulübünün gelişmesi yönünde olmuştur. Bunun ötesinde kulübün menfaatleri dışında kanun dışı herhangi bir organizasyon içinde ve bu organizasyonun lideri pozisyonunda kanunsuz direktif vermem, konuştuğum ve çoğu mesai arkadaşım olan şahıslara bu şekilde yönlendirme yaptığım iddialarını kabul etmiyorum.

Reklam
Reklam

Konuştuğum şahıslardan Şekip Mosturoğlu avukattır. Benim kendisine herhangi bir direktif ya da bilgi vermem mümkün değildir. Şike ya da teşvikle ilgili olarak birlikte çalıştığım arkadaşlarıma hiçbir yönlendirme yapmadım. Daha alt kademede şahısların benim bilgim haricinde bir kısım telefon tespit tutanaklarına geçen beyanları da kabul etmiyorum. Zaten kendileriyle iddia edildiği yönde herhangi bir konuşmam da yoktur. Benim yukarıda mesai arkadaşı olarak bahsettiğim arkadaşlar yönetim kurulu üyeleri ve personel olarak görev alan arkadaşlarımdır. Onlarla yaptığım görüşmeler de hiçbir şekilde iddia edilen suçla ilgili değildir. Ben gerektiğinde Başbakan ile ya da Cumhurbaşkanı ile görüşüyorum. Kulüp Başkanı olarak kendileriyle görüşüp ayrıldığımda daha sonra yaptığım telefon görüşmeleri ya da yanlarında yaptığım telefon görüşmeleri kanunsuz olarak kabul edilse onların dahi bu organizasyon içinde olduklarını iddia etmek gerekir. Bu da akla uygun bir şey değildir.


Ayrıca şu anda size İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Laboratuarlarına ait şahsımla ilgili yapılan test sonuçlarına ilişkin belgeleri sunuyorum. Sunduğum belgeden de görüleceği gibi hasta adı olarak benim adım yazılıdır. Bunun karşı tarafında ise Metris 1 ve 2 Nolu T Tipi Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu olarak adresim ve istek yapan adı olarak Murat Başkurt yazıyor. Bu test sonucunu biz savcılığa sevkim olmadan önce polis tarafından anjiyo yapılma maksadıyla hastaneye gittiğim sırada düzenlenmiş bir rapor olarak aldık. Dikkat edileceği gibi ben daha savcılığa sevk edilmeden suçlu bulunup adresimde kapalı cezaevi olarak gösterilmektedir. Bu da yapılan soruşturmanın art niyetli, önceden kurgulanmış ve ön yargılı bir soruşturma olduğunu göstermektedir.

Reklam
Reklam

Savcılıkta bana sorulan 17 sıra numaralı soruda 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe maçında şike yapma amacıyla bir kısım faaliyetlerde bulunduğum ve telefonda İlhan Yüksel Ekşioğlu'a "Sen Sapancalıyla mı Şekerliyle mi yapıyorsun" şeklinde şifreli konuştuğum iddia edilmektedir. Ancak ben burada "Sapancalı" olarak bahsedilen ve kendisi Fatih Akbaba isimli şahıs olarak yazılan şahsı tanımıyorum. Görüşmelerde bu şekilde tabirler de kullanmadım. Soru içerisinde Yüksel Ekşioğlu'nun bana şike konusunda bilgi aktardığı ve bunun bahsedilen maçla ilgili olarak üç farklı koldan yapıldığı söylenmektedir. Ancak adları geçen Ahmet Çelebi, Abdullah Başak ve Ali Kıratlı ile benim bir konuşmam olmadığı gibi burada konuşulduğu iddia edilen sözler arasında üçüyle görüşüldüğü yönündeki ifade tevil yoluyla bu üç şahıs olduğu sonucuna ulaşılmış. Bunun da herhangi bir gerçekliği yoktur. Telefon tespitini yapanların yorumundan ibarettir.


Yine ligin son maçı olan Sivasspor yaptığımız maçla ilgili olarak: Biz Sivas'a cumartesi günü ulaşmıştık. Her zaman olduğu gibi ev sahibi takımın yetkilileri bizi karşıladı. Sivasspor Kulüp Başkanı Mecnun Odyakmaz aynı zamanda Fenerbahçe kongre üyesidir ve Fenerbahçeli de olduğu bilinir. Lig başlamadan önce fikstür çekildiğinde son maçımızın Sivasspor'la olduğu anlaşıldığında kendisi bana "İnşallah şampiyonluk son maça kalmaz" diye beyanda bulunmuştu ve bunu devamlı söylerdi.

Reklam
Reklam

Gerçekten de şampiyonluk son maça kaldı. Sivasspor'la yapacağımız maçın bir hafta öncesinde Mecnun Odyakmaz benim yanıma geldi. Kendisini ben çağırdım, maçla ilgili konuştuk. Kendisi bana "Ben de Fenerbahçeli'yim, Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını isterim. Ama maç satan karısını satar. Ben delikanlı olarak geziyorum. Sen zaten bana bir şey söyleyemezsin. Oyuncularınıza tembih edin iyi hazırlanıp gelsinler. Kıran kırana maç olacak. Sizin için yapabileceğim tek şey başka bir takımdan oyuncularıma gelebilecek teşvik anlamındaki teklifleri önlerim, kendi oyuncularıma da normal pirim veririm" dedi.


Ben de kendisine maç için Fenerbahçe seyircisinin bilet talebi olduğunu normalde alt sınırı yüzde 5 olan deplasman seyircisi oranını yüzde 50’ye çıkarmasını talep ettim. Federasyona sorulduğunda yüzde 5 alt sınırının alt sınır olduğu, bunun üzerinde istenildiği kadar bilet verilebileceği söylenince bedeli karşılığında bu biletler bize verildi. İddialarda şike konusuna dayanak olarak bir siyah çantanın verildiği, fiziki takiplerde bunun belirlendiği ve bu çanta içerisinde şike parası olduğu iddia edilmiş. Bu çantanın içinde Sivasspor’un kendisine ait ve bu işle ilgilenen soyadını hatırlayamadığım Faruk isimli Sivasspor yöneticisinin görevi dahilinde bulundurduğu biletlerin olduğu daha sonra Sivasspor yetkililerinin bu gün itibariyle yaptıkları basın açıklamasında belirlendi. Çanta içerisinde Sivasspor’un biletleri ve bu biletlerin kimlere verileceği konusunda notların bulunduğu defterin olduğu söylendi. Yani içinde para bulunduğu söylenen siyah çantanın mahiyeti de budur.

Reklam
Reklam

Mecnun Odyakmaz’la bizim görüşmemiz bana ait şirkette oldu ve konuşmamızın içeriği de biletlerle ilgiliydi. Bu iddialarla ilgili olarak Mecnun Odyakmaz’ın bahsedilen şike faaliyetini nasıl gerçekleştirdiği de herhangi bir şekilde belirlenmiş değildir. Kendisi şikeyi nasıl yapacaktır. Oyuncularına söyleyerek mi veya başka bir şekilde mi, buna dair herhangi bir fiziki takip ya da iletişim tespiti de yoktur. Maç karşılıklı atılan gollerle ve her ihtimale açık olarak sonuçlandı. Bu iddiaların gerçekle bir ilişkisi yoktur.


Savcılık ifademde 16 numarayla sorulan Trabzon Spor İstanbul Büyük Şehir Belediye maçı için İBB futbolcuları İbrahim Akın ve İskender Alın’a teşvik konusunda direktif verdiğim iddiası da gerçek değildir. Bu oyuncular forvet oyuncusu yani hücum oyuncusudur. Maç Trabzon’da oynanmaktadır. Eğer bir teşvik yapılması mümkün olsaydı defanstaki futbolculara yapılması gerekirdi. Bu da iddiaların gerçek dışı olduğunu göstermektedir. Ben böyle bir direktif vermedim. Böyle organizasyon içinde olsaydım, iki forvet oyuncusuyla değil kulübün kendisiyle görüşürdüm. Bunlar yersiz iddialardır.

Reklam
Reklam

İfademde 15 numaralı soruda bahse geçen Ankaragücü futbolcularına şike teklifi konusunda Uğur Uçar’a ve Stefan Senecky isimli futbolculara para teklif edildiği ancak bunların kabul etmediklerinden bahsedilmektedir. Böyle bir suçun olmadığını da şahısların teklifi kabul etmediği beyanından anlayabiliriz. Böyle bir teklifle benim hiçbir ilgim ve alakam olmadı. Benim direk bu yönde bir iletişim kaydım olmadığı gibi Şekip Mosturoğlu ya da diğer arkadaşlarıma direktif verdiğim yönünde de herhangi bir kayıt yoktur. Böyle bir kayıt varsa ben her şeyi kabul ederim. Ancak ben böyle bir şey yapmadım. Kulübün mali kuralları gereği para çıkışı iki imzayla mümkündür. Soruda bahsi geçen miktarlarda paranın kulüpten çıktığına ilişkin bir bilgi olmadığı gibi, bu paranın kulüpten çıkması mümkün değildir, yani kulüpten bu miktarda bir paranın alınıp şike maksadıyla kullanıldığı iddiası da doğru değildir.


Ayrıca bizim kulüp olarak Ankaragücü Başkanı Melih Gökçek ile aramızda sorunlar bulunduğu herkesin malumudur. Kendisi hem takımını kontrol altında tutar, hem de bizle yapacağı maçlarda oyuncularına daha yüksek pirim vaat eder. Bu yönde oyuncularını motive eder. Yukarıda bildiğimiz gibi iki oyuncunun kendilerine şike teklif edildiği, onların da kabul etmediğinden bahsedilmektedir. Bu konuyla ilgili bir bilgim yoktur. Ancak maç bizim gücümüzle orantılı olarak normal ve gayet temiz olarak geçmiştir. Hak ettiğimiz şekilde Ankaragücü’nü o maçta 6-0 mağlup ettik. Bunun şikeyle herhangi bir ilgisi yoktur. Böyle bir şey olsaydı aramızda sorunlar bulunan Melih Gökçek’in bunu dile getirmesi beklenirdi.


Savcılık ifademde dört numara ile gösterilen Karabükspor-Fenerbahçe maçıyla ilgili olarak şike iddiası Karabükspor oyuncusu olan Emanuel Emenike ile ilgilidir. Ancak aynı iddiayla ilgili olarak kendisi, savcılığa sevk edildikten sonra serbest kalmıştır. Ayrıca bu futbolcuyla ilgili olarak bizim daha önce ocak ayı içerisinde kendisini transfer etmek niyetiyle kulübüyle görüşmelerimiz olmuştu.10 milyon euro istenildi. Biz de dokuz milyon euro verebileceğimizi söylemiştik. Bundan sonra aynı futbolcuyla ilgili olarak değişik ülke takımlarından transfer teklifleri gelmeye başladığını Murat Özaydınlı’dan öğrendim. Bizim de kendi kulübümüze transfer etmek istediğimiz bu futbolcuyla ilgili girişimlerde bulunulması için Şekip Mosturoğlu’na talimat verdik. “Transferini gerçekleştir” dedik. Bu futbolcunun Karabükspor’un bizimle yaptığı maçta oynamama sebebi sakat olmasıdır.


Bu yönde raporları da vardır, zaten bizden sonra Trabzonspor maçında da oynamamıştır. Basında Fenerbahçe Kulübü aleyhine yazı yazan şahıslar bu futbolcunun daha önce oynadığı maçta sarı kart görmek suretiyle maça çıkmayacağını dahi yazmışlardır. Ancak bu futbolcu bizimle oynayacağı maç öncesinde gerçekten sakattı. Kendisini transfer etme teklifiyle maçımıza çıkmamasını sağladığımız iddiası doğru değildir. Tespit edilen telefon kayıtlarında konuşmalarımız baştan beri bu futbolcunun maçta oynayacağı yönündeydi. Bunu da biz basından takip etmiştik.


Ayrıca aynı soru içerisinde geçen Sinan Engin’e, Antoni Seriç isimli futbolcuyla irtibat kurma amaçlı olarak menajerini sorduysam da bu normal bir konuşmadır. Çünkü futbol kulüpleri başkan, yönetim ve teknik heyetten oluşur ve herkes rakip takımların futbolcularının ne şekilde oynayacağını, kimlerin oynayacağını bir şekilde araştırır ve teknik ekibe haber verir. Hatta bir kısım taraftar dahi belli bir duyum aldığında bunu teknik heyete bildirmeye çalışır. Benim burada Sinan Engin’den bu futbolcuyla ilgili olarak bilgi istemem bu mahiyettedir. Şikeyle herhangi bir ilgisi yoktur. 200 bin dolar teklif edildiği söyleniyor ve ardından da bu teklifin kabul edilmediği söyleniyor. Öyleyse bir suçun varlığından da söz edilemez. Menajer olarak adı geçen Batur Atıparmak ile bir kısım futbolculara şike konusunda görüşmesi için telefon görüşmelerinin olduğu söylenmektedir. Ancak Ogün Altıparmak’ın oğlu olan Batur böyle işleri yapacak nitelikte bir kimse değildir. Ayrıca birçok futbolcudan bahsedilmekle birlikte menajeri olduğu tek oyuncu İlhan Parlak isimli oyuncudur. Burada da abartıya gidildiği düşüncesindeyim


Bana savcılık ifademde 13 numaralı soru olarak sorulan Fenerbahçe-İBB maçında şike yapılması olayıyla ilgili ve bu yöndeki telefon tespit tutanaklarının okunup sorulmasında Ahmet Çelebi isimli şahısla o gün aramızda meydana gelen olay belli bir prosedür dahilinde kombine biletlerinin bu şahsa satılmasıyla ilgilidir. Ahmet Çelebi kombine bilet alamadığını beyan etti. Ben de bu konuda, kendisi de kulüp üyesi olan Ahmet’e yardımcı olmaları için görüşme yaptım. Daha sonra arabalarımızı park ettiğimiz ve kulüp önündeki alan da yeniden karşılaştığımızda sorunun halledilip halledilmediğini sordum. Aldıklarını öğrendim. El sıkışıp ayrıldık. Fiziki takip olarak bahsedilen olay budur. Bu konular yani o sırada yapılan kombine bilet satışı kulübün kayıtlarında da mevcuttur.


Savcılık ifadesinde 12 numara sorulan Bucaspor-Fenerbahçe maçıyla ilgili olarak şike yapılması amacıyla Bucaspor futbolcusu Musa ile ilgili olarak girişimde bulunduğumdan bahsedilmektedir. Telefon kayıtları da bu yönde yorumlanmış ancak benim yukarıda bahsettiğim gibi; ben sadece rakip futbolcuların bizim maçımız öncesinde ne durumda olduklarını anlamak maksadıyla yaptığım bir araştırmadır. O maçta Bucaspor önce 3-1 öne geçmişti ve gayet iyi bir oyun oynadı. Futbolcumuz Guiza’nın sürpriz bir şekilde gol atmasıyla sonuçta galip geldik. Bunun şikeyle herhangi bir ilgisi yoktur, şike yapıldığı iddia edilen Musa Aydın’da bu maçta neredeyse sahanın yıldızıydı.


Savcılığın 11 numara verdiği 22 Nisan 2011 günü oynanan Eskişehir-Trabzon maçıyla ilgili olarak sorulan soruda Eskişehir futbolcusu Ümit Karan’a teşvik parası gönderdiğim söyleniyor. Bu doğru değildir, böyle bir şey var ise bütün futbolculara para gönderilmesi gerekirdi. Bu nedenle bu suçlamaları kabul etmiyorum. Diğer bir husus da futbolcu Sezer Öztürk ile ilgilidir. Bu futbolcunun transferiyle ilgili biz Şefik Mosturoğlu’nu görevlendirdik. Bu konuda Sami Dinç’in olaya müdahil olup olmadığını bilemiyorum. Şu anda da kendisi bizim kulübümüzün kamp yaptığı yerde takım çalışmalarına katılan futbolcumuzdur. Buradaki görüşmeler de şike veya teşvikle ilgili olmayan, transferle ilgili görüşmelerdir. Ayrıca aynı soruda bahsi geçen Şekip Mosturoğlu’nun ifadesinde, bu maçla ilgili olarak bir buçuk tabirinin kullanılarak bir paranın teşvik amaçlı Eskişehir’e gönderildiğini duyduğunu beyan ettiği söylenmektedir. Ancak kendisi avukat olan Şekip Mosturoğlu büyük ihtimalle üzerindeki baskıyla böyle bir şey söylemişse de bu tür şeylerin basında yer aldığı ve orada duyduğu şeklindedir. Kulüpten belli bir paranın çıkması için iki imzayla onaylanması gerekir. Böyle bir şey olduğuna dair delil de imkan da yoktur.


Savcılığın 10 sıra numarasıyla bana sorduğu 17 Nisan 2011 tarihli Trabzon-Bursa maçıyla ilgili olarak teşvik verilmesi hususunda benim Alaattin Yıldırım’a talimat verdiğim, onun da Bursaspor oyuncusu Gökçek Vederson’a ulaştığı, bu konuda beni bilgilendirdiğiyle ilgili olarak bilgim yoktur. Alaattin Yıldırım benim kardeşim olur. Söylendiği gibi bir olay söz konusu olamaz. Çünkü teşvik verileceği iddia olunan futbolcuya ne verildiği ne söylendiği de açık değildir. Bunu da tamamen reddediyorum.


Savcılık ifademin dokuz numaralı sorusunda, 9 Nisan 2011 günü oynanan Eskişehir-Fenerbahçe maçında benim İlhan Yüksel Ekşioğlu’na talimat verdiğim, onun da Ali Kıratlı aracılığıyla futbolcu Ümit Karan ve antrenör Bülent Uygun’a ulaşıp 250 bin dolar paranın gönderildiği ve ayrıca talimatla ilgili olarak Şekip Mosturoğlu’na talimat verdiğim ve transfer vaadiyle Sezer Öztürk isimli futbolcuya şike yaptırıldığı iddiasıyla ilgili olarak, Türkiye’de bulunan tüm futbol kulüplerinin bütçeleri açık vermektedir. Yani kasalarında çoğu zaman para bulunmaz. Bu anlamda ödemeler yapılacağı zaman bazen federasyondan alacağımız olan paraları avans olmak üzere belli miktarlarda alırız. Ya da hak ettiğimiz bir kısım paraları federasyondan alarak harcamalarımızı bu şekilde yaparız. Soruda bahsedilen 250 bin dolar federasyondan alınan bir avanstır.


Bunu da ben, tüm tesislerimizde tamirat, bakım ve tesisin yürütülmesi işlerini ve o dönemde Dereağzı tesislerinde bulunan havuz ve diğer altyapı tesislerinin inşaat faaliyeti işini gören İlhan Ekşioğlu’na bu nedenle verdim. Bu paranın miktarı 200 bin TL’dir. Konuşmalarda geçen bu paranın verilmesiyle ilgili sözler buna ilişkindir. Ayrıca futbolculara da aynı şekilde maaşları bu şekilde dağıtılmaktadır. Verilmesini istediğim paranın şike amaçlı bir para olduğu iddiasını kabul etmiyorum. Ayrıca bu konuyla ilgili olarak emniyet güçleri tarafından fiziki takipler yapıldığından bahsedilmektedir. Ali Kıratlı isimli şahıs ile şike parasının teslimi hususunda Bülent Uygun’un bir araya geldikleri ve beraberinde de bir çanta olduğundan bahsedilmektedir. Bu çantanın ne amaçla orada olduğu, içerisinde ne olduğu hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Yani bu iddiaya dayalı olarak bir şikenin varlığından söz edilemez. Şike gibi vahim bir olayda miktar olarak 250 bin dolardan bahsedilmesi akla ve mantığa da uygun değildir. Ayrıca futbolcu Sezer Öztürk ile ilgili olarak da transfer faaliyetlerini Şekip Mosturoğlu gerçekleştirmişti ve kendisi şuanda bizim futbolcumuzdur. Savcılığa sevk edildiği halde tutuklanmamış olması da dikkate alındığında bu konudaki iddialar da yerinde değildir.


Savcılık aşamasında sorulan sekiz sıra numaralı soruda 20 Mart 2011 günü Gençlerbirliği-Trabzon maçı ile ilgili olarak, benim İlhan Ekşioğlu tarafından menejerleri aracılığıyla futbolculara ulaşarak anlaşma yaptığım; hatta benim ‘Ankara’da rahat mıyız’ tabiriyle teşvik konusunu İlhan Ekşioğlu’na sorduğum; İlhan’ın da bana ‘rahatız başkanım, çok rahatız’ diye cevap verdiği ve böylece teşvik ödemesinin yapıldığının teyit edildiği iddia edilmiştir. “Ankara’da rahat mıyız” tabiri teşvikle ilişkilendirilmiştir. Ancak bu doğru değildir. Benim konuşmalarımda açıkça teşvik yapılması yönünde bir beyanım yok. Ankara’da bizim tesislerimiz bulunmaktadır. Bu tesislerle ilgili olarak bahsedilen konuşma yapılmıştır. ‘Rahat mıyız’ tabiri de buna ilişkindir. Bunun teşvik olarak değerlendirilmesini kabul etmiyorum.


Savcılık aşamasında yedi sıra numarasıyla 13 Şubat 2011 günü oynanan Fenerbahçe-Konya maçıyla ilgili olarak şike yapılması için İlhan Ekşioğlu’na talimat verdiğim, onun da karşı tarafın antrenörü Yılmaz Vural’a ulaşıp şike yapıldığı iddiasıyla ilgili olarak; bir takımın antrenörüyle şike anlaşması yapılması mümkün değildir. Yılmaz Vural, Fenerbahçeli olduğu bilinen bir kimsedir. Tüm futbol takımları yönetici, antrenör ve diğer idarecilerin arasında sporun kardeşlik, barış temaları doğrultusunda birbirleriyle iyi ilişkilerimiz vardır. Kendisinin kulübü ziyaret etmesi normaldir. Diğer yöneticilerimizle de arasında tanışıklık ve insani ilişkiler vardır. Birbirlerini ziyaret edebilirler. Bu buluşmanın bir şike göstergesi olarak gösterilmesini kabul etmiyorum. Aynı Yılmaz Vural’ın başında bulunduğu Kasımpaşa futbol takımı geçen sene bizi kendi sahamızda 3-1 yenmişti. Bu da böyle bir şey olmadığının delilidir.


Savcılık ifademde 6. sırada yazılı 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçıyla ilgili olarak benim İlhan Ekşioğlu’na onun da menajer Mehmet Şen’e şike konusunda talimat verdiği, ödenecek olan şike parasıyla ilgili olarak Tamer Yelkovan’a, İlhan Yüksel Ekşioğlu’na kulüp hesabından para ödemesi için talimat verdiği, bu yönde futbolcu Serdar Kulbilge’ye paranın ödenerek şikenin yapıldığı iddiasıyla ilgili olarak. Bu verilen para benim şahsi meselemle ilgilidir. Yani iddia edildiği gibi şike parası da söz konusu değildi. Suç da teşkil etmiyor. Neden bu parayla ilgili olarak İlhan’ın Tamer’e vergi parası tabirini kullandığını bilemiyorum. Belki benim özel işim olduğundan gizlemek amacıyla olabilir. Şikeyle bir ilgisi yoktur.


Yine sorulan soruda şike amaçlı olarak irtibat kurulduğu iddia edilen yaklaşık 10 futbolcudan bahsediliyor. Bu futbolcular arasında bulunan Orhan Şan, şu anda bizim transfer ettiğimiz kulübümün futbolcusudur. Kendisine şike yaptırdığımız iddia edilen bir futbolcuyu kendi kulübümüze almamız akla ve mantığa uygun değildir. Şike yaptırdığımız iddia edilen futbolcular oynadığımız o günkü maçta son derece iyi oynadılar. Benim haricimde başkalarının da ne şekilde konuştuğunu bilemiyorum. Ben yanlış anlaşılmalara sebep olmaması bakımından İlhan Ekşioğlu’na konuşma ve görüşmeler konusunda ikaz edip uyarmıştım. Bu soruda bir şikeden bahsedilmekle birlikte ne miktarda şike parası verildiği dahi söylenmemiştir. Bu da iddia ile şike eyleminin mevcut olmadığını gösterir. Adı geçen oyunculara da bu maçta şike olup olmadığı ayrı ayrı sorulabilir. Bu nedenle bu iddiaları da kabul etmiyorum.


Savcılık aşamasında beş numarayla 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor-İBB maçında teşvik ödemesi yapılması konusunda İlhan Ekşioğlu’na talimat verdiğim, onun da rakip futbolcularla anlaşıp teşvik ödemesi yaptığı iddia edilmektedir. Kesinlikle böyle bir talimat vermiş değilim. Bu sezon da biz asıl olarak şampiyonluk çekişmesinde Trabzonspor ile yarıştık. Bursaspor ile herhangi bir rekabetimiz de yoktu. Ayrıca kayıtlara geçen İlhan Yüksel’le konuşmam askerliğimle ilgili bir meseledir. Onun Ali Kıratlı ile yaptığı görüşmeyi ben bilemem. Bana devamlı başkan diye hitap edilir. ‘Ceo’ tabirini kullanmam ve bana karşı kullanılmaz. Benim yönetimde bulunan tüm arkadaşlarımla ilişkilerim neredeyse bir aile ilişkisidir. Özel bazı sorunlarımızı da karşılıklı yardımlaşmayla çözmeye çalışırız. Bu nedenle tespit edilen her konuşmanın şike olarak yorumlanması doğru değildir.


Savcılık ifademde dört sıra numarasıyla sorulan 06.03.2011 tarihinde oynanan Beşiktaş-Trabzonspor maçında şike yapılması yönünde İlhan Yüksel Ekşioğlu’nu yönlendirdiğim iddia edilmiştir. Bu iddiayı kabul etmiyorum. Bu maçtaki kulüp menfaatimiz Beşiktaş’ın galibiyeti ya da berabere kalması yönünde idi. Ancak iddia edildiği üzere biz Trabzon futbolcusu ile şike anlaşması yapmışız. Böyle bir şey söz konusu değildir. Eğer bir girişimde bulunacak olsaydık, bizim galip gelmesini istediğimiz Beşiktaş takımıyla ilgili girişimde bulunmamız beklenirdi. Batur Altınparmak’ın Trabzonspor futbolcusu Serkan’ın menajeri olduğu doğrudur ancak Ali Kıratlı isimli şahıs Batur ile muhatap olacak bir kişi değildir. Ayrıca aynı menajer yani Batur, Trabzonsporda oynayan Umut ve Selçuk isimli futbolcuların da menajeriydi. Böyle bir şey olsa onlara da şike yapmamız gerekirdi. Serkan Balcı çok temiz bir futbolcudur. Takımımızda daha önce oynamıştır. Böyle bir teklifin kendisine getirilmesi mümkün değildir. Böyle bir iftira da atılamaz.


Savcılık ifademde üç sıra numarasıyla 04.03.2011 günü oynanan Kayserispor-Manisa maçıyla ilgili olarak menajerler aracılığıyla Kayserispor futbolcusu Önder Turacı’ya, İlhan Ekşioğlu ile ulaştığım ve şike yapıldığı iddiasıyla ilgili olarak. Bu maç bizim şampiyonluk yarışında rakibimiz olan takımlar arasında yapılmış bir maç değildir. Kayserispor’da oynayan eski futbolcumuz Önder Turacı’ya şike yaptırıldığı iddiası akla mantığa uygun değildir. Bu futbolcu daha önce takımımızda oynadığından düğününü yapma amacıyla Faruk Ilgaz tesislerinden yararlanma yönünde bazı görüşmeler yapmış. Bundan benim de haberim oldu. Hadiseler olduktan sonra duydum. Bu konuşmalar tamamen bununla ilgilidir. Şikeyle herhangi bir ilgisi yoktur.


Savcılık ifademde iki numarada 26.02.2011 günü oynan Fenerbahçe-Kasımpaşa maçında şike yapıldığı iddiası ve buna dayalı olarak Kasımpaşa kalecisi Fırat Kocaoğlu ile şike yapılması için anlaşıldığı, bunun talimatının da benim tarafımdan Yüksel Ekşioğlu’na verildiği iddiasıyla ilgili olarak. Bu iddiayla ilgili olarak İlhan Ekşioğlu’na ne şekilde bir talimat verdiğim de meçhuldür. Aslı olmadığı halde bir talimattan bahsedilmektedir. Bu maçta yani Tolga isimli kalecinin oynayıp oynamadığı konusunda bir maç kritiği anlamına gelebilecek bir konuşmamız olabilir. Ayrıca bu kaleci o maçta da oynamadı. Bu görüşmeler maç kritiği anlamındadır, kimin oynayıp oynamayacağının belirlenmesi amacıyladır. Herhangi bir talimat söz konusu değildir.


Savcılık ifademde eylemler başlığı altında birinci sırada sorulan 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor maçında Serkan Acar ve Cemil Turan’a teşvik yapılması için talimat verdiğim ve Manisaspor teknik direktörüyle bu amaçla telefonla görüştüğüm iddiasıyla ilgili olarak. O dönemde Manisasporun başkanı olan Kenan Yaralı bir kısım özel işleri nedeniyle benden destek isteyince ben de kulüpte olan alacağımdan 400 bin doların bu şahsa gönderilmesini istedim. Bunların belgeleri kulüp kayıtlarında mevcuttur. Şikeyle bir ilgisi yoktur. O maçta Manisaspor, Trabzonspor’a yenilmiştir. Paranın gönderilmesi olayı da maçtan sonra olduğuna göre yenilen bir takıma teşvik anlamında bir para göndermem akla da mantığa da aykırı olur. Bu nedenle bu iddiayı da kabul etmiyorum. Bu soruda aynı zamanda konuşmalar arasında Galatasaray ve Tolgahan isimli bir şahıstan bahsedilmektedir. Ben Tolgahan isminde bir kimseyi tanımıyorum. Galatasaray isminin geçmesine de bir anlam veremedim.


Savcılık ifadem sırasında yukarıda bahsedilen eylemlerle ilgili olarak başlangıçta benim Süper Lig karşılaşmaların sonucunu takımın lehine sonuçlandırmak amacıyla bir suç örgütü kurmak suretiyle faaliyetler yürüttüğüm, bu örgütün lideri pozisyonunda olduğum, şike ve teşvik konusunda bağlantıda bulunduğum şahıslara talimat verdiğim ve bu yönde belli miktarlarda paralar ödendiği söylenip bana sorulduğunda bu suçu kabul etmediğimi, örgüt lideri tabirinin anlamı itibariyle bile çok kötü bir tabir olduğunu, böyle bir örgütü kurmuş ya da yönetmiş olmadığımı, iddia edilen şike ve teşvikle ilgili hiçbir eylemi gerçekleştirmediğimi, bu yönde herhangi bir talimat vermediğimi, 12-13 yıldır Fenerbahçe kulübünün başkanı olduğumu, Türk Sporuna büyük katkılarımın bulunduğunu, birçok sportif yatırımlarda bulunduğumu, şiddet yasasının kabul edilmesi yönünde çalışmalarda bulunduğum, kulübü getirdiğim seviye bakımından yapılan suçlamaların birer haksızlık olduğunu ifade etmiştim, bu ifademi aynen tekrar ederim.


Kulübümüz Fenerbahçe Spor Kulübü Derneğidir, dernek vasfında kurulmuştur. Dernekler kanununa tabidir. Yapılacak harcamalar iki imza ile gerçekleştirilmektedir. Tek kişinin harcama yetkisi yoktur. Denetleme organı vardır, bu da genel kurul tarafından beş kişi olarak oluşturulur, üç ayda bir yüksek divan kurulu toplanarak denetim maksadıyla yapılan işlemler burada incelenir. Benim şahsim adına tek başına hiçbir harcama yapma yetkim yoktur. Yapılan bütün harcamalar banka sistemi üzerinde yapılmıştır ve belgelendirilebilir. Yukarıda ayrıntılı olarak her bir iddia ve soru üzerine açık beyanlarımı ve savunmamı bildirdim. Tarihleri ve hangi takımlarla yapıldığı belirtilen futbol müsabakalarında şike ya da teşvik faaliyeti yapılmadığına ilişkin hiçbir delil olmadığı gibi şike ya da teşvik yapıldığı iddia edilen bu maçların mahiyetleri itibariyle bizim tarafımızdan şike ve teşvike konu olabilecek nitelikte maçlar olmadığını söyledim.


Fenerbahçe Spor Kulübü daha önceki yıllarda da bir kısım şampiyonlukları son anda kaçırmıştır. Bu sene de son maça kadar şampiyonluğun kimin tarafından kazanılacağı belli olmamıştır. Son maçta bu durum belli oldu. O maçta da ben herkes tarafından görüldüğü gibi maçın denge içerisinde ve Sivassporun üstünlüğü yönünde gitmesi nedeniyle büyük bir gerginlik hatta rahatsızlık yaşadım. Maçın son anlarını tribünde dahi seyredemedim, şike veya bir teşvik söz konusu olsa bu şekilde davranmam mümkün değildir. Ayrıca bir ayrıntı olarak bu soruşturmanın başlamasında sonra Sivasspor Kulübü’nün bir açıklaması basında yer almıştır. Fiziki takip sırasında görüldüğü iddia edilen siyah bir çantayla ilgili olarak, bu çantanın Sivasspor Kulübü’nün bilet ve buna benzer işleriyle uğraşan soyadını hatırlamadığım Faruk isimli şahsın elinde olduğu ve bu çanta içerisinde Sivasspor’a ait maç biletlerinin bulunduğu, ayrıca biletlerin kimlere verildiğini kaydettikleri bir defter şeklinde bir ajandanın bulunduğunu Sivasspor Kulübü beyan etmiştir. Yani iddia edildiği gibi şike yapmak amacıyla siyah bir çanta içerisinde belli miktarda bir paranın verildiği şeklindeki iddia Sivasspor Kulübü tarafından bu şekilde açıklanıp yalanlanmıştır.


Ayrıca sadece Fenerbahçe Kulübüyle ilgili böyle bir soruşturma yapılması da benim tarafımdan kabul edilebilir bir şey değildir. Aynı konumda olan şüphe edilecekse başka takımlar adına da bir takım şüphe sebepleri bulunmakla birlikte sadece takımımız hakkında böyle bir suçlamaya muhatap olmak doğru olmamıştır. Ligin bitimine yakın tarihlerde basından da takip edildiği gibi siyasi baskılar dahi söz konusudur. Gittiğimiz bir kısım küçük takımların maçlarında dahi rakibimiz olan Trabzonspor’un şampiyon olmasını dileyen bir kısım siyasiler olmuştur. Biz şampiyon olduğumuz bu son sezon içerisinde tüm maçlarımızı hak ederek kazandık. Tersini söylemek futbolcularımıza onların emek sarf ettikleri döktükleri terlere saygısızlık anlamına gelir.


2006’dan bu yana bir takım dedikodular nedeniyle liglerin incelenmesini değişik vesilelerle söylemişimdir. Hiçbir şekilde şikeye ve daha önce serbest bırakılması söylenen teşviki dahi onaylamadığımı beyan etmişimdir. Nisan ayında yürürlüğe giren ve benim bir kısmında çabalarım olan şike ve teşvik priminin önlenmesine yönelik yasa her ne kadar iyi niyetli ise de, şu anda bir takım eksiklikler vardır. Bu uygulamayla ve mevzuatla hiçbir kulüp ne başkan ne de yönetici bulabilir. Bu nedenle ben üzerime atılı lideri olduğum bir örgüt faaliyeti içerisinde başkanı bulunduğum futbol kulübü lehine şike ve teşvik eylemlerinde bulunmam iddiasını kesinlikle reddediyorum.


Aynı zamanda savcılık ifademde rahatsızlığım nedeniyle ara verilen ifade işlemi sonrasında saat 19.00 itibariyle üzerime atılı suçlamalarla ilgili olarak mevcut durumuma ilişkin ayrıntılı beyanda bulundum. Bu beyanlarımı aynen tekrar ederim. Çeşitli hastalıklarım vardır. Kalp damarlarımda problemler yani stent vardır. Diyabet yani şeker hastasıyım. Tansiyon problemim bulunmaktadır. Böbreklerimde belirlenmiş bir kist ya da bir kanser oluşumu söz konusudur. Yapılan tetkiklerde raporlara yansıdığı şekilde beyinde hipofiz bölümünde yine bir kanser oluşumu tespit edilmiştir. Yani sözün kısası vücudum birçok yönden iflas etmiş bir haldedir.


Ben hakkımdaki iddialarla kulüp başkanlığım devam etsin etmesin mücadele etmek istiyorum. Hiçbir şekilde işlemediğim bir suçlamayla karşı karşıya kaldım. Böyle bir suçlamayla muhatap olmak beni derinden yaralamıştır. Mevlana’nın bir sözünü de burada tekrar etmek istiyorum, “Hamdım, Piştim, Yandım” demiştir. Bende konumum itibariyle kendimi bu şekilde görüyorum. Yaşım itibariyle ve bu güne kadar gerçekleştirdiğim spor camiasına katkılarım da dikkate alınarak eğer yargılanacaksam tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmamı talep ederim.