Aradan 14 yıl geçti. O günden bu yana hiçbir tedbir alınmayınca değişen sadece felaketin boyutu oldu. Hem can kaybı arttı hem de hasar gören fabrika ve su altında kalan araç sayısı. İstanbul'u yönetenler ise halkı suçladı.
[
****](https://www.mynet.com/yilmaz-ozdilden-sel-yorumu-110100469690 )
[
****](https://www.mynet.com/selin-ardindan-istanbul-goruntuleri-2689253-myvideo)
Dün İstanbul'daki felaketin boyutunu katlayan Ayamam Deresi'nin taşması 14 yıllık bir hikaye. 14 yıl önce Ayamama taştığında ise kentin Büyükşehir Belediye Başkanı, şimdiki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan, o zaman en kısa sürede çalışamalara başlayacağını ve Ayamama için kalıcı çözüm üretileceğini, bir daha böyle bir durumun yaşanmayacağını söylemişti.
Ayamama bu sözlerin ardından şimdiye kadar 3 kez daha taştı, ancak en korkuncu, en ölümlüsü dün oldu.
Mimarlar Odası Başkanı Mücella Yapıcı, bu dereyle ilgili 16 yıldır süren bir davalarının olduğunu ve asıl sorumluların İstanbul'un yöneticileri olduğunu söylerken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin şimdiki başkanı Kadir Topbaş ve Başbakan'dan İstanbul'un diğer yöneticilerine kadar bütün yöneticiler "çevre"yi ve "vatandaş"ı sorumlu tuttu.
İşte Ayamama Deresi gerçeği: İstanbul'un yöneticilerinin "savunma"larına karşı, uzmanların ağzından gerçekler...
14 YILDA HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEDİ
İkitelli bölgesi sel baskınlarına yabancı değil. 1995 yılında da büyük bir tehlike atlatan İkitelli'de yine aynı derenin taşması nedeniyle birçok işyeri ve araç sular altında kalmıştı. 1995 yılında yaşanan selin faturası ise 25-30 milyon dolar civarındaydı. O dönem Basın ekspres yolunda bulunan Sabah Gazetesi tesislerinin depoları suyla dolmuştu. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Erdoğan, Ayamama Deresi'nin ıslahı başta olmak üzere kalıcı tedbirler alınacağını açıklamıştı. Ayamama Deresi, o tarihten sonra birkaç kez daha taşarak mağduriyete neden oldu. O günden bu yana hiçbir tedbir alınmayınca değişen sadece falaketin boyutu oldu. Hem can kaybı arttı, hem de hasar gören fabrika ve su altında kalan araç sayısı.
HEM ÖNLEM ALMADILAR HEM HALKI SUÇLADILAR
Selin İstanbul'u vurduğu ilk gün uzun süre ortalıkta gözükmeyen Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, dün kameraların karşısına geçerek halkı suçladı. Topbaş, yaşananların doğayı ve çevreyi hoyratça kullanmanın faturası olduğunu söyledi. Trakya'daki sel felaketi için de CHP'li belediyeleri suçlayan Topbaş'ın, son 15 yıldır AK Parti'nin iş başında olduğu İstanbul'da neden yeterli önlemlerin alınmadığına açıklık getirmemesi dikkat çekti. Topbaş, bu felaketle ilgili kendisini eleştirenleri, "Siyasi rant için beni eleştirenleri kınıyorum" ifadesini kullandı. Maç için Bosna'ya gittiği iddialarını yalanlayan Topbaş, "Son 80 yılın en büyük yağışının İstanbul'a düşmesi karşısında insanın yapacağı bir şey kalmıyor" dedi.
EROĞLU: TUFAN GİBİ
İstanbul Valisi Muammer Güler de İstanbul'da son yıllarda hiç yaşanmayan bir doğal afet yaşandığı açıklamasında bulundu. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise bir yılda yağacak yağışın neredeyse üçte birinin 48 saatte gerçekleştiğini belirterek, "Bu hakikaten bir tufan belirtisidir" yorumunda bulundu. Eroğlu, dünyanın hiçbir ülkesinde de bu tür bir felakete karşı önlem alınamayacağını öne sürdü.
SEL FELAKETİNİN NEDENİ RANTA YÖNELİK KENTLEŞME
Şehir Plancıları Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası'ndan yapılan açıklamalarda İstanbul ve Trakya'da yaşanan sel ve ardından ortaya çıkan tablonun "ranta yönelik kentleşme" anlayışından kaynaklandığı ifade edildi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Hüseyin Tarık Şengül, İstanbul'da yaşanan sel felaketinin sürpriz olmadığını belirterek "Sel açısından riskli bölgeler belli. Biz her zaman söylüyoruz, ranta 'evet' diyenler, felakete 'hayır' diyemiyor" açıklamasını yaptı.
İstanbul, Trakya, Bartın, Batman ve Antakya'nın sel felaketi açısından Türkiye'nin riskli bölgeleri olduğunu her zaman söylediklerini kaydeden Şengül, yıllardır hükümetlerin bu konuda gerekli tedbirleri almadığını söyledi. "Bugün bu yaşananların en büyük sorumluları, su havzaları, dere yatakları, kıyılar ve vadileri risk altında olduğunu bilerek, imara açanlar, imar planlarında değişiklik yapanlardır. Ranta 'evet' diyenler, felakete 'hayır' diyemiyor" şeklinde konuşan Şengül, Marmara'da etkili olan yağışların bir benzerinin geçen yıllarda İngiltere'de yaşandığını, ancak bu ülkede risk haritasının bulunması ve gerekli önlemlerin daha önceden alınmasından dolayı yağışın büyük bir felakete dönüşmediğini anlattı.
TÜRKİYE HAZIR DEĞİL
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ise bu tip yoğun yağışların sel felaketine dönüşmesinin nedenleri arasında; dere yataklarının doldurulması ve daraltılmasıyla tarım alanlarının yok edilerek sel kontrolünü sağlayacak doğal unsurların ortadan kaldırılmasının yer aldığı kaydedildi.
İnşaat Mühendisleri Odası'ndan yapılan açıklamada ise "Bu, bir Türkiye gerçeğidir; deprem can alır, sel can alır, rüzgâr can alır" ifadesine yer verildi.
SUYU EMECEK TOPRAK KALMADI, ÇÜNKÜ HER YERİ YAPILAŞMAYA AÇTILAR * Mücella Yapıcı (Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Sorumlusu)
Facia, bölgenin doğasına aykırı gelişen çarpık yapılaşmanın eseridir. Silivri, tarım alanlarının yoğun olduğu bir bölge. Doğa suyu emmeye alışkın. Ancak bölgenin alt yapısı eksik ve ciddi bir yapılaşma var. Tarım alanları için toprak yasasının değiştirilen bir maddesine dayandırılarak yapılanma izinleri çıktı. Böylece bölgedeki toprak ve su dengesi bozuldu. Şu an gördüğümüz, bundan sonra göreceklerimizin çok küçük bir kısmı. Bölgedeki çarpık yapılaşma böyle devam ederse çok daha korkunç tablolarla karşılaşacağız.
* Cemal Gökçe (İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı)
Selin etkilediği bölgelerdeki yapıların temelleri suyun etkisiyle oyulabilir. Belli bir süre sonra da o yapı çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu çerçevede dere yataklarında ve suya çok fazla maruz kalan binaların temel kısmında bir oyulma söz konusuysa o yapıların boşaltılması lazım. Bölgedeki yapılar bu nedenle incelenmeli ve ruhsatlı yapılar istimlak edilerek yıkılmalı.
* Pınar Özden (Şehir Planlamacıları Odası 2. Başkanı)
Ayamama Deresi'nin ıslahının yaklaşık 16 yıldır sürdüğü belirtiliyor. Bu sel, aslında sadece derelerin ıslahı probleminden doğmadı. İstanbul'un çarpık kentleşmesinden , İkitelli'nin plansız genişlemesi, ruhsatsız işyerlerinin burada bulunması ve trafiği çekmesinden doğan sonuçlar bunlar. Üstelik denetim de yok. Deprem sonrasında İstanbul için hazırlanan bir deprem mastır çalışması vardı. Bu çalışmada diğer afetlere de yer verilmişti. Bu afet gösterdi ki o çalışmanın pratikte sonuçlarının uygulamaya geçmediğini görüyoruz. İstanbul'un neredeyse yüzde 70'i su baskını riskinin altında. Felaket haberciliği yapmak istemem ama yasa dışı yapılaşmanın olduğu her alan bir sonraki yoğun yağışta sular altında kalacak.
SORUN YÖNETEMEYENLERDE * Eylem Tuncaelli (Çevre Mühendisleri Odası Şube Başkanı) Birçok ülkenin yaptığı gibi alt yapı sistemlerinde kanalizasyon ve yağmur sularının ayrı toplanması bir bilimsel gerçekliktir. Bu sayede şiddetli yağışlar sonucunda kanalizasyon borularına yüksek debili su girişi sonucu boru patlamaları önlenir. Aynı zamanda uygun mazgal ve sokak eğimleri ile birlikte orta şiddetli bir yağış sonucunda bile yollarda oluşan su birikintileri ve bunların yol açtığı trafik tıkanıkları ve kazalar da önlenmiş olur. Ancak İstanbul'da su ve kanalizasyon hizmetleri İSKİ'nin görevleri arasındayken yağmur sularının toplanması belediyelere bırakılmıştır. Sorun İstanbulda değil yönetemeyenlerdedir.
UYARI YAPMAK BELEDİYENİN GÖREVİ İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Öğretim Üyesi ve Afet Koordinasyon Merkezi Danışmanı Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu, meteorolojinin sadece yağışın hangi ilçede ne kadar yağacağı uyarısını yaptığını, ancak önlemler konusunda yerel yönetimlerin harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Kadıoğlu, "Meteoroloji hangi derenin taşacağını, hangi yolların etkileneceğini bilemez. Vatandaş da seli görene kadar ne yapması gerektiğini bilmez, evinde oturur. Bunu yerel yönetimlerin bilip, bölgedeki insanları önceden uyarması, gerekirse kapı kapı dolaşıp tahliye etmesi gerekir" dedi. İstanbul için bir risk haritası olmadığından yerel yönetimlerin de felaket öncesi önlem alamadığını söyleyen Kadıoğlu, "Sel olana kadar nereyi su basacağını bilemiyorlar. Bir an önce risk haritası çıkartılmalı" diye konuştu. (Kanal D/ Referans/ Gazeteport)