Vücudunda verem mikrobu taşıyan kişilerin yaklaşık yüzde on’unun yaşamlarının bir döneminde verem hastası olabileceğine dikkat çeken Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Esra Ekbiç Kadıoğlu, tübeküloz mikrobunun öksürme, hapşırma, konuşma sırasında oluşan damlacıklar yoluyla yayılabilen bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirtti.
Halk arasında “ince hastalık” olarak bilinen tüberkülozun (verem) tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu ancak geç saptanmış ve tedavi edilmeyen vakalarda ölüm gibi ciddi sonuçlara neden olabileceğini belirten Dr. Kadıoğlu, tüberkülozun genetik olmadığını, uzun süre aynı ortamda bulunan kişilerin tüberküloz basilinin içinde bulunan damlacıkları solunmasıyla ile sağlıklı bireylerin mikrobu alabileceğini, her enfekte olan kişide hastalığın gelişmeyeceğini, alınan basillerin kişiyi hastalandırmaksızın vücutta uyur durumda kalabileceğine ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturabileceğini söyledi.
Bulaş olan kişide ilk iki yıl içerisinde hastalığın gelişebileceğini belirten Dr. Kadıoğlu, verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre kalır ancak güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür, bu nedenle insanların kalabalık olarak yaşadığı yerleri havalandırılması gerektiğini söyledi.
Tüberküloz hastasının aynı evde yaşayanlara verem mikrobunu bulaştırma olasılığı yüksektir bu sebeple tüberküloz tanısı kesinleşince, aynı havayı paylaşan bütün bireylerin verem savaşı dispanserinde muayeneye gitmesi gerektiğini söyleyen Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Esra Ekbiç Kadıoğlu, Ülkemizde hastaların yüzde 8-9’una temaslı muayene ile tanı konur ve hasta olmayan ve risk taşıyanlara da koruyucu tedavi ile mikrobu almış kişilerin hastalanmasını yüzde 90’a varan oranda önlendiğini belirtti.
2-3 haftadan uzun süren, tedaviye cevap vermeyen öksürük, balgamda kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık, nefes darlığı, göğüs ve sırt ağrısı gibi belirtilerin dikkate alınması gerektiğini söyleyen Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Esra Ekbiç Kadıoğlu, hastanın yakınmaları, akciğer film bulguları, hastadan alınan balgam veya diğer materyaller ile Tüberküloz basilinin balgamda görülmesiyle tanının konulduğunu anlattı.
Tüberküloz mikrobunun tedavisinden bahseden Dr. Esra Ekbiç Kadıoğlu, şunları söyledi:
"Mikrobu kesin olarak öldürmek ve bir daha hastalık yapmasını engellemek için başlangıçta en az 4 ilaç kullanılır ve balgam kontrollerinin sonuçlarına göre 2 veya 3 ay sonra ilaç sayısı azaltılılır. Tedavi en az 6 ay sürer ve tüberküloz mikrobu diğer mikroplara göre daha yavaş çoğaldığı için ilaçların uzun süre ve düzenli kullanılması gerekir. İlaçlar düzenli kullanılmadığında mikroplar ilaçlara karşı direnç gösterir ve dirençli tüberküloz halini alır. Bu hastalık tipinde tedavi çok daha zorludur ve ilacın 18-24 ay kullanılması gerekir" dedi.
Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Esra Ekbiç Kadıoğlu, ülkemizde aşı takviminde doğumdan sonra ikinci ayını bitiren bebeklere yapılan, BCG aşısı hayat boyu sadece bir kez uygulanan, erişkinlikde gelişecek hastalığı engellemek, tüberkülozun ağır seyreden ve ölümcül olabilen formlarına karşı koruma sağlamak amacıyla özellikle çocuklarda görülen, kanla yayılan (milier) ve beyin zarını tutan (menenjit) tüberküloz formlarına karşı koruyucu olduğunu anlattı. Tüberküloz hastalığından korunmanın toplum sağlığı açıcından en etkili yolu bulaştırıclığı olan hastalara hızla tanı konulması ve uygun tedaviye başlanması olduğunu söyleyen Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Esra Ekbiç Kadıoğlu, tedaviye başlandıktan 2-3 gün sonra basil sayısı hızla azalır ve 2-3 haftada bulaştırıcılığın büyük oranda azalacağını belirtti.
(DHA)